Farklı boyuttan yaşamlar

Yazının başlığı her ne kadar Spielberg filmlerinden fırlamış dünya dışı varlıkları çağrıştırsa da aslında tanıtacağım hayatlar bu dünyaya ait. Sadece bildiğimiz, gördüğümüz, yaşamaya alıştığımızdan biraz daha farklı örülmüş hayatlar bunlar. Farklılığı yaratan ise basit bir spor dalı, bir hobi kılavuzluğunda başlayan hevesin; inanılmaz bir disiplin, motivasyon ve inanç ile hayat tarzına dönüşme hikâyesi...

İdil HAZAN KOHEN Spor
12 Haziran 2013 Çarşamba

Belki birçoğunuz daha önce duydunuz, karşılaştınız “Triatlon” sporu ile ya da belki de hiç duymadınız bu branşı. Şahsen ben, Jeff İllel ve Berry Nae ile tanışıncaya kadar bu spor hakkında bilgi sahibi olduğumu sanıyordum. Ancak onlarla konuştukça bildiklerimin yaşananlara oranla ne kadar kısıtlı kaldığını görüp de şaşkınlık dolu ifadelerimi kendime saklayabilmek için, Spielberg filminde olmasam bile oldukça çaba gerektiren rol becerileri ortaya koymak zorunda kaldım.

Bu sporu hayat tarzı olarak benimseyen Jeff ve Berry’yi tanıtmak istiyorum sizlere ancak yazının devamını okuyacakları şimdiden uyarayım! Triatlon biraz salgın hastalık gibi; bir kere bulaştığında hemen sarıveriyor sizi ve ondan sonra ne ağrı kesici ne de antibiyotikten pek medet ummayınız...

 

 

Her şeyden önce biraz kendinizden ve spor geçmişinizden bahseder misiniz?

Jeff: 1969 yılında İstanbul’da doğdum. Spor her daim hayatımda oldu. Uzun yıllar windsurf, paten, yelken ve koşu yaptım. İlk kez beş sene önce 42 kilometrelik maraton koştum. Beraber spor yaptığım arkadaşlarım önce bana deli gözüyle baktılar ancak daha sonra kendileri de bu deliliğe kapıldılar ve böylece 2009 yılında küçük bir grup olarak ilk maraton antrenmanlarımıza başladık.

Berry: Ben de 1975, İstanbul doğumluyum. Jeff’in aksine spor benim için uzun yıllar sadece tribünlerde fanatiği olduğum takıma tezahürat yapmaktan ibaretti. Ancak 2008 yılında başını alıp giden kilolarım beni artık seyirci koltuğundan sahalara taşımaya teşvik etti. 95 kilo iken, hızlı ve disiplinli bir çalışma sonrası altı ayda 72 kiloya inmeyi başardım. Bu başarı antrenörümün ilgisini çekti ve Jeff ile de tanışmamı sağlayan Belgrad Ormanı koşu grubuna davet edilmeme ön ayak oldu. 2009 yılında Jeff’in de içinde bulunduğu “uzaylı bunlar” diye nitelendirildiğimiz beş kişilik grubumuzla Antalya’da 42 kilometrelik ilk uluslararası maratonumuzu koştuk.

Bir İzmirli olarak 42 kilometreyi özümseyebilmek için bu mesafeyi İzmir-Çeşme yoluna böldüm. Bu yolun neredeyse yarısından fazlasını kapsadığını görünce, uzaylı olarak nitelendirenleri pek de haksız bulmadım. Peki, böyle bir koşunun antrenman süreci nasıl oluyordu?

Jeff: İlk başlarda sabahları, iş çıkışları ya da hafta sonları toplanıp gelişi güzel koşular yapıyorduk ancak sonra internetten araştırmalar yapıp kendimize program hazırlamaya ve daha planlı bir düzene göre koşmaya başladık. Bu araştırmalar sırasında Tom Holland’ın kitabını keşfettik. Bu kitap dindar vatandaşların elinden düşüremediği kutsal kitaplar gibi bizim de başucumuzdan ayıramadığımız yol göstericimiz oldu.

Berry: Yavaş yavaş çoğalan gurubumuz, Tom Holland’ın taktikleri ve Jeff’in önderliğinde hazırlanan program ve hedefler dahilinde neredeyse her gün koşu antreanmanı yapmaya başladık.

 

 

MARATONDAN TRİATLONA

Maratondan hızınızı alamayıp triatlon sevdasına nasıl kapıldınız?

Berry: Amsterdam’da katıldığımız ve tüm zorluklarına rağmen bitirince keyfine doyamadığımız maraton sonrasında Jeff, yavaş yavaş triatlon deneyimi yaşamanın keyifli bir macera olacağına dair kanıma girmeye başladı.

