Yılın en büyük tenis turnuvalarından olan Wimbledon, ilk haftaya sürprizlerle başladı. Önümüzdeki günlerde neler yaşanacağı merak konusu olsa da, kesin olan tek şey seyir zevki yüksek, bol heyecanlı karşılaşmalara ev sahipliği yapacak keyifli bir final haftasının bizleri beklediği
Roza SABA
Tenis heyecanı, tenisseverler tarafından en prestijli grand slam turnuvası olarak gösterilen Wimbledon ile geçtiğimiz hafta geri dönmüştü.
Dört grand slam turnuvasından biri olan, 2013 sezonunun üçüncü grand slam’i ve aynı zamanda sezonun en büyük çim kort etkinliği Wimbledon 24 Haziran-7 Temmuz tarihleri arasında İngiltere’de gerçekleşiyor. Tekrarlayan sırt sakatlığı nedeniyle Roland Garros’tan çekilen ATP sıralamasının 2 numarası Andy Murray’in de kortlara geri dönmesiyle Wimbledon 2013, dört seri başı raketin eksiksiz katılımıyla başlamıştı.
Peki, bu sene Wimbledon’ın ilk haftasında neler gördük ve biz tenisseverleri ikinci haftada neler bekliyor?
Favorilerden erken veda
Wimbledon’ın açılış haftasına şüphesiz ki sürprizler ve sakatlıklar damgasını vurdu.
Turnuvanın erkeklerde en büyük sürprizleri ise çekilen kurada olası bir çeyrek finalde karşılaşmaları beklenen Rafael Nadal ve Roger Federer ikilisinden geldi.
Uzunca bir sakatlık evresinin ardından kortlara geri dönen, toprak kortun yenilmez ismi Rafael Nadal, geçtiğimiz haftalarda kazandığı sekizinci Roland Garros şampiyonluğu ile bu turnuvanın ‘en çok kazanan’ı unvanı ile katılarak Wimbledon 2013 favorileri arasında yerini almıştı. En son 2003’te 17 yaşında katıldığı Wimbledon turnuvasında ilk 4 seri başı arasında yer almayan İspanyol raket, bu sene ilk kez 5 numaralı seri başı olarak turnuvada yer aldı. Kariyer grand slam başarısının yanı sıra bir de olimpiyat altını bulunan Nadal, ilk turda dünya 135 numarası Steve Darcis’e üç sette yenilerek herkesi şaşırttı. Geçtiğimiz sene Wimbledon’da benzer bir şekilde ikinci turda elenen 2008 ve 2010 yılları Wimbledon Şampiyonu Rafael Nadal’ın erken vedasıyla beraber gözler turnuvanın diğer favorilerine çevrilmişti.
Ancak benzer bir sürpriz bu kez ikinci turda, turnuvanın üç numarası, günümüz tenisinin şimdiden efsaneleşmiş en önemli isimlerinden, Roger Federer’in de elenmesiyle bir kez daha yaşandı. 17 grand slam başarısının yedisini Wimbledon şampiyonluğuyla elde eden İsviçreli raket, 2009 yılında Andy Roddick’i muhteşem bir final setiyle yenerek kazandığı şampiyonlukla Pete Sampras’ın toplam grand slam rekorunu kırdığı bu kortlarda, dünya 116 numarası Sergiy Stakhovsky’e, aldığı açılış setine rağmen dört sette yenilerek turnuvaya veda etti. Federer, bu yenilgisiyle beraber Wimbledon 2004’ten beri katıldığı her grand slam’de sürdürdüğü birbirini izleyen 36 çeyrek finale ulaşma başarısını da sonlandırmış oldu.
Turnuvaya erken veda eden diğer önemli isimler ise geçtiğimiz senelerde iki kere yarı final gören Fransız tenisçi Jo-Wilfried Tsonga ve Hırvat raket Marin Cilic oldu. Turnuvanın 6 numaralı seri başı Tsonga, Ernests Gulbis ile oynadığı ikinci tur karşılaşmasında üç set sonunda diz sakatlığı sebebiyle çekilmek durumunda kalırken, turnuvanın 10 numaralı seri başı Marin Cilic ise Kenny De Schepper ile oynayacağı ikinci tur karşılaşmasından yine sakatlık sebebiyle çekilerek turnuvaya veda etti. Turnuvanın en önemli servisçilerinden Amerikalı 18 numaralı seri başı John Isner ile 2002 Wimbledon Şampiyonu Lleyton Hewitt de turnuvaya erken veda eden isimler olarak yerlerini aldı.
Turnuvanın önemli seri başlarının; özellikle de Rafael Nadal ve Roger Federer’in erken vedalarından sonra gözler turnuvada kalan diğer seri başlarına çevrildi.
