Mavi Yasemin

78 yaşındaki Woody Allen’den yeni bir baş yapit

Viktor APALAÇİ Sanat
9 Ekim 2013 Çarşamba

Alışıldık mizahıyla, keskin gözlemleriyle, incelikli bir komediyi acıklı bir psikolojik dramayla birlikte işlemedeki hüneriyle, gülümseten ve hüzünlendiren üslubuyla, Woody Allen formundan bir şey kaybetmediğini kanıtlıyor. Büyük metropoldeki sınıf ve statü kaybını, sınıfsal bir düşüş yaşayan sorumsuz bir kadının üzerinden anlatan usta, bu kez bir bireyin acıklı dekadansına odaklanıyor. Sanatçı, Cate Blanchett için yazdığı nevrotik ‘ dişi Woody Allen’ karakterinin hakkını veren Avustralyalı aktris, Oscar ödülünün en kuvvetli adayı oluyor. Kendinize bir iyilik edip bu filmi izleyin.

 

New York Yahudi mizahının eşsiz temsilcisi Woody Allen, son yıllardaki en keyifli, en tutkulu, en zeki ve en iyi filmi ‘Mavi Yasemin/Blue Jasmine’ ile 78 yaşında formundan bir şey kaybetmediğini kanıtlıyor.

Alışıldık mizahıyla, keskin gözlemleriyle, incelikli bir komediyi acıklı bir psikolojik dramayla birlikte işlemedeki hüneriyle, gülümseten, hüzünlendiren üslubuyla Woody Allen bu filmiyle bizleri eğlendirmeyi ve sarsmayı sürdüreceğini gösteriyor.

Sınıfsal durumları, insan hallerini, burjuvazinin zaaflarını, kapitalist ahlakı, zeki senaryolarında işlemedeki benzersiz hüneriyle, her yıl bir film üretmedeki istikrarıyla, yorulmak bilmez enerjisiyle Woody Allen, ‘Mavi Yasemin’ ile hayat, tutku ve arayış temalı bir başyapıta imzasını atıyor.

Nevrotik karakterlere düşkünlüğüyle bilinen sanatçı, Mia Farrow ve Diane Keaton’dan sonra, dolandırıcı kocasının intiharından sonra beş parasız kalmış alışveriş çılgını, sosyetik ve nevrotik Jasmine karakteriyle Cate Blanchett’e müthiş bir rol yazmış. Tenesse Williams’ın ‘Arzu Tramvayı/A Streetcar Named Desire’ının ana karakteri Blanche Du Bois’dan izler taşıyan Jasmine, New York’taki muhteşem bir malikânede varlık içinde yüzerken, kendisini sürekli aldatan dolandırıcı kocasını polise ihbar etmesinden ve kocasının hapishanede intihar etmesinden sonra, sosyal sınıf merdivenlerinden aşağı yuvarlanır; içine düştüğü ağır bunalımdan çıkmak için San Fransisco’daki kızkardeşinin yanına sığınır.

Bütün nevrotikler gibi, bilmek istemediğini görmezden gelmeyi adet edinen, son parasını yatırdığı uçak biletini business olarak kestiren, eski lüks alışkanlıklarından vazgeçmeyen, Xanax’larına sığınan Jasmine karakteri, senaryoda tipik bir ‘dişi Woody Allen’ karakteri gibi duruyor. Woody Allen (tiyatroda Blanche Du Bois’yi canlandıran) Cate Blanchett’e, kendisine bir Oscar kazandırabilecek bir karakteri adeta altın tepsi içinde sunuyor.

Bu ikramı iyi değerlendiren, sevilmeyen bir karakteri çekici kılan, oyun gücü ve mimikleriyle izleyiciye kendisini acındıran, kızdıran, nefret ettiren Jasmine karakterine ruh katan Cate Blanchett, tüm zamanların en nevrotik kadın performansıyla tek kelimeyle olağanüstü.

BİR SAN FRANSİSCO GÜZELLEMESİ

2005 yılında ‘Maç Sayısı’ ile başlattığı Avrupa başkentlerinde film çevirme serüvenini, Londra’da üç, Barselona, Paris ve Roma’da birer filmle sürdüren W.Allen ‘Mavi Yasemin’ ile ülkesine dönüş yapıyor.

Çok sevdiği New York’ta anlatmayı başlattığı filmini Avrupa kentlerine benzeyen San Francisco’da sürdüren sanatçı için bu film bir San Francisco güzellemesi.

