Mursi taraftarlarıyla karşıtları arasında çıkan çatışmalar kaygı verici. Pazartesi sabahı ordunun ateş açmasıyla 51 Mursi yandaşı öldü
Ordunun Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye verdiği sürenin geçen çarşamba akşamı dolmasının ardından yönetim resmen Genelkurmay Başkanı Abdülfatih el-Sissi önderliğinde Mısır Silahlı Kuvvetleri’ne geçti. Düşürülen Cumhurbaşkanı’nın yüz binlerce taraftarı tankların gölgesinde demokratik seçimlerle başa gelen Mursi’nin koltuğunu geri alana kadar mücadeleden vazgeçmeyeceklerini söyleyerek sokaklara akıyor. Cuma günü ordu Adeviyye Meydanı’nda barışçıl bir şekilde eylem yapan Mursi yanlılarına ateş açtı ve çıkan çatışmalarda 30 kişi hayatını kaybetti. Pazartesi sabahı ise tam bir can pazarı yaşanan Kahire’deki Cumhuriyet Muhafızları Karargâhı önünde, Mursi’ye destek veren göstericilere ordunun açtığı ateşte 51 kişinin öldüğü, 435 göstericinin ise yaralandığı belirtildi. Müslüman Kardeşler Adeviyye Meydanı’ndan Mursi’nin tutulduğu iddia edilen Cumhuriyet Muhafızları Karargâh’ına yürüme kararı almıştı. Mısır ordusu ‘terörist grubun’ binaya girmeye çalıştığını iddia ederken, Müslüman Kardeşler sabah namazı kılanların üzerine ateş açıldığını söylüyor. Her an çıkabilecek bir iç savaş korkusuyla Müslüman Kardeşler orduya karşı ‘isyan’ bayrağı çekti ve Arap dünyasında bir başka Suriye olmasını engellemek üzere uluslararası müdahale istedi.
Yeni Liderler Sahnede
Yüksek Anayasa Mahkemesi Başkanı 67 yaşındaki Adli Mansur, Mısır’ın geçici cumhurbaşkanı olarak 4 Temmuz’da görevine başladı. Mansur başbakanlığa muhalefet lideri Muhammed el Baradey’i getirmek isterken El-Nur Partisi’nden gelen baskıyla geri adım atmak zorunda kaldı. Kriz Baradey’e cumhurbaşkanlığı yardımcılığı pozisyonu verilerek ve başbakanlığa eski maliye bakanı Hazım el Beblavi atanarak çözüldü.
Başta Müslüman Kardeşlerin müttefiki olan Selefilerin aşırı dinci El-Nur Partisi, ordunun Mursi yerine laik bir oluşum kurarken destek aldığı koalisyonun en şaşırtıcı ortağı. Ocak ayından beri kendini Müslüman Kardeşler’den uzaklaştıran El-Nur çarşamba günü resmen Mursi’nin devrilmesini destekliyordu. Cumartesi olduğunda ise geçici hükümette önemli bir role sahipti bile. Baradey’i fazla laik bulan El-Nur onu başbakanlık koltuğuna oturtmadı. Yeni hükümetin İslami partilerden birini kendi tarafına çekmeye ihtiyacı var; aksi takdirde on binlerce El-Nur taraftarı sokaklarda Müslüman Kardeşler’e katılabilir. Ancak pazartesi günkü ordunun müdahalesinden saatler sonra El-Nur Partisi’nden gelen açıklamaya göre parti orduya olan desteğini çekerek geçici hükümette rol almamaya karar verdi.
Uzmanlar, Mısır’daki Müslüman Kardeşler’in demokratik siyaseti bırakıp yer altına inmelerinden ve Selefi grupların ana akım siyaseti bırakıp silahlı mücadeleye yönelmelerinin mümkün olabileceğinden endişe duyuluyor.
Cumhurbaşkanı Mansur, dört ay içinde yeni anayasanın oluşturulup referanduma götüreleceğini bildirdi. Milletvekili seçimlerinin Şubat 2014’de yapılması ve hemen ardından cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması karara bağlandı.
Sina’da kaos günlerine geri dönüş
Mısır’da ordunun Sina Yarımadası’ndaki varlığını azaltması ile İsrail sınırında çatışmalar da baş gösterdi. Cuma günü Cihad örgütüne bağlı bir terörist grup Eilat’a düşen iki roketin sorumluluğunu üstlendi. Pazar günü ise İsrail-Gazze-Mısır sınırında güvenlik kontrol noktalarında çıkan Mursi yandaşları ve karşıtları arasında çatışmalarda bir Mısırlı asker öldü. Gazze’ye açılan sınır kapısı Refah bir süreliğine kapatıldı. Ordu Sina’daki Müslüman Kardeşler öğelerini elimine etmek için harekete geçti.
Batı'nın demokratik darbe kavramı
Mısır’ın ABD Büyükelçisi Muhammed Tevfik’in, Mursi’nin devrilmesinin kesinlikle darbe olmayışındaki ısrarı ve tersine ülkeye demokrasi getirmek için ordunun ‘halkın desteğini alarak’ sokaktaki şiddete son verdiğini açıklaması; ayrıca ABD’nin, mevcut 1979 Camp David İsrail-Mısır barış anlaşması kapsamında taahhütlerinin ihlal etmemek ve Mısır’a yapılan askeri desteğini devam ettirebilmek açısından darbe kelimesini kullanmaktan kaçınması dünyada yankı buldu.
