Bodrum’da yarış bir başkadır...

Yelken sporunun en çekişmeli yarışlarının yapıldığı ve coğrafi koşulları dolayısıyla da yarış ekiplerinin en çok zorlandığı bölge olan Bodrum’da yarış heyecanını yaşama sansını tattım geçtiğimiz ay. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı hem adına da yakışır bir şekilde kutlamak hem de bu histen bir nebze pay almak adına birçok iddialı yelken ekibi, Bayk ve Arkas Holding ortaklığı ile düzenlenen ‘Arkas Milta Marina Cup’ta buluştu.

İdil HAZAN KOHEN Spor
25 Eylül 2013 Çarşamba

Televizyonlarda bu hafta sonuna dair yazın en sıcak birkaç günü olacağını ve gerekmedikçe 12-3 arası insanların dışarı çıkmamasını tembihleyen uyarılar olduysa da, rüzgâr güneşe meydan okuyarak  yarışçıları yüz üstü bırakmadı.

Kimisi İstanbul, kimisi İzmir’den hatta Yunanistan’dan bile gelen toplam yirmi altı tekne bu yarış için buluştular. IRC 1,2 ,3 ve 4 şeklinde sınıflandırılan bu tekneler boy, hız ve klasmanlarına göre ilk gün Bodrum-Kos, ertesi gün Kos-Bodrum ve son günde Bodrum içinde düzenlenen rotalar üzerinde yarıştılar.

Hoş yarış mekânı Bodrum ve Kos olunca yarışçılar da gece hayatı ile nam salmış bu yerlerden nasibini aldılar. Her sabah saat 12 gibi start alan ekipler ancak ayılırlarken kendilerini bir anda yelkenlere var gücüyle asılırken buluyorlardı. Neyse ki yarış heyecanı, rüzgâr derken adrenalin geceden kalma tüm mahmurluğu yok ediyordu.

Giderek artan şiddetiyle güneşi gölgede bırakan rüzgâr, ilk gün Bodrum-Kos etabında yaklaşık on yedi mil boyunca yarışan teknelere zorlu anlar yaşattı. Şu ana kadar katıldığım ya da izlediğim birçok yarıştan farklı olarak tüm bu yarış boyunca dikkatimi çeken bir şey olmuştu. Tüm ekipler can yeleği giymişlerdi. Elbette olması geren buydu ancak maalesef pek de uygulanmayan bu kuralın burada oldukça özenli bir şekilde uygulanmasının bir nedeni vardı.

Bu sene en prestijli ve iddialı yarışlardan biri olan BAYK Kış trofesinde şiddetli rüzgâr seyrinde denize düşen ve oldukça deneyimli bir yelkenci ve iyi bir yüzücü olmasına rağmen hayatını kaybeden bir yarışçı idi yarışanları tedbirli olmaya ikna eden. Hakemlere şiddetli rüzgâr nedeniyle yarışı iptal etmemeleri konusunda eleştiriler, yarışçılara ihtiyatlı davranıp can yeleği takmadıkları için cezalar ve ardından yaşanan polemikler bizi bugün bu koşullarda yarış seyredebilme imkânı vermiş, herkesin bu konuda çok daha hassas davranmasını sağlamıştı.

Yarışın ilk günü, rüzgârın 25 knotlara çıkmasıyla hakem teknesi daha fazla risk almak istemedi ve oldukça yerinde bir karar ile rotayı kısalttı. Lider durumdaki Flying Box Lemon-Arkas ekibi ise şamandırayı dönerken çalan finish düdüğünün sesiyle bir anda kendilerini erken gelen bir zafer içinde buldular. İlk gün biriciliği elden kaçırsalar bile tüm tekneler verilen bu karardan oldukça memnundu zira sürekli artan rüzgâr, Kos Marina’ya yanaşmak da bile teknelere problem çıkarmıştı.

Rüzgâr yarış bir yana, tekneden indiklerinde kaptanları hayatlarında nadir denk gelebilecekleri bir sürpriz bekliyordu. Piyango ise GOBLİN teknesine vurdu. İki adet motorlu polis alkol testi yapmak üzere yanlarına yanaştı. İlk defa böyle bir şeye şahit oluyordum ve bu konuda yalnız değildim. Herkes şaşkın, olan biteni izliyordu. Sanırsam rüzgâr sarhoşluğunu polisler burada biraz daha ciddiye alıyordu... Neyse ki tekne yarıştan geliyordu, gezi teknesi olsa gün batımı, dalga sesi derken, cezadan sıyrılmanın mümkünatı yoktu...

Yarışın ikinci günü de rüzgâr gardını indirmedi ve kimi teknenin yelkeni yırtılırken kimisinin direği kırıldı ama her şeye rağmen yarış devam etti. Bense ilk defa yarışı içerisinden değil dışarıdan seyretmenin keyfini sürüyordum ki, binmiş olduğum basın guletinin motorunun bozulması ile bizde adrenalinden nasibimizi aldık.

Yarışın üçüncü günü ise sürprizi yapan şiddetli rüzgâr oldu. Yarış olacak mı olamayacak mı polemiği sürerken, hakemler rüzgârın bu blöfünü görmüş yarıştan önce ölçüm yaparak, bu heyecanlı bekleyişe son vermişti. Görünen oydu ki; yarışçıların aheste yudumladıkları kahveleri yarım bırakmaları gerekecekti.

Yarışçılar yarışa dursun hazır bir nebze sakin bir yarış günü yakalamışken bizde basın teknesinde şöyle zengin bir öğle sofrası hazırladık kendimize. Bekleyiş sürerken yan tekneden hakemler de bize katılmış bir yandan yarış izliyor bir yandan yemek yiyorduk ki, bir baktık ufuk çizgisinde hayal meyal görünen tekneler bir anda yanımızda bitivermiş. Hakemler ile beraber rotayı uzatmayı düşündüysek de yarışçıların gazabına uğramayı göze alamadık ve sofrayı bırakıp fotoğraf makinelerine sarılarak günün ve genel yarışın birinciliğini elden bırakmayan Flying Box Lemon-Arkas teknesi finish çizgisini geçerken bu mutlu ana ortak olduk.

Üç gündür deli divane bir rüzgâr eşliğinde canlarını dişlerine takıp yarışan tüm ekipler hepimizden canlı ve de kanlı bir şekilde akşam  ödül töreninde haklı zaferlerini kutlamak üzere tekrar bir araya gelmişti. Yarışın kritikleri, kupalar, konser derken her biri tekrar mücadele etmek üzere buluşacakları BAYK Kış Torfesinin planlarını yapmaya başlamışlardı bile... Sevdiği bir uğraşın içerisinde hiçbir yorgunluk  hissetmeden insanın kendini ana kaptırıp unutması kadar keyifli zamanlar nadirdi ne de olsa…