Yahudi tarihindeki en acılı gün olan Tişa BeAv’dan sadece altı gün sonra, çok neşeli ve hayırlı bir gün olan Tu BeAv bayramı kutlanır.
Tora’da bahsedilmeyen, takvime hahamlarımız tarafından eklenen ve Av ayının 15’i anlamına gelen Tu BeAv’da, birçok mucize gerçekleşti. Bu da bize, olayların en kötü anında bile umutsuzluğa kapılınmaması ve Yüce Tanrı’ya güvenin hiçbir zaman elden bırakılmaması gerektiğini, her şeyin sona ermediğini, en beklenmedik anda, yeni bir kapının açılıp işlerin düzelmeye başlayacağını hatırlatır.
Binyaminoğullarının cemaate tekrar kabul edilmesi, kabileler arası evlilikler ve Bet Amikdaş’a giden yolların açılması, İsraloğullarının birliği ve bütünlüğü açısından büyük anlam taşır. Bunlar gerçekleşmeseydi, İsrailoğulları tek bir devlet değil, birbirinden kopuk bir devletler birliği olacaklardı. Tu BeAv’da, Yahudilerin tekrar bir bütün olması da kutlanır.
Tu BeAv’da, yani Av ayının 15’inde affedildiklerini anlamak, Yahudilerin içinde yeni bir umut doğurdu. Aynı zamanda ‘yedi teselli haftasının’ süreci de başladığı için, yeni başlangıçlar, yeni ilişkiler, yeni ortaklıklar kurulması için çok hayırlı bir dönemdir.
Bu yıl Tu BeAv 21 Temmuz Pazar akşamı ve 22 Temmuz Pazartesi günü kutlanıyor.
1) Tu BeAv neden bu kadar neşeli, hayırlı, mutlu bir gündür?
Tu BeAv, bir affediliş, umut, bütünlük ve sevgi günüdür. Bu günde Yahudiler için birçok hayırlı ve mutlu olay gerçekleşti:
Casusların kurguladığı rapor üzerine verilen ceza son bulur ve bu sebeple meydana gelen ölümler sona erdi: Kenaan’ı (İsrail Toprakları) incelemeye giden (Bamidbar 13:2) on iki casustan on tanesi, ülkede yaşayanların “bizden daha güçlü” devler ve savaşçılar olduğu ve bu toprakları fethetmenin imkânsızlığı konusunda rapor vererek (Bamidbar 13:27-28), İsrailoğulları’nı yanıltır ve umutsuzluğa düşürmüştü. Bu ümitsizlikle bütün gece sızlanıp boş yere ağlayan halk (Bamidbar:14:1), o günün (Tişa BeAv) tarih boyu bir ağlama günü olarak sabitlenmesine sebep oldu. (Masehet Taanit 29a)
Buna ek olarak Tanrı, Moşe Peygamber dahil, 600.000 erkekten oluşan tüm nesli, Kutsal Topraklara girmelerine izin vermeyerek cezalandırdı. (Vaat edilen toprakların ne kadar iyi olduğunu ısrarla savunan Kalev ve Yeoşua hariç).
Bu şekilde çölde geçen yaklaşık kırk yıl boyunca, her yıl Tişa Beav günü, 15.000’den fazla kişi öldü. O yıl kimlerin öleceği bilinmediğinden, günahın işleniş yıldönümü olan Tişa Beav günü, halk mezarlar kazıp içlerine yatar, ertesi gün, o yıl içinde ölmesi gerekenler ölü olarak bulunup mezarında kalır, diğerleri kazdıkları mezarlardan çıkıp yaşamlarına devam ederlerdi. Her sene bu şekilde devam ettikten sonra, kırkıncı yıl, herkes mezarlardan canlı olarak çıkınca, halk tarihi yanlış olarak hesapladığını düşünerek ertesi gün tekrar mezarlara girdi. Herkes yine canlı kalınca, bir ertesi gün, yine mezarlara girildi. Bu düzen 15 Av’a kadar devam etti. Dolunay görülünce hesapta bir hata olmadığı kesin bir şekilde ortaya çıktı ve İsrailoğulları Tanrı’nın kendilerini affettiğini ve artık ölümlerin sona erdiğini anladı.
