Uluslararası ilişkiler tarihçisi olan Pınar Dost-Niyego, bir arkadaşının iki yıl önce kendi yerine Holokost eğitimi toplantısına katılmasını rica etmesiyle, bu eğitimlerin varlığından haberdar olunca Holokost’la ilgilenmeye başladığını ve daha önce yeterince ilgilenmediği için utandığını söyleyecek kadar açık sözlü biri. Konunun derinliği, yaşananlar ve alınacak dersler Pınar’ı o kadar etkilemiş ki eline Holokost eğitimi ile ilgili eline ne geçerse okumaya başlamış. Amacı bir gün Holokost eğitimi verebilecek seviyeye gelebilmek.
Pınar, özellikle Türkiye’de var olan güncel antisemitizmin engellenebilmesi ve toplumun medyada Yahudiler aleyhine çıkan olumsuz yazılara ve haksız eleştirilere karşı duyarsızlığının azalması için Holokost eğitiminin çok önemli olduğunu üstüne basa basa belirtiyor. Tüm bunları anlatırken Pınar’ın bilgisinden ve konuya hâkimiyetinden etkilenmemek mümkün değil ama “ben daha yolun çok daha başındayım, öğreneceğim bir dolu şey var” diyecek kadar da mütevazı biri.
Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Uluslararası İlişkiler tarihçisiyim. Bu alanda master ve doktoramı Fransa’da yaptım. Konum II. Dünya Savaşı’nda Türk-Amerikan İlişkileriydi. Son iki yıldır Holokost eğitimi ile ilgileniyorum. İstanbul’da yeni açılan Atlantic Council adlı Amerikan düşünce örgütünde çalışıyorum ve Galatasaray Üniversitesi’nde II. Dünya Savaşı Tarihi üzerine ders veriyorum.
Bir tarihçi olarak Holokost üzerine ne zaman yoğunlaşmaya başladınız?
Oldukça ilginç oldu aslında. Türkiye’nin bu konuya eğilmesiyle benim de konuyla ilgim oldu. Tabi ki II. Dünya Savaşı üzerine çalıştığım için Holokost’u biliyordum ama esas araştırma konum Türk-Amerikan ilişkileri olduğu için çok fazla ilgi alanımda değildi. Mesela II. Dünya Savaşı dersini verdiğim ilk yılda Holokost’u detaya girmeden anlatmıştım. Sonrasında Türkiye’nin üye olmak istediği Uluslararası Holokost Anma İttifakı’nın (International Holocaust Remembrance Alliance -IHRA) Türkiye komitesinde yer alan bir arkadaşım kendisinin yerine Paris’te yapılacak toplantıya gitmemi ve sadece not almamı istedi. Toplantıya gideceğim için hiçbir şey bilmeden gitmeyeyim dedim ve iki ay boyunca Holokost eğitimiyle ilgili bulduğum her şeyi okumaya başladım. O toplantıya gitmek nasip olmadı ama böyle bir konunun varlığının farkına varıp “Ben nasıl bu konuyla hiç ilgilenmedim” dedim ve özellikle eğitim konusu üzerine incelemelere başladım.
Holokost eğitimi neden bu kadar önemli?
Bu eğitim oldukça önemli. Avrupa ülkeleri için Holokost’un gerçekleştiği topraklarda ve birebir doğrudan sorumlu olan ülkeler için kendi tarihleriyle yüzleşmek demek. Fakat Holokost’un gerçekleşmediği Türkiye gibi bir ülke için de çok önemli. Türkiye için önemli olmasının nedeni de Türkiye’de var olan güncel antisemitizm, Holokost’un inkârı, küçümsenmesi ve çarpıtılması. Önemli çünkü eğer biz Holokost’u bilmezsek antisemitizmle ve Holokost’un inkârıyla savaşta son derece geride kalırız. Bu savaşın ilk adımı Holokost’u bilmek. Kesinlikle yeterli değil ama bir başlangıç. Ayrıca her ne kadar Türkiye II. Dünya Savaşı’na aktif olarak katılmamışsa da Rıfat Bali’nin ve Corry Guttstadt’ın çalışmalarından görüyoruz ki Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenli Yahudiler ve işgal edilmiş Avrupa ülkelerinden Filistin’e giderken Türkiye’den transit geçiş yapmak isteyen Yahudiler açısından Türkiye’nin tutumu son derece önemliydi.
