New York Üniversitesi Dans Terapi Bölümü kurucusu, yöneticisi ve aynı zamanda eğitmeni olan Dr. Marcia Leventhal İstanbul’daydı. Kendisi ile verdiği eğitimlerden, hareketin iyileştirici gücünün beden, zihin ve ruhu birleştiren etkilerinden söz ettik
TAMARA PUR
Sürekli değişimi içinde barındıran dans coşkudur; çünkü ne dünü ne geleceği vardır, sadece harekete odaklıdır. Hareket ise sezgilerden alır gücünü, sezgiler ruhun sesini fısıldar; o yüzden sevgidir dans, bir göz açımı süresince yaşanır, yaşam gibi, şimdi ve burada… Bir daha tekrarı olmaz.
Hareketin iyileştirici gücünün M.S 3000 yılına dayanan bir geçmişi olduğunu, ’Baksı’ dansının bir şaman dansı olduğunu okumuştum. Eski Türklerde ayin ve törenlerin yanı sıra dans, müzik ve su sesi eşliğinde tedavi amaçlı kullanılırmış. Tarih boyunca yaşamın mutluluktan acıya, acıdan mutluluğa geçişini de bir tür dansa benzetiyor Dr. Marcia. Kendisine konuyla ilgili merak ettiklerimi sordum.
Dans terapi nedir ve nasıl bu mesleğe yöneldiniz?
Erken çocukluk dönemlerimi düşündüğümde, kendimi yer çekiminin gizemine coşkuyla bakan, tepelerden kontrolsüzce yuvarlanan, atlayan, zıplayan, hareketle deneyimler yapan ve sınırlarını zorlayan bir çocuk olarak anımsıyorum. Bedenimin hareket yelpazesini tüm kapasite ile yaşadığımda, sınırlarımın ucuna kadar gittiğimde kendimi güçlü, kontrolde ve bir bütün olarak hissediyordum. Temel eğitimim tiyatro, pandomim ve danstan geliyor. Çalışmalarıma Kalifornia Üniversitesi’nin Nöropsikiatri Enstitüsü’nde Dans Departmanı Başkanı Dr. Alma Howkins’in asistanlığı ile başladım. İlk yüksek lisans tezim bir araştırma projesiydi. O yıllarda Gestalt, psiko-sentez ve çeşitli beden terapileri eğitimi aldım. O projede çalışınca ilk defa ergenlerin ve yetişkinlerin ne kadar acı, kopukluk ve yabancılaşma yaşadıklarını gördüm. Şimdiye kadar hiç var olduğunu bilmediğim bir dünyada buldum kendimi. Altı otistik çocukla çalışarak dansın şifalandırıcı gücünü bir şekilde ortaya çıkardım. Önce bedenlerini algılamalarına yardımcı oldum. Bedenlerini algılayınca kendilerine bakışları değişti, hayata karşı daha güvenli oldular ve öğrenme kapasiteleri arttı. Bu da ilişkilerini olumlu yönde etkiledi, daha sosyal oldular. Herşey beden algısıyla başlıyor. Bu araştırmada psikologlar, eğitmenler çocuklardaki gelişimlerin filmini çekip rapor hazırladılar. Ben de bu raporları yaptığım hareket analizleriyle karşılaştırdım. Bu çalışmalarım üç sene sürdü.
İlk başlarda sanat eğitimi aldıktan sonra otistik çocuklarla çalışmaya nasıl karar verdiniz?
New York’a gittiğimde işim yoktu, evim yoktu. Bir bavulla kuzenimin evine gittim, bir kanepede kıvrılarak yattım. Otistik çocuklarla çalışmak istememin nedeni bir şekilde o konuda yeteneğim olduğunu hissetmemdendi. Otistik çocuklarla çalışan hangi enstitüler var diye inceledim, onlara öz geçmişimi yolladım. Çocuklarla çalıştığım yıllarda sözel olmayan bir lisan geliştirdim. Bir bakış dokunuş, paylaşılan bir ritim, bir farkındalık anına dönüştü. Korkumu kaybettim, bu sürece duyduğum hayranlıkla hayatımın hiçbir zaman artık eskisi gibi olmayacağını anladım.
