İzak Baron´dan Ağa Takılanlar

ABD’nin de Avrupa için alternatif bir doğalgaz yoluna hayırhah bakacağı ortada.Sonuç olarak bölgede Türkiye İsrail geriliminin daha fazla bugüne kadarki seyri ile devam edemeyeceğini gösteren gelişmeler yaşanıyor. Söz konusu enerji planları ve oluşan yeni siyasi konjonktür Türkiye - İsrail ilişkilerinde de yeni bir döneme işaret ediyor. “Arap Baharı” sürecinin ilk evresinde ABD tarafından tolere edilen Türkiye - İsrail gerginliği, ABD’nin devreye girmesi, yeni siyasi konjonktür ve Türkiye’nin, kendisini bölge lideri olma pozisyonunda beklerken bunun çok uzağında bulması sonucu, revize edilmeye mahkum görünüyor. Volkan Algan – Haber.sol.org.tr

İzak BARON Diğer
27 Şubat 2013 Çarşamba
  • Özür formülü “Operasyonel hatalar yapıldı” ifadesine dayandırılacak ve İsrail devleti sadece operasyon hatalarından dolayı mağdurlardan özür dileyecek.

 

 

ABD’li yöneticilerin İsrail seyahatleri yaklaşırken İsrail’in Türkiye’yle barış arayışları da hız kazandı. İsrail, Türkiye ile anlaşmasının önündeki en büyük engel olan ‘özür’ meselesini “Operasyon hatalarından dolayı” özür dileyerek aşmayı planlıyor.

ABD Başkanı Barack Obama’nın 2. döneminde İsrail-Filistin barış sürecine yoğunlaşacağı, bu çerçevede de İsrail ile Türkiye’yi barıştırmaya çalışacağı öngörülüyor. Genel görüş “Ziyaret öncesinde bu tür haberleri İsrail pompalıyor” şeklinde. Ancak hem Türk Dışişleri ile yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenim, hem dün elime geçen ilginç bir ‘diplomatik analiz’ iddiaların pek de tek taraflı ortaya atılmadığını gösteriyor.

Analizde Türkiye ile İsrail’in perde gerisinde görüşmeler yaptığı, hatta İsrail adına Ulusal Güvenlik Danışmanı’nın bu görüşmeleri yürüttüğü belirtiliyor. Türk Dışişleri’ne bu bilgiyi doğrulatmak için sorduğumda aldığım yanıt “Bu tür görüşmeler olabilir” şeklindeydi. Türkiye ve İsrail dışında hazırlanan ve İsrail Dışişleri Bakanlığı’ndan yetkililere dayanan analiz, Türkiye’nin üç şartı konusundaki son durumu şöyle özetliyor:

Türkiye Gazze ambargosuyla ilgili şartını düşürebilir. Nitekim Ankara’nın Gazze’de inşa ettirmek istediği hastanenin inşaat materyallerinin geçişine İsrail tarafından izin verildi. (Daha önce bir İsrailli diplomat Katar Emiri’nin Gazze ziyaretinde Filistinlilerin “Gazze ambargosu bu ziyaretle fiilen bitmiştir” dediğine dikkat çekmişti.)

Tazminatta anlaşma sağlandı. İsrail ölenlerin yakınlarına ve yaralananlara tazminat ödeyecek.

Çözümün önünü tıkayan özür meselesinde de uzlaşma yakın. Özür formülü “Operasyonel hatalar yapıldı” ifadesine dayandırılacak ve İsrail devleti sadece operasyon hatalarından dolayı mağdurlardan özür dileyecek.

 

Deniz Zeyrek

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1122123&Yazar=DENIZ-ZEYREK&CategoryID=98

 

İsrail’de Türkiye kökenli Musevi cemaati var. Orada kendimi Türk okulunda gibi hissettim.

 

“Devlet ilişkileri provokasyonlara girmemeli. Bu tür maceravari işlerden uzak durmalı ve ciddi olunmalı”

...

