Futbol artık topla oynanmıyor

Günümüze kadar savaş, özgürlük, reklam gibi birçok kelime ile özdeşleşen futbol son olarak rant kavramıyla özdeşleşmeye başladı. İngiltere merkezli başlayan bu oyunun ekseninde de kayma yaşanmaya başlandı. Artık futbol dendiğinde içine transfer, reklam, turizm, forma satışı ve hatta şikeyi bile içine alan bir kelime karşımıza çıkıyor

Nedim BÜYÜKABOLAFYA Spor
18 Aralık 2013 Çarşamba

MÖ 2000-3000 yıllarında Çin’de oynanan ve günümüzdeki futbolla büyük benzerlikler taşıyan ‘cuju’, futbolun atası olarak kabul edilir. Modern futbol kuralları ise ilk olarak 1863 yılında İngiltere Futbol Federasyonu tarafından sistemleştirilmiş olup, günümüze kadar birçok değişikliğe uğramıştır. Wikipedia futbolu böyle tarif etmeye başlıyor.

Ayakla oynanılan top oyunlarının MÖ 3000’li yıllarda Asya Hun Devleti’ne kadar ulaştığı biliniyor. Ayrıca Hunların oynadığı bu oyunu Çinliler görerek daha da geliştirmiş. Yani ilk futbol oyununu, Asya’da Hunlar ve Çinliler çıkarmış.

Mısır’da mezarlardaki duvar resimlerinde ayakla top oynayan insan figürlerine rastlanmıştı. Hatta bu zamandan kalma 7,5 cm çapında deri veya ketenden yapılmış toplar, 2500 yıl önceden günümüze kadar ulaşmış ve kimi müzelerde sergilenmektedir. Homeros da Odysseia’da top oyunlarından bahseder.

MÖ 2500 yıllarında da Çin’de yere dikilmiş iki mızrak arasından bir topu tekmelemek suretiyle geçirmeye çalışarak talim yapıldığı biliniyor.

Orta Asya Türkleri’nin de kız ve erkeklerden kurulu karma takımlarla, topa elle dokunmadan, sadece ayak ve kafa ile vurularak rakip kaleden içeri atmaya çalışarak bir oyun oynadıkları kaynaklarda yer alıyor.

Futbolun Avrupa’daki tarihi ise büyük bir tartışma konusudur. Fransızlar, İngilizler ve İtalyanlar futbolun ilk defa kendi ülkelerinden yayıldığını iddia ederler. Lakin futbol tarih boyunca hemen hemen bütün medeniyetlerde benzer biçimlerde boy göstermiş olsa da 19. yüzyılın ortalarında futbolu tek tip yapma çabaları ile İngiltere devlet okullarında oynatılmış olduğu  ve futbolun İngiltere’deki tarihinin 8. yüzyıla kadar dayandığı  FIFA tarafından yayınlanan bilgilerdir. Yani günümüz futbolunun temelleri 19. yüzyılda İngiltere’de atıldı.

 

GÜNÜMÜZDE FUTBOL

Günümüze kadar savaş, özgürlük, reklam gibi birçok kelime ile özdeşleşen futbol son olarak rant kelimesi ile özdeşleşmeye başladı. İngiltere merkezli başlayan bu oyunun ekseninde de kayma yaşanmaya başlandı. İngiltere ligi hâlâ dünyanın en gözde liglerinde biri olmasına rağmen üstünlüğünü İspanya’ya kaptırdı. İngiltere’de sadece ManU dünyanın takibinde olmasına rağmen İspanya’da Real Madrid ve Barselona dünyanın en gözde takımları haline gelmiş durumda.

Futbolla özdeşleşen rant kelimesi o kadar geniş bir yelpazeyi kapsamakta ki aklınıza dahi getiremezsiniz. Buradaki rant içine transfer, reklam, turizm, forma satışı, resmi idda ve hatta şikeyi bile içine alan bir kelime olarak karşımıza çıkıyor. Kombine satışları ve karaborsa bilet piyasası bile futbolun gelir hanesi içine giren diğer etkenler olarak sayılabilir.

