SÖZ GÜMÜŞSE SÜKÛT ALTINDIR

Cüneyt DİRİCAN Ekonomi
6 Mart 2013 Çarşamba

Emtia ve kıymetli madenler arasında her zaman en ön sıralarda gelen Altın ve gümüşün fiyatı herkesin merak ettiği bir konu. Birçok ekonomist ve fon yöneticisi bu yönde farklı görüşler beyan ediyor. Ortadaki tek gerçek ise, dünyada özellikle son 10 yıldır, özellikle 2008 krizinden bu yana global para arzındaki büyük genişlemenin etki ve sonuçlarının kestirilmesinin çok zor olduğu.

Amerikan Doları cinsinden parasal genişlemeyi, 2008 global finans krizi sonrasındaki kurtarma politikaları ve devlet müdahaleleri ile diğer ülke paraları izledi. Quantitative Easing yani parasal kolaylaştırma adı ile Amerika’da FED’in parasal tabanı üç kere kamu bütçe açıklarının finansmanı için genişletildi. 2008’den bu yana bozuk para, banknot ve vadesiz mevduatlardan oluşan M1 Para Arzı 2,5 katına yani yaklaşık 2,5 trilyon dolara, parasal taban ise benzer şekilde 2,5 katına yani yaklaşık 10 trilyon dolara çıkmış durumda.

Ekonomisi yıllardır durgunlukta olan Japonya da, enflasyonu sıfır seviyesinden çıkarabilmek adına, geçtiğimiz haftalarda BOJ yani Japonya Merkez Bankası aldığı karar ile Yen cinsinden parasal genişlemeye ortak oldu. Çin Yuan’ından, İngiliz Pound’una veya Avrupa Birliği Euro’suna kadar benzer durumlar, dünyada istisnalar hariç genel bir ‘Likidite Tuzağı’ durumunu devam ettiriyor. Keynes’in Likidite Tuzağı, faizlerin algısal olarak en alt seviyeye indiği ve yatırımcılarda artık bu seviyelerde uzunca bir süre faiz oranlarında değişiklik beklenmediği durumu ifade ediyor. 1845’den bu yana Amerika’da gecelik faizler iki kere sıfırlar seviyesine inmiş bulunuyor. İlki 1934’den, 1947’deki Bretton Woods Antlaşması’na kadar geçen sürede, yani altının onsunun 1 Amerikan Dolarına eşitlendiği döneme kadar. İkincisi ise, 2008 krizinden bu yana FED’in yüzde 0,25 baz faiz oranı ile günümüze kadar.

Likidite bolluğunun piyasalara yansıması

Bu likidite bolluğunun 2000’li yıllardan bu yana şişirdiği balonlar ve düzeltme hareketleri birçok piyasaya ve finansal ürüne / emtiaya yansıdı. Teknoloji hisseleri, döviz kurları, gıda fiyatları, hisse senetleri, gelişmekte olan piyasalar, Altın gibi birçok başlıkta, 2000’den bu yana etkileri görmek mümkün. Kendisine güvenli ve yüksek getirili alanlar arayan likidite, volatiliteyi de beraberinde getirerek birçok piyasada ve kalemde zig zag’lar çiziyor, öyle görünüyor ki devam da edecek. Son olarak, ekonomist Nouriel Roubini, Davos’ta konuya bizim gibi dikkat çekerek, parasal politikalardaki bu esneklik anlayışının, uzun vadedeki kötü etkileri olacağını ve ‘Zombi Ekonomik Sistemler’ yaratacağını dile getirdi. İşsizliğin düşürülmesi, ekonominin canlı tutulması veya kredi piyasalarında borçlanabilmeyi devam ettirebilmek adına yapılan bu hareketlerin, henüz Amerikan Ekonomisi’nde yüzde 2’ler seviyesine düşen enflasyonda bir hareket görülmese de, gelişmiş ekonomilerde enflasyona yol açması kaçınılmaz.

Paranın arzı, diğer adı ile Merkez Bankaları bilançolarının pasif kalemi ‘Emisyon’(para basma), aktifteki varlıklara karşılık bir korelasyon içinde olmalı. Bu varlıkların içinde, hazine bonosu, devlet tahvili, yabancı para cinsinden bonolar, dövizler, menkul kıymetler dışında Altın, Gümüş ve bunlar gibi değerli diğer kıymetli emtialar bulunabiliyor. Eğer, Altın başta olmak üzere Merkez Bankası Bilançolarında aktif kalitesi ve miktarında sıkıntı varsa, yani karşılıksız para basma işlemi gerçekleşiyorsa, Ekonomi ve Para & Banka ders kitaplarında yer alan ve yüzyıllardır geçerli olan en temel ilkelerden biri devreye girer : “Kötü para, iyi parayı kovar”. Parasal genişleme bu anlamda henüz enflasyonda değil ancak piyasalarda ve emtialarda kendini gösteriyor. Uzun vadede olumsuz etkilerini görebilmek için Roubini gibi kâhin olmaya gerek yok.

