Geçtiğimiz hafta Galatasaray Üniversitesi, Aladdin Projesi tarafından düzenlenen “Holokost Eğitimi ve Farkındalık” konulu uluslararası bir seminere ev sahipliği yaptı. 2009 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) himayesinde kurulmuş, uluslararası bir sivil toplum örgütü olan Aladdin Projesi, özellikle Müslüman ve Yahudi toplumları arasında eğitim ve bilgi alışverişi yoluyla köprü kurmayı, bunu da Yahudi soykırımı hakkında farkındalık yaratarak yapmayı amaçlıyor.
Bünyesinde çeşitli ülkelerden gelen, farklı kültür ve dinlere mensup yöneticiler barındıran kurum, Müslüman ülkelerde siyasi çıkarlar doğrultusunda Holokost’un önemsizleştirilmesinin veya yok sayılmasının önüne geçmek için çalışıyor. Kurum öncelikli olarak soykırım dönemine ışık tutan kitapların, belgesellerin, filmlerin ve internet sitelerinin Müslüman ülkelerin dillerine (Arapça, Farsça ve Türkçe) çevrilmesi yönünde çalışmalar yaptı. Diğer yandan, gerek uluslararası konferanslar düzenleyerek, gerekse soykırım tarihine tanıklık eden anıt ve müzelere geziler organize ederek gelecek nesilleri bilinçlendirme görevi üstlendi. Bu bağlamda, Aladdin Projesi Holokost’u bir tabu haline gelmekten kurtarıp aksine toplumu doğru bilgilendirerek karşılıklı anlayış ve hoşgörü zemini yaratmak için başlatılmış bir eğitim projesi olarak değerlendirmek de mümkün.
İlk defa Nisan 2012’de İstanbul’a gelen Aladdin Projesi’nin Bahçeşehir Üniversitesi’nde düzenlediği konferansta, Nazi soykırımından kaçıp Türkiye’ye sığınan Yahudi akademisyenlerin Türk eğitim sistemine yapmış oldukları katkılar anlatılmıştı. Galatasaray Üniversitesi’nin işbirliğiyle geçtiğimiz hafta tekrar İstanbul’a konuk olan Aladdin, bu kez Müslüman ülkelerde Holokost hakkında farkındalık yaratmanın önemini ve soykırım tarihçesinin milli eğitimin bir parçası haline gelmesi için neler yapılabileceğini tartışmak amacıyla buradaydı.
Uluslararası akademisyenlerin, gazetecilerin, hükümet temsilcilerinin ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla gerçekleşen organizasyonda öncelikli olarak Müslüman ülkelerde Holokost eğitimi verilmesinin önündeki başlıca engeller masaya yatırıldı. Irak temsilcisi Bakhtiar Amin, Ortadoğu’daki mevcut siyasi istikrarsızlık, iç savaş ve terörle mücadelenin, bölgede köklü bir eğitim sisteminin varlığını ve işlerliğini imkansız hale getirdiğini savundu. Ayrıca, halkına şiddet uygulayan baskıcı iktidarların Holokost gerçeğiyle yüzleşmeye hevesli olmadığını da ekledi.
Ortadoğu’yu temsilen katılan konuşmacıların ortak görüşü, kendileri geçmişte benzer şekilde katliama uğramış ve despot rejimlerle yıllardır mücadele etmekte olan Müslüman halkların, soykırım meselesine aslında duyarlı yaklaşma potansiyeli taşımalarına rağmen, konunun İsrail- Filistin sorununa bağlanmasının gerçekçi ve tarafsız bir değerlendirmeyi engellediği yönündeydi. Bu çerçevede, Filistin Yönetimi temsilcisi Muhammad al Dajani, Hamas’ın dini ayetleri ve hadisleri2 siyasi propaganda aracı olarak kullanıp Müslüman ve Yahudi toplumu arasında dini bir çatışma yaratmaya çalıştığına dikkat çekti. Kur’an’dan orijinal metinleri sunarak nefret söyleminin dini temeli olmadığını gözler önüne seren al Dajani, bölge halklarını, onların anlayacağı dilden -yani din üzerinden ikna ederek- gerçeklerle tanıştırmanın barışa katkı sağlayacağının altını çizdi.