“İsrail’de Türkiye kökenli Musevi cemaati var. Orada kendimi Türk okulunda gibi hissettim. Neredeyse hazırola geçiyordum. Atatürk büstü vardı. Eski bir İzmir odasını canlandırmışlar. Tarihi eserler, tekstillerle içlerindeki Ankara Türkiye hasretini görüyorsunuz insanlarda. Dolayısıyla İsrail-Türkiye ilişkilerinin bu noktaya gelmiş olmasına üzülüyorum”

 

Cem Özdemir

http://www.hurriyet.de/haberler/gundem/1387274/ya-ayakkabi-boyardim-ya-da-araba-temizlerdim

 

“Suriye ve daha sonra Irak’ın, etnik ve mezhepsel bölgeler halinde parçalanması, İsrail’in uzun vadede baş hedefidir.”

 

Bazı güvenlik uzmanlarının kamuoyuna yansıyan değerlendirmelerine bakılırsa İsrail’in gözündeki Suriye kriziyle ilgili tehdit algısı, İran kaygısına eşdeğer hale gelmiş durumda. Dolayısıyla yukarıdaki senaryolardan biri veya birkaçının yaşanması halinde İsrail’in ocak ayının sonunda yaptığı gibi Suriye’ye sıcak müdahalede bulunması sürpriz olmaz.

Taktik açıdan bu gelişmeler bir dereceye kadar önemli olsa da bölgenin rutini sayılır. Bu noktada asıl önemli olan bugün İsrail’de gücü elinde bulunduran yapının ve tabii diğer küresel ve bölgesel güçlerin stratejik açıdan nasıl bir Ortadoğu ve nasıl bir Suriye veya nasıl bir Irak görmek istediği. Ortadoğu macerasını anlattığı son kitabında Cengiz Çandar’ın genişçe yer verdiği, Oded Yinon’un “1980’lerde İsrail için Bir Strateji” başlıklı makalesi bu açıdan hiç umut verici değil. “Kivunim” adlı İbranice dergiden makaleyi ilk kez İngilizceye çeviren solcu Yahudi Israel Shahak’a göre İsrail’deki sağ siyasi eğilimin dış politika anlayışını yansıtan Oded Yinen’un planı  İsrail’in varoluşunu sürdürmesini iki şarta bağlıyordu: İsrail’in emperyal bir bölgesel güç olması ve mevcut bütün Arap devletlerinin, dolayısıyla tüm bölgenin etnik ve mezhepsel çizgide küçük devletçiklere bölünmesi. Yinon, “Suriye ve daha sonra Irak’ın, etnik ve mezhepsel bölgeler halinde parçalanması, İsrail’in uzun vadede baş hedefidir.” diye yazıyordu. Buna göre Suriye; etnik, mezhepsel, dini yapısına uygun olarak çeşitli devletlere bölünecekti: Kıyı şeridinde bir Nusayri devleti, Halep bölgesinde bir Sünni devlet, Şam’da kuzeyindeki komşusuna düşman bir başka Sünni devlet, bir Dürzü devleti gibi. Benzer şekilde Irak da Şii, Sünni ve Kürt devletlerine bölünebilir.

 

Abdülhamit Bilici

http://zaman.com.tr/abdulhamit-bilici/israilin-suriye-senaryolari_2057097.html

 

Ortadoğu'nun düğümleri tek darbede çözülür mü?

 

Başkan Obama'nın Tel Aviv'de, Kerry'nin Ankara'da söyleyeceği budur;

'Barışacaksınız!'

Katar, S.Arabistan ve Arap Birliği ve belki Mısır'ın da, her birinin elindeki koza göre hem Türkiye hem İsrail'e 'eş-zamanlı' söyleyeceği de budur.

'Ben gidiyorum! Suriye'yi istiyorsan İsrail aynı paketin içindedir.'

'Sıfır sorunu geri istiyorsan Doğu Akdeniz'i çöz.'

