Sinema tarihine bakıldığında Rusya’da film yapımcılarının ve film dağıtıcılarının çoğunun Yahudi olduğu görülür. Sinema salonlarının çoğu da Yahudilere aitti. Polonya ve Macaristan sinemaları tarihinde ise Yahudilerin çok daha önemli rolleri olmuştu. Aşkenaz göçleri nedeniyle Yiddiş sinemasının ikinci adresi ise ABD oldu
Bu yazımda, çok az tanınan, belki de varlığı hiç bilinmeyen Yiddiş sinemasının tarihçesi ve gelişimi hakkında bilgiler vermeye çalışacağım.
‘Hareketli resim’ teknolojisi Doğu Avrupa’ya 20. yüzyıl başlarında geldi. Ancak gerçek anlamda yerel üretim için bir 10 yıl daha beklemek gerekecekti. Bu teknolojinin gelişi ile Yahudi girişimciler de sahneye çıktı. Doğu Avrupa’da Yiddiş sineması ve genel anlamda sinemanın atası olarak A.M. Smolenski görünmektedir. Belgelerde, ilk kez olarak Smolenski’nin ‘şarkıcı kumpanyası’ ile birlikte 1911 yılında Rusya Pale bölgesinde sessiz filmlere Yiddiş sözlerle eşlik ettikleri görülmekteydi. ‘Konuşan resimler’ olarak adlandırılan bu gösteriler Yahudi toplumuna yönelik ilk sinema denemeleri oldu.
Aynı yıl Moskova Pathé Frères, Yahudi Shtetl'in hayatını anlatan ve çok popüler olacak ‘L’Chayim’ filmini çıkarttı. Yine aynı yıl Polonya’nın özgürlüğü için savaşan idealist bir Yahudi gencin hayatını anlatan Alexander Hertz yapımı ‘Meir Ezofowicz’ Polonya’da gösterime girdi. Böylece ‘Yahudi sineması’ Yahudi kültürüne girmiş oldu.
Sinema tarihine bakıldığında Rusya’da film yapımcılarının ve film dağıtıcılarının çoğunun Yahudi olduğu görülür. Sinema salonlarının çoğu da Yahudilere aitti.
Polonya ve Macaristan sinemaları tarihinde ise Yahudilerin çok daha önemli rolleri olmuştu.
1911-14 yılları arasında Polonya’da gösterime giren filmlerin üçte biri Yiddiş dilindeydi veya Yahudi temalıydı. Çoğunlukla da Yiddiş tiyatro oyunlarının uyarlamaları kullanılıyordu. Doğu Avrupa’da ve özellikle Polonya’da çok ünlü olan Kaminski Tiyatro Grubu çok sayıda filmde rol almıştı.
Yiddiş oyunlarına ve sinema uyarlamalarına ilgi zaman içinde daha da yaygınlaştı. 1912 yılında Moskova Pathé Frères, Sholem Asch’ın ‘Got Fun Nekome’ (İntikam Tanrısı) oyununu sinemaya uyarladı. Yine Moskova Gaumont stüdyosu Jacob Gordin’in ‘Mirele Efros’ (Yahudi Kraliçe Lear) oyununu sinemaya aktardı. Riga’da Yahudi film stüdyosu S. Mintus birkaç yıl içinde Yiddiş tiyatro grupları tarafından oynanmış yedi Yiddiş filmi üretti. Ancak en çok ilgi çeken ve o dönemde çok ünlenen film ise Odessa’dan Mizrakh şirketi tarafından çekilen ‘Filistin’de Yahudilerin Hayatı’ filmi oldu. Galası Viyana’da 11. Siyonist Kongresi’nde yapıldı. Galadan sonra yaklaşık 30 değişik Avrupa merkezinde gösterime girdi.
Artık Yiddiş sineması sinema tarihinde yer edinmeye başlamıştı.
Macaristan Sineması’nda Yahudiler söz sahibi
I. Dünya Savaşı esnasında Rusya’da film sektörünün durmasına karşın, Macar sineması patlama yaşadı. Macaristan’da da Yahudiler ülke kültüründe ve özellikle gelişmekte olan sinema endüstrisinde de söz sahibiydiler. Michael Curtiz olarak tanıdığımız yapımcı Mihaly Kertesz ilk uzun metrajlı Macar filmini yönetmişti. Yine aynı şekilde Sandor Korda da öncü Macar yapımcılarındandı. Bu dönemde Macaristan’da çok sayıda Yahudi temalı veya Yiddiş dilinde film çevrildi.
