Bazen ağır bir yükle uyanırsınız… Bir el vardır boğazınızda… Bir ağırlık vardır yüreğinizde… Nefes alamazsınız, göremezsiniz, işitemezsiniz, içiniz daralır… Hayra yormaya çalışırsınız… Ne gariptir ki genelde hayır değildir o sıkıntınız… Aynen bu duygularla kalktım 4 Haziran 2012 sabahı… Çetin Kamil uzun yıllar birlikte çalıştığı ve geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz İşadamı Hayati Kamhi’yi anlatıyor
Çetin Kamil
Saat 9.30 gibi telefonum çaldı (farkında mısınız bilmem ama telefon bu durumlarda acı, acı çalar) ortak bir dost, bir arkadaş…
“Televizyonu açtın mı?” dedi “Neden?” dedim.
“HAYATİ” dedi, gerisini getiremedi, katıldı kaldı, tamamlayamadı cümlesini veya tamamladı da ben duymadım, duyamadım…
Dört saat sonra başucumdaki doktor; “verilmiş sadakanız varmış, hastane yakın olmasa kurtaramazdık sizi” dedi. “Neydi tansiyonunuzu sıfırlara düşüren haber?” diye sorduğu zaman cevabım tek cümleydi…
“O öldü doktor. Dünyanın en güzel insanı yok artık…”
Herkes yaşamı boyunca yüzlerce, binlerce insan tanır. Anadır, babadır, kardeştir, eşidir, evladıdır, ailesidir, akrabasıdır, arkadaşıdır, dostudur…
Ama öyle biri vardır ki hayatınızda o çok farklıdır… Onu anlatmaya kelimeler yetersizdir, bir kelimeye bin anlam vursanız dahi ifade edemezsiniz düşüncelerinizi… Sözler biter, aciz kalır, sırtınızı dayadığınız, her an, her koşulda ne olursa olsun, nerede olursanız olun, maddi, manevi size elinizi uzatacak bir dağdır, bir okyanustur…
Bilirsiniz, güvenirsiniz, o oradadır, her an görüşemezsiniz belki, bir yerlerdedir, ulaşamazsınız ama hissedersiniz, nefesi yanınızdadır… O başınız derde girmesin, bir şeye ihtiyacınız olmasın, sizi bulur. O gelir… O vardır ve olacaktır. O güçtür, o kuvvettir.
Çünkü o seçilmiş insandır ve adı HAYATİ KAMHİ’dir.
Her şey 21 Aralık 1974 günü başladı. Mecidiyeköy’de iki katlı bir fabrikadan iş görüşmesi için girdiğim zaman önce AYDIN GİZ ile görüştüm. Beş dakika sonra:
“Hemen başlıyorsun masan burası, benimle çalışacaksın. Başlamadan patronlarla tanış” dedi.
Mütevazı bir odaya girdik, karşılıklı iki masa…
“Bu ALEN GİZ” dedi. “Hemen karşısındaki masadaki bu bey de HAYATİ KAMHİ.”
El sıkıştık. O ana kadar benim için efsane iş adamı, büyük sanayici JAK KAMHİ’nin oğluydu o…
Böyle başladı 40 yıl evvel serüvenimiz. Önce patronumdu, sonra ürettiği malların genel satıcısı oldum. Sonra arkadaşı ve geçirdiği bir rahatsızlık için tedavi gördüğü hastanede yattığı sırada her gün ziyaretine gittiğim, uzun müddet yanında kaldığım birçok şeyi konuştuğu anlattığı, paylaştığı dostu…
Karşımda öyle bir insan vardı ki sözlerle anlatılmaz… Yüreğinin güzelliği yüzünde, gönlünün güzelliği gözlerinde, tepeden tırnağa kibarlık, asalet, nezaket… Konuşurken gözlerinin içi gülen, karşısında kim olursa olsun sesini yükseltmeyen, hep çok şık, hep çok yakışıklı. İyi yaşayan, güzel yaşayan beraber çalıştığı insanların haklarına sonuna kadar saygılı, hep en fazlasını veren, paylaşan ve bundan mutluluk duyan...