 

İsrail'in pozisyonu Türkiye'ye el uzatmaya daha müsait ama 3 şarttan biri sıkışık.. Bu da çözülüyor; 'Türk kamuoyunun 'anlayabileceği', Erdoğan'a 'aferim' diyebileceği kadar ambargo gevşetilecek.'

Ortadoğu'nun düğümleri tek darbede çözülür mü?

Gerek yok.

Amerika gidiyor. Geride sorun bırakmak istemiyor. Daha doğrusu kendisinin uğraşmasına gerek olmayacak sorunları bırakıyor

 

Nedret Ersanel

http://yenisafak.com.tr/yorum-haber/obama-israile-karry-ankaraya-ayni-mesaji-verecek-baris-23.02.2013-491771

 

 

Son "Bulut Sütunu" operasyonunda çetin bir direniş sergileyen Hamas'ın Suriye ekseninden çıkıp Ankara'ya yaklaşmış olması, ilişkilerin düzelmesini İsrail açısından daha da elzem hale getirmiş.

 

 

Obama'nın İsrail ziyaretinde İsrail-Türkiye ilişkilerinin de ele alınacağı anlaşılıyor. ABD, bölgedeki iki müttefikinin arasını düzeltmek için yeni bir girişim başlattı bile. İsraillilerin, en az ABD kadar ilişkilerin düzelmesinden yana olduğunu tahmin ediyorum.

Asıl mesele düzelmenin nasıl sağlanacağında.

9 ay önce Başbakan Netanyahu ve eski Dışişleri Bakanı Lieberman ile yaptığım mülakatlarda, İsrail'in ilişkilerin düzelmesini arzuladığını yakından gözlemleme fırsatı bulmuştum. Aradan geçen sürede yaşanan bölgesel gelişmeler, Türkiye'nin İsrail karşısındaki cazibesini daha da artırdı.

El Kaide yanlısı grupların Suriye'de palazlanmaya başlaması, Esad'ın kimyasal silahların kontrolünü kaybetme riski gibi faktörler İsrail'i endişelendiriyor. Kısa süre önce görüştüğüm üst düzey İsrailli diplomatlar, Türkiye'yle işbirliği yapılması halinde Suriye'den gelebilecek risklere karşı iki taraf açısından da önlemlerin alınabileceği kanaatindeydiler.

Son "Bulut Sütunu" operasyonunda çetin bir direniş sergileyen Hamas'ın Suriye ekseninden çıkıp Ankara'ya yaklaşmış olması, ilişkilerin düzelmesini İsrail açısından daha da elzem hale getirmiş. Öyle ki Başbakan Erdoğan'ın özür, tazminat, hatta ve hatta Gazze'ye ablukanın kaldırılması şartını dahi kabullenebileceklerini düşünüyorum.

Lakin şartları yerine getirmeleri halinde bile Ankara'yla ilişkilerin düzelebileceğine inanamıyorlar ki bana kalırsa haksız da sayılmazlar.

Zira çözüm çabalarına odaklanınca Mavi Marmara'da dökülen kanın, ilişkilerde nasıl derin bir yara açtığını onlar da görüyordur. Çıkarlar aradaki kanı temizlemekte etkisiz kalıyor. Hal böyle olunca geriye tek bir çözüm kalıyor. İsrail, ilişkileri düzeltmek istiyorsa öncelikle hatasını kabullenip özür dileyecek. İlişkiler de belki o zaman, zamanla sonuçlanabilecek bir çözüm sürecine girecek.

Özcan Tikit

http://www.haberturk.com/yazarlar/ozcan-tikit/821942-misirdan-israile-obama

 

               

 

  • “Arap Baharı” sürecinin ilk evresinde ABD tarafından tolere edilen Türkiye - İsrail gerginliği, ABD’nin devreye girmesi, yeni siyasi konjonktür ve Türkiye’nin, kendisini bölge lideri olma pozisyonunda beklerken bunun çok uzağında bulması sonucu, revize edilmeye mahkum görünüyor.

