Türk- Yahudi kültürünün temelinde yatan başlıca unsur, İspanya ve Portekiz Yahudilerinin Osmanlı topraklarına taşıdıkları kültürdür. İspanya ve Portekiz’den kovulan, uzun ve tehlikeli yolculuktan sonra varlıklarını da yitirerek Osmanlı topraklarına varan Yahudiler, II. Beyazıt tarafından hoşgörü ile karşılandı. Padişah, hoşgörüsünün yanı sıra Yahudilerin belirli konularda teknolojik bilgi içeren işgücü sıkıntısını gidereceğinin de bilincindeydi. Nitekim Yahudiler kısa sürede teknik, mali, idari mevkilere atandılar
Yahudiler, Bet Amikdaş’ın yıkılmasından sonra İber Yarımadası’nda varlık göstermeye başladılar. Vizigot Krallığı zamanında Hıristiyanlığı kabul etmeleri için ‘ya vaftiz-ya ölüm’ seçenekleri ile zorlanmışlardı.
Ancak Müslüman-Emevi kuvvetleri, 711 tarihinde Kuzey Afrika’dan Tarık Bin Ziyad önderliğindeki kuvvetleri ile İspanya’nın güney kesimi olan Andalusia’ya (Endülüs) geçtiler ve İspanya kentlerini ellerine geçirdikçe koruyuculuklarını Yahudilere vermeye başladılar. Yahudiler, 755- 931 tarihleri arasında ayakta kalabilen Emevi Devleti’nin saltanatı süresince Cordoba ve Granada’da Avrupa’nın en zengin kültürünün oluşmasına büyük katkıda bulundular. Bir süre Berberiler, Cordoba Krallığı’nı ve Yahudi cemaatinin merkezi olan Granada’yı yıktılar. Üstelik Hıristiyanların İspanya’yı yeniden fethi dönemi başladı. Müslüman İspanya’da Yahudiler, Araplarla felsefe ve bilimde işbirliği yaptılar. Birçok dilde vakıf olmaları sayesinde, Araplar’ın eserlerini Batı’ya tanıttılar. Bu dönemde yetişmiş olan en büyük filozof ve Talmud uzmanı Rabi Moşe ben Maimon’dur.(1135-1204)
İSPANYA’DA ALTIN DEVRİ
Endülüs Emevileri zamanında altın bir devir yaşayan Yahudiler, Hıristiyanlar tekrar İspanya’yı ele geçirmeye başladıklarında gene idari görevlere getirildiler.13.yüzyılda Kabala ekolünde büyük gelişmeler oldu. Örneğin Avraam Zakuto (1452-1515), astronomide bir otorite olarak Christophe Colomb ve Vasco de Gama’nın keşiflerinde başarılı olmalarını sağlayan cetvel haritaları sağladı.
1391’de birçok Yahudi cemaatini yok eden şiddet olaylarından sonra Engizisyon ivme kazandı. Bu arada dinleri değiştirilen Yahudiler, conversos(dönme)oldular, fakat dinlerini sürdürdüler; üstelik devlet yönetiminde önemli mevkilere getirildiler. Bu durum kilise ve devleti daha da sıkıntıya soktu. Gizlice eski dinlerini sürdürenlerin de üzerine giden Engizisyon mahkemeleri; 1469’da Kastilya Kraliçesi İsabella ileAragon Kralı Ferdinand evlenince, baş engizitör rahip Fray Thomas Torquemada’nın önderliğinde korkunç işkencelerle imha mekanizmasına dönüştü. 1492 yılının mart ayında yayınlanan ferman ile tüm Yahudilerin İspanya’dan kovulduğu ilan edildi. Yahudiler mallarını yok pahasına sattılar ve ülkeden ayrıldılar. Gittikleri Portekiz’de köleleştirildiler. Cenova’daysa malları yağmalandı. Onları götüren denizciler de mallarını alıp kendilerini denize attılar. Kuzey Afrika’ya sığınanları ise, Arap kentlerine gelen yüksek sayıdaki göçmenlerin ürkütücü oluşu yüzünden telef oldular.
Yahudileri tek iyi karşılayan Osmanlı Sultanı II. Beyazıt oldu. Sayısı 200-250 bin dolaylarında olduğu sanılan göçmen Yahudilerin 100-150 bini, Osmanlı Devleti’nin çeşitli bölgelerine yerleştirildi. Bunlar ülkeye çeşitli zanaat, matbaacılık ve silah yapımı konusunda önemli bilgiler taşıdılar. Osmanlı kadırgalarının taşıdığı Yahudilerden oluşan ilk cemaatler İstanbul, Edirne ve Selanik’te örgütlendi. Ayrıca İzmir, Manisa, Bursa, Gelibolu, Amasya, Patras, Korfu, Larisa ve Manastır’a yerleştirilenler oldu. Osmanlı Yahudileri göçmenlere maddi katkıda bulundu.