Gözler Djokovic’te
Rafael Nadal ve Roger Federer hegemonyasına, son iki yılda sergilediği olağanüstü performansıyla son veren Novak Djokovic, turnuvaya 1 numaralı seri başı olarak katılıyor. Sezona teklerde Avustralya Açık şampiyonluğunu alarak etkili başlayan Djokovic, toprak kortun en başarılı ismi Rafael Nadal’ı Monte Carlo Masters finalinde yenerek, gözleri üzerine çevirmişti. Geçtiğimiz Roland Garros yarı finalinde tekrar karşı karşıya gelen ikiliden Nadal, bu zorlu mücadeleden muhteşem bir geri dönüş ile galip gelmeyi başarmış, Sırp raketin kariyer slam hayallerini ertelemesine sebep olmuştu. Karnesinde 2011 yılı Wimbledon şampiyonluğu bulunan Novak Djokovic, ezeli rakiplerine karşı yakın zamanda oynadığı maçlarda, bir zamanlar maçtan çekilmesine bile sebep olabilen duygusal ve fiziksel kırılganlıklarını geride bıraktığını göstererek, kararlı ve güçlü yönlerini sergilemişti. Bu sene de rakiplerini güçlü zemin vuruşlarıyla ve muhteşem hızıyla zorlayarak, ilk üç tur karşılaşmasını da set vermeden geçmeyi başaran Novak Djokovic, turnuvanın bir numaralı favorisi olarak gösteriliyor. Djokovic’in final yolunda önüne çıkabilecek engellerden bir tanesi 2010 Wimbledon’da yarı finalinde yenildiği Çek raket Tomas Berdych olarak gözüküyor. Eğer bu karşılaşmadan galip gelirse Novak Djokovic’i yarı finalde olası bir Juan Martin Del Potro veya David Ferrer yarı finali bekliyor.
İngilizler Murray’den ümitli
Her Wimbledon turnuvası yaklaşırken, özellikle İngiltere basınında tartışmalara konu olan iki numaralı seri başı Andy Murray ise bu sene yine turnuvanın favorilerinden. Bir Britanyalının Wimbledon kupasını adaya getirdiği son tarih Fred Perry’nin 1936 yılında kazandığı Wimbledon şampiyonluğuna denk geliyor. Ada halkının Tim Henman’la da olumsuz sonuçlanan bu bekleyişi İskoç raket Murray tarafında kuşkusuz büyük bir baskı yaratıyor. Turnuva genelinde en önemli başarısı 2012’de Roger Federer ile oynadığı final olan Murray, bu sene turnuvaya daha güçlü silahlarla katılıyor. Geçtiğimiz sene ülkesinin ev sahipliği yaptığı olimpiyatlarda teklerde altın madalyaya ulaşan, ABD Açık 2012 Şampiyonu Andy Murray, şüphesiz ki geçtiğimiz senelere nazaran çok daha kendine güvenen bir profil çiziyor. Roland Garros’tan çekilmesinin çim sezon hazirlıklarına katkısı olduğunu belirten Murray, geçtigimiz hafta çim sezonunun ilk turnuvalarından AEGON’u kazanarak hesabı açmıştı. Bu seneki Wimbledon’da şimdiye dek set vermeden rakiplerini geçen Murray’i, kurada, sürpriz erken vedalar sayesinde turnuvadaki en büyük rakibi Novak Djokovic’e nazaran daha kolay eşleşmeler bekliyor. Ev sahibi avantajını da arkasına alabilirse Murray, finalde Novak Djokovic’le karşılaşacak gibi gözüküyor.
Geçtiğimiz Roland Garros’ta kariyerinin ilk grand slam finalini oynayan dört numaralı seri başı David Ferrer ise turnuvanın yine bir diğer önemli ismi. Şimdiye dek oldukça başarılı bir 2013 sezonu geçiren tenisçi, Rafael Nadal’ın turnuvalardaki yokluğunu değerlendirip, geçtiğimiz ocak ayında dört numaraya yerleşerek kariyerinde ilk defa ATP sıralamasında İspanyollar arasında ilk sırada bulunmayı başaran raket olmuştu. Ferrer, tutarlı “baseline” oyunu ve kararlılığıyla turun önemli oyuncularından biri olmasına rağmen grand slam tecrübesiyle turnuvanın büyük favorilerinden olmasa da, elenen isimlerle beraber kazanmaya yakın isimlerden biri olarak duruyor. Dördüncü tura adını yazdıran Ferrer’in, olası çeyrek final rakibi turnuvanın 8 numaralı seri başı, ABD Açık 2009 Şampiyonu Arjantinli raket Juan Del Potro karşısında oldukça zorlanması bekleniyor.
Sakatlıklar ve erken vedaların yaşandığı açılış haftasının ardından Wimbledon 2013, dördüncü tur karşılaşmaları ile bu hafta devam ediyor. Bütün dinamiklerin bir anda değişebileceğini gördüğümüz turnuvanın bu haftasında neler yaşanacağı merak konusu olsa da, kesin olan tek şey seyir zevki yüksek, bol heyecanlı karşılaşmalara ev sahipliği yapacak keyifli bir final haftasının bizleri beklediği.