Gezi’den insan manzaraları

Geçtiğimiz hafta Miraç Kandili’ne denk gelen çarşamba günü yaklaşık dokuz saat geçirdim Gezi Parkı’nda. Kandil olmasının da etkisiyle müthiş bir kalabalık vardı ve etraf kandil simidinden geçilmiyordu.

Rayka NAYIR GÜVEN Gündem
12 Haziran 2013 Çarşamba

 

 

Geçtiğimiz hafta Miraç Kandili’ne denk gelen çarşamba günü yaklaşık dokuz saat geçirdim Gezi Parkı’nda. Kandil olmasının da etkisiyle müthiş bir kalabalık vardı ve etraf kandil simidinden geçilmiyordu. Sanırım o gün hepimiz kandil simidine doymuşuzdur. Şimdiye kadar o kadar çok yazılıp çizildi ki daha fazla oradaki ortamı ya da insanların birbirlerine karşı ne kadar kibar olduklarını anlatmayacağım. Hepimiz artık bedava verilen yemekten ve kütüphaneden de haberdarız. Parkın genel havasından çok orada birbirinden çok farklı olsalar da aynı amaç için bir araya gelen kişilerin görüşlerini paylaşmak istedim.

İlk konuştuğum kişi hemen yanımızda, parkın tüm gürültüsüne rağmen üç saat boyunca deliksiz uyuyan Tarık Timur oldu.

 Bu gürültüde nasıl uyudunuz böyle?

Dün gece hiç uyumadım. Park çok hareketliydi. Sabaha karşı 4.00’te uyuya kaldım. Bir saat sonra yağmurla birlikte uyandık. Battaniyelerimiz, kıyafetlerimiz sırılsıklam oldu. Eşyalarımızı çantaya koyup toprakta oturmaya devam ettik. İstanbul’a dün (salı) iş için geldim. Kalacak yerim çok ama ben burada kalmayı tercih ediyorum. Bu kadar insan burada bir mücadele veriyor. Onları görünce arkadaşımın evinde, sıcak yatakta yatmak zoruma gitti. Yoksa tek başınayım. Hiç arkadaşım yok ama herkes birbiriyle dostluk kuruyor burada. Kürdüm. Türk, Laz, Çerkez, şu bu. Herkes tek BİR amaç uğruna burada. Yani elinde olmadan Başbakan ekmeğimize yağ sürdü. Bizi birleştirdi. En önemlisi o. Farkında değil. Hani ‘her şerde bir hayır var’ derler ya, o hesap. Bakın biz bugün burada oturmuş birlikte kek yiyoruz. Ayarlasak böyle bir şey olamazdı. Yardımlaşama inanılmaz. Divan Oteli de bize çok yardımcı oluyor. Cuma gününe kadar İstanbul’dayım ve parkta kalmaya devam edeceğim. Ölmezsem buradayım yani.

Mehmet ile Emre sol tarafımızda oturuyordu. Birden ayağa fırlayıp eğimli bir toprak alanı kazmaya başladılar.

 

 

Bu eğimli toprağı merdiven haline getirmeye nasıl karar verdiniz?

Biz dün akşam da buradaydık. İnsanların parka çıkarken zorlandığını gördük. Bugün geldiğimizde hem vaktimiz hem de enerjimiz vardı. İkimiz birlikte merdiven yapalım dedik ve kazmaya başladık. Burayı kazarken öğrendik ki dün akşam iki kişi karanlıkta bu eğimi görmemiş ve aşağı düşmüş. Birinin bacağı iki yerden kırılmış, diğerinin de kolu. Tabi bu bizi daha da motive etti ve hava kararmadan bitirmeye çalışıyoruz.

Çaprazımızda LGBT’nin gökkuşağı bayrağını sallayan bir grup genç vardı. İzin alıp yanlarına oturdum. Aralarında en konuşkanı Mustafa oldu.

Adım Mustafa Çakır. Dört gündür buradayım. Arkadaşlarla parkı korumaya çalışıyoruz. Eşcinsel bir bireyim. Aslında insanların burada bir bayrak altında buluşmalarını pek onaylamıyorum ama bu bayrak aynı zamanda dünyada barışı simgeleyen bir bayrak olduğu için getirdim. Bu nedenle yanımda olmasını seviyorum.

Ümit bir yandan etrafı seyredip bir yandan da Gezi kütüphanesinden aldığı dergiyi karıştırıyor. Elinde de parkta dağıtılan kandil simitleri var.

Parka her gün geliyorum. Burası muhteşem. Unuttuğumuz değerleri tekrar fark ettiğimiz düşünüyorum. Olması gereken kardeşlik, arkadaşlık, huzur, yardımlaşma, açık hava, toprak (eliyle gönüllüler tarafından kazılmakta olan mini tarlayı işaret ediyor) tekrar hatırlandı. Çok huzurluyum bu yüzden.

BJK formalarıyla, kocaman torbalarla ilerlemeye çalışan Hakan ve Okay’a hemen Gezi Parkı olaylarının kahramanı haline gelen ÇARŞI grubunu sordum.

ÇARŞI grubu nerdeyse efsaneye dönüştü ama biz bu olaylardan önce böyleydik. Her zaman halkın yanındaydık. Şimdi de hiçbir yanlış harekette bulunmadan güzelce protestomuzu yapıyoruz, parktakilere yardımcı olmaya çalışıyoruz. Mesela, yengem parka gelemiyor ama rica ettim, bize bir sürü kek yaptı burada paylaşmamız için.

Umur parktan içeri, nasıl başardıysa artık, bisikletiyle girdi. Kilitlemeye gerek görmeden bir ağacın altına bırakıp gitti bisikletini. Yaklaşık yarım saat sonra geri döndüğünde kalabalığa rağmen neden bisikleti tercih ettiğini öğrenmek istedim.