Milli Eğitim Bakanlığı adına konuşan İbrahim Bükel de benzer bir şekilde Müslüman ülkelerde verilmesi planlanan Holokost eğitiminin toplumsal ve kültürel hassasiyetleri gözönünde bulunduracak şekilde düzenlenmesi gerektiğini belirtti. Buna göre soykırım tarihinin doğrudan ders şeklinde verilmesi yerine daha geniş bir perspektiften ve kavramlar üzerinden öğrencilere iyilik, doğruluk, adalet gibi ahlaki değerleri benimsetmenin faydalı olacağını vurguladı. Böylesi bir yaklaşımın zamanla, soykırım gerçeğini tanımayı kapsayacak şekilde din, dil, ırk gözetmeksizin tüm insanların barış ve uyum içinde birarada yaşama bilincine varacağını dile getirdi.
Konferansın kapanış gününde üzerinde anlaşılan bir diğer konu ise Holokost’un tarihteki diğer soykırımlardan ayrı bir konumda ele alınması gerekliliğiydi. Özellikle akademisyenler ve sivil toplum temsilcileri, dünyanın çok çeşitli bölgelerinde yaşanmış ve halen yaşanmakta olan insan hakları ihlalleri ve kitlesel kıyımlarla arasında paralellikler kurulsa bile Yahudi soykırımının tarihsel boyutu ve sonuçları açısından farklı ve benzersiz bir konuma sahip olduğunun ısrarla altını çizdiler. Siyasi çıkarların dayattığı birtakım zorunluluklar sebebiyle tarihi gerçeklerin karartılmasının önüne geçebilmek için öncelikle devletlerin kendi geçmişleriyle barış yapmaları gerektiğini tartışan konuşmacılar, bu anlamda sadece eğitici materyallere değil kaliteli eğitmenlere de ihtiyaç duyulduğuna dikkat çektiler. Bu açıdan, Avrupa Konseyi Holokost’u Anma Proje Başkanı Carole Reich ve Birleşmiş Milletler Holokost Sosyal Yardım Sorumlusu Kimberly Mann dinleyicileri öğretmen yetiştirmek ve okutulacak materyalleri oluşturmak için yaptıkları çalışmalar hakkında bilgilendirdi.
Tarih Profesörü İlber Ortaylı’nın da vurguladığı gibi üzerinden henüz bir asır bile geçmemiş olan bu insanlık utancının öğrenilmesi ve gelecek nesillere aktarılması sadece Yahudi toplumunu değil tüm insanları ilgilendiren ve ciddiyetle ele alınması gereken bir konu. Nazi soykırımından çıkartılacak dersler tüm insanlık adına gelecekte benzer acıların yaşanmasının önüne geçebilmeyi sağlayacak demokratik ve çoğulcu bir toplumsal düzenin kurulmasına hizmet edecek. Bu çerçevede önümüzdeki yıllarda Türkiye’de de bu bilincin daha geniş kitlelerce benimseneceğini umuyor ve buradan Holokost’ta sevdiklerini, yakınlarını kaybetmiş insanları bir kez daha saygıyla anıyoruz.
1Organizasyonun ismi, hem ‘Aladdin’in Sihirli Lambası’ isimli folklorik hikâyeye gönderme yaparak kültürel bir bağ yaratmak istemesinden, hem de lambanın sağladığı ışık ve değişime benzer şekilde organizasyonun eğitim yoluyla insanları aydınlatmayı hedeflemesinden geliyor.
2Hadis, İslam dininde peygamberin ağzından çıkmış olduğu rivayet edilen sözlerinin bütünü.