Jeff: Bu işler zaten genelde hep birbirini biraz dolduruşa getirerek oluyor.

Doğru. Ben de birazdan koşmaya başlayacakmışım gibi hissediyorum. Sanırım Jeff’in seni ikna etmesi de pek uzun sürmedi?

Berry: Aynen öyle. Antrenmanlarımıza yüzme ve bisikleti de ekleyip ilk deneyimimizi 2011’de ‘Sprint Triatlon’a katılarak yaşadık. Sprint kategorisi amatör katılımcılardan oluşan grupların yarıştığı triatlon kategorisi oluyor. Bu kategoride 750 metre yüzme üzerine 20 kilometre bisiklet ve 5 kilometre koşu yaptık.

Her ne kadar dinlerken nefes nefese kalmış olsam da nefesimi tutup diğer kategorileri sordum kendilerine…

Jeff: Sprint’ten sonra, Olympic (1500 m. yüzme, 40 km. bisiklet, 10 km. koşu), Half Ironman (1900 m. yüzme, 90 km. bisiklet, 21 km. koşu) son olarak da Full Ironman (3900 m. yüzme, 180 km. bisiklet ve 42 km. koşu) geliyor.

Yutkundum. Bu mesafeler artık benim Çeşme-‹zmir rotamı oldukça aştı. Karşımda oturanların Spielberg’in uzaylıları olmasa da, birer Robert Downey JR. karakterinin canlı versiyonları olduklarına dair şüphem kalmadı. fiu anki hedeflerini sordum kendilerine…

Jeff: Şu an 7 Temmuz’da Norveç’te düzenlenecek olan Half Ironman Triatlon’u için antrenman yapıyoruz. Haftada yedi gün, nerdeyse toplam 18 saat antrenman yapıyoruz ve özel Trainer’larla çalışıyoruz.

Antrenman saatlerinizi nasıl ayarlıyorsunuz?

Jeff: Sabah 5.30’da antrenmanlara başlayıp akşam iş çıkışı devam ediyoruz. Hafta sonu ise daha yoğun bir tempoda çalışıyoruz.

İSTANBUL’UN PARKURLARI

İstanbul’da özellikle bisiklet ve yüzme parkuru bulmakta zorlanmıyor musunuz?

Berry: Bisiklet için genellikle Riva, Kemer, Bostancı ve otobanı tercih ediyoruz. Ancak buradaki halk sporculara karşı çok duyarsız. Genellikle bizim üstümüze sürüyorlar ya da yoldan çıkarmaya çalışıyorlar. Biraz kelle koltukta gidiyoruz. Eve vardığımızda uymamız gereken programı bitirdiğimizden çok sağlam olarak döndüğümüze seviniyoruz. Ancak böyle bir triatlona katılmaya karar verdiğinizde kelle koltukta da olsa antrenmanı aksatmamak, programı bitirmek her şeyin önüne geçiyor.

Peki ya yüzme? Bildiğim kadarıyla havuzlar triatlonda karşılaşacağınız akıntı, dalga ve rüzgâr unsurlarından yoksun olduğu için antrenmanlarınız için çok uygun değil. ‹stanbul denizlerini düşündüğümde ise adeta çıkmaz sokak. Antrenmanları nasıl yapıyorsunuz?

Jeff: Doğru, yüzme antrenmanları için havuzu çok tercih etmiyoruz. Genellikle Caddebostan ya da Kilyos tarafında yüzüyoruz.

Suratım buruşuyor…

Jeff: Çeşme sahillerine alışık birine tabi ki ters bu sularda yüzmek ancak wet suit giyiyoruz. Bitirmemiz gereken programın yarattığı psikoloji ile inan denizin pisliği düşündüğümüz en son şey oluyor.

Bir bayan olarak sormadan duramayacağım. Eşleriniz bu tempoda sizi görebiliyor mu? Sosyal hayata nasıl zaman ayırıyorsunuz?

Berry: İlk önceleri antrenman sonrası yapmak istediğim tek şey bacaklarımı havaya dikip uzanmaktı. Artık hem fiziksel hem ruhsal olarak bu tempoya alıştık ve 8-8.30 gibi evde olup rahatlıkla normal hayatımıza devam edebiliyoruz.

Jeff: Eşlerimizle daha fazla vakit geçirebilmek için bazı antrenmanları eve taşıdık. Buna göre teçhizat kurduk. Günün sonunda bizi mutlu görmek onları da mutlu ediyor. Arada evlilik yıldönümlerine denk gelen yarışlarda ise biraz tolerans gösteriliyor...

