Biz bahar uyanışına zaten Pesah ile bir süre önce başladık ve Sefirat HaOmer’le Şavuot’a doğru sayarak devam ediyoruz... Dünyanın her yerinde Yahudiler Omer’e bir gün daha yaklaşmayı önemsiyorlar. Neden? Çünkü onlar içlerinde hâlâ fazladan bir şeyler olduğunu hissedip bu ağırlıktan kurtulmak, diğer bir deyişle ruhlarını arındırmak istiyorlar
Günleri saymaya devam ederken ve yaz mevsimi için planlarımızı hazırlamaya başlamadan önce ben her birimize basit ama özel bir soru sormak istiyorum: Özgür müsün?
Bu sadece seninle ilgili. Kendi iç dünyanda gerçekten özgür müsün?
Ruhlarımızı arındırken, bedenlerimizi de aynı şekilde arındırıp yalınlaşırmak çok faydalı olacaktır. Bu gerçek bir bütünsel daire oluşturur ve bahsettiğim özgürlüğe ulaşmak amacında başarılı olabilmemiz için çok olumlu sonuçlar ortaya çıkar.
Sözlerim, bir detoks merkezine ya da jimnastik salonuna gidip de yaz gelmeden toksinlerden, ekstra kilolardan, santimetrelerden kurtulma tavsiyesi değildir. Kalıcı ve doğal yollarla bir manevi ve fiziki hafifleme anlayışını içselleştirmeniz doğrultusunda farklı davranışlar edinmenizdir önerim!
Hemen her yıl bahar aylarında uzun bir kış süresinde aldığımız fazla kiloları birdenbire farkedip panik içinde yazın mayolu halimizi düşünüp kilolu görünmemek için efor sarfetmemiz gerektiğine kendimizi inandırırız. Ya aynadaki görüntümüzden sıkılarak ya da birkaç arkadaşın, akrabanın sözleri üzerine kendimizi şişman hissedip soluğu bize en yakın jimnastik salonunda alırız. Oradaki makinalarla, kapalı bir havada fazla kiloları atmak için uğraşırız. Bazılarımız bunu başarırlar, bazılarımız ise çaresizliklerine yorgunluk katarak üzüntüye kapılırlar...
Tabii, egzersiz yapmanın faydaları çoktur ama bunu yıl boyunca evimizde ya da açık, temiz havada yaparak bedenlerimizi zinde tutmak varken sadece yaza hazırlık olarak bir külfet haline getirmek o kadar da akıllı bir davranış değildir.
DİLİNİZE VE AĞZINIZA HÜKMEDİN
Televizyon karşısında oturip ağır bir akşam yemeği yemek, bir oturuşta bir kase kuruyemişi bitirmek ya da borekitasları, filikasları, yağlı yemekleri bilinçsiz bir şekilde mideye indirmek gibi davranışlar açlık hissimizi gidermekten öte kötü bir alışkanlık haline gelir. Sonra da ‘Ben bunu nasıl yaptığını bilmiyorum!’ , ‘Sersemce davrandım!’ gibi depresif hislerin uyanmasını da önleyemezsiniz.
Dilinize ve ağzınıza hükmedin. Kendinizi özgür hissetmek isterseniz en iyi başlangıç noktası budur. Herşey orada başlar. Bir düşünün, ağzınıza giren yiyecekleri siz kontrol edemiyorsanız kontrol kimdedir? Kontrolu ele almadığınız zaman alışkanlıklarınızın tutsağı değilmisiniz?
Yemek yeme tutum ve davranışlarınızı kontrol altına aldığınız zaman hissedeceğiniz güven duygusu birçok olumlu davranışın da hayatınıza girmesini sağlayacaktır. Yeni keşfedececeğiniz bu azim doğrultusunda, hem bedeninizi hem de ruhunuzu özgürleştirecek, sizi pozitif yaşam enerjisi verecek davranışları uygulamaya teşvik edecektir.
