Yahudiliğin çevre ve unsurlarına verdiği önemi vurgulamak için birkaç ay önce başladığımız Çevreci Tora yazı dizisi kapsamında, son olarak Evrenin Şarkısı Perek Şira kitabını ele almış ve son olarak, gece ile gündüzde kalmıştık. Yazımıza bıraktığımız yerden devam ediyoruz
Güneş der ki – “Güneş ve ay yörüngelerinde durur, (Yisrael) Senin oklarının ışığında ve mızrağının şimşek gibi çakmasında yolculuk eder” (Habakuk 3:11).
Güneş, Tanrı’ya saygının ve başkalarına karşı cömertliğin simgesidir. Erets Yisrael’e giriş sırasında Yeoşua güneşe durmasını emredip de Yisrael’i düşmanın üstüne sürerken, güneş bu emri yerine getirdi ve bekledi.
Midraş’a göre güneş sabahları doğmak istemez çünkü putperestlerin kendisine tapmasından korkar. “Dünyayı aydınlatmaya ve Tanrı’ya saygısızlık edilmesine neden olmaya nasıl cüret ederim?” der. Ancak Tanrı’nın İradesi, okları ve mızrağının etkisiyle görevini yerine getirir. Ve güneş, ayı, ışığı ile cömertçe aydınlatır ki bu çıplak gökcismi de, gecelerimizi aydınlatabilsin.
Ay – “Ayı, bayramları belirlemek için yaptı. Güneş kendi hedefini bilir” (Teilim 104:19).
Gökyüzüne bakan sıradan kişi, ayın çeşitli evrelerini görür. Derinlemesine düşünen kişi, neden böyle olduğu üzerinde kafa yorar. Mezmurcu ise, bize sebebini söyler: Tanrı, ayı bize zamanı göstermesi, takvimimize esas teşkil etmesi ve bayramlarımızı belirlemesi için verdi.
Ay, yenilenmeyi temsil eder. Ne tarih, ne de insan zihni yerinde sayar. Kişi ve ulusların talihi ve ruhani durumu sarsılmış gibi görünse de, eninde sonunda kendilerini hep yenilerler. Güneş, ayı aydınlatmak suretiyle, aynı görevi yerine getirir.
Yıldızlar – “Bir Tek Sen Tanrı’sın. Gökleri ve göklerin göğünü ve onların ordularını, yeryüzünü ve üzerindeki her şeyi, denizleri ve içindekileri Sen yarattın. Ve Sen her şeye hayat veriyorsun ve gökyüzündeki ordular Senin önünde eğiliyor” (Nehemya 9:6).
Bu dize Yahudi halkı tarafından İkinci Bet Amikdaş döneminde, büyük bir ulusal pişmanlık gösterisini takiben söylemişti. Tanrı’nın, evrendeki her bir unsura karşı sonsuz iyiliğini, sonsuz büyüklüğünü ve hâkimiyetini beyan eder.
Yaratılış, Nehemya ve çağdaşlarının hayal edebileceğinin çok ötesindedir. Günümüzde bile her gün yeni yıldız, gezegen ve galaksiler keşfediliyor. Evren sürekli genişliyor ve Efendi’si karşısında eğiliyor.
Yoğun bulutlar – “Karanlıkları Kendine gizlenecek yer yaptı, karanlık sular ve kesif bulutlardan yaptığı barınağına Kendini sardı” (Teilim 18:12).
Düşünüşe göre her bulutun gümüşten bir kaplaması vardır. Tanrı bazen Kendini yoğun ve karanlık bulutlarla çevrelemiş gibidir. Tanrı nerede? Niye gizleniyor? Gökyüzü neden kararmış? Güneş niye saklanıyor? Derken bulutlar dağılır ve yeryüzü, hayat veren yağmurlarla sulanır. Evet, Tanrı gizleniyor ancak o sırada, insanlığın hayatta kalabilmesi için gerekenleri hazırlıyordu.
Bulutlar bize hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmamamız gerektiğini söyler çünkü Tanrı hep buradadır; biz Onu göremesek bile.
