Pedagog Feriha Dildar ile çocuklarımıza anlatılması en zor ve karışık soyut kavramlardan olan ‘ölüm’ hakkında konuştuk
Çocuklara ölüm kavramı nasıl anlatılmalıdır? Hangi yaşlarda, ne ölçüde bilgi aktarılmalıdır?
Çocuklar küçük yaştan itibaren ölümü merak eder ve bunu sorgularlar. Çoğunlukla çocuklar ölüm kavramı ile ilk olarak hayvanlar üzerinden tanışır. Ölü bir kuş veya böcek görmek çocukta büyük merak uyandırır: Neden hareket etmiyordur? Ne olmuştur? Acaba uyuyor mudur? Bu sorularla çocuk aslında kendi varoluşunu da anlamlandırmaya çalışmaktadır.
Araştırmalar çocukların ölümü üç yaş civarında kavrayabildiklerini gösterse de çocukların hangi yaştan itibaren ölümü ‘geri dönüşü olmayan’ bir olgu olarak kavramaya başladıklarına dair kesin bir bulgu yok. Birçok araştırmacı bu farkındalığın ancak altı yaş ve sonrasında geliştiğini vurgularken, üç-dört yaşındaki çocukların dahi bunu kavrayabildiğini gösteren çalışmalar da mevcut.
Anne-babalar çocuğun sorduğu kadarını cevaplamalı, onun hızında bilmek istediği kadar bilgiyi paylaşmalıdır. Elbette bu açıklamaları yaparken çocuğun doğasını da dikkate almak ve onunla taşıyabileceği ölçüde bilgiyi paylaşmak gerekir.
Özellikle soyut düşüncenin gelişmediği küçük yaş çocuklarında ölümü anlatmak için doğal yaşam döngülerinden bahsedilebilir. Çocuklar, doğumla başlayan, büyüme ve çoğalma ile devam eden ve ölümle sona eren döngüleri incelemeleri için teşvik edilebilir. Onlara her canlının sürekli yaşlandığını ve sonunda öldüğü anlatılabilir. Bunun yanı sıra ölümün ‘geri dönülmezliği’ mutlaka vurgulanmalıdır.
Çocuklarla ölüm hakkında nasıl konuşmalıyız?
Ölüm ile ilgili ne anlatılacağı ebeveynin inançlarından çocuğun algılama seviyesine kadar pek çok faktöre bağlıdır. Bunun yanında mantıklı, sağlıklı cevaplar verilmesi için birtakım ana hatlar vardır:
• Ölüm hakkında konuşurken rahat olunmalı: Yetişkinlerin bu konuyu konuşurken rahat bir tutum içinde olmaları çocuğun da ölümle ilgili meraklarını dile getirmesi için alan sağlar. Bunun yanı sıra çocuğa bu meraklarının doğal olduğuna dair bir güvence verir. Anne-baba bir cevap vermekte zorlandığında yanlış bilgi vermekten kaçınmalı ve ‘bütün cevapları bilmesem de bu konuda soru sorman çok normal’ şeklinde yaklaşmalı.
• Ebeveynler çocukların tam olarak ne sorduğunu anlamak için kendine zaman tanımalı: Çocukların kafasını karıştırmamak için onlara sadece istediği cevaplar verilmeli ve gereksiz ayrıntılara girilmemeli. Çocuklara verilebilecek kısıtlı cevaplara bazı örnekler:
“Büyüdüğümde ölecek miyim?”
“Herkes bir gün ölür.”
“Sen de ölecek misin?”
“Evet, ama uzun bir süre yaşayacağımı tahmin ediyorum.”
“Neden … kişi yas tutup ağlıyor?”
“… ağlıyor çünkü … öldüğü için üzgün. Onu özlüyor. Değer verdiğimiz biri öldüğünde hepimiz üzgün hissederiz.”
• Fikirler zaman içinde yavaş yavaş sunulmalı: Ölümü sadece bir sohbet içinde anlatmaya çalışmamalıyız. Unutulmamalıdır ki; çocuklar tekrar ederek öğrenir, bu yüzden aynı soruyu defalarca sormalarında bir sakınca yok. Büyüyüp olgunlaştıkça çocuklar daha da ayrıntılı sorular soracaklardır.