 

Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan bir başka gelişme ise İsrail - Türkiye ilişkilerinin normalleşmeye hatta önemli işbirliklerine girilmeye başlandığına dair çok önemli veriler sunuyor.

İsrail merkezli Haaretz gazetesinin 14 Şubat tarihli haberine göre Türkiye ile İsrail milyar dolarlık bir doğalgaz anlaşmasının eşiğine gelmiş durumda. Akdeniz'deki İsrail gazını Türkiye ve Avrupa'ya satmak için Türkiye üzerinden geçecek doğalgaz boru hattı projesi için müzakerelerin yürütüldüğü belirtilen haberde iki ülkeden hükümet yetkilileri ve iş dünyası temsilcilerin olduğu birer delegasyonun Türkiye'de gizli görüşmeler gerçekleştirdiği belirtiliyordu. Projenin maliyetinin ise 2 milyar dolar olacağı söyleniyor.

Zorlu Grubu'nun son aylarda doğalgaz boru hattı konusunda İsrail yönetimini ve Leviathan gaz sahası ortaklarını ikna etmeye çalıştığı belirtilirken, üzerinde konuşulan plana göre, Leviathan gaz sahasından Türkiye'nin güney kıyısına döşenecek boru hattının yıllık 8 ila 10 milyar metreküp gaz taşıması öngörülüyor.

Enerji Bakanı Taner Yıldız ise bu planlara dair “görüşülebilir ancak siyasi şartların olgunlaşması gerekiyor” minvalinde konuştu. Siyasi şartların ise olgunlaşmaya başladığına kuşku yok.

Bu projenin İsrail için ne kadar önemli olduğunu tahmin etmek de güç değil.

Bu gelişmelerle birlikte ABD’nin baskısı ile zora giren Türkiye’nin- İran doğalgaz trafiğini de hatırlamak gerekiyor. Türkiye ile ABD İran doğalgazı üzerinde anlaşmazlık yaşıyor. Türkiye bir süredir İran’dan aldığı doğal gazı altın ile ödüyor, altını da “ihraç malzemesi” olarak göstererek ihracat rakamlarına yansıtıyordu.

ABD 6 Şubat’ta doğalgazın karşılığının değerli metallerle ödenmesine karşı yaptırımlarını uygulamaya başladı. ABD’li bir diplomat 26 Şubat’ta Alma Ata'da yapılacak İran'la nükleer konusundaki görüşmeler öncesinde İran uranyum zenginleştirmeyi bırakırsa yaptırımı gevşeteceklerini söyledi.

Türkiye’nin tam bu sıralarda İsrail ile doğalgaz projesi üzerine görüşmeler yürütmesi son derece önemli. ABD’nin de Avrupa için alternatif bir doğalgaz yoluna hayırhah bakacağı ortada.

Sonuç olarak bölgede Türkiye İsrail geriliminin daha fazla bugüne kadarki seyri ile devam edemeyeceğini gösteren gelişmeler yaşanıyor. Söz konusu enerji planları ve oluşan yeni siyasi konjonktür Türkiye - İsrail ilişkilerinde de yeni bir döneme işaret ediyor.

“Arap Baharı” sürecinin ilk evresinde ABD tarafından tolere edilen Türkiye - İsrail gerginliği, ABD’nin devreye girmesi, yeni siyasi konjonktür ve Türkiye’nin, kendisini bölge lideri olma pozisyonunda beklerken bunun çok uzağında bulması sonucu, revize edilmeye mahkum görünüyor.

 

Volkan Algan

http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/davos-sovundan-geriye-ne-kaldi-turkiye-israil-iliskilerinde-yeni-donem-mi-haberi

 

Yani sadece Lübnan göz önünde bulundurulduğunda, Hizbullah ile İsrail arasında yeni bir savaş çıkacağına inanmak için bir neden yok.