Görkem bulutları – “Hava açık olduğu zaman bile O, bulutları yoğunlaştırır; yağmur bulutlarını yayar” (İyov 37:11).
Yisrael çölde geçirdiği 40 yıl boyunca Görkem Bulutları tarafından korunuyor ve aydınlatılıyordu. Talmud’a göre Bene Yisrael’in güneş ışığına ihtiyacı yoktu. Görkem bulutlarının kutsallığı, onlara ihtiyaç duydukları bütün ışığı veriyordu.
Aynı şekilde, yeryüzünün yağmura ihtiyaç durduğu zamanlarda, Tanrı, bulutlar seyrek olduğunda bile yağmur yağdırabilir. Farkına varmışısınızdır, sevgili okurlar. Bulutların hemen hiç gözükmediği, güneşli havalarda bile yağmur yağdığı olur.
Rüzgâr – “Kuzeye diyeceğim ki, ‘Onları kurtar!’, güneye ise ‘Durdurma!’ Benim oğullarımı uzaktan getir ve kızlarımı dünyanın öbür ucundan” (Yeşaya 43:6).
Rüzgâr, dünyanın dört bir köşesinde sürgünde olan Yisrael’in evlatları için Yeşaya’nın umut şarkılarını söyler. Zamanı gelince Tanrı dört rüzgâra, evlatlarını yuvalarına geri getirmesini emredecek. Her yönden gelecekler.
Şimşek – “Yağmur için yıldırımlar yapar, hazinelerinden rüzgâr getirir” (Teilim 135:7).
Şimşek çakması, ani ve ürkütücüdür. Öldürücü bir elektrik yüküne sahiptir, etrafındaki havayı ısıtır ve bir anlığına geceyi aydınlatır. Bilgelerimiz bu olayı, Tanrı’nın doğayı kontrol ettiğinin işareti olarak görür. Şimşeğin ateşi, yağmurun suyu ile temas eder ve hiçbiri, diğerine etki etmez. Ne kadar ürkütücü ve yıkıcı olursa olsun, şimşek, yağmurun yağacağını ve rüzgârın gerekli bulutları getireceğini gösterir.
Çiy – “Yisrael için çiy gibi olacağım, o da bir gül goncası gibi açacak ve Lübnan sedirleri gibi kök salacak” (Oşea 14:6).
Oşea’nın tutkulu pişmanlık çağrısının ortasında, Tanrı, Bene Yisrael’e merhametli olacağını ve günahlarına rağmen onları geri almaya hazır olduğunu belirtmektedir.
Hak edelim ya da etmeyelim Tanrı bizi hep sevgili misali sevinçle karşılanan çiy gibi, hep affetmeye hazır bekler. Çiy, umudun simgesidir. Bilgelerimizin çiyden, Maşiah’ın gelişinde ölüleri diriltecek olan iksir şeklinde söz etmesinin nedeni budur.
Yağmur – “Yağmur yağdırın cömertçe, Ey Tanrı, mirasın yorulduğu zaman onu sıkıca korudun” (Teilim 69:10).
Yağmur, sudan fazlasını temsil eder. Hayat için gereklidir. Dualarımızın odağıdır. Talmud’un Taanit risalesi Erets Yisrael’de kuraklık olduğu zamanlarda okunan dualar ve tutulan oruçlara ayrılmıştır. Yağmurun az, ona ihtiyacın da çok olduğu bir ülkede dualara bel bağlamak, Tanrı ile Yisrael arasındaki yakınlığı simgeler.
Ormandaki ağaçlar – “O zaman ormandaki bütün ağaçlar Tanrı’nın huzurunda sevinçle şarkı söyleyecek çünkü O, dünyayı yargılamak için gelmiş olacak” (I Tarihler 16:33).
Karmaşanın olduğu yerde, Yargıç düzeni sağlamalı ve kaosun yerine adaleti koymalıdır. Dünya altüst olduğu ve adalet saptırıldığı zaman, ormandaki ağaçlar bile ıstırap çeker çünkü yeryüzünün kaynakları kötüye kullanılmış ve tüketilmiştir. Ne kadar güncel, değil mi sevgili okurlar?
