Ağa Takılanlar

Türk ırkçılarının özgün görüşler üretmede çok başarılı olduğunu, ırkçı ideolojiye uluslararası alanda katkılar sunduğunu söylemek pek mümkün değil. Ancak bu teorik yetersizlik, onların özellikle Alman faşistlerinden öğrendiklerini Türkiye´ye uygulayamayacak denli teorik kısırlık içinde olduğu anlamına gelmiyor/Sinan Özbek

İzak BARON Diğer
12 Haziran 2013 Çarşamba

Gayrimüslimlerin ekonomik etkinliğin dışına itilmesi ve sermeyenin el değişme süreci sıra Yahudilere geldiğinde şekil değiştiriyor. Bu sürece açık bir ırkçı ideoloji eşlik ediyor. Sürece ırkçı ideolojinin eşlik edebilmesi için de bu ideolojinin inşa edilmiş olması ve piyasaya sürülmesi gerekiyor.

Bu işte de Türk ırkçılarının özgün görüşler üretmede çok başarılı olduğunu, ırkçı ideolojiye uluslararası alanda katkılar sunduğunu söylemek pek mümkün değil. Ancak bu teorik yetersizlik, onların özellikle Alman faşistlerinden öğrendiklerini Türkiye'ye uygulayamayacak denli teorik kısırlık içinde olduğu anlamına gelmiyor.

Antisemit ırkçı görüşlerin Türkiye'de en azgın savunucusu Cevat Rifat Atilhan'dır. İlk baskısı 1951 yılında yapılan "Türk Oğlu Düşmanını Tanı" adlı broşürü tam manasıyla bir Nazi propaganda metnidir. Bundan önce Atilhan, İzmir'de Anadolu adlı bir gazete çıkarıyor. Gazete yasaklanıyor ve Atilhan, Almanya'ya gidiyor. Burada Julius Streicher'in (1885-1946 ölümü idamla) ziyaret ediyor ve konuğu oluyor.

Steicher, 1923 yılında Der Stürmer (Akıncı) adıyla haftalık bir gazete çıkarıyor. Bu gazete faşist örgütlenme açısından gerçekten son derece önemli bir işlev görüyor. Dolayısıyla tanınması, bilinmesi gereken bir yayın. Der Stürmer, nasyonel sosyalistlere dolaysız bağlı değil. Streicher'in özel mülkü. Tirajı 1927'de 14 bin civarında iken 1938'de yarım milyonu buluyor. Bununla Streicher'in milyonlarca Mark kazanıyor. Der Stürmer, Yahudiler hakkında bildiğimiz her türlü ırkçı düşüncenin, karalamanın, aşağılamanın üretildiği bir merkez olarak işliyor. İnsanların bilinçlerine kazılmış çengel burunlu, patlak gözlü, kambur, paragöz, iğrenç Yahudi imajını da yaratan gazete Der Stürmer. Bu karikatürlerin yaratıcısı da Philipp Rupprecht. Der Stürmer'in logosunda "Yahudiler Felaketimizdir" ifadesi yer alıyor.

Sinan Özbek

http://www.marksist.org/yazarlar/sinan-ozbek/11694-yahudilere-karsi-irkcilik-ii

 

  • MATMAZEL KENDİ HAYATI İLE MEŞGUL İKEN YAHUDİLERİN ÇOĞUNLUĞU ŞEHİRDE GÜZEL MAHALLELERE TAŞINMAYA BAŞLAMIŞTI

Ben on üç veya on dört yaşımda iken, Matmazel Musevi Lisesinde, (Bne'i Brith) benim Fransızca öğretmenim oldu. Günlük yaşamlarının yükü altında, annem ve babam, ziyaretçi ağırlamaya artık meyilli değildiler. Matmazel kendi hayatı ile meşgul iken Yahudilerin çoğunluğu şehirde güzel mahallelere taşınmaya başlamıştı.

Sınıfta Matmazel Behar’ın çok farklı bir ünü vardı. O çok sıkı ve otoriter öğretmen olup terbiye etmek için öğrencilerin kulaklarını çekip bükerdi. Ondan geçer not almak zordu ve tüm öğrenciler ondan çok korkardı. Her Allah'ın günü sınıfın önünde Fransızca şiirleri ezbere okumaya mecbur ederdi. Sınıfın kızlı erkekli 40 öğrencisi aynı Fransızca şiiri ter döke döke okurduk:

"La Peste, Un mal qui répand la terreur, Mal que le Ciel en sa fureur Inventa pour punir les crimes de la terre,*

Bu şiirde temsil edilen korku ve dehşet bizler için hem Fransızca diline hem de öğretmene duyduğumuz sitemi temsil ederdi sanki. Altında kalmamak için biz çocuklar da Matmazel’i deli etmek için türlü yollar keşfetmiştik: Soba odunlarını dikine dizer, düşürüp bolca gürültüye sebep olurduk. Veyahutta koro şeklinde vızıldanarak sevimsiz bir gürültü başlatırdık. Bazen de kendisini taklit eder, dayak ve çimdikten korkmadığımızı göstermek isterdik.