Rusya’da ilk antisemitizm karşıtı film
1917 Rus İhtilalı’ndan hemen sonra, 1918 yılında Mizrakh şirketi o dönemler için çok cesur bir adım sayılabilecek, Rusya’da ilk antisemitizm karşıtı olan bir filmi, Beilis olayını yansıtan filmi çevirdi. Hemen peşinden Yiddiş edebiyatından alıntı birçok film çevrildi.
1919 yılından sonra iç karışıklıklar nedeniyle, film çekimleri tekrar durdu. Yalnızca Bolşevik Mos-Kino-Komitat denetiminde Yahudilere yönelik Yiddiş dilinde birkaç propaganda filmi çekildi.
Polonya’da da film yapımları ancak 1920 yılının sonlarında savaş öncesi seviyelerine dönebildi. Polonya’da ilk Yahudi temalı film 1921 de çekildi. ‘Nalewski’nin Sırları’ adlı filmde, Varşova Yahudi bölgesindeki fakirlik ve sefalet işlendi.
Bundan sonra 1929 yılına kadar Yahudi temalı üç önemli film yapıldı. İlki ve en popüler olanı ise tiyatrocu ana-kız Ester ve Ida Kaminska’nın rol aldığı ‘Tokalaşma’ adlı film oldu.
Rusya’ya geri dönersek, yeni Sovyet sinema endüstrisi kalıcı bir Yahudi sineması yaratmak için çalıştı. 1925 yılında iki önemli Yiddiş tiyatrosu sinema endüstrisine katıldı.
Alexander Gronovski ve Solomon Michoels yönetiminde MOSET Yiddiş tiyatrosu ve Sovkino denetiminde çalışan Habimah Tiyatrosu, Sholem Aleichem ve Isaac Babel’in eserlerini beyaz perdeye taşıdı. Hemen peşinden Ukrayna Ulusal Stüdyosu VUFKU da Yahudi filmleri çekim kervanına katıldı ve yine Sholem Aleichem kaynaklı temalar kullanıldı. 1928 yılından itibaren VUFKU yön değiştirerek daha çok politik amaçlı propaganda filmleri çekmeye başladı. Ana tema olarak Yahudi politik akımı Bund, kibutzlar, antisemitizm karşıtlığı işlendi.
Rusya’da sessiz sinema döneminden başlayarak II. Dünya Savaşı’na kadar olan dönemde Rus yönetmenlerin ve senaristlerin büyük bir çoğunluğu Yahudi’ydi. Dolayısıyla Yahudi temalı filmlerin çekilmesi çok doğaldı. Buna karşın ünlü ‘Potemkin Zırhlısı’nın yapımcısı Eisenstein genel kanının aksine Yahudi değildi.
Sovyetler Birliği’nde azınlıklara karşı değişen tutum nedeniyle 1930’dan sonra Yiddiş dilinde ve Yahudi temalı yalnızca üç film yapıldı.
İlk sesli Yiddiş filmleri
ABD’de ilk uzun metrajlı sesli film 1927 yılında gösterime giren The Jazz Singer oldu. Doğu Avrupa’da sesli film teknolojisi ancak 1930 yılında kullanılmaya başlandı. İlk sesli filmler ise kısa metrajlı filmler oldu. Bu meyanda ilk sesli Yiddiş filmi 1931 yılında çekilen Yiddiş şarkılarını tanıtan kısa metrajlı bir film oldu. ABD’de Yiddiş dilinde çekilen ilk film 1929 da yapılmasına karşın Doğu Avrupa’da Polonya’da ilk Yiddiş filmi 1935 yılında çekilen ‘Al Khet’ – günah işledim oldu.
1936 yılında ABD li Molly Picon ve Joseph Green Polonya’ya gelip Yiddiş filmleri çevirdiler. Bu filmlerden biri olan ‘Yidl mitn Fidl’- (kemancı Yidl) filmi uluslararası bir ün kazandı. Tüm Avrupa ve ABD’de gösterime girdi.
