Asıl adı Benjamin Ze’ev Herzl olan modern Siyonizm’in babası kabul edilen Theodor Herzl 2 Mayıs 1860 tarihinde Macaristan krallığına bağlı ve bugün Budapeşte şehrinin bir parçası olan Pest şehrinde doğdu
Theodor, ailesinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Aile evde Almanca konuşuyordu ve dini konulara mesafeli duruyordu. Gelenekselliği dışlayan, laik ve yaşadığı toplumda asimile olmuş bir çocuk olarak yetişen Herzl, kız kardeşinin ölümünden sonra ailesiyle birlikte Viyana’ya taşındı ve burada hukuk okudu. Okul sırasında Alman milliyetçiliğini savunan Albia kardeşlik kulübüne üye oldu. Kendini diğerlerinden farklı görmese de Herzl bir süre sonra kulüpteki antisemit söylemi fark ederek kulüpten ayrıldı. Mezuniyet sonrası kısa bir süre hukuk çalışmaları yapan Herzl, ilgisinin edebiyat ve gazetecilik olduğunu anlayınca gazeteciliğe yoğunlaştı ve Neue Freie Presse gazetesinin Paris muhabiri olarak çalışmaya başladı. Arada bir de Londra ve İstanbul’a iş ziyaretlerinde bulundu.
Yazılarında Yahudilikle ilgili konulara girmeyen Herzl’in hayatı ve yaşam görüşü, Paris’te bulunduğu sırada Dreyfus davasını takip etmesiyle değişti. Fransız ordusundaki Yahudi bir subayın casuslukla suçlanması sonrası Fransız toplumunda yayılan antisemit dalgayı gören Herzl, Yahudilerin yaşadıkları topluma tam entegrasyonunu ve asimilasyonunu savunan genç bir gazeteci olarak şoke oldu. Gelişmeler sonrası Herzl, daha önceki düşüncelerinin aksine antisemitizmin yenilemeyeceğine veya iyileştirilemeyeceğine, sadece ve sadece önlenebileceğine, Yahudiler için asıl kurtuluşun ise kendilerine ait bir devletin kurulmasında yattığına inandı.
1895 yılı sonunda ‘Der Judenstaat - Yahudi Devleti’ isimli kitabını yazdı. Kitapta Herzl, Avrupa Yahudilerinin Avrupa’yı terk etme, Arjantin’e ve İsrail topraklarına gitme arzularının nedenlerini yazdı. Ayrıca kitabında Yahudi sorununun ve antisemitizmin Yahudilerin yoğun yaşadığı yerlerde mevcut olduğunu, antisemitizmin, mevcut olmadığı yerlerde dahi Yahudi göçmenler geldiğinde oluşmaya başladığını belirtti. Kitap çok yankı buldu. Kitabı çok beğenip Herzl’i kendi içlerine almaya çalışanlar olduğu gibi, bulundukları ülkelerde Yahudilerin tam entegrasyon ve asimilasyonunu savunan kesimlerde tepki yarattı. Herzl ise devlet adamlarıyla görüşüp onların desteklerini almaya çalıştı ve onların desteğini ve saygısını kazandıkça daha fazla Yahudi’nin de peşinden geleceğini düşündü. Bu çerçevede Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’le de görüşmeye çalıştı ve ona Filistin’de kurulacak Osmanlı İmparatorluğuna bağlı bir Yahudi devleti karşılığında Yahudilerin Osmanlının birikmiş borçlarını üstlenebilecekleri mesajını iletti. 1896’daki ilk gezisinde Abdülhamit ile görüşmeyi başaramayan Herzl bu isteğine 1901 yılındaki gezisinde ulaşabildi fakat Abdülhamit’in olumsuz cevabıyla geri döndü. Cevap olumsuz olsa da Abdülhamit ile görüşebilmesi bile Herzl açısından Yahudiler arasındaki prestijinin artması açısından çok iyi oldu.
Herzl 1897’de Basel’de I. Siyonist Kongreyi planladı ve başkan seçildi. 1904’deki ölümüne kadar da bu görevi sürdürdü. Bu süre boyunca kurulacak Yahudi devleti için destek arayışını sürdürdü. İngilizlerin önerdiği ve 1903’teki 6. Kongrede gündeme gelen Uganda projesi ise en karmaşık konulardan biri oldu. Her ne kadar Herzl’in ölümünden sonra 1905’te reddedilse de bu projenin incelenmesi bile kongredeki bazı grupların büyük tepkisini çekti.
3 Temmuz 1904’te Avusturya’da ölen Herzl vasiyetinde küçük bir tören istedi ve Yahudi halkı ondan arda kalanları Filistin’e taşıyana kadar babasının yanında gömülme isteğini belirtti. İlk dileği gerçekleşmeyen ve cenazesi 6.000 kişinin katıldığı büyük bir kortej eşliğinde gerçekleşen Herzl’in ikinci isteği ise 1949 yılında gerçekleşti; mezarı Viyana’dan Kudüs’teki Mount Herzl mezarlığına taşındı. Hiçbir zaman dindar biri olmayan Herzl, Siyonizm’i her zaman Yahudi halkının kendilerini güvende hissedebileceği ve kendi devletlerini kurabileceği bir yurt edinmesi olarak gördü.