Finans merkezi olmak için bir çok çalışmanın eş anlı, koordine olarak ve korelasyon içeren bir şekilde planlanması, hayata geçirilmesi, yürütülmesi ve kontrol edilerek revize edilmesi gerekiyor.
Öncelikle bu bir inşaat projesi veya tüm şirketleri bir araya toplama projesi değil. Finans merkezi olmak için piyasalarınızın derinleşmiş, ürünlerinizin gelişmiş olması gerekiyor. Her şeyden önce deprem ülkesinde DASK zorunlu deprem sigortalarının hala yapılmamış olmasını, arabasını sigorta eden ancak evini, iş yerini, sağlığını sigortalamayan kesimleri, dolayısı ile GSYİH’da payı % 1,5 – 2’ler seviyesinde olan sigortacılık sektörünü yabancı yatırımcılara anlatmak çok kolay değil.
Sigorta primi üretiminde teknik karlılık üretmekte zorlanan bir sigortacılık sektörümüz var. Tüm sektörün yüzde 70 – 75’i BES dâhil beş poliçe türünden oluşurken, bu poliçelerin başında ise kasko ile taşıt sigortaları bulunuyor. Bir başka alan sermaye piyasaları. Her ne kadar 2008 krizi menkul kıymetler piyasalarını çok etkilemiş olsa da, sermayenin hala tabana ne kadar yayıldığının göstergesi olmaya devam ediyor. 2010 yılında dünyada 16.600 bono ihracı kayda alınmış ve halka arz edilmiş. Bu rakam 2011 yılında 15.846 adetti. BİST’de bu rakam 13 ve 23 adet olarak gerçekleşti. Meksika’da 2011 yılında 266 adet, Kore’de 674, Hindistan’da 220 adetken, Almanya’da 2449, Londra 1630 adetmiş. Temettü dağıtan şirket sayısı 2011 yılında Bombay ve Hong Kong borsalarında 1529 ve 1326 adet iken eski adı ile İMKB’de 95 adet şirket kâr payı dağıtmış. Mısır, İspanya ve İtalya borsalarında bu rakam 100’ün üzerinde gerçekleşmiş. Borsaların ekonomi içerisindeki payına bakıldığında, BİST’deki geri çekilmenin etkilerini görmek mümkün. Tabii ki, bu veri endeks performansı ile doğru orantılı. Hisse senedi piyasalarının piyasa değerlerini GSYİH’ya oranlandığında, payı 2011 yılında Amerika’da NYSE için yüzde 78 iken, Kolombiya’da yüzde 62, Singapur’da yüzde 22,4, Londra’da yüzde 69, Tel Aviv’de yüzde 64, eski adı ile İMKB’de yüzde25,8 seviyesinde gerçekleşmiş. Dünyanın tüm gelişmiş borsalarında kote edilmiş hisse senedi sayısı 1000’lerin üzerinde, en büyük borsalarda 2000’lerin üzerinde iken, BİST’de bu rakam 370 adet civarında. (Rakamlar Dünya Borsalar Federasyonu’ndan alınmıştır.)
2002-2003 yılı TÜİK verilerine göre, KOBİ’ler ülkemizde tüm işletmeler içerisinde yüzde 99,3 oranında yer alıyor ve bu oranın yaklaşık yüzde 96,5’u mikro işletme seviyesinde. Sanayi Bakanlığı’nın 2011-2013 KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı’na göre Nisan 2011 itibarı ile bu oranlar hemen hemen aynı kalırken, KOBİ’lerin tüm işletmelerdeki oranı yüzde 99,8 seviyelerine çıkmış, mikro işletme sayısı ise bu rakam içerisinde oransal olarak yüzde 93,5 seviyesine gerilemiş. Bu noktada, sermayeyi tabana yaymakta girişimciliği değil sermaye piyasalarını hedeflemek daha doğru bir strateji gibi duruyor. Teşvikleri sadece yeni yatırıma ve çoğunluğu mikro işletme olarak istihdam yaratmakta zorlanacak girişimlere değil, büyüme ve kurumsallaşmaya da (kurumsal yönetim ilkeleri, halka arz, vb.) vermeyi de düşünmek, bugün 35 yaşın altında olan nüfusun yarın yaşlanacağını bilerek, sosyal güvenlik açığının finansmanı ve vergi gelirlerinin sürdürülebilirliği açılarından önem arz ediyor. Keza, BES’de verilen teşvikler, mevduat vade yapısına yönelik vergi avantajı ve zorunlu karşılık düzenlemeleri olumlu olsa da, tüketim odaklı bir ekonomide, cari açık nedeni ile de piyasaların gelişimi ve tasarruf olgusu açısından pek yeterli değil.
“Financial District” olarak Büyükdere Caddesi özelinde dikkate alınması gereken başlıklar var. Bu hat yani Maslak, Beşiktaş, Mecidiyeköy hattı en az Ataşehir kadar önemli. Keza ona en yakın bölge Ümraniye’deki şirket merkezlerine ulaşım da. Ancak, ülkenin Avrupa’ya geçiş noktası TEM otoyolunu Maslak Beşiktaş hattına bağlayan, Türk Telekom Arena stadı civarlarındaki Büyükdere sapağının tek şeride inmesini iyice değerlendirmek lazım. Avrupa’dan veya Ortadoğu’dan, Moskova veya Kahire’den 2-3 saat uçuş ile İstanbul’a gelen yatırımcının, Atatürk Havaalanından bir araçla Levent’te ya da Ataşehir’de bir plazada toplantıya yetişmek üzere, bu tek şeritler nedeni ile en az 1,5 - 2 saatte ulaşmasını normal kabul etmek bir Finans Merkezi için doğru değil. Bu noktada sıkışan trafik çoğu zaman Tekstilkent’e kadar trafik yaratıyor. İki haftada bir bu stadda yapılan maçlar dışında atıl, boş kalan yandaki 2 şeritte aslında çok rahatlıkla değerlendirilebilir. 4-5 şerit gelen trafiği tek şeritle “Financial District” olan bu bölgelere sığdırmaya çalışmak kritik bir çok toplantının verimsiz, sonuçsuz ve olumsuz kalmasına yol açabilir. İş saatlerinde ve yasak olan saatlerde TEM’de cirit atan tır ve kamyonları da trafik yoğunluğu açısından belirtmeden geçmek mümkün değil. Evet, dünyanın her yerinde büyük şehirlerde trafik var ama okul ve iş servisleri ile tırlar, kamyonlar aynı anda şehrin içinde yola çıkmıyorlar.
Son olarak, eğitim ve işgücü açısından ekli makale birçok kıyaslama ile konuyu detaylı bir şekilde irdeliyor.
http://www.pressacademia.org/images/documents/jmml/archives/vol_3_issue_1/01.pdf