Her geçen gün daha da popüler oluyor Karaköy. Özellikle akşam saatlerinde, iş çıkışlarında ya da hafta sonlarında kahvaltı zamanı.
Dolayısıyla arz-talep meselesine uygun olarak, sürekli yeni mekânlar açılıyor, hepsi ‘trendylik’ yarışında birbirleriyle kıyasıya mücadele ediyor. Hepsinin tarzı farklı, havası aynı! Birinde yer bulamazsanız, diğerine uğruyorsunuz. Aslında bu mekânların bazılarını size önceki ajandalarımda bölük pörçük de olsa tanıtmaya çalışmıştım. Bu kez hepsini bir araya toplamak istedim. Tadını çıkarın…
En güzel kahvaltı
Alternatif bir kahvaltı / Pazar brunch’ı arayışı içinde olanlara tavsiyem: Karaköy Ops Café. Tam bir tasarım harikası olan Ops, Fransız Geçidi’nin hemen arka çıkışında çok güzel bir köşede... İster dışarıda sonbahar güneşinin tadını çıkartabilir, ister içeride geniş camlı pencerelerden birinin önündeki masaları tercih edebilirsiniz. Nerede oturursanız oturun, Ops Cafe’de kendinizi evinizde hissedeceksiniz. Mekânın dekorasyonu çok ilginç ve bir o kadar da güzel. Salon kısmındaki kocaman kanepe, tuğla duvarlara asılı çerçevesiz tablolar ortama sıcacık bir hava kazandırmış. Tuvaletleri bile hoş. Kapılardaki çizim ve içerideki turuncu renkli lavabolar, havalı ve tarz bir görünüme sahip. Yemeklerin sunumu ilginç: ne ısmarlarsanız ısmarlayın, her şey tahta bir kesme tahtasının üzerinde sunuluyor. Böylece siparişiniz daha organik ve taze bir görünüme kavuşuyor. Ballı-kaymaklı kahvaltı hem özel, hem lezzetli. Bal, kaymak, haşlanmış yumurta, beyaz peynir, kuru kayısı ve cevizden oluşan bu tabak hem hafif, hem de çok doyurucu. Yumurtalı ekmeği ise dillere destan! Ops’un en özel ve güzel yanı ise içeride çalınan müzikler. Tek kelimeyle özetlemem gerekirse “huzurlu” bir mekân!
En güzel tasarımlar
Karaköy’de hoş bir sürpriz olarak karşımıza çıkan Atölye 11 geçtiğimiz kış hizmet vermeye başladı. Aslında dekorasyon camiasının iyi bildiği bir yer burası. Sahipleri Levent ve Burcu Çipiloğlu uzun zamandır piyasaya birçok proje üretiyor. Bu projelerin arasında bir de Atölye 11’i kurmuşlar. Tasarım ve dekorasyon işine meraklı herkesin iştahını kabartacak çok özel ürünler satışa çıkarıyorlar. İşin en güzel yanı, her yerde kolay kolay rastlamayacağınız tasarım ürünlerine yer vermeleri. Ortanca desenli puflar, her biri birbirinden farklı koltuklar, el yapımı kuş bibloları, üfleme narlar, baykuş figürlü tabaklar ve kavuk abajur başı çekiyor. Stil sahibi kadınların aklını çelecek aksesuarların hepsi burada. Özellikle takı sevenler, gümüş takı serisi ve cam kolye serisine mutlaka göz atmalı. Yakın tarihimizin ünlü ressamı ve yazarı Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun çizimlerinden oluşan baskı ürünlerine de göz atmalısınız.
En güzel mezeler
Ufak masalar, kâğıt örtüler, tahta sandalyeler ve her daim dolu bir balıkçı. İşte karşınızda Akın Balık. Makul fiyatlarının ve deniz kenarında olmasının yanında, gelenleri buraya çeken nedenlerden biri de salaş atmosferi. Mezeler, kocaman bir tahta meze tepsisinden seçiliyor, rakı çay bardağında, su ise minik tuğralı likör kadehlerinde içiliyor. Balıklar hemen yandaki tezgâhlardan geliyor: günlük, taze ve iyi pişirilmiş. Tüm bunlar, güzel hava, deniz ve inceden gelen Zeki Müren, Müzeyyen Senar şarkılarıyla birleşince koyu bir sohbet kaçınılmaz oluyor. Muadilleri ile fiyat lezzet dengesinde mukayese kabul etmez, denemeye değer.