İki, üç üniversite nasıl çalıştığımı gördü. Günde 8 saat çalışıyordum; bir yandan tiyatroda çalışırken, kostüm değiştirip çocukların yanına gidiyordum. New York Üniversitesi’nde de, böyle çalışan biri olması dikkatlerini çekmiş, beni izleyen bir öğrenci okulda benden bahsetmiş. Dans departmanının başkanı beni çağırdı. Okulunda bu eğitimi vermemi istedi. Ve bu şekilde 12 sene çocuklarla çalıştım.
Dans terapinin, Alexander tekniği ve diğer dans terapilerinden farkı nedir?
Bu çalışma dört boyutlu bir çalışma. Beden, zihin, ruh ve yaratıcılık üzerine. Hareketler doğaçlama. Kişi daha serbest, ona ne iyi geliyorsa onu yapıyor. Dans terapi, farklı insanlara göre bazı psikolojik kuralları da içine alır. Psikodinamik kurallara uygun çalışır.
Yaşam coşkusunu her yaşta hep diri tutmak için ne yapmamız gerekir?
İnsanlar kendilerinin yaptığı kısıtlamalar, eğitim sistemi, sosyal çevrenin baskıları ile kendilerine yabancılaştılar. Dans terapisi ile bunlar açılıyor. Bu da insana müthiş bir yaşama coşkusu veriyor.
3-4 yaşındaki çocuk, bu baskılardan henüz etkilenmediği için zihin özgür, olduğu gibi doğal… Aynı çocuklarla 6 yaşında iken görüştüğümde çok büyük farklar görüyorum, ne kadar katılaştıklarını ve kimi zaman da çekingen olduklarını görüyorum.
Yaşam coşkusunu diri tutmak için aktif olmak bedensel ve ruhsal olarak hiç yaşını düşünmeden çalışmak gerek; çünkü hiçbir zaman hiç kimse için doğru yaşta olmayacaksın. Birileri için çok yaşlı ya da çok genç olacaksın… O zaman yaşlı kaç yaşında yaşlı? Sayıları düşünmeyi bırakıp nasıl hissettiğine bakmak gerekir.
Genelde kimlerle çalışıyorsunuz?
Dans terapi, gündelik sorunlarla da uğraşır. Acı, anksiyete, depresyon, kayıp gibi alanlarla da çalışıyorum. Özel veya grup çalışmaları da yapıyorum. Hiperaktif çocuklarla çalıştığımda onların odaklanmaya başladıklarını gördüm. İçine kapanık ve depresif yetişkinler, kendilerine güven ve enerji kazandılar. Endişe sorunu yaşayan kişiler daha huzurlu bir yaşama geçtiler. Davranış bozuklukları olanlarda yıkıcı davranışların dönüşümü saptandı.
Dans sadece zaman ve mekânda hareket etmek değil, anı bilinçli yaşamaktır. Yaratıcı kaynağımız, yüksek benliğimiz ve ortaya çıkarmadığımız gizil güçlerin özümüzle ve çevremizdeki öz’lerle ilişki içinde olmasıdır.
Bu sırada sohbetimize Safir Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nin sahibi Elian Aysoy da katıldı
Elian Aysoy: Türkiye’de başlayan bir programdan bahsetmek istiyorum. Önümüzdeki sezon ekim ayından itibaren başlayacak olan Dans Hareket Terapisi programı İstanbul’da başlıyor. Amerika veya başka bir yerde eğitim almak istemeyenler için büyük bir fırsat. Psikoloji ve ruh sağlığı alanında çalışan profesyoneller, eğitimciler ve kendi kişisel gelişimi için bu alanı kullanmak isteyenler, otistik çocuklarla çalışmak isteyen eğitimciler, Safir Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nde iki senelik bir programdan sonra dans terapisti olabilecekler.
Sürekli değişimi içinde barındıran dans terapi sağlıktır, coşkudur, sevgidir çünkü hep şimdi ve burada yaşar…