Ortaokuldan sonra Musevi Lisesi’nden ayrılıp liseyi Arnavutköy’de bitirmeme rağmen Matmazel Behar, daha uzun yıllar çalışmaya devam etti. 1975 yılından sonra Melek apartmanındaki Yahudi komşularımızın hepsi başka semtlere taşınmış, yaşlılar, vefat etmişti.  

Estambol Djudyo - Una Koleksyon de Rekuerdos i İlustrasyones kitabından tercüme eden Roz Kohen

http://beyogluoml.blogspot.com/2013/05/estambol-djudyo-una-koleksyon-de.html#!/2013/05/estambol-djudyo-una-koleksyon-de.html

 

  • ŞU ANDA KAPAĞINDA ALTI KÖŞELİ YILDIZ, ADINDA “YAHUDİ” KELİMESİ, İÇİNDE DE HABİS VE KARMAŞIK BİR YAHUDİ KOMPLOSU OLAN, TAYYİP ERDOĞAN, ULUBATLI HASAN VE TOM MİKS’İN ASLINDA VE GİZLİCE YAHUDİ OLDUĞUNU İDDİA EDEN HER KİTAP HEMEN ÇOK SATANLAR LİSTESİNE GİRİYOR

Bugün Pazar, Yahudiler Azar kitabın kısa sürede dört baskı yaptı, beşincisi de yoldaymış. Nedeni nedir?

Roni Margulies: Bu soruya bir olumlu, bir de olumsuz cevap vereyim. Olumlusu şu: Türkiye’de herkesin Türk olmadığı, istese de “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyemeyeceği son dönemlerde bilinç düzeyine çıktı, gündeme girdi, tartışılabilir oldu. Dolayısıyla, bir merak uyandı. Yahudi cemaati özellikle içine kapalı bir cemaat olduğu, hakkında az yazılıp çizildiği için, bu merak daha da yoğun belki. Ve kitap gerçekten de bu merakı karşılamaya çalışıyor.

Olumsuz cevap ise şu: Şu anda kapağında altı köşeli yıldız, adında “Yahudi” kelimesi, içinde de habis ve karmaşık bir Yahudi komplosu olan, Tayyip Erdoğan, Ulubatlı Hasan ve Tom Miks’in aslında ve gizlice Yahudi olduğunu iddia eden her kitap hemen çok satanlar listesine giriyor. Benimki maalesef o kadar satmadı, ama aynı garip ve korkunç durumdan yararlanmış olabilir. Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın aslen Yahudi olduğunu ve İsrail’in çıkarları doğrultusunda 27 Nisan e-muhtırasını yayınlayarak AKP’nin seçilmesini sağladığını anlatan bir kitap yazsam çok daha fazla satılırdı kuşkusuz.

Semih Gümüş

http://www.notosoloji.com/roni-margulies-siir-edebiyat-siyaset-yahudilik/

 

  • TAYYİP ERDOĞAN, 2008-2009 GAZZE SAVAŞI SONRASI İSRAİL’E KARŞI TAKINDIĞI NET TUTUM NEDENİYLE SADECE FİLİSTİN’DE DEĞİL, TÜM ARAP DÜNYASINDA, FİLİSTİNLİLERİN ÖZGÜRLÜK, DEMOKRASİ VE ADALET TALEPLERİNİ DİLE GETİRMESİYLE BÜYÜK POPÜLERLİK KAZANMIŞTI

“Tayyip Erdoğan, 2008-2009 Gazze Savaşı sonrası İsrail’e karşı takındığı net tutum nedeniyle sadece Filistin’de değil, tüm Arap dünyasında, Filistinlilerin özgürlük, demokrasi ve adalet taleplerini dile getirmesiyle büyük popülerlik kazanmıştı.  Bugün, kendi ülkesindeki barışçıl gösterileri acımasızca bastırması Erdoğan’ın samimiyeti konusunda büyük şüpheler uyandırmakta ve çifte standart suçlamalarını haklı kılmaktadır. Bu tavrı, Erdoğan’ın adını sadece Arap dünyasında değil, tüm dünyada lekeyecektir. Polisin saldırıları Türkiye’nin imajını da gölgelemektedir. Arap Baharı Türkiye’ye Ortadoğu’da liderlik rolünü üstlenmesi için bir fırsat yaratmıştı. Türkiye, İslam’ın demokrasi ile uyumsuz olmadığının kanıtı olarak görülüyordu ve bu da Türkiye’nin kendini tüm Arap ülkeleri için bir model olarak sunabilmesine zemin hazırlamıştı. Şu an Erdoğan’ın eski, otoriter Arap diktatörlerinden hiçbir farkı kalmamıştır. Bunun sonucunun da bölgede ve tüm dünyada kendisi ile ilgili oluşacak hayal kırıklıklığı olması kaçınılmaz.”

Avi Shlaim

http://t24.com.tr/haber/erdogan-arap-diktatorlerinden-farksiz-davraniyor/231696