Para birimlerinin durumları

Aslında günümüzdeki ticaret ve kur savaşları dikkate alındığında, çeşitli ekonomistler ve devlet başkanları tarafından dile getirilen global ekonomik yansımaların önemli verilerinden biri de altına karşı burada. Birçok ülke, Ödemeler Bilançosu’ndaki Cari Açık Kalemi’ni düşürmek adına ihracata yönelmek istiyor, bu nedenle de parasının değerini dolara karşı düşük tutmak istiyor. The Economist’in 1986’da oluşturduğu ve Satın Alma Gücü Paritesi kuramını dikkate aldığı, McDonald’s Big Mac menüsü fiyatına bağlı olarak çeşitli döviz kurlarının dolara karşı değerini ölçtüğü endekse göre, dünyada en değerli para birimi şu anda Norveç’in, en değersizi Hindistan. Çin Yuan’ı eskiye göre en alt sıradan 7 basamak yukarı çıkarak revalüe olmuş gibi görünse de, herkesin parasının değerini düşürdüğü bir ortamda olduğumuzu göz ardı etmemek gerekiyor. Türk Lirası bu endekse göre şu anda bir çıt yukarıda dolara karşı değerli iken, İsrail Şekeli değeri bir çıt aşağıda düşük görünüyor. Wall Street Journal’da bu hafta yer alan habere göre ise, Starbucks Grande Latte endeksinde, Türk Lirası Çin Yuan’ına göre daha düşük değerli görünüyor. Bu, Türkiye’de Grande Latte şu anda birçok ülkeye göre ucuz, bol bol içmek veya stoklamak lazım demek.

Dünya Altın Konseyi’nin verileri

Dünya Altın Konseyi verilerine göre, dünyada bugüne kadar çıkarılan Altın miktarının yaklaşık 170.000 ton civarında olduğu varsayılıyor. Merkez Bankaları’ndaki altın rezervleri toplamda yaklaşık 31.597 ton civarında. Bilançolarda ilk sırayı FED yani Amerikan Merkez Bankası çekiyor. Rezervlerinin yaklaşık yüzde 76’sına denk gelen 8.133 tona karşılık, ikinci sırayı yüzde 73 rezerv yüzdesi ile Alman Merkez Bankası 3.991 tonla takip ediyor. Çin 1.054 tonla 6. Sırada gelirken rezervlerindeki oranı yüzde 1,7 gibi çok düşük bir seviyede gerçekleşiyor. Avrupa Merkez Bankası’nın yaklaşık 502 ton altını bulunuyor, Euro bölgesinde altının payı Merkez Bankalarında yüzde 63,4 seviyesinde. Türkiye ise, Merkez Bankası’nın Bankaların zorunlu karşılıklarla ilgili altın karşılık tutabilmesine yönelik son düzenlemesi ile 16.sırada 360 tonla bulunuyor. İsrail Merkez Bankası 2012 yılsonu bilançosuna göre altın varlıkların miktarı sıfır, yani altın rezervi yok.

2008 dünya açısından bir miladı içeriyor. Ezberlerin bozulduğu bir yüzyıla yeni bir çağla beraber girdik. Bakalım Bretton Woods ve onu sona erdiren Smithsonian’dan bu yana devam eden bu parasal düzen nereye kadar devam edecek? Global piyasalarda doğrudan ya da dolaylı yatırımlar olarak dolaşan likidite bolluğunun erozyon etkilerini (enflasyon, Merkez Bankaları senyoraj gelirleri üzerindeki sonuçlarını, vb.) kaç ülke hangi zaman diliminde deneyimleyecek? Senaryolara bir de Avrupa’da parasal birlik (Euro) dağılırsa ya da kur / ticaret savaşlarında kim parasının değerini ne kadar devalüe veya revalüe edecek diye de bakmak lazım. Altın ve gümüşün son yarım yüzyıldaki fiyatının gelişimine bakıldığında, her ne kadar son günlerde düşüş trendinde görünse de, eksponansiyel bir artış olduğunu görmek kolaylıkla mümkün. O nedenle, yönü için kim ne derse desin, söz gümüşse sükût altındır.