Bu yazıda transfer ve reklamın nasıl iç içe girdiğini izah etmeye çalışacağım…

Son senelerin adından en çok bahsedilen transferi, futbolu takip eden herkesin hem fikir olduğu, Gareth Bale transferidir. Bu transferin merak konusu sadece rakamsal boyutu değil, yer değiştirdiği futbolcu ile aynı özelliği taşıyor olması.

Aynı kalite ve mevkide iki oyuncu. Biri üç yıldır takımında başarıyla top koşturuyor; diğeri son yılların yükselen değeri ama yeni, aynı başarıyı göstereceğinden emin değiliz. Üç yıllık oyuncuya senede beş, yenisine ise on milyon avro ödeyeceğiz. Ancak eldeki oyuncuyu 50 milyon avroya satıp 100 milyon avroya aynı kalitede oyuncuyu alıyorsanız, bunun gerekçesi sadece saha içi başarı olmasa gerek. Peki, Real Madrid’in Mesut Özil’i gönderip Gareth Bale’yi almasının gerçek nedeni ne o zaman?

Çünkü futbol artık iyice endüstriye dönüştü. Sadece saha içindeki başarı bu endüstrinin çarklarını döndürmeye yetmiyor. Oyuncunun makbulü, hem sahada hem de saha dışında kazandırmasıdır. Özil’in Real Madrid’ten gönderilişinin sebebi başarısızlık olamaz, çünkü Özil’in takıma katkısı bütün futbolseverler tarafından biliniyor.

SAHA DIŞI CAZİBESİ

Futbolu yakından takip edenler mutlaka hatırlayacaktır ki aynı olay 2002’de Rivaldo’nun başına geldi. Peki, neden dünyanın peşinden koştuğu Rivaldo Barca’dan gönderildi? Cevabı basit. Saha içinde gayet başarılı olan Rivaldo, saha dışında cazibesi olan bir kişiliğe sahip değildi. Hiçbir zaman David Beckham veya Ronaldo olamıyordu. Sadece saha içi başarı için de Rivaldo’ya bir çuval dolusu para ödemek gereksizdi. Bundan dolayı Rivaldo, kapı dışına konuldu.

Futbol artık sadece sahada oynanmıyor… Maçlar sadece sahada kazanılmıyor…

Futbolun global gücünü ilk keşfeden, İngiltere Premier Ligi oldu. Maçların öğle saatlerinde oynanması birçokları için anlamsızken, Premier Lig için büyük bir gelir kapısı. Çünkü Avrupa için gündüzü ifade eden bu saatler, Asya ülkelerinde ‘prime time’a denk geliyor. En çok da Manchester United’ın maçları izleniyor. Bundan dolayı ManU’nun Çin, Tayland, Japonya ve Singapur gibi ülkelerde milyonlarca taraftarı oldu. Her taraftar potansiyel müşteri anlamına geliyor. Satılan her forma, atkı ve lisanslı ürün, kulübün kasasına sterlin olarak dönüyor.

Manchester United, Haziran 2012’de dünya üzerindeki seyirci sayısını tespit etmek için 39 ülkede 54 bin kişiyi kapsayan bir araştırma yaptı. Ortaya çıkan sonuç yüzleri güldürüyordu. Manchester United’ın maçlarını seyreden, ürünlerini alan ve “taraftayım” diyen tam 659 milyon kişi vardı. Avrupa nüfusunun yüzde 12’si, Asya’nın ise yüzde 8’i ManU’yu tutuyor. Bu taraftarlığın sözde olmadığını ise satılan ürünler ortaya koyuyor. ManU yılda beş milyon lisanslı ürün satarken, bunun 1,4 milyonunu formalar oluşturuyor. ManU, Asya ve Amerika pazarını ilk keşfeden takım olmanın avantajını kullanarak yıllardır kaymağı yemeye devam ediyor.

