“Yasak Bölge” ile tanınan Neill Blomkamp, politik bilim-kurgularını ‘Elysium’ ile sürdürüyor
Yine senaryosunu kendi yazan Blomkamp, sınıfsal eşitsizliği gündeme getiren, çizgisinden sapmayan, düzgün mizansenli bu ikinci Şlmle beklentileri karşılıyor. Enerji kaynaklarının tükenme tehlikesi, küresel ısınma ve ekolojik problemler yüzünden dünyamızın günün birinde yaşanmaz hale geleceği endişelerini paylaşan Şlm, toplumsal adalet, sınıf ayırımı, göçmenlik, sığınmacılık ve ırkçılık temalarını ustalıkla işliyor. Ütopik bir uzay istasyonunda yaşayan elit sınıf ile işsizliğin ve sefaletin hüküm sürdüğü dünya arasında bölünmüş insanların öyküsü ilgiyle izleniyor.
Ömrünün ilk 18 yılını geçirdiği Güney Afrika’daki ırkçılığı, ayrımcılığı, politik alegoriler eşliğinde, bilim – kurgu kalıpları içinde işleyen ‘Yasak Bölge / District 9’ ile Neill Blomkamp sinemaya müthiş bir başlangıç yapmıştı.
İlk Şlmlerinde çıtayı en yükseğe koyan yönetmenlerin 2. Şlmlerinde işleri çok zordur. Beklentileri karşılayacak, iddialarını sürdürebilecek yüksek standartlı Şlmler yapmaları kaçınılmazdır. Örneğin, ben kendi hesabıma ‘Paramparça Aşklar Köpekler’ Şlminden sonra Alejandro Gonzales İnnaritu’nun Şlmlerinden tad alamadım. Çünkü sonraki Şlmlerinde Meksika’lı yönetmen, ilk Şlmiyle koyduğu çıkanın seviyesini tutturmakta zorlanmıştı.
34 yaşındaki genç yönetmen Blomkamp’ın 2. Şlm ‘Elysium: Yeni Cennet’ ile çıtayı düşürmediğini görmek sevindirici. Yine senaryosunu kendi yazdığı sınıfsal eşitsizliği gündeme getiren, çizgisinden sapmayan, düzgün mizansenli bu 2. Şlm beklentileri karşılamış.
Bu yaz konuları uzayda geçen, M.Night Shyamala’nın “Dünya – Yeni Bir Başlangıç / After Earth’ ve Mark Foster’ın Brad Pitt’li ‘World War Z’ bilim kurguları izledik.
2154 yılında dünyada kalmış yoksullar ve bir gezegende yaratılmış yapay bir cennette yaşayan elitler arasındaki uçurumu anlatan ‘Elysium / Yeni Cennet’, çağdaş dünyanın alegorisini yansıtan, fütüristik bir aksiyon.
Uzayda hayatın olup olmadığını araştıran ünlü Şlmler arasında, Kubrick ustanın başyapıtı ‘2001 Uzay Macerası’, Tarkovski’nin klasiği ‘Solaris’i, Joseph Kosinski’nin (Tom Cruise’lu) ‘Oblivion’u, Fransız Şlmi ‘Dante’yi sayabiliriz.
Sinema tarihinin ilk bilim – kurgu başyapıtı Fritz Lang’ın ‘Metropolis’, Ridley Scott’un unutulmaz ‘Total Recall’, beyne çip takmanın öncüsü ‘Johhny Mnemonic’, akla gelen türün diğer önemli örnekleri.
Güney Afrika’da ilk 18 yılını geçirdikten sonra Kanada’nın Vancouver şehrine yerleşen Neil Blomkamp, 6 dakikalık kısa Şlmi ‘Alive in Joburg’u uzun metraja çevirdiği ‘Yasak Bölge 9’ ile uluslararası üne kavuştu. 34 milyon dolarlık bütçesine karşılık 210 milyon dolarlık gişe başarısını yakalayan kült Şlm, başta En İyi Şlm olmak üzere Oscar’a 4 dalda aday gösterildi.
ÇITAYI YÜKSEKTE TUTMAYI SÜRDÜRÜYOR
Enerji kaynaklarının tükenme tehlikesi, küresel ısınma ve ekolojik problemler yüzünden dünyamızın günün birinde yaşanmaz hale geleceği endişelerini paylaşan ‘Elysium: Yeni Cennet’, Blomkamp’ın 4 yıllık bir suskunluk döneminin ardından geldi. Yine karamsar bir gelecek kurgusuyla karşımıza gelen Şlm, geleceğin dünyasını gerçekçi bir bakış açısıyla kurgulayan, entelektüel soslu bir yapım.
Blomkamp güçlü egemenlerin, yoksullaşan dünyayı terkederek ‘Elysium’ adlı yapay cenneti andıran bir uzay istasyonuna yerleşip, dünyada kalan çaresiz insanları sömürmeyi sürdürmelerini anlatıyor.