Peki ölüm hakkında konuşurken yapılmaması gerekenler neler?
Ölüm uykuyla bir tutulmamalı; ‘sonsuz uykuya daldı’ gibi benzetmeler kullanmaktan çekinilmeli. Bu özellikle soyut düşüncenin gelişmediği küçük yaş çocuklarında uykuya dalmaktan korkmak gibi kaygılara yol açabilir.
“Uzun bir yolculuğa çıktı” denilmemeli, çünkü çocuğunuz kendini terk edilmiş hisseder ve neden kendisine güle güle denmediğini merak eder. Bunun yanında yolculuğa çıkan diğer yetişkinlerin de dönmemelerinden korkabilir.
Konu kapatılmaya çalışılmamalı. Ebeveynler bu konu hakkında açık ve konuşmaya istekli olduğunu çocuklara göstermeli. Bu sayede çocuk ölüme dair düşünce meraklarını getirebileceği bir alana sahip olacaktır.
Kayıplar yakın dereceden kişiler, mesela birinci dereceden aileye üyesi olduğu durumlarda nasıl yaklaşılmalıdır?
Çocuk birini kaybettiğinde yetişkinlerin aksine çoğunlukla orada bulunmaz. Ölüm haberini çocuğa vermek ise bir yetişkin için oldukça acı verici ve zor bir görevdir. Genellikle çocuğun yaşı ne kadar küçükse bilgilendirme o kadar gecikir. Çocuk bu haberi mutlaka güven duyduğu, ona yakın bir yetişkinden geç olmadan duymalı. Bu haber basit ve dolambaçsız şekilde paylaşılması kadar haberin çocukta uyandırdığı şaşkınlık, üzüntü, korku gibi duygusal tepkiler de çocuk adına söze dökülmeli. Bu noktada sarılmak, dokunmak gibi fiziksel temasta çocuğu rahatlatabilir.
Yapılan açıklamanın yanı sıra çevredeki yetişkinlerin kaybı nasıl yaşadığı da çocuğun yas tutma süreci üzerinde belirleyici olur. Örneğin anne-babanın kendisi de yasta olduğundan çocuk için ulaşılabilir olmanın kendisi imkansız hale geldiği durumlar olabilir. Bu noktada roller değişerek çocuk anne-babanın destekçisi konumuna gelebilir. Kimi zaman da anne-baba çocuğu üzmemek adına kendi duygularını gizlemeye çalışabilir ki bu durum genellikle çocuğun kaygısının daha da fazla artmasına yol açar.
Günümüzde birçok araştırma küçük yaşlardan itibaren çocukların yas tutabildiğini gösteriyor. Ancak çocuğun sağlıklı bir yas sürecinden geçmesi belli koşullara bağlıdır. Bunlar kişi ölmeden önce onunla güvenli bir ilişki kurulabilmiş olması, çocuğa zamanında ve yaşına uygun doğru bir açıklama yapılması, çocuğun sorularının mümkün olduğunca dürüstçe cevaplanması ve bu süreçte çocuğu destekleyebilecek bir yetişkinin varlığıdır.
Sevdiği hayvan öldüğünde neler yapılmalıdır?
Çocukların ilk olarak hissettikleri şaşkınlıktır. Çocuklar sıklıkla hayvanlarının öldüğünü kabullenmekte zorluk yaşarlar. Hayvanının ölümünü anlamak ve kabul etmek için zamana ve bir kılavuza ihtiyaçları vardır. Küçük yaşlardaki çocuklar için ölüm kavramının kendisinin ne olduğunu anlamak zor olabilir. Yaşla birlikte ise çocuklar daha detaylı yanıtlara ihtiyaç duyarlar. Çocuğun yaşı kadar sorduğu sorular onun hangi cevapları duymaya dair iç hazırlığına işaret eder.