En Büyük Yargıcın hükmü kabul edildiğinde, ağaçlar bile sevinçlerini, dallarını sallayarak gösterecektir çünkü doğanın sağlığı yerine gelmiş olacaktır.
Bağ – “Tanrı der ki: Sulu bir salkım bulduğun zaman onu yok etme çünkü o, kutsanmış bir meyvedir. Böylece hizmetkarlarıma karşı öyle yapacak ve hiçbir şeyi yok etmeyeceğim” (Yeşaya 65:8).
Bağın kendi başına bir değeri yoktur. Asıl değerli olan salkımlarıdır: Tanrı’yı ve insanları sevindiren, üzümdür. Suyu yüzünden üzüm korunur, salkım yüzünden de bağ korunur. Aynı şekilde, pek az kişi bunun farkına varsa da, Tanrı dünyayı, Kendisine hizmet eden ve emirlerini yerine getiren, Tora öğrenen tsadikler sayesinde muhafaza eder. Tsadikler, Tanrı’nın varlığından bihaber olan çok kişiye liyakat kaynağı olur, Başka bir deyişle, tsadikler, mitsva’lara uymayanların görevlerini de yerine getirmiş olurlar.
İncir ağacı – “İncir ağacını koruyan, meyvesini yiyecektir” (Mişle 28:18).
İncir ağacı özenle korunmalı ve yakından izlenmelidir çünkü narin meyvesinin olgunlaşması uzun sürer ama olgunlaştı mı da bir an önce toplanmalıdır çünkü çabuk hastalanır. Tora öğrenimi de öyledir. Tora öğrenimini ihmal eden, bildiklerini unutur. Tora öğrenimine önem veren, meyvelerini toplar.
Nar – “Aranızda en değersiz olanınızın, tevazu örtüsü altındaki liyakati, narın taneleri kadar çoktur” (Şir aŞirim 4:3).
Nar, söylediği şarkıda, en değersizmiş gibi görünen kişinin bile aşağılanmaması gerektiğini söyler. Narın sayılmayacak çokluktaki lezzetli tanesi, Tora’daki 613 emri simgeler. Bir yüzü örten tülün altında, sıradan hatta kötü sandığı kişinin aslında ne kadar çok liyakate sahip olduğunu kimse bilemez. Bu yüzden bilgeler der ki, aranızda en düşük seviyede olanların sahip olduğu nispeten az liyakat bile, narın taneleri kadar çoktur.
Hurma ağacı – “Tsadik hurma gibi açacak, Lübnan’daki sedir ağacı gibi büyüyecek” (Teilim 92:13).
Hurma ağacı dik ve uzundur. Lezzetli ve besleyici bir meyvesi vardır. Hurma ağacının budakları yoktur, kalem gibi dümdüzdür. Tsadik’ler de öyledir. Ruhani açıdan dik ve düzgündürler. Bilgilerini başkalarıyla paylaşırlar ve daha iyi insan olmalı yönünde onlara ilham kaynağı olurlar. Hurma ağacının, şarkısında sedir ağacından söz ettiği gibi, tsadik de başkalarını övüp yüceltmekte cömerttir.
Elma – “Sevdiğim, oğullarının arasında, ormandaki elma ağacı gibidir. Gölgesini sever ve altında otururum. Meyvesi damağıma tatlı gelir” (Şir aŞirim 2:3).
Atamız Yaakov, berahasını almak üzere babası Yitshak’ın yanına geldiğinde, odanın içini kutsanmış bir kır kokusu doldurdu. Bu bir elma ağacı korusunun kokusuydu. Bilgelerimiz bize Adam ile Hava günah işlemeden önce, Gan Eden’in kokusunun da aynı olduğunu öğretir. Koku, onu yayan kişinin sadece bir yansıması değildir. Kişi, kokusunu çevresine bulaştırır. Roş Aşana’da elma yememizin nedeni de budur: Sadece kendi kişisel gelişimimizi düşünmeyip etrafımıza esin kaynağı olmamız gerektiğini hatırlamak için.