 

 

İsrail ile yeni bir savaş konusuna gelince, Hizbullah 2006'dan bu yana Suriye'deki silahlardan bağımsız olarak kendi cephaneliğini dolduruyorBazı gözlemciler her iki tarafın hazırlığını savaşın kaçınılmazlığının göstergesi olarak değerlendirse de şu anda kimsenin savaş istemediği kesin.

Batılı diplomatlar, İsrail karşısında gücü sınırlı da olsa, savaş durumunda, Hizbullah'ın Bekaa Vadisi'ndeki uzun ve kısa menzilli roketleri ile İsrail'e üç-dört hafta boyunca yıkıcı saldırılarda bulunacağına inanıyor.

Öte yandan Hizbullah da savaş çıktığında İsrail saldırısının sadece Güney Lübnan'daki ve Beyrut'un güneyindeki Şii bölgeleriyle sınırlı kalmayacağını biliyor.

İsrail, böylesi bir durumda Beyrut'taki hükümeti ve ülkenin altyapısını da hedef alacağını açıkça ilan etti.

Hizbullah 2006'dan bu yana ateşkese özenle uydu.

Şii bir kaynak, "Ne Hizbullah ne de İsrail'in savaştan çıkarı var" diyor.

Yani sadece Lübnan göz önünde bulundurulduğunda, Hizbullah ile İsrail arasında yeni bir savaş çıkacağına inanmak için bir neden yok.

30 Ocak saldırısı sonrası tepkilere bakılırsa Suriye'deki gelişmeler de böyle bir savaşı tetiklemek için yeterli olmayabilir.

Eğer gerçekten de Hizbullah için gönderildiği söylenen silahlar hedef alındıysa, Hizbullah bunu doğrudan provokasyon olarak değerlendirmemeyi tercih etti. Diplomatlar da İsrail'in derhal Lübnan'ın içinde herhangi bir hedefin vurulmadığına dair Hizbullah'a güvence verdiğini söylüyor.

 

Jim Muir

http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/02/130215_hizbullah_analysis.shtml

 

Çünkü son zamanlarda sık sık Ankara'ya gelen Amerikan Yahudi lobilerinin temsilcileri Ankara'yı İsrail ile barıştırmaya çalışıyor ve bu yolda onlara göre bazı olumlu gelişmeler sağlandığı söyleniyor.

 

İsrail'in muhalif Suriyelilere verdiği destekte önceki gün farklı bir boyut gelişti. İsrail Başbakanı Netanyahu, Suriye ordusuyla çatışan yaralı muhaliflerin İsrail'de tedavi görebileceklerini açıkladı. Bu açıklama, iki gün önce 7 yaralı muhalifin İsrail'e götürülerek hastanelere yatırıldığı haberinden sonra geldi. Ama daha ilginç olan, Netanyahu bu açıklamayı yaparken, Türkiye'de Zaman gazetesi çok ilginç bir haber yayınladı. Habere göre, İsrail iki yıldır askıya aldığı bir anlaşmayı yeniden uygulamaya koydu ve Türkiye'ye sözünü verdiği AWACS casus uçaklarının teknik malzemelerini Ankara'ya gönderdi. Bu haber doğruysa, Türkiye - İsrail ilişkilerinde sürpriz bekleyebiliriz. Böyle bir gelişme doğal olarak Türkiye'nin başta Suriye ve İran olmak üzere tüm bölgesel politikalarını etkileyecektir. Çünkü son zamanlarda sık sık Ankara'ya gelen Amerikan Yahudi lobilerinin temsilcileri Ankara'yı İsrail ile barıştırmaya çalışıyor ve bu yolda onlara göre bazı olumlu gelişmeler sağlandığı söyleniyor. Bu da gayet doğal. Çünkü Türkiye; İsrail'i koruyacak NATO ve Amerikan radarlarını Malatya'ya, peşinden de Patriotları Adana, K.Maraş ve G.Antep'e yerleştirmişti. Şimdi sıra AWACS'larda. Çünkü bu uçaklar olmadan Malatya'daki radarlar ve Patriotlar çok fazla işe yaramaz. Sırada, başından beri söylediğim balistik füzeler var. Onlar da yakında gelir ve İran'a doğru bir yerlere konuşlandırılır. Durum böyle olunca İsrail doğal olarak Ankara ile barışmanın yollarını arayacaktır. Tel Aviv'de yeni hükümetin kurulmasından sonra İsrail'den bir özrün gelmesi hiç kimseyi şaşırtmasın.