Büyük metropoldeki sınıf ve statü kaybını, sınıfsal düşüş yaşayan sorumsuz bir kadının üzerinden anlatan usta, izleyicisini “kibirden uzak durun, yarınınızı düşünün, yoksa Jasmine gibi acıklı ve gülünç durumlara düşersiniz” diye uyarıyor.

Adı Jeanette olmasına rağmen Jasmine’i kendisine yakıştıran, New York’un Park Avenue’sündeki ihtişamlı evinde dillere destan partiler veren bir burjuva kadının, yaşadığı çöküşten sonra adeta attan inip eşeğe binmişe dönmüş halini anlatan film, burjuva ahlakının da çöküşünü simgeliyor.

Filmlerinde günümüz toplumunu otopsi masasına yatırarak incelemesine alışık olduğumuz W. Allen, bu kez bir bireyin acıklı dekadansına odaklanıyor.

New York’un kaymak tabakasına mensup sosyetiklerden San Francisco’daki kenar mahalleli tamirciye kadar sosyal sınıflar arasından seçtiği karakterlerle W. Allen bizlere renkli bir insan portreleri resmigeçidi sunuyor.

Uyanıklılığı, tatlı dili, ikna kabiliyeti, zekâsı ve karizmasıyla herkesi uyutarak ve kullanarak zengin olmuş, saf ama çok güzel bir kadınla evlenmiş, aldatmayı spor edinmiş, kadın delisi Hal (Alec Baldwin) başarılı bir iş adamıdır. Karısı, baldızı, yakın çevresi dâhil, herkesin parasıyla borsada kumar oynarken, her gün yatağına başka bir kadını atmayı sürdürmektedir.

Tüm parasını kocasına teslim eden, lüks yaşamının şaşaası içinde gerçeklerle yüzleşmeyen Jasmine (Cate Blanchett) aldatıldığını görünce kocasını ihbar ederek kendince intikamını almıştır.

RENKLİ PORTRELER RESMİ GEÇİDİ

Woody Allen’in Hal karakteriyle, Amerika’daki son dönem yaşanan mali krizin baş aktörlerinden Yahudi iş adamı Bernie Madoff’u akla getirdiği söylendi. Alt sınıfa mensup, aralarında kan bağı olmayan, evlat edinilmiş, Jasmine’in kızkardeşi Ginger’in (Sally Hawkins) piyangodan çıkmış yüklü parasını da dolandıran Hal hapishanede intihar edince, Jasmine için tek sığınma yeri, San Francisco’da yaşayan Ginger’in evidir. İri yarı işçi kocasından ayrılıp, kaba saba tamirci Chilie’yle (Bobby Cannavale) yaşayan Ginger, zenginken kendisine yüz vermeyen kız kardeşini evine alır. Bir ayakkabıcıda tezgâhtarlık işine giren Jasmine eskiden evinde ağırladığı insanlara hizmet etmekte, part time zengin koca arayışına çıkmaktadır.

Oltasına takılan, dul ve hırslı diplomat Dwight (Peter Sarsgaard) rüyalarındaki beyaz atlı prenstir. Ama olduğu gibi görünmekten kaçan, sürekli yalan söyleyen Jasmine, kendisine evlenme teklif eden bu ideal koca adayını elinde tutamayacaktır.

Koyu bir yalnızlığın içinde yüzen, kendi kanatları ile uçmayı başaramayan, tedavi olmayı reddeden, içinde alt sınıfa karşı sonsuz bir nefret taşıyan, şaşkınlık içinde yüzen Jasmine karakteri ile Woody Allen, Avustralyalı güzel aktris Cate Blanchett’e müthiş bir rol yazmış.

‘Kadının Fendi/Made in Dagenham’ ve ‘Jane Eyre’ filmlerinden tanıdığımız İngiliz aktris Sally Hawkins, alt sınıfa mensup kasiyer Ginger rolünde Blanchett’in yanında ezilmiyor. Deneyimli iki aktör, Alec Baldwin ile Peter Sarsgaard her zamanki rahatlıklarıyla, Jasmine’in hayatına giren iki erkeği başarıyla canlandırıyorlar.

İnce esprileri, zeki diyaloglarıyla izleyicisini büyüleyen, yaşlandıkça olgunlaşan, bilgeleşen Woody Allen bu filmiyle hedefi yine onikiden vuruyor.

Bu iyi yazılmış, iyi çekilmiş, iyi oynanmış film sarsıcı, komik, stilize ve sofistike özellikleriyle yılın en iyileri arasına girmeyi hak ediyor. Kaçırmayınız.