İnternet ve mobil başta olmak üzere teknolojik gelişimler, diğer bütün alanlarda olduğu gibi, finansal hizmetler sektöründe de 1990’lardan bu yana hızlı bir değişimi başlattı. Organizasyonlar, iş yapış şekilleri, müşteri davranışları ve tercihleri bundan hareketle değişti. Bu gelişmeler karşısında, internet ve mobil bankacılık ile şubeye gitmeden çok daha hızlı ve ucuza finansal hizmetlere ulaşmak mümkün oldu? Peki, Türkiye açısından durum arzu edildiği noktada mı?
Farklı kaynaklara göre, Türkiye’de 30 milyon civarında insan halen finansal hizmetlere ulaşamıyor. ‘Bankasız Kesimler’ olarak adlandırılan bu kitleye yönelik mobil ve web tabanlı ürünler aslında ekonomik gelişim, kayıt dışı ekonomi ile mücadele, finansal okuryazarlık gelişimi için iyi bir fırsat. Ayrıca, her ne kadar güven ve fiziki ulaşım önemli olsa da ya da öyleymiş gibi düşünülse de, yeni kuşakların teknoloji yoğun yaşamı ve değişen büyük şehir yaşam kültürleri artık şube dışı banka kanallarını daha aktif kullanmaya yönlendiriyor.
Bankalar Birliği ve Bankalararası Kart Merkezi verilerine göre ülkemizde, yaklaşık 10.000 banka şubesi, 56 milyon kredi kartı, 94 milyon banka kartı, 38.000 ATM ve 2 milyonun üzerinde POS cihazı, 10 milyon civarında aktif internet şube kullanıcısı bulunuyor. Ancak, dağılımları eşit değil ve genelde büyük şehirler ile sanayileşmiş bölgelerde yoğunlaşmış durumda. Belki de, bir de bu nedenle, fatura ödeme merkezleri, yetkisiz POS finansörleri olarak adlandırılan ve mevzuatsal olarak kontrol altına alınmaya çalışılan yetkisiz / lisanssız aracılar piyasada mevcut. Büyük şehirlerde dahi, insanlar fatura ödemek şubeye gidebilmek için iki vasıta değiştirmemek ve süre maliyetine katlanmamak adına buraları tercih edebiliyor. Faturanın yüzde 10’una tekabül eden yol masrafı dışında otomatik ödeme alışkanlığının bulunmaması da bunun sebeplerinden biri. Bu ihtiyaçları gidermek adına, Türkiye’de 4.500’den fazla noktası olan PTT Bank, geçen 15 yıl içerisinde bir nebze olsun çare oldu. Ancak, yine de yeterli değil. Buna karşılık, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu verilerine göre, yaklaşık 70 milyon civarında cep telefonu abonesi, 20 milyon İnternet kullanıcısı, yarısı kadar mobil internet abonesi bulunuyor. Mobil finansal hizmetler için illa internet bağlantısı da şart değil.
Son olarak, Güney Kıbrıs’ta mevduat ve paralarını ülke dışına kaçırmak isteyenlerin Bitcoin’lere yani sanal paraya hücum etmesi durumunu da dikkate almak lazım. Diyelim ki, ‘Big Run’ yani büyük koşu oldu, fakat bildiğimiz anlamda fiziki kuyruklar şeklinde değil, operatörlerde veya sanal bankalarda SMS (mesaj) kuyrukları şeklinde. Bu durumda sermaye yeterlilik rasyosu ve munzam karşılıkların arasına bir de kontör kartlarını koymak gerekir mi? Veya SIM kartların üstündeki değerlerde 10 yıllık zaman aşımı nasıl kontrol edilecek? Keza para basma yetkisi Merkez Bankaları dışında hangi yetki ve kurallar dâhilinde verilecek? Sınır ötesinden izin almadan ve vergi ödemeden ödeme sistemleri hizmeti veren kurumlar nasıl kontrol altına alınacak?
Kredi kartlarındaki veya cep telefonlarındaki chip’ler üzerinde taşınan para ve benzerlerinin, yani elektronik ve mobil paranın, bunların kimler tarafından çıkarılabileceğinin, bilançolardaki karşılıklarının, dar ve geniş anlamda para arzındaki yerinin, tüketiciyi koruma ve kara para mevzuatındaki etkilerinin ve benzerlerinin netleşmesi gerekiyor.
Bu doğrultuda, ödeme sistemleri ve mobil para ile ilgili yasal altyapı çalışmaları Merkez Bankası koordinasyonunda devam ediyor. Pek yakında da, kanunlaşarak bugünün şartlarına göre netleşmesi söz konusu olacaktır. Bu gelişmeler, finansal ve finansal olmayan kurumlar adına yeni fırsatlar barındırsa da, öncelikle tüketici ve müşterileri (olumlu) etkileyecek. Ancak hepsinden daha önce, G-20 ülkelerinin aldığı karar doğrultusunda, ‘Bankasız Kesimler’ ile ‘Kırsal Kesimler’ başlıklarında, finansal gelişim alanında, topluma ve dünya ekonomisine bir fayda sağlayacak. Gelişmeleri hep beraber izleyip göreceğiz.