23-24 Ekim 2013 tarihlerinde Galatasaray Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Uluslararası Holokost Eğitimi’ adlı seminerde özellikle Holokost’un yaşanmadığı ülkelerde bu eğitimin verilmesinin çok önemli olduğu üzerinde duruldu. Neden özellikle yaşanmayan ülkeler?
Çünkü özellikle yaşanmadığı ülkelerde antisemitizm çok ciddi bir problem. Holokost’u bilmemek demek antisemitizmin Holokost gibi bir şeyle sonuçlanabileceğini bilmemek demek. Holokost’un hiç bilinmediği ülkeler genellikle Ortadoğu ülkeleri. Doğu Avrupa ülkelerinde gerçekleşmiş olsa da bazılarında sorunlar devam edebiliyor. Türkiye gibi gerçekleşmeyen ülkelerde bahsettiğim gibi Holokost’un çarpıtılması, küçümsenmesi ve antisemitizm meselesi ortaya çıkıyor. Bu ülkelerde gerçekleşmediği için elimizde hiçbir savaş aracı yok, bilinç yok. Bu demek değil ki Holokost eğitimi yapılan ülkelerde bu sorunlar yok, oralarda da var. Ama aradaki fark bu söylemlere karşı gösterilen tepkide. Türkiye’de insanlar Holokost’un çarpıtılmasına ya da antisemit söylemlere son derece duyarsız… ki duyarsızlık en kötü şey çünkü bu sizi Holokost’un inkârına kadar götürüyor.
“ÖTEKİLEŞTİRME TÜRKİYE’DE ÇOK YAYGIN ”
Ülkemizde maalesef bilgi eksikliğinden ve medyada yayınlanan çarpıtılmış bilgilerden dolayı ileri boyutta 'ötekileştirme' sorunu yaşanıyor.
Bu sadece Yahudiler için geçerli değil. Ötekileştirme Türkiye’de çoğunluk olan grubun dışında kalan her türlü etnik, dini, sosyal grupların karşılaştığı bir şey. Diğer konulardaki ötekileştirmeye karşı sivil toplumda ve aydınlar arasında çok ciddi bir karşı koyuş var. Konu antisemitizm ve Yahudilerin ötekileştirilmesi olduğunda maalesef İsrail eleştirisiyle karışan bir duyarsızlık var çünkü İsrail çok güçlü bir ülke, Yahudilerin de korunmaya ihtiyacı yok gibi bir algı doğuyor. Holokost eğitimi olacak ki biraz bilinçler uyanacak ve bu konu daha dikkat edilir hale gelecek.
Ne zaman İsrail’le ilgili olumlu ya da olumsuz bir olay olsa, çoğu zaman Türkiye’de yaşayan Yahudiler konunun muhatabı haline geliyor.
Kesinlikle katılıyorum. Bu çok sakıncalı bir durum. Öncelikle Türkiye’de, İsrail dediğinizde tüm Yahudilerin İsrail’e ait olduğu gibi bir düşünce var. Bunda İsrail’in de suçu var çünkü İsrail bir şekilde kendini tüm Yahudilerin devleti olarak tanımlıyor ama bizim çocuklarımıza bu ülkede yaşıyan Yahudilerin İsrail’in politikalarıyla bağlı olmadıklarını anlatmamız gerekiyor. Zaten geçtim bu ülkedekileri, İsrail’de yaşayan milyonlarca Yahudinin hepsi de İsrail’in politikalarını onaylamıyor. Yahudi dediğimiz kişiler farklı ülkelerde yaşayan, farklı dil, etnik, sosyal ve siyasi görüşe sahip olan insanlar. Holokost meselesine geldiğimizde de İsrail’in bugünkü politikalarını, Nazilerin Yahudilere karşı yaptığı politikalarla karşılaştırmamak gerekiyor. Yani İsrail’in Filistin halkına yaptıklarıyla kıyaslamak çok yanlış. Bir tarihçi olarak bu beni çok rahatsız ediyor çünkü bunlar iki farklı tarihi olgu. Her tarihi olgunun kendi çerçevesinde tartışılması lazım. Elbette ki İsrail’in kuruluşunda Holokost’un bir rolü oldu. En azından ahlaki bir temel oluşturdu. Ancak bugün İsrail’in politikalarını eleştirmek Holokost’un inkârına götürmemeli bizi. Biz bugün İsrail’i eleştirebiliriz ama “Kendilerine böyle haksızlık yapılmış Yahudiler, bugün nasıl aynısını yapıyor?” diyemeyiz. Filistin halkıyla İsrail arasında yaşanan bir toprak meselesi ve tarihi kavgadır. Bir din ya da ırk meselesi değildir. Naziler ırk üstünlüğü ideolojisine dayalı sistematik bir ırk savaşı yürütmüştü.