Kimseyi kırmayan, kültürlü, mert, delikanlı, verdiği sözün arkasında sonuna kadar duran, dünyayı takip eden, dostluklara büyük önem veren, entelektüel, yeniliklere açık…
Anılar geliyor bir, bir aklıma. Askerliği sırasında her gün Tuzla Piyade Okuluna sevgili arkadaşı, kadim dostu rahmetli NİHAT TÜRKÖZ ile gidişimiz…
Şoför olarak yanında çalışmaya başlayan, İsviçre’ye yerleşmesi ile buradaki bütün özel işlerini yürüten, maddi, manevi çok güvendiği kardeşim KENAN’a yaşarken yaptıkları… Kardeşim kaza geçirdikten sonra Amerikan Hastanesi’ni seferber etmesi. Kardeşimin ölümünden sonra kendisinin vefat ettiği 4 Haziran 2012 tarihine kadar tam 20 yıl ailesinin üzerinden maddi, manevi elini hiç çekmemesi…
Elektronal’i kapattıktan sonra fabrikada çalışan müdüründen, kapıcısına kadar hiçbir arkadaşımızı mağdur etmemesi, hepsinin haklarını sonuna kadar fazlası ile vermesi… Hepsini PROFİLO’ya bağlı kuruluşlarda işe başlatması…
Hiç kimsenin düşünmediği birçok elektronik eşyayı ilk defa üretmesi… AR-GE’ye verdiği önem…
Bu ülkeye sevdalıydı… Hem de ölümüne… (nitekim bir müddet yerleştiği İsviçre’ye alışamadı ve kısa bir müddet sonra döndü)
Hastane yatağında yatarken:
“Artık çalışma bu servet yedi sülalene yeter” dediğim zaman…
“Sen ne diyorsun Kamil? 80 bin kişinin çalıştığı sektör 8 bin kişiye düştü. Herkes kaçarsa, kimse elini taşın altına sokmazsa ne olur bu ülke?” diyecek kadar…
Yazacak anlatacak çok şey var. Hepsi güzellikler üstüne…
Biliyorum bir yıl evvel gittiği o sonsuzluklar ülkesinde bütün renkler, bütün ışıklar ulu Tanrı’nın bütün rahmeti onunla… O şimdi daha evvel ebedi hayata intikal etmiş bir İstanbul hanımefendisi olan, muhterem insan annesi ile sevgili dostu Nihat Türköz’le… O’nun uğruna canını bile verecek kadar çok seven kardeşim Kenan’la… Çalışma arkadaşları Engin Akkor ile Erhan Onur ile Cihat Günaydın ve diğerleri ile beraber.
Her güzel ölümün arkasından / O zehir zemberek akşam bir yıldız kayarmış gökyüzünden / Ve bir yıldız çok daha farklı aydınlatırmış semayı / Sabaha karşı hafif bir yağmur yağarmış kimsenin fark etmediği/Ve o günden sonra onu sevenler için hiçbir şey eskisi gibi olmazmış / Ve de asla olmayacakmış…
Onu çok özlüyoruz… Hepsinin mekânları cennet olsun…
AYDIN GİZ: Türkiye-İsviçre Ortak Sanayi Odaları eski başkanı. Hayati Kamhi ile ortaktı. Özel bir insandı.
ALEN GİZ: Hayati Kamhi’nin Elektronal’deki ortağıydı. İnsanı insan yapan bütün özellikleri taşıyan bir patrondu.
ÇETİN KAMİL: Türkiye’nin en eski müzik, televizyon ve radyo yapımcılarından biri. Uzun yıllardır düğün organizasyonu, düğün müzik konseptleri üzerinde çalışıyor. 2000’li yıllarda kurulan Orkestra Boğaziçi’nin ve www.dugunuzmani.com’un kurucusu ve sahibi.