En cool yemek
Fransız Geçidi’nin hemen girişindeki köşede yer alıyor Bej Karaköy. Yarıya kadar tüllü camları, ortada önüne ilişip oturabileceğiniz tezgâhıyla açık mutfağı ve hemen önündeki berjerli sohbet köşeleri, masalardaki çiçekleriyle Fransız havalı, sımsıcak bir mekânı var. Menüsünde günlük çıkan çorba, yemek makarna çeşitlerinin yanısıra, Panzanella başta olmak üzere salatalar, makarnalar, dürüm, pita ve tost çeşitleriyle sandviçler var. Tatlılardan ise karamelli kabak tatlısı dışında günlük olarak değişen kek ve pastalar var. Limonlu ve çikolatalı kek favoriler arasında. Bej Karaköy’ün Pazar günleri 10.00-16.00 arasında brunch’ı diğer günlerde de 08.00-12.00 arasında kahvaltı servisi var. Yemek yediğiniz masada kullanılan Amerikan servisler Bej Karaköy’ün mekânını paylaştığı kardeş dükkânı Kâğıthane’ye ait bir tasarım.
En lezzeti kahve
Avusturyalı kahve üreticisi Julius Meinl İstanbul’u keşfini sürdürüyor. Şehrin sokaklarında dolaştıkça “kırmızı fesli Arap çocuk” logosunu daha çok görür olduk (ki bu logo kahveyi Avusturya ile tanıştıran Türkler için çizilmiş). Julius Meinl şu ana kadarki en dikkat çekici, en havalı şubesini Karaköy’de açtı. Eski bir torna atölyesini mesken tutan Karabatak Karaköy, içeri adımını attığınız anda akıllıca dengelenmiş retro dekorasyonuyla sizi büyülüyor. Kapının önüne dizili sıra sıra tahta koltuklar herkesin gözdesi, yer bulmak için zamanlı gitmekte yarar var. Mekânın tek olayı dekorasyon değil tabii; Karabatak menüsüyle de dikkat çekiyor. Viyanalıların öve öve bitiremedikleri, İstanbul’da az bulunan mélange’ı burada gayet makul fiyatlara içebilir, farklı kahve çeşitlerini beğenmezseniz latte’nizle idare edebilirsiniz. Sabahları, nefis kruasanlar (sade ya da çikolatalı), akağaç şuruplu pancake’ler ve dumanı tüten tostlar servis ediliyor. Kırmızı önlüklü garsonları gencecik, güleryüzlü ve çok yardımsever. İnsan burada kendini İstanbul dışında, bir tatil kasabasında hissediyor.
En yaratıcı dükkân
Kâğıthane’nin sloganı: “Buradaki hiçbir şeye ihtiyacın yok, ama gördüğünde hepsini isteyeceksin!” Bu cümleyi Emine Tusavul bulmuş. Yani Kâğıthane’nin fikir anası, aynı zamanda da sahibi. Aslında o bir grafik tasarımcı. Yıllarca reklam sektöründe çalışmış. Krizin etkisiyle 2007 onun için durgun bir yıl olmuş. Boş vaktinin bol olduğu, yeni fikirlerin çokça aklına geldiği zamanlarmış. Bir gün arkadaş sohbetinde söz teknolojiyle kâğıdın önemini gittikçe yitirdiğine gelmiş. Emine Hanım, tasarımlarını kâğıtla birleştirebileceği fikrini atmış ortaya. Arkadaşı da mağazasının ismini bulmuş hemen: ‘Kâğıthane’. Çok geçmeden kolları sıvamış Emine Tusavul ve tasarımlarını İstanbul ve Türk kültürüyle birleştirmiş. Dünyada eşi benzeri olmayan özgün işler çıkartmış. Sloganı doğru aslında, ihtiyacınız olmasa da her şeyi almak istiyorsunuz. Ev ve ofis için muhteşem dekoratif tasarımlar, tişörtler, not defterleri, kolyeler var. Her şey çok farklı ve esprili. Mağazadaki tasarımlarda İstanbul teması ağır basıyor. İstanbul kedilerinden yelpazeler, meşhur ince belli çay bardağı altlık deseninden not defterleri, kâğıt hamurundan yapılan kaplar, İstanbul balıklarının süslediği not defterleri ve kartpostallar hepsi çok özgün. Anlatmakla bitmez. İyisi mi siz Kâğıthane’ye bir uğrayın!