Buğday başağı – “Yükselişler şarkısı. Derinliklerden çağırdım Seni Aşem” (Teilim 130:1).
İnsan ne kadar sık dibe vurur... Hiçbir umudu, beklentisi olmadığını düşünür. Oysa her zaman umut vardır çünkü Merhametli bir Tanrımız var. Buğday başağının vermek istediği mesaj budur. Buğdayın asıl geleceği, insanı besleyecek una dönüşmek üzere, tanelerine ayrıldıktan ve ezildikten sonra başlar.
Arpa başağı – “Mazlum bir insanın duası, kendinden geçip, Aşem’in önünde yakarışlarını döktüğü zaman” (Teilim 102:1).
Arpa, kabuğu ile ekilir, toprağın altında çözülür, filiz verir ve uzar. Umutsuz, aç bir adam kendini tallit’ine sarar ve Tanrı’ya yakarmaya koyulur. Görünürde tıpkı arpa gibi büzülmüş ve tek başınadır ancak içinde, yeniden büyümesini sağlayacak olan bir tohum vardır. Kalbini Tanrı’ya dökecek inanca sahip olduğu sürece, evrendeki en büyük güç, onunkidir.
Diğer ekinler – “Otlaklar kuzular ile giyinir, vadiler yem ile örtülür. Neşeyle haykırırlar, hatta şarkı söylerler” (Teilim 65:14).
Bu yüreklendirici ve umutlandırıcı bir şarkıdır. İnsanın başına türlü bela gelebilir; yaşayan her şey, kıtlıkla karşılaşabilir ama Tanrı her zaman yakındadır. Bu Teilim ilkbahara, Nisan ayına uygundur. Don kalkmış, doğa canlanmaya başlamış, ovalar yeni sürülerle kaplanmış, doğa onları beslemeye başlamıştır. İnsanoğlu: Doğadan ders çıkar! Kıştan sonra ilkbahar gelir. Ve dua, gelişmeyi sağlar.
Sebzeler – “Tarlalarını bol bol sularsın, oluklar yerleştirerek. Sağanakla onu yumuşatırsın, büyümesini bereketlendirirsin” (Teilim 65:11).
Sebzeler çabuk büyüdüğünden, Tanrı’nın kutsamasını görmek daha kolaydır. Yağmur, toprağın cinsi, büyümekte olan sebzelerin kurumasını önleyen sulama kanalları... Bütün bunların kutsanmış amacı, insanı ve hayvanları beslemektir. İnsanoğlu böylece Tanrı’nın dünyayı yaratma amacının, kendisinin güçlü ve sağlıklı olması olduğunu anlar.
Otlar – “Kuvvetin, Aşem, sonsuza dek sürsün, Aşem eserleriyle sevinsin” (Teilim 104:31)
Yaratılış sırasında yeryüzü çıplak ve kahverengiydi. Tanrı üçüncü günde sayısız bitkiyi ve toprağı örten güzel yeşilliği yarattı. Bu bitki çeşitliliği Tanrı’ya görkem verir ve onları yarattığından ötürü memnun eder.
Ancak başlangıçta bitkiler daha yeryüzüne çıkmamıştı. İnsanın yaratılması ve yağmur için dua etmesi gerekiyordu. Sonunda Tanrı’ya şükür ki, insan yaratıldı ve bitkilerin yetişmesini sağladı. Tanrı buna da sevinir çünkü evreni yaratma amacı, insanın gelip Onu tanıması ve yüceltmesiydi.
Mutlaka farkına varmışsınızdır, doğa insana maneviyatı ne kadar yükseltici mesajlar veriyor...
Bitti mi? Tabii ki hayır. Aşem izin verirse devam edeceğiz sevgili okurlar.
Yazının birici bölümü:
https://www.salom.com.tr/haber/87563#.UfoNbhZrJlI