Dünyayı korumak yerine, mücadelerini uzaya giderek, dünyada kalan yoksulları aralarına almayarak veren ‘elit tabaka”, toplumdaki sınıf ayırımının, ırkçılığın simgesi.
Blomkamp, ilk Şlmindeki, toplumsal adalet, sınıf ayırımı, göçmenlik, sığınmacılık ve ırkçılık temaların kaldığı yerden işlemeyi sürdürüyor.
Günümüzden 150 yıl sonra geçen konusuyla Şlm, varlıklı kesimin yaşamını sürdürdüğü, hastalıkların olmadığı, kanserin dahi tedavi edilip yok edildiği ütopik bir uzay istasyonu ile yoksulların yaşam mücadelesi verdiği, işsizliğin ve sefaletin hüküm sürdüğü dünya arasında bölünmüş insanların öyküsünü anlatıyor.
Araba hırsızlığından sabıkalı, sömürülen fabrika işçisi Max De Costa (Matt Damon) adlı dünya vatandaşı işinde radyasyona maruz kalınca hayatını kaybetmek üzeredir. 5 gün içinde Elysium’a gidebilirse, oradaki tedavi yöntemleri sayesinde hayatta kalabilecektir.
Elysium’un güvenliğinden sorumlu kadın Savunma Bakanı Delacourt (Jodie Foster) dünyadan gelebilecek istenmeyen misaŞrlere karşı acımasızdır. Dünyadaki gizli polis Kruger (Sharlto Copley) ve ekibi, Max için bir insan avı başlatır.
JODİE FOSTER BAŞARILI BİR ‘DEMİR LEYDİ’
Son derece sert bir mizaca sahip olan, kaçak dünyalılara karşı acımasız olan Delacourt sayesinde, Elysium talihlileri uzay çağının sunduğu görkemli, hayatın tadını çıkarıyorlardır. “Kaçak” olarak Elysium’a girmeyi aklına koyan Max’ın mücadelesi, yoksulların, sömürülenlerin, ezilen kitlelerin savaşına dönüşür.
Max dünyadaki mafya üyeleriyle yaptığı işbirliğinde yaptığı bu tehlikeli görevi başardığında, sadece kendini değil, dünyadaki milyonların yaşamını da kurtaracaktır. Max’ın çocukluk aşkı bir hemşirenin (Alise Braga) hasta çocuğunun da yolculuğa dahil edilmesi, öykünün kadın yönünü zenginleştirir. Bu rolde, evvelce ‘I Am Legend’da izlediğimiz, Latin Amerika’nın şuh yıldızı Sonia Brago’nun yeğeni Alice Braga, rolünün hakkını veriyor.
Yine Güney Amerikalı yakışıklı Diego Luna’yı Max’ın kankası rolünde izliyoruz. ‘Yasak Bölge’nin başrölünü oynayan, Güney Amerikalı aktör Sharlto Copley, Elysium’un Dünyadaki casusu, gizli polis Kruger’de yine çok başarılı.
‘Zor Dostum’un senarist oyuncusu olarak En Başarılı Senaryo Oscar’ı ile sinemada adını duyuran, Gus Van Sant’un fetiş oyuncusu olarak ününü sürdüren, dedektif Bourne ile özdeşleşen, bebek yüzlü ajan Matt Damon, Soderberg’in Liberace’nin sevgilisini oynadığı “Behind – The Candelabra’nın ardından, bu Şlmde isyankar Max’ın hakkını veriyor.
Matt Damon’un ensesine yapıştırılan aparat, Sharlto Copley’nin yüzüne ve vücuduna yerleştirilmiş metal eklentiler usta işi bir makyaj uzmanın elinden çıkma.
Jodie Foster “Demir Leydi” Delacourt rolünde, her zamanki inandırıcılığını sürdürüp, zayışarı ezen egemen güçlerin Şlmdeki temsilcisi. Yönetmen Blomkamp, uzay istasyonu Elysium sahnelerini, yaşadığı şehir, Kanada’nın Vancouver’inde çekmiş dünyada geçen sahneler için Meksiko City’nin fakir semtlerini mekan olarak kullanmış. Blomkamp Şlminde anlatmak istediklerini şöyle ifade ediyor: “Kitlesel yoksulluğun yaşandığı dünyamızda, kontrol zenginlerin elinde gibi görünüyor, ama ortada ne bir çözüm ne de bir sonuç var. Kimse dünyanın bugün sahip olduğu sorunların nasıl çözüleceğini bilmiyor.”
İlk iki Şlmiyle umut vaad eden yönetmenler arasına giren Blomkamp’ın sevdiği politik Şlm türünden, yeni kaliteli Şlmler izleyeceğimizi, devamının geleceğini sanıyoruz.