İkinci aşama ise içinde olumsuz duyguları barındırır. Bu dönemde çocuklar hayvanını koruyamadıkları için suçluluk yaşayabilirler. Bu süreçte ebeveynin göz önünde bulundurması gereken birkaç önemli nokta vardır:
1.Çocuğun kaybına saygı göstermek: Çocuklar acısını ve kızgınlığını gösterdiklerinde onlara saygı gösterilmeli. Unutmayın ki hayvanı onun için çok değerliydi; onun için bir arkadaş, güven duyduğu bir dosttu. Hayvanının yerine bir şey koymak teklif edilmemeli, çünkü hiçbir gelen, hayvanının onun için biricik olduğu gerçeğini değiştiremez. Bu dönemde hayvanının çocuğa ne ifade ettiğini iyi kavramak ve yeni bir hayvan alarak yas tutuma sürecinin bitmesi için acele ettirmemek iyi bir tutum olur.
2. Duygularını göstermesine izin vermek: Çocuklara devamlı ağlamanın ve ölen hayvanından bahsetmenin güçsüzlük anlamına geldiği kesinlikle söylenmemeli; bunun yerine duygularını dışa vurmasına izin verilmeli.
Üçüncü aşama kabul etme ve yeni başlangıçları içerir. Bu aşamaya çocuk hayvanının kaybını kabul ettiğinde ve kendi içinde çözüme ulaşıp tekrar organize olma safhasına geldiğinde ulaşır. Çocuk artık hayvanının geri gelmeyeceğini ve durumu kabullenmiştir. Bu dönemde yeni bir hayvan alınma fikrine sıcak yaklaşabilir. Yeni alınacak hayvanın eskisinin yerine geçmeyeceğini bilir ama yeni bir başlangıç yapmaya da hazırdır.
Çocuklar cenazeye götürülmeli midir?
Bu konu da çocuğun yaş ve ölüme dair sahip olduğu bilgiyle doğrudan ilişkilidir. Üç yaşından küçük çocuklar cenazeye götürülmesi önerilmez. Daha büyük çocuklar ise (okul çağından itibaren) katılmak istediklerinde cesaretlendirilmeli fakat zorlanmamalı. Harvard’da ebeveynini kaybetmiş ve yaşları 6-17 arasında değişen çocukların katıldığı bir çalışmada, cenaze törenin üzerinden birkaç ay geçtikten sonra törene katılmanın neler hissettirdiği sorulmuş. 125 çocuktan yüzde 95’i, bu katılımın ebeveynine saygı göstermek ve hoşça kal demek için önemli olduğundan bahsetmişler.
Çocukların cenaze törenine katılmak istediğinden emin olduktan sonra dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. Cenaze töreni öncesinde kaybı ile ilgili hissettiklerini ve dilekleri anlatan bir resim yapması veya yazı yazması konusunda teşvik edilerek, bir prova yapması sağlanabilir. Buna ek olarak cenaze töreninde olacaklar, ortamın nasıl görüneceği ve orada kimlerin olacağı hakkında kılavuzluk edilmeli. Tören sırasında ve sonrasında asla yalnız bırakılmamalı ve gerekli açıklamalar tekrarlanmalı. Bu, hoşça kal demek için iyi bir yöntem olabilir. Özellikle cenaze töreninden sonra kendi duygularını ifade etmek ve yalnız olmadığını hissetmek çocuklara fayda sağlayabilir. Tabii ki burada kültüre bağlı olarak değişen cenaze ritüellerinde neler olacağı çok önemlidir. Örneğin, ölen kişiye dokunmak veya uzun süre cenaze evinde kalmak –çocuk istese bile izin verilmemeli- çocuklar için travmatik olabilir.
Ek Okumalar:
www.psychologytoday.com/blog/raising-grieving-children/201011/taking-children-the-funeral
*Joanne M. Hilden, J. M. , Watterson, J., and Chrastek, J. (2003). Tell The Children. American Society of Clinical Oncology. http://jco.ascopubs.org/content/21/9_suppl/37s.full
*Liaudet, J. (1999). Dolto Gözüyle Çocuk Yetiştirme. Güncel Yayıncılık.