Günümüzün dev Hollywood stüdyoları acaba geçmişte Adolf Hitler ile işbirliğine girmişler miydi? Tarihçi Ben Urwand yeni yayınlanan kitabında böyle bir işbirliğinin varlığını kanıtlamaya çalışıyor
“The Collaboration: Hollywood’s Pact with Hitler” adlı kitap ABD sinema endüstrisi stüdyoları ile Nazi Partisi lideri arasındaki bazı şok edici ilişkilerin ve düzenlemelerin kanıtlarına yer vermekte.
Yazar Ben Urwand’ın iddiasına göre, İkinci Dünya Savaşı öncesinde Hollywood için önemli bir pazar oluşturan Almanya film piyasasında iş yapabilmek adına stüdyo yöneticileri Hitler ile uyumlu bir ilişkiye girmişler onun zevkine ve görüşlerine hitap etmeyecek film sahnelerini kesmişlerdi.
Harvard Üniversitesi öğretim üyesi olan Ben Urwand bu kitabın ön hazırlığı olarak çoğunluğu Alman arşivlerinde olmak üzere dokuz yıl süren derin bir araştırma yürüttü. Bu araştırma sırasında Hitler’in ABD filmlerinin Almanya’daki önemine değinen bir mektubuna Twentieth Century Fox’un “Heil Hitler” sözü ile sonlanan yanıtını bulduğunda doğru yolda olduğuna kesinlikle emin oldu.
Ben Urwand’a göre Hitler Amerikan filmlerinin hayranıydı ve MGM, United Artists, Universal, Paramount, ve Columbia gibi büyük stüdyolarla iş ilişkileri 1940’ların ortalarına dek devam etmişti.
“The Collaboration: Hollywood’s Pact With Hitler” kitabı Nazi döneminde çevrilmiş ABD filmleri hakkında okuru bilgilendirirken, insanın aklında yazarın iddiasına ilişkin birçok soru işaretlerinin oluşmasına neden oluyor. Örneğin; Hollywood başka faşist yönetimlerle de işbirliğine girmiş miydi?
1930’da filmlerin Almanya’da dağıtımını garantilemek için stüdyolar Amerikan filmlerine bir Nazi subayı koyuyorlardı. O dönemlerde Naziler ABD filmlerinin sinema salonlarında gösterimine sıcak bakıyorlardı.
Almanya’da milliyetçilik ön plandaydı. Birinci Dünya Savaşı sırasında bir grup Alman askerinin hazin öyküsünün işlendiği savaş karşıtı film “All Quiet on the Western Front”un Almanya’da gösterimine izin verilmedi. Oysa film birkaç dalda Oscar ödülüne layık görülmüştü.
Hitler’in iktidara geldiği 1933 yılında, Los Angeles’te bulunan Nazi rejiminin bir temsilcisi sinemacıları senaryolarda değişiklik yapmaya, yeni senaryolar oluşturmaya ve bazı projelerden vaz geçmeye ikna ediyordu. Hitler karşıtı bir proje olan“The Mad Dog of Europe”un gerçeğe dönüşmesi engellendi. “Captured!” (1933) filminin Almanya’da tenkit edilmesinin ardından Warner Bros’un filmleri o ülkede yasaklandı.
Daha sonra Yahudileri filmlerden uzak tutmak için farklı yöntemler uygulandı. Nazi sansür mekanizması MGM’in “The Prizefighter and the Lady” (1933) filmini vizyondan kaldırdı çünkü filmdeki oyuncu boksör Max Baer kahraman ve efsanevi bir Yahudi tipi çiziyordu. Daha sonra Yahudi isimleri ve faşizm karşıtı artistlerin isimleri tehditlere maruz kalabilecekleri gerekçesi ile ABD film endüstrisi şirketleri tarafından jeneriklerden çıkarıldı.
1936’da ABD’de başı çeken sekiz stüdyodan sadece üçü; MGM, 20th Century-Fox ve Paramount, Nazilerle çalışmaya devam edebiliyorlardı. Bir süre daha Nazilerin isteklerine cevap vermeye devam ettiler. Birinci Dünya Savaşında üç Alman subayını konu edinen“Three Comrades” (1938) filminde MGM Nazilerin baskıları sonucu eserin orijinalinde değişiklikler yapmıştı.
Hitler’in 1939’da Polonya’yı işgal etmesinden itibaren Avrupa film endüstrisi tümüyle yok oldu. 1940 yapımı Fox’un“Four Sons”, MGM’in “The Mortal Storm” gibi Nazi karşıtı filmlerinin piyasaya çıkması ile Almanya bu şirketlerin filmlerinin gösterimini yasakladı. Paramount haber/aktüalite filmi nedeniyle daha önce Almanya’da yasaklanmıştı. Yazar Ben Urwand’a göre, büyük stüdyoların Nazilerle işbirliği ABD’nin tarafsızlığını koruduğu sürece devam etmiş, ABD’nin Almanya’ya savaş açmasından bir yıl önce sona ermişti.
Ben Urwand, Avrupa’daki ölüm kamplarının özgürlüğe kavuşturulmasından sonra bu vahşetin ABD filmlerine ancak onlarca yıl sonra konu edildiğini iddia etmekte. Oysa Orson Welles’in ABD’de gizlenen bir Nazi’yi canlandırdığı “The Stranger” (1946), Montgomery Clift’in oynadığı “The Search” (1948), başrolde Kirk Douglas’ın görüldüğü “The Juggler” (1953) ve Marlon Brando’nun rol aldığı “The Young Lions” (1958) filmleri yazarın gözünden kaçmış olmalı. Hepsi de Yahudi soykırımı ile ilgili filmler.
Ben Urwand’ın “The Collaboration: Hollywood’s Pact with Hitler” adlı kitabı tarihçiler arasında tartışmalara yol açtı. Urwand’ın iddialarının bir ölçüde doğru olduğunu savunanlar olduğu gibi, yazarın abartıya kaçtığı yönünde düşünenler de var. Brandeis Üniversitesinden tarihçi Thomas Doherty’nin de “Hollywood and Hitler 1933-1939” adlı bu konuya odaklanan bir kitabı yayınlandı. Doherty kitabında, Warner Brothers gibi bazı büyük stüdyoların 1930’un ilk yıllarında Nazi Almanya ile ilişkilerini kesmelerine geniş yer vermekte.