ENGİZİSYONDAN KAÇAN YAHUDİLER OSMANLI TOPRAKLARINDA
Uzun ve tehlikeli yolculuktan sonra varlıklarını da yitirerek Osmanlı topraklarına varan Yahudiler, II. Beyazıt tarafından hoşgörü ile karşılandı. Padişah, hoşgörüsünün yanı sıra Yahudilerin ülkelerinde yetişmiş olduklarını ve belirli konularda teknolojik bilgi içeren işgücü sıkıntısını gidereceğinin de bilincindeydi. Yahudiler kısa sürede teknik, mali, idari mevkilere atandılar. Nitekim II. Beyazıt, Ferdinand hakkında şunları söylemişti: “Böyle bir kralın zeki ve akıllı olduğunu söyleyebilir misiniz? Kendi ülkesini fakirleştiriyor ve benim imparatorluğumu zenginleştiriyor.”
Yahudilerin Osmanlı topraklarına getirdikleri en önemli şeylerden biri matbaadır. Ünlü Yahudi tarihçi Salamon Rozanes’e göre bir İspanyol göçmeni olan Yosef Nahmiyas’ın oğulları David ve Samuel Nahmiyas kardeşler, İstanbul’a kabul edildikleri tarih olan 1492’den çok kısa bir süre beraberlerindeki matbaayı çalışır vaziyete getirip 13 Aralık 1493’te kurdukları basımevinde Arba Turim adlı Yaakov Aşer’e ait kitabı yayınladılar. Bu tarihten itibaren iki buçuk asır sonra İbrahim Müteferrika’nın1727’de ilk kitap dizisine başladığı görülür. Arap harfleriyle çalışmaya başlayan Müteferrika’nın matbaasının harflerini döken, dizgi ve oyma işlemini yapan İstanbullu Yona adında bir Yahudi matbaacı idi. 16.-18. yüzyılda Yahudi matbaacılar, Osmanlı topraklarında yaklaşık olarak 30 matbaa kurdular.
İspanya’dan göç eden Yahudiler kendilerine inanılmaz eziyetlerde bulunan, onları sırıklarda yakan Hıristiyanların yaptıklarını unutmadılar ve kendilerine kucak açan Osmanlılara canla başla yardımcı oldular. Örneğin öğrendikleri her türlü savaş aletlerinin yapımı Osmanlılara Hıristiyan âlemi önünde önemli avantaj sağladı.
Yahudiler gerek İstanbul’da gerek diğer şehirlerde İspanya’yı terk ettikleri bölgelere göre gruplaştılar, o isimlerde sinagoglar kurdular. Kordova, Toledo, Sevilya, Mayorkas, Kordoveza, Genon, Karmona, Benaroya vb.Fatih’in gösterdiği Hasköy’den sonra II. Beyazıt tarafından Balat bölgesinde yerleşme izni aldılar. Daha sonra Boğaz’ın her iki yakasında çeşitli semtlere yayıldılar. İspanya’dan gelen ünlü göçmenler arasında Baruh Almozlinos, Jozef Pasi, Jozef Saragozi, Vidal Benveniste , Moşe Alkabes sayılabilir.
1492 ihracında Portekiz’e sığınan 100.000 kadar Yahudi’nin de başına aynı felaketler geldi. 1497-1498’de Portekiz’den göç eden Yahudilerin hayatta kalanlarının çoğu Osmanlı İmparatorluğu’na sığındı. Bunların arasında Tam İbn Yahya, Abraham İbn Yaeş ve Yosef Karo bulunmaktaydı. Göçmen Yahudiler İstanbul, Selanik ve Edirne’nin dışında Bursa, Manisa, Gelibolu, Tokat, Amasya, Efes, İzmir, Patras, Manastır, Korfu, Safed, Kudüs, Mısır gibi yerlere yerleşti.
YAVUZ SULTAN SELİM DEVRİNDE YAHUDİLER
Yahudiler 16. yüzyılda İmparatorluğun yükselme döneminde altın çağlarını yaşadılar. Bu dönemde Safed kentinde Cordoba’nın yerini alan bir Talmud ve özellikle Kabala ekolünün gelişmekte olduğu gözlemlenir. Yahudi hukukunun temeli Şulhan Aruh,Yosef Karo tarafından burada tamamlandı.
