“Nereden başlasam, nasıl anlatsam” piyasaları ve önümüzdeki günleri, Ayşe Teyze ve Salih Amca’ya, tarif etmek için bu aralar en doğru başlık olsa gerek. Önce FED’den başlayalım. Bernanke emekliye ayrıldıktan sonra yeni FED Başkanı kim olacak sorusu tüm dünyayı yakından ilgilendiriyor. Çünkü, muhtemelen varlık alım programının (FED’in konsolide bilançosu 3,2 trilyon Dolar) kaderini de, Amerika’daki işsizlik ve enflasyon verileri kadar, yeni Başkan belirleyecek. 2013 son çeyrek veya 2014 fark etmez, ekonomi canlanıyor algısı yükseldiği anda, Amerikan Merkez Bankası artık ‘tahvil almayı yavaşlattım ya da kestim’ diyecek. Bu noktada piyasaların, daha önce test ettiği şekilde, Amerikan Doları’nı ve tahvillerini tercih etmesi halinde, altın ve borsalar başta olmak üzere gelişen piyasalarda bir geri çekilme yaşanması büyük olasılık.
Altında hareketin aşağı yönlü olması halinde (aslında tersi olması gerekirken), onsunun grafiklerinde 1200, 1000 ve 800 (?!) dolar seviyelerinde destek alması muhtemel. Geçen hafta kapanış fiyatı ise 1312 Dolar. Brent petrolün fiyatı 108, Amerikan ham petrolünün varili artışla 106 Dolar seviyelerinde, uzun zamandır yatay bir bantta hareket etmeye devam ediyorlar.
Likidite bolluğu ekonomileri canlandırmıyor, emtia fiyatlarını arttırmıyorsa, o zaman borsalara bakalım. Dünya Borsalar Federasyonu verilerine göre, Mayıs 2012 – 2013 arasında hisselerin piyasa değeri % 22 oranında artmış. Aynı dönemde türev ürünlerin kontrat sayısı % 9 oranında düşmüş. En çok düşüş, hisse ve endeks türevlerinde iken, en çok artış emtia türevlerinde. Yılbaşından bu yana borsaların piyasa değeri % 7,5 primli ve 52,8 trilyon Dolar ile 2008 öncesi seviyesine gelmiş durumda. Bu artış daha çok Amerikan borsalarında. Yani, gelişen piyasalardan çıkması beklenen paralar pozisyon olarak aslında anavatanında denilebilir.
Amerika’daki tüm banka kredilerinin büyüme oranı, 1990, 2001 ve 2008 resesyonlarındaki gibi en alt seviyelere (% 1) inmiş durumda. Mortgage kredilerinin artan büyüme oranı ile eşitlenmek üzere. Mevduatların büyüme hızı düşerken, artan tüketici kredileri ile eşitlenmiş olması, ticari kesimden farklı olarak Amerikan halkının harcama trendine girdiğinin bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Fakat kapasite kullanım oranlarında FED kararını etkileyecek şekilde, yılbaşından bu yana çok fazla bir değişiklik yok. Euro Bölgesinde de selektif ekonomik canlanma var gibi haberler gelse de yeni bir şey yok. Faizlerin 2014’den sonra artması beklense de, ekonomiler henüz bunu teyit etmiyor.
Türkiye’ye dönersek; özetle kur, borsa ve faiz yurtdışı gelişmelere paralel olarak, piyasalarda kısa vadeli kabul gören bir bant aralığında hareket ediyor. BIST uzun vadeli destek seviyesi civarında, Bayram öncesini 73.500’den kapattı. Dolar 1,90 – 1,97, Euro 2,50 – 2,57 bandında, parite Euro lehine 1,32 – 1,33 seviyelerinde.
Finansal kesim dışı firmaların varlık ve yükümlülüklerine bakıldığında, banka kredileri ve kısmen ithalat yükümlülükleri nedeni ile Mayıs 2013’de Nisan’a göre % 23’lük bir artış var. Aynı dönemde, dış ticaret açığı % 15 seviyelerinde gerçekleşmişti. Sağlıklı bir yorum yapmak adına, FED söylemleri sonrası kurda yaşanan hareketler ile yaz döneminde gerçekleşen yeni verileri beklemek lazım. Hazine’nin Ağustos – Ekim arası takvimine bakarsak, ihalelere karşılık itfaları ile likiditenin (başka etkenler olmaz ise) biraz artacağını görmek mümkün. 27 Ağustos, 9-10 Eylül ve 7-8 Ekim ihale tarihleri. 11 Eylül ve 9 Ekim piyasaya ödemelerin yoğun çıkacağı günler.