Toplumdan aforoz edilen Binyamin kabilesi, tekrar cemaate kabul edildi: Şofetim Kitabı’nda anlatılan bir olay (Hakimler 19-21), İsrailoğullarının on iki kabilesinden biri olan Binyamin kabilesinin sınırları içinde geçti. Bu sınırlara gelen bir misafirin cariyesi, eşkıyalar tarafından kaçırıldı ve tecavüz edilerek evin kapısına bırakılırdı. Cariyenin bu olay sonucu ölmesi, diğer kabileler ve Binyaminoğulları arasında büyük bir iç savaş çıkmasına sebep oldu. Binyaminoğulları kabilesinin büyük bir kısmı savaş sonunda yok oldu, kalan kısmının da diğer kabilelerden kızlarla evlenmeleri yasaklandı.
Bir Tu BeAv günü, Binyaminoğulları kabilesinin tamamen yok olması engellemek için bu yasağın sadece olayın geçtiği nesli bağladığı, sonradan gelen nesillerin istedikleri gibi davranmakta serbest oldukları ilan edildi. Bu şekilde Binyamin kabilesi tekrar İsrailoğulları arasına kabul edildi ve halk tekrar bir bütün haline geldi.
Kabileler arası evlilikler yapılmaya başlandı: Erkek varis bırakmadan vefat eden bir babanın toprakları kızları arasında bölüşülüyordu. Kızların başka kabileden kişilerle yapacakları evlilikler, bu toprakların da evlendikleri kabileye geçmesine neden olacaktı. Bu nedenle, bu durumdaki kızların sadece kendi kabilelerinden kişilerle evlenmeleri gerekiyordu (Bamidbar 36:2-12). Bu durum kızların üzerinde büyük bir baskı oluşturuyordu.
Dönemin yöneticileri, bir Tu BeAv günü, bu kuralın sadece İsrail topraklarına ilk giren nesil için geçerli olduğunu ve kızların diğer Yahudi kabilelerle de evlilik yapabileceğini duyurdu. Böylece bekar kızlar, artık sadece kendi kabilelerinden kişilerle değil, gönüllerinin seçtiği kişiyle evlenebileceklerdi. Bu şekilde Tu BeAv, bekar kızlar için coşkuyla beklenen, sevinç dolu bir kutlama günü haline geldi.
Betar’da ölenlerin gömülmesine yıllar sonra izin verildi: Tişa BeAv’da yas tutmamızın bir sebebi de Bar Kohba isyanı sırasında Yahudi direnişinin son kalesi olan Betar’ın, Romalıların eline geçip 100.000’den fazla Yahudi’nin katledilmesiydi. Romalı yetkililer, Yahudilerin itibarını zedelemek ve üzmek için, bu şehitlerin gömülmesine izin vermedi. Cesetler, bir mucize eseri, gömülene kadar, yıllar boyu, çürümeden, aynı şekilde kaldı. Sonunda İmparator Adrian’ın ölümünden sonra, bir Tu BeAv günü, şehitlerin gömülmesine izin verildi.
Hahamlar, bu mucizenin anısına, yemeklerden sonra söylenen teşekkür duası Birkat Amazon’a “Atov Veametiv-İyi Olan ve İyilik Yapan Tanrı” kısmını ekler.
Halkın Bet Amikdaş’ı ziyaret etmesini engelleyen birlikler kaldırıldı: Kral Şlomo’nun ölümünden sonra ülke bölünmüştü. İsrail, kötülüğü ile ünlü Yerovam Ben Nevat tarafından yönetiliyordu. Nevat, tahta geçtikten üç yıl sonra İsrail’in kuzey ve güneyine altın buzağılar yerleştirdi ve halkın Bet Amikdaş’ı ziyaret etmelerini engellemek ve altın buzağılara tapmasını teşvik etmek için Bet Amikdaş’a çıkan yollara engelleyici askeri birlikler yerleştirdi. Kendisinden sonra gelen Kral Oşea Ben Ela, bir Tu BeAv günü bu birlikleri kaldırdı ve halk Bet Amikdaş’a serbestçe ulaşma imkanına tekrar kavuştu.