Yavuz Sultan Selim 1512’de tahta geçtikten sonra 1516’daki Mercidabık Savaşı’nda tüm Suriye kentlerini ve Filistin’i ele geçirdi. Memluk egemenliği altındaki Yahudiler kurtuldular. Yavuz Sultan Selim 1517’de Mısır’ı zaptetti. Sultan Fatımi ve Memluk yönetimindeki Nagid’i değiştirdi ve bir süre sonra İstanbullu zengin Yahudilerden Abraham Kastro’yu Nagid ve Mısır’ın sarraf başısı olarak atadı. Bu kurum 200 yıl kadar sürdü. İspanya’dan gelen Yahudi göçmenler, yeni fethedilen topraklara yerleştiler ve burada eski Magribi (Kuzey Afrika), Şami(Suriyeli) ve Karay cemaatlerle karşılaştılar. Buradaki mevcut yeşivalarda birçok değerli rabi yetişti: Bezalel, Eskenazi, Hayim Kapus,Yaakov Kastro vb.Yavuz Sultan Selim’in Yahudilere duyduğu güven sonucu, para basımı, sarraflık gibi birçok mali işler kendilerine bırakıldı. Hükümetle Yahudi cemaati arasında yoğunlaşan temasları yürütebilmek için bir nevi cemaat temsilciliği olan ‘Kâhyalık’ kuruldu. Jozef Hamon, Yavuz’un hekimbaşısıydı ve onu tüm seferlerinde izlemişti.
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN DÖNEMİ
1520’de hastalanarak ölen Yavuz Selim’in yerine 46 yıl saltanatta kalacak Kanuni Sultan Süleyman geçti. Bu devirde birçok Yahudi şahsiyeti Osmanlı dış siyasetinde, tıp ve edebiyat çevrelerinde, saray yaşamında ün saldı. Öte yandan Kanuni 1526’da Budin’i fethettiğinde kentte yalnız Yahudiler kalmıştı. Budin ahalisinden bir heyetin başında Jozef ben Salamon Eskenazi bulunuyordu. Keza 1542’de Türklere karşı çıkarılacak bir savaşın hazırlıklarını bildirmenin ve bir dizi yangının sorumlusu olarak gösterilen Prag Yahudileri Bohemia’dan kovulunca çoğu Osmanlı ülkesine göç etti.
Kanuni’nin tüm seferlerine hekimbaşısı Jozef Hamon da katılırdı. Kanuni’nin Irakeyn seferinin dönüşünde Hamon İstanbul’a beraberinde ünlü İranlı Yahudi bilgini Yaakov ben Yossef Tavus’u getirdi. Yossef Tavus, Tevrat’ı Farsçaya çevirmişti. Ankona’daki Maranosların Papa tarafından yakılacağını öğrenen Yahudiler Kanuni’den müdahale istedi. Ancak Osmanlı tebaalılar böylece bu korkunç ölümden kurtuldu
16.yüzyılda Safed, Yahudi göçüyle deri, ayakkabı, inşaat, altın işçiliği, saat ihracat ve ticaretiyle ünlendi. Kentte 300’den fazla haham, 21 sinagog ve bir yeşiva mevcuttu. Safed, Yahudi mistizimi olan Kabala’nın da merkezi oldu. Örneğin ünlü Kabalist ve mistik şair Moses Levi Alkabes (1505-1584) ve Yahudi dininin kurallarını inceleyen bir kodeks oluşturan Jozef ben Efraim Karo (1488-1575) Safed’de yerleşti. Keza Yaakov Beirav, Safed’de Sanhedrini’i tekrar diriltmek için çabalarda bulundu. Ünlü bir Talmud bilgini ve Kabala üstadı olan Jozef Taitazak (1487-1545) ve İspanya’da doğup tahsil gören, tıp alanındaki eserleriyle uluslararası bir ün kazanan Amato Luistano (1511-1568); 16. yüzyılın en ünlü kültür merkezlerinden biri olan ve nüfusun yüzde 55’i Yahudi olan Selanik’te yetiştiler. 16.yüzyılın diğer önemli Osmanlı Yahudi yazarı şair ve Kabala âlimleri arasında İsak Luria, Haim Vital, Moiz Almozlinos ve İsrael Nadjara da yer aldılar.
1543’te Kanuni Tebriz’i ve Bağdat’ı zaptetti. İranlıların baskısından bunalan Yahudiler bu zaferden çok memnun kaldılar. Irak ve İran topraklarında Osmanlılara ait sahalarda Osmanlı padişahlarının Yahudi cemaati başkanları ve yöre sarrafı olarak cemaat ‘nasileri’ atamaları gereği vardı. Hahambaşı Eliyau Mizrahi’nin ölümünden sonra (1586), 19.yüzyıla dek çeşitli nedenlerden ötürü Hahambaşılık makamı boş kalmış ve yönetim/ cemaat diyalogu, dini sınıfa mensup olmayan ve sarayda nüfuzu olan Yahudiler tarafından yürütülmüştü.
16.yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun hemen hemen tüm iç ve dış kara ticaretinde Yahudilere rastlanmakta. İstanbul, Selanik, Edirne, Bursa Kahire, İskenderiye başlıca ticaret merkezleriydi. Ticaret konuların arasında; tekstil ve giyim eşyası, deri ihracatı, tekstil ve boya maddeleri ithalatı; Doğu’dan ipek, inci, mücevherat ve baharat ithalatı ve batıya ihracatı; maden hırdavat, gıda maddeleri, yün ticareti bulunmaktaydı. 16,17, 18. yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi yaşamında önemli rol oynayan Yahudileri ileriki yazılarımızda ele alacağız.