1937 yılında Polonya’da yabancı filmlere ağır vergiler, yerli filmlere vergi indirimi getirilince, Polonya sinema endüstrisi yeniden hareketlenmeye başladı. Yiddiş filmleri de bu pastadan paylarını aldı. 1937 yılında çekilen her dört filmden biri Yiddiş dilinde çekildi.
Bu filmlerden biri olan ‘Der Dibek-‘Dibbuk’ lehçe altyazılarla tüm Polonya’da gösterildi.
Aslında Polonya’da da sinema endüstrisinde çalışanların çoğu Yahudi’ydi. Dolayısıyla hem Yiddiş hem de Polonya filmleri aynı kişiler tarafından hazırlanabiliyordu.
Buna karşılık, Macaristan’da 1938 yılında çıkartılan bir yasayla Yahudilere sinema sektörü dâhil birçok işkolu yasaklanıyordu.
Sinemanın ikinci adresi ABD
Aşkenaz göçleri nedeniyle, aynı dönemlerde Yiddiş sinemasının ikinci adresi ABD oldu. Yalnız Yiddiş konuşan seyirci potansiyelini öngören Sidney Goldin çok sayıda film çevirdi. Ana tema ise asimilasyon sürecini işleyen bir tarafı Yahudi diğer tarafı Hıristiyan olan aşk hikâyeleri oldu. Sesli sinemanın devreye girmesiyle konular çeşitlendi ancak kalite hiçbir zaman yüksek seviyeli olamadı. Ancak Molly Picon, Berta Gersten gibi ünlüler de ortaya çıktı. ABD’de bu dönemde dikkati çeken filmler arasında ‘Grine Felder’ (Yeşil Tarlalar), ‘Yankel Der Shmid’ (Şarkıcı Demirci Ustası), ‘Amerikaner Shadkhn’ (Amerikalı Arabulucu)'yu sayabiliriz. Bu arada Gordin’in ‘Mirele Efros’ filmi ABD’de yeniden çevrildi.
Yiddiş sinemasına ilk darbe
Biri Polonya diğeri de ABD olmak üzere iki pazara bağımlı Yiddiş dilindeki sinema II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla ilk darbeyi aldı. Şoa döneminde, Yiddiş sineması da çok büyük bir darbe aldı. Szaro, Arnshteyn gibi yapımcılar, Samberg, Fakel, Kurc gibi aktörler ve birçok sinema çalışanı Varşova Gettosu'nda öldüler. 6 milyon Yahudi’nin katledilmesiyle de bu sektör ölümcül darbeyi aldı.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Shaul Goskind 1946 yılından itibaren savaş sonrası Yahudi hayatı temalı Yiddiş dilinde kısa metrajlı haber filmleri üretmeye başladı. Bunlar Polonya’da savaş sonrası çekilen ilk filmler oldu. 1947-48 yıllarında Gross ve Goskind “Mir Lebn Geblibene” (Biz Hayatta Kalanlar) ve Undzere Kinder (Çocuklarımız) adlı iki yapım gerçekleştirdiler. Polonya’da çekilmelerine ve Polonya Yahudilerinin kaderleriyle ilgili olmalarına rağmen hiçbir zaman bu ülkede gösterime giremediler.
Yine aynı yıllarda Polonya ve Çekoslovakya’da çekilen Yahudi temalı veya Yiddiş dilindeki filmler Sovyetler Birliği’nde yükselişe geçen devlet antisemitizmi nedeniyle gösterime giremediler. Sovyetler Birliği’ndeki Yahudi yapımcıların çoğu baskılar nedeniyle ya film sektöründen çekildiler ya da rejim ideolojileri doğrultusunda filmler yapmaya devam ettiler.
1960’lı yılların ortalarında Sovyetler Birliği’nde Mikhail Kulik, Vilna Gettosu temalı bir filmi, Alexander Askoldov ise Isaac Babel’in anlatımlarını beyaz perdeye aktarmayı denediler. Her iki filmin gösterimleri 20 yıl kadar süreyle yasaklandı.
