1995-2010 yılları arasında Türk Musevi Cemaati müşavirliği görevini yürüten, Onursal Müşavir, bağış sever işadamı Jak Amram 15 Eylül Pazar günü aramızdan ayrıldı. Gazetemiz yazarlarından Clara Amram, kaybettiği kayınpederi Jak Amram’ı şu sözcüklerle anlattı: O’nu sevgiyle anıyorum...
Bir insanı uğurlamak, ondan ayrılırken bir kaç laf etmek gerçekten zor. Hele bize çok yakın, tüm kalbimizle sevdiğimiz bir insandan çok uzun bir süre için ayrılıyor olduğumuzu bildiğimiz zaman. Sonsuza dek demek istemiyorum çünkü birbirlerini seven ruhların mutlaka tekrar kavuşacağına inanıyorum.
Yüce bir insan aramızdan ayrıldı ve yüreğim hüzün dolu. Acım büyük. Bu yalnızca benim tüm benliğimle hissettiğim bir acı değil, yakınlarımın da derince hissettiklerini hissettiğim bir hüzün.
Sevgili kayınpederim vefat etti. Tam da Yom Kipur’un bitişinden birkaç saat sonra. En kutsal günümüz yükselen dualar eşliğinde sonlandı – ve Babamız Jak aramızdan ayrıldı… Böyle bir ayrıcalık her Musevi’ye nasip olmaz, sadece en düzgün, en insancıl olanlara… Hayatı da, onu yaşadığı gibi sona erdi. Sakin, ulvi ve çok anlamlı bir biçimde.
Canım Jak, yüce kişiliğinden ödün vermeden aramızdan ayrıldın. Hepimiz seni çok özlüyoruz ve daima özlemeye devam edeceğiz. Her zaman derinliklerinde bir merak gördüğüm mavi gözlerini, gülümser halini, asil ellerini, anlattığın ilginç ve öğreti dolu hikâyelerini hatırlayacağız ve özleyeceğiz…
Özellikle içlerinde büyükannen Clara Benaroya’nın ve annen Zelda’nın adları geçen öyküler tekrar canlandı gözlerimin önünde. Hazırladıkları yemeklerin lezzetlerini hiç unutmadığını hatırlarım. Evine geldiğimizde sunduğun ziyafetler gönlünün de asalet ve zenginliğinin birer yansımasıydı benim için. ‘Eski toprak’ denilen ender beyefendilerdendin. Gülümserdin sık sık, hele benimle İspanyolca konuştuğunda. Ladino değil, gerçek İspanyolca konuşurdun ve gayet iyi idi İspanyolcan. Birkaç kez sana bir şey anlattığımda ya da bana bir olay veya değişik bir yemekten bahsettiğinde “Esto esta otro modo” dediğini hatırlarım. “Que modo Jak?” diye de sorduğumda bazen gülümseyerek bazen de ciddiyetle, “No se, otro modo” derdin. Sezgi gücün çok kuvvetliydi!
Ladino da konuşurdun benimle arada bir ve sevdiğin bir deyim vardı: “Ya se levantaron los pepinos para escarbar al bahçivan.”
Yumuşak bir tonda konuşurdun, sen hep sakindin ama söylediğin sözler derin anlamlıydılar. Tecrübelerini paylaşırdın bizlerle. Çok çalışmanın, sorumluluk hissetmenin ve yapılan işleri sahiplenmenin önemini vurguladın daima. Yanında taşıdığın ve söylenenleri dikkatlice not aldığın küçük defterleri hatırlarım... Detaylara önem verirdin, gerekenleri hiç atlamazdın. Tecrübe ve bilgi birikimini daima taze tutar, işlerini sürekli olarak önem sırasına göre yapma prensibinden ödün vermezdin. Tam bir profesyoneldin iş hayatında.
Başarılı bir hayat yaşamak için verdiğin öğütler, tavsiyeler nice zihinleri aydınlattı, nice hayatlara değer kattı. Hayatı dolu dolu yaşadın ve etrafında bulunma şansına erenlere de yaşattın. İnce zekânla, yorulmak bilmez çabalarınla Türk iş hayatının önderlerindendin. Birçok kişiye, hele genç girişimcilere, ilham kaynağı oldun ve eminim ki olmaya devam edeceksin.
Aileni ve yanında çalışanları özel hissettiren ışık dolu, sımsıcak bir kişiliğin vardı. Cömerttin. Şefkatliydin.
Fiziksel anlamda yaşama veda ettin fakat anıların ve aziz ruhun daima bizlerle olmaya devam edecek. Nur içinde yat sevgili paşayiko Jak. Toprağın bol olsun. Seni çok seviyoruz. Yürekler dolusu sevgi ve gururla seni hatırlıyoruz. Baruch dayan ha-emet.