Vazgeçeceğiniz sağlıksız düşünceler arasında üstünden geldiğinizde size yeni özgürlüğünüzü en yoğun bir şekilde hissettirecekler çoğu kez bunlardır:
‘Her zaman haklı olmak’ ihtiyacı. Dr Wayne Dyer’in da dediği gibi, dediği gibi ‘Haklı olmayı mı, nezaket gösterip mutlu olmayı mı tercih ederim?’ Tercihinizi nezaket ve mutluluk yönünde yaparsanız emin olun ki kendinizi çok daha iyi ve özgür hissedeceksiniz. Dünya, haklı ama yalnız ve ekşi suratlı insanlarla doludur...
‘Başkalarını suçlamak’ ihtiyacı. Eğer ekstra kilolarınız varsa ya da şu veya bu nedenlerden dolayı birilerine çatmaya niyetliyseniz bilin ki bu sizden başka kimsenin suçu değildir. Sorumluluk sahibi olun. Kendinize ve size verilen bu bedene sahip çıkın, ve sağlıklı yaşam prensiplerini benimseyin.
‘Bahane üretmek’ ihtiyacı. Kendinize özen göstermemek, yeterli su içmemek, açık havada yürüyüşlere çıkmamak, abur cubur yemekten vazgeçmemek, egzersiz yapmamak vs için bahaneler oluşturmayın! Olgun davranın, gerçekçi olun ve kendinizi boş laflarla aldatmayın! Bahane değil çözüm üretin. Çözüm de sizin elinizdedir.
‘Şikayet etmek’ ihtiyacından vazgeçin! Şikayetçi bir tavır ve asık surat yerine içinize şükran duygusu sinsin.
Bir düşünseniz, yaşamınızda var oldukları için şükran edeceğiniz ne çok kişi ve şey var!
‘Sürekli hareket halinde olmak, bir şey üretmek’ dürtüsünden vazgeçin! Tabii, üretken olun ama kendinize düşüncelerinizle, hislerinizce başbaşa olacağınız, sessiz bir ortamda sessizce meditasyon yapıp evrenin enerjisini içinizde hissedeceğiniz zamanı ayırın. Aradığınız yanıtlar en sakin anlarınızda kendilerini size göstereceklerdir. İç dünyanızı dinleyin, bu ilişkiyi güçlendirin.
‘Başkalarını etkilemek’ ihtiyacından vazgeçin!. Sadece kendin ol ve olabildiğin en iyi insan olmaya çalış, ama bunu kendini geliştirmek için yap. Yabancıların takdirlerini kazanmak, birkaç kuru ‘Bravo’ sözü duymak için değil. Kendi içinde hissettiğin huzura ve ‘en iyisini yaptım’ hissine odaklan. Başkalarını etkilemeye ya da onların söyleyecekleri birkaç takdir kelimesine odaklanmak, kontrolü onlara vermekle eşdeğerdir. Bu da özgürlüğünüzü kısıtlar.
İLKBAHARLA GELEN DEĞİŞİMİ KUCAKLAYIN
Yukarda sözünü ettiğim davranışlarlardan vazgeçmek, hele uzun bir süreden beri hayatınızı etkilemişlerse, kolay değildir fakat amaç zihinsel ve bedensel özgürlüğe kavuşmak olduğu için bu vazgeçiş süreci mutlaka yaşamınızda yer almalıdır. Bir anlık hazların peşinde gitmektense sağlıksız davranışları değiştirip ileriye güvenle ve özgürce bakmak, kendinizi yenilemek için en doğru düşünme tarzıdır. İlkbahar’ın doğa’yı yenileme sürecine tüm benliğinizle siz de katılın, arındırın kendinizi ve olumsuz davranışları geride bırakın! Değişimi kucaklayın çünkü size gerçek özgürlüğü tattıracaktır ve hayatınızı birçok yönde, olumlu bir biçimde etkileyecektir.
İlkbahar, evlerimizi her türlü fazlalıktan kurtarmak, ve bunu ruhlarımızın evi olan bedenlerimizde de uygulamak için heba edilmemesi gereken bir fırsattır! Bunu adım adım yaparsak, hem daha az efor sarfederiz hem de bu kolayca bir alışkanlık haline gelir.