1950’li yıllarda önde gelen film yönetmenlerinin çoğunun Yahudi olmasına rağmen, yine politik baskılar nedeniyle çok az sayıda Yahudi temalı film çekildi. Bu ünlü yönetmenler arasında Alexander Ford, Jerzy Hoffmann, Janusz Morgenstern, Andrej Munk ve Roman Polanski’yi sayabiliriz. Buna karşılık, Yahudi olmamasına rağmen, cesurca Yahudi temalı filmler çeken tek Polonyalı yönetmen Andrzej Wajda oldu. Özellikle Varşova Gettosu dramlarını aktaran Samson (1961), Korczak (1990) ve Wielki Tydzicn (1995-Kutsal Hafta) filmleri beyaz perdede gösterildi.
Çekoslovakya’da uyanış
1960’lı yılların ortalarında Çekoslovakya’da bu konuda bir uyanış görüldü. İlk olarak Alfred Radok’un 1948 yapımı Daleka Cesta (Uzak Yolculuk) tekrar keşfedildi. Savaş sonrası Prag Yahudilerinin kaderini konu alan bu film Çek ulusunun ortak kaderi olarak kullanılmak üzere tekrar gösterime girdi. Bu ilk adımdan sonra peş peşe Yahudi temalı filmler çekilmeye başlandı. 1965 yılında İda Kaminska’nın rol aldığı Obchodna Korze (Ana Caddedeki Dükkân) filmi En İyi Yabancı Film Oscarı’na layık görüldü. Ancak tüm bu filmler 1968 yılındaki Çekoslovakya işgalinden sonra yasaklandılar.
Polonya ve Çekoslovakya’nın aksine Macaristan’da savaş döneminde Yahudilerin yaşadıkları konusunda hiç film çekilmedi. Istvan Szabo’nun birkaç filmindeki silik ve arka planda kalan Yahudi karakterleri haricinde bu temalar beyaz perdede işlenmedi. Kamera arkasında çok etkin ve üretken olmalarına rağmen politik baskılar nedeniyle Yahudi konularını beyaz perdeye aktaramadılar. Buna karşılık aynen Polonya’da olduğu gibi bu temalar yine Yahudi olmayan yönetmenler tarafından işlendi. Savaş esnasında Macar Yahudilerinin kaderleri konusunu işleyen ilk Macar filmi Barna Kabay’ın 1983 yapımı ‘Hz. Eyüp’ün İsyanı’ filmi oldu. 1980’li yılların ortasında Sovyetler Birliği’nin dağılmaya başlaması ile birlikte Yahudi yönetmenler, oyuncular ve Yahudi temaları tekrar gündeme geldi. Sovyetler Birliği’nden hemen sonra Polonya, Çekoslovakya ve Macaristan bu değişime ayak uydurdu. Tabu olmaktan çıktıktan sonra peş peşe Yahudi temalı filmler, hatta Yiddiş dilinde filmler beyaz perdede boy göstermeye başladı. Özellikle ölüm kampları, ülkelerin Nazi’lerle işbirlikleri, Getto hayatı konuları işlendi.
1990 yılından sonra ünlü yazarlar Babel ve Sholem Aleichem’in eserleri yeniden beyaz perdeye aktarılmaya başlandı. 1920-30’lu yıllarda çekilmiş Yiddiş filmleri arşivlerden çıkartılıp tekrar gösterilmeye başlandı.
Ancak YIVO, Rutenberg and Everett Yiddish Film Library ve diğer akademik kurumların tüm çalışma ve gayretlerine rağmen, Yiddiş sineması olarak adlandırılan bu sanat kolu, savaş öncesi ihtişamına henüz ulaşamadı. Yaptığım araştırmaya göre Yiddiş dilinde en son çevrilen filmler 1993 yapımı Fransız ‘Toi Ivan, Moi Abraham’ (Sen Ivan, Ben Avraam) ve 2010 ABD yapımı ‘Yiddiş Romeo ve Julyet’ olarak görünüyor.
KAYNAKLAR:
• Yiddish Films in United States – Jewish Women’s archive
• YIVO archives
• Yiddish Cinema – a Snapshot of a Lost Culture – History Research Boston University
• Notion du Cinéma Yiddish et son Histoire