Bisiklet benim günlük hayatta da ulaşım aracım. Gaz bombalarının atıldığı ilk gün de yine bisikletimleydim. Ayrıca, bugün Dünya Çevre Günü. Bugün çevre için ayaklanan insanların olduğu bir yere bisikletimi getirmek bana çok daha anlamlı geldi.

Dolaşmaya devam ederken üç gencin canla başla çalışarak barkovizyon kurduklarını gördüm ve ne yaptıklarını öğrenmek üzere yanlarına gittim.

 İpek burada ne yaptığınızı öğrenebilir miyim?

Burada tam olarak yapmaya çalıştığımız şey son günlerde gerilimin artması ve bugünün Kandil olmasından dolayı bir hoşluk yapıp açık hava sineması kurmak. Amacımız sadece bugün değil bir yıl sonra da parkın bu şekilde kullanılmasını sağlamak. Buraya gelip film izlemek gibi basit özgürlüklerimizin olmasını istiyoruz. Çok ağladık, çok üzüldük. Bugün de birazcık gülelim istedik. O yüzden küçük bir film gösterimi yapacağız. Adı şimdilik sürpriz (sonradan Neşeli Günler adlı müzikalin seyredildiğini öğrendik).

İşten çıkıp gelen ve takım elbiseleriyle çimlerde oturan bir çiftin görüşleri:

 Mustafa Ufuk Güngör: İşten çıkıp buraya gelmemizin sebebi aslına bakarsanız sadece destek vermek değil. Gelmediğim zaman suçluluk hissediyorum. Gözüm arkada kalıyor. Burada bu güzel insanlarla olmak gerçekten inanılmaz bir duygu. Ülkemde bu kadar güzel insanı ömrümde ilk defa bir arada görüyorum ve bu bana inanılmaz bir mutluluk veriyor. Tabi bazı şeylerin isyanı, birikimi, sesimizi duyurma ihtiyacı da burada bulunma nedenlerimiz arasında.

 Emine: Ben de hayatım boyunca böyle bir şeyle karşılaşmamıştım. Herkesin içinde bir heyecan, bir şeyleri değiştirebilme umudu var. Biz de o heyecanla buraya geldik.

Olayların başından beri halka yardımcı olmaya çalışan gönüllü doktor ve hemşirelerin bulunduğu revir yine oldukça yoğundu.

Olayların çok ciddi boyutlara gelmesinden dolayı Tabipler Odası’nın da ön ayak olmasıyla birlikte gönüllü doktorlar bir araya gelerek pazar gecesi bu reviri kurduk. Hem gezici birlikler var hem de sabit revirler var. Gezi Parkı’nda 3 tane, Beşiktaş, Dolmabahçe’de de hem sabit revirler hem de gezici ekipler var. Gönüllüler isimlerini yazdırdı, biz de gün ve saat dağılımı yaparak çalışma saatlerini organize ettik. Elimizde günlerce yetecek kadar ilaç ve tıbbı malzeme oldu. Halktan inanılmaz bir destek geliyor. İnsanları kırmak, reddetmekten korkuyoruz ama ilaçları artık alamıyoruz. Koyacak yerimiz kalmadı artık o derece. Şu ana sadece ameliyat yapamayız. Geri kalan her şey elimizde mevcut.

Çoğunluğunu gençlerin doldurduğu parkta gezinirken 50’lerinde olduğunu tahmin ettiğim bir çiftle karşılaştım ve onlardan bugünün gençliği ile ve 70 ve 80’lerdeki gençliği karşılaştırmalarını istedim.

Hükümete itiraz ettiğimiz için buraya geldik. Hükümetin toplumu aşağılamasına, kendisi gibi düşünmeyenleri dışlamasına, hiçbir eleştiriyi dinlememesine itiraz ediyoruz. O nedenle parktayız ve direnişe katılıyoruz. Buradaki gençlik hangi etnik kökenden olursa olsun bu toprakların devrimci geleneğini en iyi şekilde temsil ediyor. Mükemmel buluyorum onları. Sadece üç gün içinde hükümete karşı direnen bir topluluk oldu. Bu gençlik apolitik olmaktan çıkıyor. Kendi ahlakını, kültürünü oluşturuyor. 80’lerin gençliği çok apolitikti, her şeye karşı çok kayıtsızdı. Toplumsal bir sorumluluk duymuyorlardı. Ama 70’lerin gençliğine benziyor bu gençlik. İtiraz eden, başkaldıran, hayır diyen, ülkesine sahip çıkan, toplumun haklarını ve hukukunu savunan gençliğe çok benziyor. Zannediyorum böyle devam ederse eğer yepyeni bir kuşak yaratılacak. Bu çok güzel bir şey. (Beyefendi ısrar etmeme rağmen adını vermek istemedi ve ‘herhangi bir direnişçi diyelim’ dedi)

Son olarak Divan Oteli’nin önünde birbirine sarılan FB ve GS formalı iki genci gördüm. Eray Fenerbahçeli, Yasin de Galatasaraylı. Dünya yıkılsa yan yana gelmez derken, iki takımın taraftarı sarmaş dolaş olmuş resim çektiriyorlar.

Başbakanımıza biz bu fırsatı verdiği için teşekkür ederiz. Fazla söze gerek yok aslında. Her şey ortada. BİZ olduk. Bir ay önce GS-FB maçı çıkışında ben Galatasaray formamla Beşiktaş’tan geçerken önümü kapattım kendimi korumak için. Az önce Beşiktaşlı bir arkadaşa atkımı hediye ettim. Hep beraberiz, kol kolayız, biziz. En önemli olan bu.