Real Madrid Başkanı Florentino Perez ise 2000’li yılların başında ‘Galacticos’ kelimesini futbol dünyasına hediye eden isimdi. Dünyanın en önemli yıldızlarını Real Madrid’de toplayıp ‘Galaksi’ takımını kuran Perez, 2000’de Figo’yu, 2001’de Zidane’ı, 2002’de Ronaldo’yu (Brezilyalı) ve 2003’te Beckham’ı takıma kazandırdı. Bu isimler alınırken takım bütçesine yapacakları katkı da dikkate alındı. Milyonlarca kişi bu yıldızların formalarını satın alırken, birçok firmanın reklam yüzü olan bu isimlerin kazandıkları paranın yarısına yakını kulüp kasasına girdi. 2003’te ManU’dan alınan Beckham için 35 milyon avro ödenirken, sadece altı ay içinde sırtında ‘Beckham’ yazan bir milyon forma satıldı. Beckham’a ödenen bonservis ücreti daha yılını doldurmadan çıkartılmış oldu. Beckham’ın attığı imzanın mürekkebi kurumadan Real Madrid hazırlık maçları için Çin seferine çıktı. 100 gazetecinin takip ettiği seferde 100 bin Beckham forması satıldı, binlerce taraftar kazanıldı. Beckham, dört yıl kaldığı Real’e veda ederken kulübe 400 milyon avro kazandırdı. Beckham döneminde ürün satışının yüzde 137 arttığını ifade eden Real Madrid Pazarlama Direktörü Jose Sanchez, kulüp tarihinin en önemli yatırımının İngiliz oyuncu olduğunu söylüyordu.

Perez, 2009’da göreve ikinci kez geldiğinde de stratejisini devam ettirdi. Kaka ve Cristiano Ronaldo’yu rekor ücretle takımına kazandıran Perez, bu sezon da Bale’e 100 milyon avro bonservis ödeyerek kendine ait en pahalı oyuncu satın alma rekorunu kırdı. Ronaldo için 94 milyon avro bonservis ücreti ödenirken global krizin ayak sesleri yeni duyuluyordu. Perez’i çılgınlıkla itham edenler yanıldıklarını bir yıl içinde görüyorlardı. Ronaldo, kulübüne sadece sahada kazandırmıyordu. Bir yılda tam bir milyon Ronaldo forması satıldı. 100 avrodan satılan formaların cirosu 100 milyon avro oldu. Sadece ürün satışıyla katkı sağlamıyordu Portekizli yıldız. Sözleşmesi gereği reklam yüzü olduğu firmalardan aldığı ücretin yüzde 40’ını kulübe veriyordu. Bu anlaşmadan dolayı Real Madrid’in kasasına yılda 22 milyon avro giriyordu. Ronaldo; Nike, Herbalife, Konami, Castrol, Armani ve Jacob&Co reklamlarında boy gösteriyordu. Nike kramponlarını tercih etmesi karşılığında dört yıllığına 32,5 milyon dolar kazanırken, bu rakamın yarıya yakını kulübe gitti. Real Madrid, Bale’e 100 milyon avro bonservis ödeyip rekor kırarken, imza törenine 25 bin kişi geldi. İmzanın üzerinden saatler geçmeden ‘Bale’ yazılı 40 bin forma satıldı. Bale, tıpkı Ronaldo gibi, kısa sürede forma satışlarıyla bonservis ücretinin önemli bir kısmını çıkaracak gözüküyor. Mesut Özil ise uzun yıllar boyunca sadece Nike ile sponsorluk anlaşması yapmıştı. Eylül başında Adidas ile yedi yıllığına el sıkışan Özil’in bu reklam anlaşmasından yıllık geliri 3,5 milyon avro. Bir de yıllık sadece 100 bin avro kazandığı Nutella’nın reklam yüzü olmuştu. Real Madrid, Mesut’la saha içinde kazandı ancak saha dışında beklenen katkıyı alamayınca, aynı mevkiye daha pahalı bir yatırım yaptı. Chelsea’nin, iki yıldır adeta kayıpları oynayan Torres’i neden kadroda tuttuğunun sırrı İspanyol yıldızın forma satışlarından elde edilen gelirde gizli.

 

GELELİM TÜRKİYE’YE

Gelelim Türkiye’ ye… Kabul edilmesi gereken iki gerçek var. İki ezeli rakip ve iki gerçek… Forma satışındaki tartışmasız üstünlüğü elinde bulunduran Fenerbahçe ve Avrupa’da en çok tanınan takım Galatasaray. Galatasaray’ın Sayın Aysal’la çıktığı yol ManU ile Galacticos’un izlediği yoldur. Aysal’a karşı çıkanlar futbolun sadece sahada oynandığını, FUTBOL kelimesinin sadece topu tepiklemek olduğunu zannedenlerdir…