DÜNYADA İLGİ BÜYÜK, YA TÜRKİYE’DE?

Görünen o ki bu sporda başarılı olmak oldukça yoğun bir disiplin gerektiriyor. Herkesin kolay kolay kalkışacağı bir iş değil. Türkiye’de bu spora ilgi nasıl?

Jeff: Dediğin gibi bu işin önceliği disiplin o yüzden de genelde 35 yaş üstü daha çok ilgi gösteriyor. Yine de bir yarışta yarışanların sayısı 50-60 kişiyi aşamıyor.

Peki, yurtdışında bu spora ilgi ve tepki nasıl?

Berry: Yurtdışında yüzlerce insan katılıyor bu yarışlara. Olağanüstü bir enerji ve sinerji oluşuyor yarış esnasında. Ünlü şarkıcılar konserler veriyor, binlerce seyirci alkışlarla destekliyor. Adeta bir karnaval coşkusu içinde geçiyor yarışlar. (Berry bu anı daha iyi hissedebilmem için youtube’dan “Triatlon Motivation” videosunu seyrettiriyor bana. Kesinlikle izlenmesi tavsiye edilir.)

Jeff: Yarışlar sırasında yurtdışında seyirciler sporculara destek olabilmek için sürekli su, güç artırıcı içecekler ve yiyecekler veriyorlar. Bir keresinde Amsterdam’da yarışı bitirmeme son 200 metre kala enerjim tükendi, adımlarım yavaşladı ve tam daha fazla devam edemeyeceğimi hissettiğim anda bir seyirdi gramofonla “Rocky” filminin “Eye of the Tiger” şarkısını çalmaya başladı. O anda yumruklarımı sıktım. Son bir çaba ile yumruklarımı savura savura koşmaya başladım ve etrafta ne kadar seyirci varsa hep beraber bana alkış tutmaya başladılar. O bittiğini sandığım enerjim kat kat artarak bana geri döndü ve yarışı bitirmemi sağladı. Bu hayatımda unutamayacağım, hoş bir tebessümle andığım hatıralardan biri...

Benim bile tüylerim ürperdi dinlerken. Peki ya burada insanların tepkileri nasıl oluyor?

(Jeff ve Berry gülüştüler.)

Berry: Burada pek seyirci toplanmıyor, toplananlar ise “Abi bir fırt ister misin?” diye sigara uzatıyorlar bize. Koşarken giydiğimiz taytlara garip garip bakıyorlar; bakarak tatmin olmayanlar ise laf atarak rahatlıyorlar. Bir keresinde Transition Area’da (Yarış esnasında bir kategoriden diğerine geçerken üst-baş değiştirilen ve yarışçılar dışında girilmesi kesinlikle yasak olan alan) bir baktık 2-3 çocuk elinde tartıyla yanımıza yanaştı; “Abi tartıyım mı?” diyerek. Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim...

Jeff: Sadece onlar da değil. Maalesef aynı spor salonunda kulak misafiri olduğum, spor yapmaya gelen arkadaşlar bile “Off, yine maraton mu, triatlon mu bir şey varmış, yolları kapatmışlar. Trafik yine felç bunlar yüzünden” tarzında konuşmalar yapıyorlar.

Söyleşimizin başından beri yan masamızda oturup da bize kaçamak bakışlar atan kadın dayanamayıp, masamıza geliyor; “Kulak misafiri oldum. Bu nasıl bir motivasyon, nasıl yapıyorsunuz bunu?” diye soruyor gözlerini kocaman açarak…

Jeff: Bu insanın kendi kendisi ile yarışı, her şeyden ve herkesten bağımsız kendine karşı verdiği mücadelesi, sözü, zaferi... Bu sonsuz bir motivasyon sağlıyor.

Berry: İnanın imkânsız gibi görüneni yaptığınızda, kat edilemeyecek gibi görünen yolları tepip de bitiş çizgisine vardığınızda gözünüzden akan yaşlar tüm bu mücadeleye değiyor.

Kadın tatmin ancak hâlâ biraz şaşkın, ayrılıyor yanımızdan.

Aslında bu inanç hepimizin içinde mevcut. Bazılarımız kendilerini koşarak özgürce ifade ediyor,  bazılarımız yeteneği, sesi, sanatıyla, bazılarımız ise kesilecek bir ağacın önüne kendilerini siper ederek arıyor haklı özgürlüklerini. İnandığımız şeyler için mücadele etmek bizi biz yapan, insan kılan yegane dürtümüzdür. Umuyorum ki bu inancınız ve emeğiniz de sizi Norveç’te katılacağınız bu zorlu mücadelede, ipi gururla göğüsleyeceğiniz finish çizgisine ulaştırır.