İlkbahar, her sabaha derin nefes almak için pencereleri açarak başlamak demektir. Bu da, verimli bir şekilde güne başlamak için en iyi yoldur! İlkbahar, güne erken başlamak, cıvıldayan doğa ile birlikte uyanmak için ne güzel bir zamandır! Hiç olmazsa hafta içinde...
İlkbahar, bahçelerde, parklarda ya da ormanlarda mümkün olduğu kadar vakit geçirmek için plan yapmak ve bu planları gerçekleştirmek demektir.
İlkbahar, ısınan hava ile vücudumuzun ihtiyaç duyduğu suları daha fazla içmek, taze sebze ve meyveleri tüketmek, ambalajlı ya da konserve kutularındaki rafine besinlere itibar göstermemek demektir.
İlkbahar kısaca bir uyanış demektir. Doğanın bir parçası olarak biz de bir uyanış içinde olalım; bilinçli bir şekilde gaflet uykusundan uyanıp ruhlarımızı ve bedenlerimizi özgür kılalım! Kendinizi iyi hissettiğinizde ve huzurlu olduğunuzda, bu huzur ve sevgiyi başkalarına da iletebilirsiniz. Bu paylaşımın verdiği pozitif enerji de size yansır.
Görünüşünüzden memnun olduğunuzda ve kendinizi iyi hissettiğinizde, bu bir fark yaratır: içsel olarak da iyi hissetmenizi sağlar. Hatırlayın: corpos sani=mente sana. (Sağlıklı vücut sağlıklı akıl, sağlıklı akıl sağlıklı vücut demektir.)
Kendimiz için iyi bir şeyler yapmak için yarına kadar beklemeyelim. Kendimize yardım etmeye başladığımızda başkalarına da yardım edebilir ve katkı sağlayabiliriz! Sahip olmadığımız bir şeyi başkalarına nasıl verebiliriz ki? Eğer nasıl göründüğümüz, nasıl hissettiğimiz ve nasıl düşündüğümüzden memnunsak, işte ancak o zaman çevremizle huzur ve uyum içinde oluruz.
Herkesin, kendi iç huzurunu bulabilmesi halinde, düşmanlık, şiddet ve öfkenin dünya üzerinden silineceğine ve bütün savaşların son bulacağına bütün kalbimle inanıyorum.
Büyük insan Atatürk’ün şu sözlerini unutmayalım: “Yurtta sulh, cihanda sulh!” Atatürk’ün, yurt derken kastettiği ülkemiz olan Türkiye’ydi ama bence, dünya üzerinde yaşayan her insanı ayrı birer yurt gibi kabul etmek de mümkün. Eğer hepimiz, kendimizde gerekli değişiklikleri yapmaya, içimizdeki potansiyeli geliştirmeye ve içsel huzuru ve uyumu bulmaya çalışırsak, ailemiz, toplumumuz ve dünyamız daha huzurlu bir yer haline gelir. Sizce de düşünmeye değmez mi?
İnce ve fit olmak, günlük rutininizde bazı düzenlemeler yapmanızı gerektirebilir ama anlattığım ilkeleri hayata geçirmeye başladıkça ve elde ettiğiniz olumlu değişiklikleri gördükçe, bunlar, adınız söylendiğinde başınızı çevirip bakmak kadar doğal ve kendiliğinden bir hale gelecek. Değişiklikler, sizin bir parçanız olacak. Bu nedenle, kendi uyguladığım ve arkadaşlarıma, sevdiklerime de uygulamalarını tavsiye ettiğim bazı ipuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Amacım kilo vermenizi sağlamak değil: hayatı, mümkün olan en sağlıklı ve dolu dolu olarak yaşamanızı sağlamaktır. Size, sağlıklı beslenmek için sahip olduğumuz alternatiflerin sayısının sınırsız olduğunu gösterebilmeyi umuyorum. Böylece, eğer fazla yağ ve kilolardan muzdaripseniz, hem bu kilolarınızdan kurtulacak hem de kendinizi çok harika hissedeceksiniz.
Kendinizi aç bırakmadan ya da yemek yeme biçiminizden büyük
fedakarlıklarda bulunmadan, sağlıklı, zinde ve mutlu bir yaşama sahip olmanın ne kadar kolay olduğunu göreceksiniz.