Bir İftarın Ardından...

31 Temmuz’da Türk Musevi Cemaati’nin Darülaceze’de düzenlediği iftar yemeğine katılan Marmara Grubu Vakfı Genel Başkanı Dr. Akkan Suver geceyle ilgili izlenimlerini Şalom’a aktardı

Toplum
21 Ağustos 2013 Çarşamba

Bir Ramazanı daha geride bıraktık. Bugün Şeker Bayramı’nı idrak etmenin engin mutluluğu içindeyiz.

Öncelikle okurlarımızın Şeker Bayramlarını kutluyor, esenlikler diliyorum.

Geride bıraktığımız Ramazan döneminde, herkes gibi ben de İstanbul’da sayısız iftar daveti aldım. Bunların büyük bir kısmına katılamadım. Katıldığım iftarların biri ise çok anlamlıydı. Ben de, katılanlar da olağanüstü etkilendik.

Zira bu iftar İstanbul’un tarihi mekânlarından biri olan Darülaceze’de tertiplenmişti. Tertipleyen ise Türk Musevi Cemaat’iydi. On üç yıldır sinagogda tertiplenen geleneksel iftar bu yıl Darülaceze’de gerçekleştirilmişti.

Din, dil, ırk, sınıf ve cinsiyet farkı gözetmeksizin bakıma muhtaç kimsesiz, yaşlı ve engelli insanlarla, sokağa terk edilmiş çocukları barındıran Darülaceze’de gerçekleşen bu iftara, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Türkiye Musevileri Hahambaşı İsak Haleva, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Türk Musevi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh, Patrik Bartholomeos, Süryani Katolik Patrik Vekili Yusuf Sağ, İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran, Türk Musevi Cemaati Onursal Başkanı Bensiyon Pinto ile birlikte İstanbul’da bulunan konsoloslar, kanaat önderleri, gazeteciler katıldı. Darülaceze sakinlerinin de hazır bulunduğu bu iftarda hem müftü, hem de haham bir arada dua etti.

İftar’da söz alanlardan İshak İbrahimzadeh’in söyledikleriyse, iftara katılanlara ufuk turu yaptırabilecek düzeydeydi.

“Öğrenilmiş ön yargılarla alışkanlık haline gelmiş olan yanlışlıklar, toplumun her kesimine yayılabildiği gibi, önce ön yargıyı artırmakta, bunu nefrete dönüştürebilmekte, en sonunda ise hiç istemeyeceğimiz sonuçlara yol açabilmektedir. Mutlaka ifade özgürlüğümüz olabilmeli ancak özgürlükler de ifadelerle yok edilmemelidir.”

“Bu tip söylemlerin önüne geçebilmek için bunları hukuka taşıyabiliriz ve yarattığı tahribatı hukuk yoluyla çözmeye çalışabiliriz. Ancak bir olan yaradanımıza sevgiyle ulaşmaya çalışan bizler için bunun öncesinde daha doğru ve daha birleştirici iki yol daha var. Birlikte, hep beraber oluşturmamız gereken yapıcı söylemlerle bu ön yargıları ve yaklaşımları hep bir ağızdan anında kırmaya, bunları söyleyenleri aramıza kazanmaya çalışmalıyız. İkinci yol ise aile reisimizin yani devletimizin çocuklarının kendisine şikayete gelmesini beklemeden huzur ve kardeşliği tesis edecek adaleti sağlamak için resen inisiyatiŞni kararlılıkla kullanmasını sağlamaktır.”

Evet, cumhuriyetin başlangıcında yüz bin olan Musevi nüfusunun bugün on sekiz bine indiğini göz önüne alacak olursak, İshak İbrahimzadeh’in sözlerinin önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Türk Musevileri bu topraklarda beş asırdır bizimle birliktedirler. Onların varlığı bu ülkenin zenginliğidir. Onları bizden, bizleri onlardan ayrı düşünmek yanlıştır. Kadirbilmezliktir.

Bu iftara böyle bakarsak, zaman zaman yapılan yanlışlıklara bir daha tevessül etmeyiz. İftarın sonunda, kamplarda yaşayan Suriyeli göçmenlere iletilmek üzere Hahambaşı İsak Haleva’nın, İstanbul Valisi’ne sunduğu bağış çeki ise duygusallıkla bezenmiş iftara ayrı bir muhteşemlik kattı.

Farklılıklarımızın mükemmelliğiyle bezeli bu iftar, hafızalarda uzun yıllar yaşayacaktır.