EMDR (Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme), Psikolog F. Shapiro tarafından geliştirilmiş travma temelli bir psikoterapi yaklaşımı. EMDR’nin ülkemizde kullanılmaya başlanması 99 depreminden sonra insani yardımda görevli bir grup EMDR terapisti psikoloğun bölgede görev alan psikologlara yöntemle ilgili eğitim vermesiyle başladı ve bugüne kadar gelişerek yayıldı. Uzm. Psk. Danışman Belin Güner Nas ile Uzm. Çocuk ve Genç Psikoloğu-Pınar Engin Fidancı çok etkili bir psikoterapi sistemi olan EMDR’nin çocuklar üzerindeki uygulamalarını anlattılar.
Kişinin ruhsal dünyasında uzun dönemli olumsuz etki yaratan her türlü olay ve duruma ‘travma’ denir. Herkesin yaşamında küçüklü büyüklü travmatik deneyimler vardır. Trafik kazası, bir yakınının ölümü, deprem... gibi travma yaratabilecek bir olay yaşandığında; beynimizde, olumsuz olayla ilgili görüntüler, düşünce ve duygular işlenmeden donar. Bu durum tıpkı yiyeceklerin şoklanarak dondurulması gibi olayın zihnimizde hep canlı kalmasına neden olur. Yani geçmiş, bugünde yaşamaya devam eder. Sadece yakın geçmişimizde yaşanan travmalar değil, çocukluğumuzda yaşadığımız ve o günden bu yana beynimizde donmuş olarak kalan anılar da bugün çeşitli rahatsızlıklar yaşamamıza neden olabilir.
Önemli olan psikolojik yönden kişinin bu travmatik deneyimleri iç dünyasında nasıl yaşadığı, sindirdiğidir. Çok etkili bir psikoterapi yöntemi olan EMDR, psikolojik travmanın yarattığı duygusal kilitleri açarak kişinin doğal iyileştirici kaynaklarının harekete geçmesine izin verir.
ÇOCUKLARDA EMDR
Özellikle çocukluk çağında yaşanan travmalar, zihnimiz tarafından eğer uygun şekilde işlenemezlerse yetişkin olduğumuzda daha büyük sorunlarla karşımıza çıkabiliyor. Bu sebeple çocuklukta alınan yardımları ve EMDR uygulamalarını çok önemsiyoruz.
Tabii çocuklarda EMDR uygulamaları yetişkinlerinkinden biraz farklı. Çocuklar çoğu zaman ofislerimize duygusal ve davranışsal problemlerle gelirler. Ve onlar için duyguları hakkında konuşmak hiç de kolay değildir. Hatta birçoğu onları bu kadar zorlayan duygularının farkında bile olmayabilir. Bazı çocuklar yaşadıkları hakkında konuşmayı çok acı verici bulur ve sessiz kalmayı tercih ederler, bir kısmı da durmadan yaşadıklarını anlatma eğilimindedir. Her iki davranış şekli de travmalardan sonra sıklıkla gözlenebilir. Yaşadıkları hakkında konuşmaktan kaçınan çocuklar sıkıntılarını davranışları yoluyla yetişkinlere anlatmaya çalışırlar. Gece korkuları, tırnak yeme, parmak emme, yeme sorunları, saldırganlık, dürtüsellik gibi semptomlar gösterirler. Birilerinin onları anlamalarını ve yardımcı olmalarını beklerler köşelerinde.
Bu gibi durumlarda aileden bilgi alırız. Çocuğun davranışının ve duygu durumunun altındaki sebepleri anlamaya çalışırız. Aileden alınan bilgiler çok önemlidir, özellikle de travmalar çok erken yaştaysa ve çocuk tarafından hatırlanmıyorsa… Böyle durumlarda EMDR’da “Terapötik Hikâye” kullanımı oldukça sağaltıcı olabilir.
Çünkü biliyoruz ki; herkesin bir hikâyesi vardır. Ve herkesin kendi hikâyesini bilmeye de ihtiyacı vardır, çocuk bile olsalar…
NEDEN HİKÂYELER
Hikâyeler aslında tarihin ilk çağlarından bu yana varlar. Eski Yunan’daki fabl ve kısa romanslar, Bin Bir Gece Masalları belki de ilk hikâyelerden sayılabilir. Zen ve sufi hikâyeleri bugün hala verdikleri mesajlarla önemlerini korumakta ve sevilerek okunmaya devam ediliyor. Peri masalları, halk masalları dilden dile dolaşmakta. Din adamları vermek istedikleri mesajları hala hikâyelerle vermeyi uygun buluyorlar. Anneler çocuklarının yatırmadan mutlaka bir hikâye okuyorlar, öğretmenler öğrencilerini “kendi” hikâyelerini anlatmaları için teşvik ediyorlar. Kısacası her “an” iyi bir anlatıcının dilinde bir hikâyeye dönüşebiliyor.
Hikâyelerin bu kadar yararlı olabilmelerinin sebebi belki de hikâyelerin ruhumuza ve kalbimize dokunabilme özelliği. Hikâyeler gerçek dünyanın temel ve güçlü bir formudur aslında. Bu formdur anlatanla dinleyen arasında köprü oluşturan, bağ kuran… Hikâyeler çatışmaları çözer, savunmaları kırar… Dinleyenin iç görü kazanmasına yardımcı olur. Birçok hikâye insanlar arasındaki yanlış anlamalara ışık tutar, sorunların neden ve sonuçlarını açıklar. Hikâyeler kullandıkları metaforlarla, değerlerin, ahlaki görüşlerin ve örnek davranışların insanların bilincine aktarılıp yerleştirilmesi için araç olurlar. Hikâyeler beklenmeyen, şaşırtıcı aynı zamanda gerçek ve pozitif çözümler sunar ve belki de en önemlisi hikâyeler aracılığı ile fikirlerin ve telkinlerin hatırlanabilirliği arttırılır.