Aynen 2011’de Hüsnü Mübarek’in ordu tarafından devrilmesi gibi bu yönetim değişikliğine de demokratik darbe örneği olarak bakmak, başta Batılı devletler olmak üzere birçok ülkenin çıkarı ile örtüşüyor aksi takdirde öncelikle İsrail-Mısır barışı olmak üzere bölgede dengeler bozulabilir.
Ordunun kalıcı değil geçici olması gerektiğini söyleyen ABD Başkanı Barack Obama, yeni yönetimin bütünüyle kapsayıcı olmasını umduklarını dile getiren AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Mısır’da sivil yönetimin bir an önce güçlendirilmesi gerektiğini bildiren BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, demokratik bir sistemde sorunların çözülmesi için askeri müdahale yolunun kullanılmasını desteklemediklerini belirten İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, Mısır’da ordunun yönetime el koymasıyla ilgili ülkesinin içinin rahat olduğunu vurgulayan Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid Al-Nahyan, Mısır halkı ve liderlerine desteğinin tam ve değişmez olduğunu belirten Ürdün Dışişleri Bakanı Nasır Cevde ve Mısır ordusunu kutlayan Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdülaziz’e kadar birçok lider bir ağızdan yaşananların darbe olarak nitelendirmekten kaçındı.
Erdoğan'dan Batı'ya sert tepki
“Mısır’da bir darbe yapılmıştır. Kimse kimseyi aldatmasın. Darbe kime yönelik olursa olsun, kimi hedef alırsa alsın, kimi koltuğundan indirirse indirsin, kötüdür, zararlıdır, demokrasinin ve geleceğin katilidir,” diyen Başbakan Erdoğan, başta Avrupa Birliği olmak üzere BM ve dünya liderlerini “Darbelere karşı olduğunu söyleyen Batı niye susuyorsun? Şimdi niye konuşmuyorsun?” sözleriyle eleştirdi.
İran’da olay, darbe olarak nitelendirilirken Mısır’da yabancı ellerin iş başında olduğu iddia edildi. 54 üyeden oluşan Afrika Birliği ise Mısır’ın üyeliğini askıya aldı.
İsrail endişeli
Bölgesel gelişmelerde tepkisini göstermekte gecikmeyen İsrail bu sefer Mısır konusunda sessiz bir bekleyişe girdi. Arap dünyasında şok yaratan bu gelişme şüphesiz İsrail için endişe verici bir durum.
Uzmanlar Mısır’daki değişimin İsrail’in güvenliği açısından kısa vadede büyük çapta bir etkisi olmasını beklemezken Sina’dan İsrail’e saldırılar olmasını bekliyorlar. 30 Haziran 2012’de görevine başlayan Muhammed Mursi sayesinde Sina’da kaos kontrol altına alınmış, Sina ve Gazze arasındaki kaçakçılık tünellerinin büyük bir kısmı ortadan kaldırılmıştı. Hatta İsrail ve Mısır ordusu Mübarek zamanında olmadığı kadar işbirliği içinde çalışıyordu. Mursi her ne kadar İsrail ile diplomatik ilişkileri kestiyse de 1979 barış anlaşmasına sadık kalmıştı. Mısır, Hamas ile İsrail arasındaki ateşkeste de aracı olmuştu.
Stratejik etkilerine bakılacak olursa Kahire ve Gazze arasındaki ilişkiler İsrail’i doğrudan ilgilendiriyor. Mursi rejimi ve Hamas’ın ideolojik olarak yakın olması Hamas’ı Gazze’de oldukça güçlü bir konuma getirmişti. Hamas şimdi olaylar karşısında suskunluğunu koruyor.
Siyasi İslam geriliyor mu?
Filistin lideri Mahmud Abbas, Mursi’nin koltuğundan indirilmesi karşısında duyduğu memnuniyeti dile getirmekten kaçınmadı ve bir adım ileri giderek Gazze’de “İslamcı terörist milis yönetim Hamas” karşısında Filistinli halkın aynısını yapmasını dilediğini söyledi. Analistler Mısır’daki olayları yükselişinden taviz vermeyen siyasi İslamın kaderinin değiştiğinin göstergesi olarak algılıyorlar. London School of Economics’de Ortadoğu Politikası Profesörü Fawaz Gerges Mursi ve Müslüman Kardeşlerin kötü ve yetersiz yönetimlerinin sonucu olarak dünyada İslamcı politika imajının zedelendiğini söyledi. Tunus’ta Mursi’nin gidişini kutlayan kalabalık “Bugün Mısır, yarın Tunus; Müslüman Kardeşler gitti, şimdi sıra En Nahda’da,” şeklinde sloganlar atıyor. En Nahda esin kaynağını Müslüman Kardeşler’den almış ve İslami kimliği ön plana çıkaran iktidardaki parti.