Yom Tabar Maagal-Döngünün son bulduğu dönem: II. Bet Amikdaş zamanında, yetmiş yıllık sürgün boyunca toprakların bakımsız kalmasından dolayı sınırlı miktarda odun bulunabiliyordu. Mizbeah’ta(Sunak) kullanılmak üzere devamlı odun stoku olmasını garantilemek için, zengin aileler özellikle -sunakta kullanılmak üzere bağışta bulunurlardı. Bu odunlarda kurt olmasını engellemek amacıyla, odunlar tamamen kuruyana kadar güneşte bırakılırdı.
Odunların bu şekilde kurtlardan tamamen arınma işlemi, her yıl Tu BeAv gününden itibaren sona erdirilirdi. Bunun sebebi, güneşin bu tarihten sonra istenilen sonucu vermemesidir. Tu BeAv’da, bütün sene yapılacak korbanlar için gerekli olan odun stoku sağlamış olmanın sevinci yaşanır, artık “baltalar kırılabilirdi”. Bir mitzva tamamlandığı için, Tu BeAv günü, şenlikler ve mutlulukla kutlanır.
2) Neden Tu BeAv İsrail’de “Sevgililer Günü” olarak kutlanır?
Av ayının dolunay günü, bir aşk, yeni başlangıçlar, hayırlı ilişkiler, potansiyel bir bağlılık günü özelliği taşır. “Bu günde, Yeruşalayim’in kızları çıkıp…bağlarda dans ederdi…” ve “bekar erkekler de kendilerine uygun gelini bu bağlarda arardı…” (Talmud ;Taanit 26b).
Eski tarihlerde Tu BeAv’da Yeruşalayim’deki bekar kızlar, kıyafet alacak imkanı olmayanları mahcup etmemek için, birbirlerinden ödünç aldıkları, birbirinin aynı, bembeyaz kıyafetler giyerdi.
3) Neden bu gün, ruh ikizini bulmak ile özdeşleşir?
Yahudilikte, herkesin bir beshert’i olduğuna inanılır (evlenmek, ‘tam’ olmak üzere aradıkları, ruhlarının diğer yarısı ).Kişi doğmadan kırk gün önce, cennetten gelen bir ses, ona kendi beshert’ini fısıldar.15 Av da, Yaratılış’ın birinci günü olan 25 Elul’den kırk gün öncedir. Bu yüzdendir ki Av ayının dolunayı, hayırlı ilişkiler günü olarak kutlanır (Bene Yissachar).
Ay, başarılı ilişkilerin temelini oluşturan üç ana temaya ışık tutar:
1)Ay nasıl mütevazı ve hatta görünmez olunacağını çok iyi bilir. Kendi egosunun içinde eriyip gitmez. İlişkilerin temel taşı budur: alçakgönüllü olmak, gerektiğinde geri çekilecek kadar güçlü olmak.
2) Parlasa da, ay, bu ışığın ‘kendi’ ışığı olmadığının bilincindedir. Onun gücü, başka bir yerden gelir. Gerçek kuvvet, daha yüksek ve güçlü bir kaynaktan gelen ışığı yansıtıp, doğru yere yönlendirebilmekten geçer.
3) Ay, karanlığı aydınlatır. Amacı, geceyi yok etmek değil, karanlığın içine bir ışık katabilmektir. Ay ışığı zayıflıkları, zorlukları ve acıyı inkar etmez, kökünü kurutmaya çalışmaz, bunların varlığının bilincindedir ve bunlara rağmen ışıldamaya devam eder. Sağlıklı bir ilişki, sadece mükemmellik üzerine kurulamaz. Eşler, hassasiyetle kendi zayıflıklarının farkına varıp, bunlarla bilinçli bir şekilde başa çıkmaya, karanlık taraflarına da ışık getirmeye çalışmalıdır.
Kişi, ancak kendi kendiyle dopdolu olmadığı zaman ‘gerçek sevgi’yi bulabilir. Kendisiyle, kendi ışığıyla dolu dolu olan, alıp da paylaşmayı öğrenmek istemeyenler, ilişkilerini sağlıklı bir şekilde devam ettiremezler.