 

Hüsnü Mahalli

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/israil-kaynakli/haber-170610

 

Netten okumalar

 

İsrail, Purim'i kutluyor

 

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalGaleriHaber&ArticleID=1122644&CategoryID=81&HaberPage=1

 

‘Struma batmayacak, Yahudiler kurtulacaktı’ – Cengiz Özakıncı

 

http://gundem.milliyet.com.tr/-struma-batmayacak-yahudiler-kurtulacakti-/gundem/gundemdetay/24.02.2013/1672675/default.htm

 

  • 25 Şubat 1941: Hollandalı işçiler Nazilerin Yahudi katliamına karşı genel greve gittiler

 

http://marksist.org/tarihte-bugun/10306-25-subat-1941-hollandali-isciler-nazilerin-yahudi-katliamina-karsi-genel-greve-gittiler

 

  • Margarete / Shulamith – Halil Turhanlı

 

Paul Celan 1942 Haziran’ında Romanya’da anne-babasıyla birlikte yaşadığı evden bir iş dolayısıyla yalnızca bir günlüğüne ayrılmıştı. Döndüğünde onları bulamadı. Nazilerce toplama kampına götürülmüşler, evin kapısı da mühürlenmişti. Anne-babasını bir daha hiç göremedi. Sadece onları değil, ailesinin bütün üyeleri kamplarda öldürüldüler. Kendisi de o kamplarda iki yıla yakın kaldı. Sağ kurtulmuş olmaktan dolayı kendini hep sorumlu, hep suçlu hissetti. 1970 yılında Seine Nehri’ne atlayarak yaşamına son verdi.

 

Celan’ın bütün şiirlerini temellendiren ölüm kampları ve o kamplardaki kurbanlardır. Annesi, yakınları, diğer Yahudiler… Holokost’a, bu büyük kırımı gerçekleştirenlerin, cellatların diliyle tanıklık etmeye çalıştı. Ama bunu o dili, annesinin katillerinin dilini değiştirerek yaptı. Sözcüklere yeni anlamlar verdi, bazılarını İbraniceden, Nazilerin tarihsel varlığını silmeye ve yok etmeye çalıştıkları dilden aldığı yeni sözcükler ekledi. Ölümleri, açık kalan yarayı, olayın tekliğini, benzersizliğini dile getirecek, konuşacak bir dil yarattı. Konuşulmayan geçmişle yüzleşmeyi göze alan bir dil.

 

http://www.birgun.net/writer_index.php?category_code=1186995261&news_code=1361265958&year=2013&month=02&day=19

 

 

  • İsrail Tarihini Belgeleyen Adam

 

http://israilblogu.com/2013/02/20/israil-tarihini-belgeleyen-adam/

 

  • Trabzonlu Şükrü Saracoğlu

 

http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-34934-.html

 

Netten seyredin

 

Baklava - Tentasyon (live)

 

http://www.youtube.com/watch?v=PVSB8zDxR1E

 

 

La Mar Enfortuna - Aman Minush

 

http://www.youtube.com/watch?v=fPrTLfzMjeI

 

 

  • Bir tavsiye

 

http://mutfagimvebenaylin.blogspot.com/

 

 

  • Zaytung’dan

 

  • İran, Hangi Yöne Atılırsa Atılsın İsrail Topraklarına Düşen Füze Geliştirdi

 

http://zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=205177