Lise son talebesi olarak Amerika ve Kanada’ya başvurmayı düşünen öğrencilerle onların tedirgin anne babalarına lise hayatım boyunca bu süreçte karşılaştıklarım ve kendimce öğrendiklerim hakkında bir yazı yazmak istedim.
Öncelikle boşu boşuna ülkemizde 15 yaşından büyük çocukları işgücünden saymamışlar. Resmi evraklarda ‘mesleği’ bölümüne ‘öğrenci’ işaretleyenleri sakın hafife almayın, bu ‘işçiler’ çok zor bir süreçten üstüne üstlük bir de gençliklerinin baharında geçmektedirler. Lisenin sonunda da bu işçiler sertleşmiş bir metal gibi artık hayatın bütün zorluklarına hazır duruma gelir ve ‘Profesyonel Öğrenci’ olurlar. Bu zorlu yolda da size en çok duyduğum ve hatta bazen kendimin de söylediği ifadeleri açıklamak istiyorum. Bu görüşleri de sadece bir öğrenci gözünden yorumladığımı da unutmamanızı isterim.
“Ama X okulu çok kolay, orada çok bol not veriyorlar bizi burada yerden yere vuruyorlar!” Bu cümleyi er ya da geç her lise öğrencisi duyar. Süründüğünü savunan öğrenciler! Sizin gerçekten sürünüp sürünmediğinizi o lisedeki ortalama neymiş, öğretmenlerin verdiği sözlü notları ne kadar kıtmış başvurduğunuz her üniversite hepsini görebiliyor. Üniversiteler, o ‘kolay’ dediğiniz okuldan başvuran öğrencinin başarısını okuduğu okula göre değerlendiriyor. Bu yüzden notu kıt olan öğrenciler, eğer lisenizde bir sınavdan 75 almak başarı sayılıyorsa ve bu not da sizde varsa, telaşlanmayın bu istatistiği üniversiteler yakalayacaktır, çünkü işleri bu.
‘SAT’ çok zor!” Size buna karşılık diyecek tek bir lafım var… “Evet, hem de çok!”. Üniversitelerin Amerikalıların bile zorlandığı bir sınavda sizin başarılı olmanızı beklemeleri haksızlık değil mi? Değil tabi ki, orada Türkçe konuşulmuyor ve orada okuduğunuz zaman size verilen derslerin dili aynı ağırlıkta ve zorlukta olacaktır. Ama SAT sınavına saygım sonsuz. Çünkü bu sınava istediğiniz kadar girebilirsiniz. Ayrıca her yerde de daha önce çıkmış testleri mevcuttur. SAT sizin gaddar Fransızca hocanızdan daha bonkör ve size takan matematik hocanızdan çok daha adil bir sınavdır. Sınavda karşınıza çıkabilecek soru şekli, miktarı ve zorluğu bellidir. Eğer zor bir sınavsa, ‘Curve’ sistemi kullanılıp, başarılı olmuş öğrencilerin hakkı yenmez.
Sosyal hayat ve içinde olduğumuz bu yoğunlukta, öğrencilerin karşılaştığı en büyük ikilem her zaman, vicdanları tarafından avlanmak olmuştur. Örneğin, hafta sonu arkadaşlarımla çıktığımda her zaman “Şuan SAT çalışıyor olabilirdim” diye kendimi yiyip dururdum. Ama hafta sonu evde kalıp çalışmam gerektiğinde de “Bütün hafta okula gittim, okuldan gelip ders çalıştım, yattım uyandım, okula gittim, geldim ders çalıştım yattım…” der ve ne kadar acımasız bir döngü içinde olduğuma dair şikâyet eder dururdum. Lise hayatımda aldığım en değerli ders: Çalışmadaki en önemli unsurun çalışılan süre değil, verim olduğu. SAT yaklaştıkça, kendimi daha çok odama kapanmaya ve deneme çözmeye zorladım. Hafta sonu çıkmaz oldum ve sporu da bıraktım. Ne mi oldu? SAT denemelerinden aldığım notlar ile beraber okul notlarım da dibe vurdu. Sonunda sinirim bozuk bir şekilde bir süreliğine yelkenlerimi suya indirdim. 2-3 gün boyunca 4 saat 55 dakikalık ödevim olmasına rağmen spora gittim, gezdim, nefes aldım. O hafta sonu girdiğim denemeden hayatımda aldığım en yüksek notlardan birini aldım. Kısaca size beynimizin oksijen ile çalıştığını hatırlatmak istiyorum. Bir öğrencinin odasında ancak sınırlı oksijen var. Ben her zaman en iyi test ve ders sonuçlarımı sosyal hayatımla derslerim arasındaki dengede içsel huzura vardığımda aldım.
Arkadaşlarımdan ve kendimden yola çıkarak size lisedeki en büyük ‘keşke’nizin her zaman 9 ve 10. Sınıf olacağının garantisini verebilirim. Eğer şu an 9’daysanız ve terlediyseniz, bilin ki daha koşmaya başlamadınız bile. 11. ve 12. sınıflarda o kadar zor bir dönemden geçeceksiniz ki 9 ve 10’un aslında hafif geçtiğini bile düşüneceksiniz. En zor sene mi? Kesinlikle 11. Sınıf olacaktır. 11. sınıfta ben gece kuşu olmayı, sabah erken uyanmayı, buna rağmen dersi dinlemeyi, tatillerin aslında ‘ders zamanı’ anlamına geldiğini öğrendim. Arada sırada ağlamak gözyaşı dökmek iyidir inanın bana sizi dengeler. Ama başınızı dik tutun, hala lise yılları en güzel yıllardır derler.