‘Ay’ olunduğunda, ‘kap’ olunduğunda, içinde bir başkası için yer açıldığında, gerçek sevgiye ulaşmak mümkün olabilir. Dolunay, sevdiğiyle dopdolu olmayı simgeler. Kendimizle dolu olmak yerine, içimizdeki yetersizlik, eksiklik ve boşluk duyguları, sevdiğimizle tam bir bütün haline gelebilmemize olanak sağlar.
Tu BeAv, İsrail’de gün geçtikçe daha çok rağbet görmeye başlayarak, günümüzde ‘Valentine’s Day’ gibi coşku ve neşeyle kutlanan bir bayram haline geldi.
İsrail’de bu güne özel müzik ve dans festivalleri düzenlenir, sevgililere kart ve çiçek yollanır. Ayrıca, üç haftalık yas dönemi ve Tişa BeAv’da düğün yapılmadığından ve günün özelliği nedeniyle, İsrail’de Tu BeAv, düğünler için de çoğunlukla tercih edilir.
4) Tişa BeAv ile Roş Aşana arasındaki yedi aftaranın ne özelliği vardır?
Tişa BeAv ile Roş Aşana arasındaki yedi Aftara; Şiva DeNehemta-Teselli Yedilisi olarak adlandırılır. Bu aftaralar,Yeşayau Peygamberin kitabından, Bet Amikdaş’ın yıkılışından duyulan acıyı bir nebze olsun teselli edebilecek ve gelecek için ümit veren bölümlerdir. Bu aftaralarda Yeşayau Peygamber, çok üzgün olan Yahudilere, günah işledikleri, suçlu oldukları halde Tanrı’nın onları hiç bir zaman unutmayacağı, ışıklı günlerin yakın olduğu mesajını verir.
Bu aftara’ların ilki, Tişa BeAv’dan hemen sonra gelen Şabat’ta okunan Nahamu-Teselli; Avunma Aftarasıdır.
(Aftara- Şabat sabahları ve bayramlarda, peraşadan sonra, Peygamberler Kitabı’ndan okunan, peraşa ile bağlantılı bölüm.)
5) Neden Tişa BeAv'dan sonraki Şabat ‘Şabat Nahamu’ adıyla anılır?
Tişa BeAv’dan hemen sonra gelen Şabat, Şabat Nahamu-Teselli; Avunma Şabat’ı olarak anılır. Tesellinin çok yakın olduğu, ümitsizliğe kapılmamak gerektiği mesajını verir. Bunun sebebi, o gün okunan aftaranın giriş cümlesidir: “Avutun, avutun halkımı diyor Tanrı’mız” (Yeşayau 40:1).
Bu yıl Şabat Nahamu, 20 Temmuz Cumartesi günü.
Midraşa göre (Pesikta Rabati 30:30), I.Bet Amikdaş’ın yıkılmasından sonra Yeruşalayim’i avutması için Tanrı sırasıyla Avraam Avinu’yu, daha sonra Yitshak’ı ve nihayet Yaakov ve Moşe’yi gönderir. Ancak, Yeruşalayim, bütün bu elçilerle teselli bulmayı reddeder, bunun üzerine Tanrı şehri Bizzat Kendisi teselli edeceğini söyler: “Benim! Benim sizi avutacak olan...” (Tişa BeAv’dan sonra dördüncü hafta okunan Şofetim Peraşasının Aftarası-Anohi Anohi-Yeşayau 51:12).
(Midraş-Moşe Peygamber'den itibaren dilde dile aktarılan, Tora'nın satır arası yorumları.)
Önemli Not: Yazıda kısa bir özet olarak verilmiş olan bilgiler, Bamidbar (Gözlem), Devarim (Gözlem), kitaplarından ve www.ou.org; www.hebcal.com, www.meaningfullife.com, www.torah.org, myjewishlearning.com sitelerinden, okuyucuya bu konular hakkında fikir vermek amacıyla derlenmiştir. Cemaatlerin farklı gelenekleri ve uygulamaları olabildiği için, önemli günler hakkında en doğru ve detaylı bilgiler için, cemaatin kendi Rabi’lerine başvurması gerekir.