Ailemdeki büyük kayıp beni geçen iki hafta süresinde her zamandan fazla olarak hayat ve sağlık konularında düşünmeye sevk etti. Sağlık ne kadar önemli ve yaşama anlam, kalite katan bir unsur! Kaybolması ile de bizi hayatta tutan bağlar inceliyor ve sonunda da birdenbire kopup bizi sevenlerimizden uzaklaştıran sonsuz yolculuğa uğurluyor. Mahatma Gandi’nin dediği gibi, ‘En büyük servet sağlıktır.’ Bu yüzden, her ne yaşta olursak olalım, bedenimizi korumaya, Tanrı’nın bize bahşettiği bu mükemmel makinayı aksatmamaya çok özen göstermeliyiz.
Her şeyden önce, zinde bir bedenin huzurlu ve mutlu bir ruh yaratacağına inanıyorum. Bu nedenle hepimizin sağlığımızı önceliğimiz yapmamız gerektiğini düşünüyorum. İçimizde yaratılış itibariyle mükemmel işleyen bir düzen var. Biz iç dünyamıza sadece düşünce veya duyguyla değil, yediklerimiz ve içtiklerimizle de ulaşıyoruz. Bedenimiz, içine aldığı her besin, su ve nefesle mutlu olmak istiyor. Bu mutluluk sonra tüm varlığımıza yansıyor.
Bana mutluluk veren alışkanlıklardan biri erken kalkıp günü karşılamaktır. Doğa ile aramdaki bağı en güçlü hissettiğim anlardan biri sabahleyin güneşin ortalığı aydınlatmaya başladığı zamandır. Günün ağarmasına şahit olduğum o sakin dakikalar haŞften kuş cıvıltıları eşliğinde günümü planlamak için bir ilham kaynağı oluyor. Size de erken kalkmayı, bunu her sabah yapamazsanız bile haftanın birkaç gününe günün ilk ışıklarıyla başlamanızı hararetle öneririm! Yaşamınıza neşe, günlük performansınıza randıman katacak bir alışkanlık kazanacağınıza emin olabilirsiniz.
Geçen gün çok yoğun işlerim olmasına rağmen yine erkenden kalkıp ormanda hızlı bir yürüyüşe çıktım. Mevsimlerin değişimini en iyi fark edebileceğimiz bir yerdir orman ve bu sefer de beni hayal kırıklığına uğratmadı. Yapraklar sararmaya, haŞf rüzgârda bile savrulmaya başlamışlardı. Kısa bir süre evvel yağan yağmur ardından neŞs bir toprak kokusu bırakmıştı ve kıyısına geldiğim gölün kenarında yürüdüğümde nemli toprakta oluşan ayak izlerim doğanın değişken dinamizminin bir parçası olduğumun adeta bir deliliydi. Biraz soluklanıp o muhteşem manzarayı izlerken içim huzur ve şükranla doldu. Sağlıklı olduğum, erken saatlerde ormanda yürüyüşe çıkıp doğa ile iç içe olabildiğim için Haşem’e teşekkür ettim. Bana ‘hayat’ ve ‘sağlık’ hediyelerini bahşettiği için. Sağlıklı bir vücut, hayatın güzelliklerini yakından izleyebilmemiz için elzemdir. Bu yüzden, bedenlerimize koruyalım, verilen hediyenin kıymetini bilerek ziyan etmeyelim!
Kıyısında durarak izlediğim göl ve yürüyüşümde bir kaç kez akan sularının pırıltısını fark ettiğim nehir bana yaşamımızda suyun vaz geçilmez önemini de düşündürdü.
Susuz bir hayat elbette olmaz ve doğanın bir parçası olan bizler de dengeli, sağlıklı yaşam için her gün saf su içmeliyiz. Her sabah içine birkaç dilim limon katılmış su içmek hayat iksiri ile eş değer taşır!
Su, yaşamın en temel öğesidir ve ‘Doğanın Sihirli İksiri’, ‘Adem’in İçeceği’ gibi adlarla da anılır. Su, yaşam için, en az hava kadar gereklidir. Su olmadan hiçbir canlı hayatta kalamaz. Ancak, hayatta kalmamızı sağlamanın da ötesinde, suyun bize sınırsız yararları vardır ve birçok alanda en iyi mütteŞkimizdir. İç organlarımız için, ve hijyen açısından gerekli olmasının yanı sıra, cildimiz, saçlarımız ve kan dolaşımımız için de yararlıdır: böbreklerimizin toksinleri vücudumuzdan atmasını ve enerjik kalmamızı sağlar.
Vücudumuzun yüzde 70’i sudan oluşur. (Vücut kütlemizin 2/3’ü, kanın yüzde 85’i, beynin ise yüzde 30’u sudur) Vücudumuzdaki suyu ne kadar sık yenilersek, o kadar sağlıklı kalırız.
Güne bir ya da iki bardak su içerek başlarım ve gün boyunca devam ederim.
Oda sıcaklığında su içmeyi tercih ederim. Bol bol su içmek, vücudumuzdan toksinlerin atılmasını ve dokularımızın nemli kalmasını sağlar. Yediğimiz lişerin, görevlerini daha etkili bir şekilde yapmalarına yardımcı olur. Sabahları kalkar kalkmaz, ilk işiniz bir iki bardak su içmek olsun, tercihen ılık ve içinde birkaç dilim veya damla taze limon olsun. (Böylece, toksinlerin atılması için vücudunuza yardımcı olmuş olacaksınız.)
Her gün ortalama iki litre su içmeyi alışkanlık haline getirelim! Suyun kendine ait bir tadı yoktur ama suların geldiği doğal kaynaklar ya da madenler, suya farklı tatlar verebilen mineraller içerirler. Suyunuzu, sürekli yanınızda taşıyın, her yerde, her gün.
Gün içerisinde içtiğim suya sağlıklı lezzetlendiriciler katmayı çok seviyorum. Böylece, sürekli sade su içmemiş oluyorum. Benim için de hoş bir değişiklik oluyor. Bu ekstra şifalı sular arasından size birkaç örnek sunmak istiyorum. Bu farklı sular hem lezzetli hem de dekoratiftir. Her gün bir tanesini seçerek oŞsinizde, evdeki bir partide, akşam yemeği öncesi bir davette günlük su ihtiyacınızı karşılarken kendi RENGÂRENK CLARİTA’S WAY SU BÜFENİZİ de yaratabilirsiniz.