Hikâyeler kullandıkları metaforlarla, değerlerin, ahlaki görüşlerin ve örnek davranışların insanların bilincine aktarılıp yerleştirilmesi için araç olurlar. Hikâyeler beklenmeyen, şaşırtıcı aynı zamanda gerçek ve pozitif çözümler sunar ve belki de en önemlisi hikâyeler aracılığı ile fikirlerin ve telkinlerin hatırlanabilirliği arttırılır.
Pek çok anne baba ve öğretmen hikâyelerin çocuk için ne kadar yararlı olduğunun farkındadır ve doğal olarak kullanırlar. Bu sayede çocuklarıyla yaratıcı bir yolla iletişim kurarlar. Çocuğun başından geçen ve çözmekte zorlandığı bir olayı/sorunu, bir başkasının başından geçmiş bir olay gibi anlatıp, hikâyenin sonunda da kıssadan hisse çıkartan anne babaların sayısı küçümsenmeyecek kadar çoktur. Ve en önemli kısmı da ebeveynlerin bunu içgüdüsel olarak yapmasıdır.
Anne babaların içgüdüsel olarak yaptığı ve böylesine yararlı bir tekniği, terapiye katmamak haksızlık olur. Çünkü hikâyeler çocuğun dilinden konuşur. Sorunun derinine ve kaynağına inilmesine yardımcı olur. Renkler, resimler, hareketler, fanteziler ve metaforlar kullanarak, çocuğun hikâyeye kendini tehdit altında hissetmeden bağlanması sağlanır. Kendilerine odaklanıldığını hissetmeden çocuğun duygularını anlamlandırmasına yardımcı olur. Hikâyeler, boşanma, kayıp, istismar gibi çocuğun o an hayattaki konusuyla ilgili olabilir. Çocuğun baş etme becerilerini arttırmaya yöneliktir hikâyeler ve aynı zamanda interaktiftirler.
Çocuklar, hikâyelerden çok şey öğrenirler, kendilerini kitaplardaki kahramanların yerine koyarak değişik dünyalara giderler. Hikâyeler sayesinde hayal güçlerini geliştirir, hikâyedeki kahramanlar için çözümler bulurlar; böylece problem çözme becerileri de gelişir.
EMDR’da kullanılan çift yönlü uyarım sayesinde de, çocukların acı verici anılarla yüzleşmesi ve üstesinden gelinmesi kolaylaşır. Çift yönlü uyarım, basitçe beyinde her iki hemisferin aynı anda aktive edilmesidir. Böylece iyileştirici RAM uykusundaki gibi bedenin kendi kendini onarıcı yeteneğiyle travmatik anıyla ilgili tüm bilgiler beyinde sağlıklı şekilde işlenir.
Hikâyelerde çocuğa bugüne kadar kendi ‘hikâye’siyle ilgili eksik verilmiş bilgiler tamamlanır. Hikâyelerle, çocuğun ifade edemeyeceği, farkında olmadığı travmaları yapılandırılmış şekilde duyarsızlaştırılır. Bir hikâye yaratırken aslında var olan bir hikâyeden yola çıkıyoruz. Yani bizim asıl hikayemiz çocuğun başından geçenler.
Hikâyede kullanılan metaforlar ve hayal gücü çocuğu büyütür, güçlendirir. Bu yüzden metafor seçiminde çocuğun hoşlanacağı ve rahatlıkla özdeşim kurabileceği bir karakter seçiyoruz. Örneğin çocuğun o an çözemediği bir okul sorunuyla ilgili de hikâye yazılabilir. Yeter ki çocuk özdeşim kursun.
Bazen bir ormanda geçiyor hikâyeler, bazen bir okyanusta, bazen de hayvanat bahçesinde. Hikâyelerde, yaşanan travmatik anılarla ilgili “Bunlar geçmişte olan şeylerdi. Artık geçti, güvendesin.” mesajı vermeye dikkat ediyoruz. Hikâye her zaman iyi bir başlangıçla başlıyor, sonra bir takım üzücü olaylar başa geliyor. Sonra güvenilir kişilerin yardımıyla, bazen zamanla, iç kaynaklarla kötü şeylerin üstesinden geliniyor; aynı hayatın kendisi gibi… Hikâyeyi her zaman iyi sonla bitiriyoruz. Çocukların gelecekteki güzel günleri duymaya çok ihtiyaçları oluyor. Hikâyelerde, anne ve babayı oldukça güçlü karakterler olarak anlatmak, çocuğun kendini güvende hissetmesine yardımcı oluyor. “Minik tavşan bu olayın ardından dünyanın çok tehlikeli bir yer olduğunu sanmış ama neyse ki anne ve babası yanındaymış. Onu ne zaman ihtiyacı olsa korurlarmış. Tavşancık dünyada zaman zaman kötü şeyler olabileceğini düşünse de, dünyanın aslında onun için güvenli bir yer olduğunu anne babasından öğrenmiş,” gibi.
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar yemyeşil bir ormanda hikâyeler yazan EMDR terapistleri yaşarmış. Bu ormanda da bazen yavru hayvanların başına kötü şeyler gelebilirmiş. Neyse ki bunların üstesinden gelmelerini kolaylaştıran, yardım eden, onları seven ve koruyan aileleri, öğretmenleri, arkadaşları ve hikâyeleri varmııış..