Cumhuriyet’in kuruluş döneminde yeni ulus devletin kuruluşu, ulusal bütünlük ve ulusal kimliğinin oluşturulması sürecinde gayrimüslimler idealize edilen ‘Türklük üzerine kurulacak ulusal bütünlük’ için tehlike oluşturan unsurlar, ötekiler, güvenilmez gruplar olarak görüldüler/NAZIM VURAL-T24.COM.TR
Osmanlı’da uygulanan din temelli millet sisteme göre; gayrimüslim vatandaşlar, islam devleti sınırları içinde ‘’zımmi’’ olarak kabul edilmekte; mal ve can güvenliği korunmakta, devlet kademelerinde görev alabilmekteydiler. Ancak, gayrimüslimlerin Müslümanlara göre daha sınırlı haklar ve yükümlülükler altında yaşadıkları da not edilmelidir.
Cumhuriyet’in kuruluş döneminde yeni ulus devletin kuruluşu, ulusal bütünlük ve ulusal kimliğinin oluşturulması sürecinde gayrimüslimler idealize edilen ‘Türklük üzerine kurulacak ulusal bütünlük’’ için tehlike oluşturan unsurlar, ötekiler, güvenilmez gruplar olarak görüldüler. Çoğu zaman da yabancı olarak anıldılar veya tanımlandılar.
Cumhuriyet döneminde benimsenen, ülke içinde var olan tüm unsurları Türklük, Türk kimliği ve Türk vatandaşlığı altında birleştirme stratejisi içine gayrimüslimlerin dahil edilmelerinin Lozan’a rağmen kolay olmadığı gözlenmektedir. Lozan’ın gayrımüslim azınlıklara eşit vatandaşlık statüsü getirmesine, bunun temel yasa olarak kabul edilmesine, aykırı hiçbir yasal düzenleme yapılmayacağının kabul ve taahhüt edilmesine karşın Cumhuriyet’in gayrimüslim vatandaşlarına açık biçimde ayrımcılık yaptığı, ayrımcılığın bazı mevzuat ve yargı kararlarına yansıdığı görülmektedir.
Nazım Tural
http://t24.com.tr/haber/yerli-yabancilar-olarak-gayrimuslimlerin-vatandaslik-halleri/236839
2013’de Gezi protestoları ile sarsılan AKP hükümeti, Mısır’daki yakın müttefikinin bir darbe ile yerinden edilmesi ile adeta şoka girdi. Suriye’de Esad özellikle ülkenin batısında kendini güçlendirmeye başladı. Suriye krizinin derinleşmesi ile Türkiye’nin Irak, İran ve Hizbullah güçleriyle arası giderek bozuldu. Mısır darbesine karşı Erdoğan’ın sert tavrı, giderek Körfez ülkelerinde de Ankara’ya olan tepkisini artırdı.
İsrail hükümeti ise, Suriye’de iç savaşın devamıyla, Suriye içine, Hizbullah hedeflerine saldırılarını sıklaştırdı. Mısır’da, kendisine daha yakın olarak kabul ettikleri darbe hükümeti sonrası, Sina çölünde 40 yıl sonrasında ilk kez operasyonlara dahi başladı. Ortadoğu barış görüşmelerine katılarak, barış isteyen bir imaj kazanma çabasına girdi. Etrafında iç çekişmelere girişen komşularını izlemeye koyularak, İran’ı yeniden yakın izlemeye aldı.
Ankara, Almanya ve AB’yi dolaylı olarak dış mihrak olmakla suçlamaya başladı. Batı ve Doğu’da yalnızlaşan bir ülke oldu.
Arap isyanlarının başlamasından 2,5 yılı aşkın bir süre sonra İsrail’in kendine güveni yerine gelirken, Türkiye yakın ve uzak komşuları ile kavgalı, etkisi sınırlanmış ve Esad’a cevap veremez görüntüsüyle caydırıcılığı sarsılmış bir pozisyona geldi.
İç güveni yerinde olmayan bir aktörün, rahat hareketi veya ilişkilerinde kararlılık gösterisi daha güç olacaktır. Ankara, en kısa zamanda Mısır’da olanları yeniden masaya yatırarak, ilkeli ama çıkara odaklı bir pragmatizmin karışımı olan dış politikaya ulaşmalıdır.
Yanlışları düzeltme, ilişkileri yeniden düzenleme gibi algılanacak dış politika hamleleri, Türkiye’nin kendine güvendiğini gösterecektir. Hatalarda ısrar, kendi realitelerini yaratmakla gerçek dünyadan kaçış ise hayal dünyasında yaşamayı yeğlediğini.
Önümüzdeki aylarda özgüven gelecek mi, hayal dünyasına daha çok yatırım mı yapılacak. Göreceğiz.
İlhan Tanır
http://posta212.com/kose-yazisi/turkiye-ve-israilin-degisen-arap-bahari-karneleri
“Welcome to Middle East.’’
“Ortadoğu’ya hoş geldiniz.”
Eskiden PKK askerlerimizi kaçırırdı.
Şimdi stratejimiz derinlik kazandı, ufkumuz genişledi.
Ortadoğu’nun herhangi bir yerinde sivillerimiz kaçırılıyor.
Şaşırdım mı?
Hayır.
Birkaç ay önce bir grup arkadaşım Beyrut’a gitmeyi planlıyordu.
Eğlenmeye.
“Sen de gel. Beyrut’u iyi bilirsin’’ dediler.
“Benim bildiğim Beyrut bu değil, ama olan biteni bilirim. Hayatta gelmem. Tavsiyem siz de gitmeyin. Kaçırılırsınız’’ dedim. İçlerinden biraz tanınmış olana dönüp “Özellikle de sen’’ diye işaret ederek.
Türkiye, artık Ortadoğu sorunlarının önemli bir parçası ve önemli bir aktörü.
Bir İsrailli, bir Amerikalı bölgenin gergin yerlerinde ne kadar hedefse, bir Türk de artık o kadar hedef.
Ve Ortadoğu’da Türkler için İsrail’den başka “güvenli’’ bir yer yok.
Ve bu durum ne yazık ki geçici bir durum değil. Tam aksine uzun yıllar kalıcı.
Esad devrilse de, gün gelip Türkiye’de iktidarlar değişse de Türkiye artık bir Ortadoğu ülkesi.
Ortadoğu’ya girdin mi, kolay kolay çıkamazsın.
Sen çıktım zannettiğin anda bir bakarsın Ortadoğu sana girmiş...
Fatih Altaylı
http://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli/867674-ortadoguya-girdin-mi-cikamazsin
http://www.yuksekovahaber.com/haber/bir-zamanlar-havralarda-yasayanlar-104492.htm
http://yenihaber.be/gaziantep-yahudileri-jews-of-gaziantep-yasar-tumbas-yaziyor/18186/
http://www.yumuktepe.com/vital-strumza-nin-ardindan-seref-genc/