Bunların dışında medyada Yahudileri hedef alan hatta provoke edici bir takım yazılar yayınlanıyor. Bunlar için ne yorum yapacaksınız?
Tüm bunlarda kökleri çok daha eskilere dayanan antisemit söylemlerin etkisi var. Türkiye’de antisemitizmin bir yüzü de komplo teorileri. Bu teoriler Türkiye’de oldukça yer buluyor. Komplo teorilerinin yer aldığı ‘Siyon Liderlerinin Protokolleri’ ya da ‘Mein Kampf’ gibi kitapları yasak olmadıkları ülkelerde bile bulmak son derece zorken, Türkiye’de bu tip kitaplar sorunsuzca yayınlanıyor ve kolayca bulunabiliyor. Türkiye’de bu kitaplar yayınlanmaya devam ettiği için beyinler bunlarla yıkanmaya devam ediyor. Özellikle İslami kesimde bu komplo teorileri yaygın olarak bilimsel gerçekler olarak algılanıyor. O yüzden herhangi bir sorun olduğunda ABD’deki Yahudi lobilerinin sorumlu olduğuna dair bir algı devam ediyor Türkiye’de. Aslında antisemitizmin ilginçliği buradan geliyor. Komplo teorileri antisemitizmi diğer ayrımcılık söylemlerinden ayıran en önemli şey. Çünkü komplo teorilerinde ayrımcılık yaptığınız grubu küçültmüyorsunuz aksine onun tehlikeli ve çok güçlü olduğunu söylüyorsunuz. Diğer bütün ayrımcılık türlerinde diğer grup hep küçümsenir ve ezilir. Burada baktığınızda Yahudiler son derece güçlü, tehlikeli bulundukları ülkedense İsrail’e kendilerini daha yakın hisseden kişiler olarak görülüyorlar.
Türkiye’de Holokost ne kadar biliniyor?
Türkiye’de özellikle Holokost kelimesi kesinlikle bilinmiyor. Daha çok Yahudi soykırımı olarak biliniyor. O da Schindler's List gibi bir takım filmler sayesinde. Yoksa ders kitaplarında Yahudi Soykırımı olarak anılan şey lise son sınıfın son döneminde, sosyal bölümde sadece seçmeli olarak okutulan, sene sonunda olduğu için aslında kimsenin okumadığı ve gerçek tanımıyla bahsedilen bir olay değil. Bir soykırımdan bahsediliyor ama ne olduğu tam belli değil. Bunun içinde bütün diğer kurbanlar da alınıyor ve Yahudilerin üstünde durulmuyor. 6 milyon Yahudi’nin öldüğü ile ilgili bir bilgiye ulaşamazsınız.
Eğitimli insanların olduğu yerde bile çok az kişi Holokost’un ne olduğuna cevap verebilir. Bunu tabi İstanbul, İzmir, Ankara olarak düşünüyorum. Diğer şehirler için pek umutlu değilim açıkçası. Büyük şehirlerdeki üniversite öğrencileri daha bilgili. Ya filmler aracılığıyla ya da tersinden negatif öğrenmeyle öğrenmiş olabilirler. Çünkü komplo teorileri ve bu konuda yapılan yayınlar internette çok yaygın.
Dünyada bu eğitim nerelerde yapılıyor?
Avrupa’da 1950’lerde sorgulama başladı ve 1960’lardan itibaren başta Almanya olmak üzere ABD ve Kanada gibi birçok ülke bu eğitime başladı. Ancak daha önce de söylediğim gibi eğitim sorunlarımızı tamamen bitiremez. Antisemitizmle savaşmak için çok daha başka silahlar gerek çünkü antisemitizmin tek yüzü Holokost değil. Antisemitizm için özel olarak yapılmış eğitim programları var. En azından bir başka topluluğa duyulan nefretin hangi boyutlara gelebileceğini anlamak açısından ve Holokost inkârı açısından Holokost eğitimi çok önemli. Ayrımcılıkla ilgili başka eğitimler verebilirsiniz ama birebir Holokost inkârı ve antisemitizmle mücadele diğer insan hakları eğitimleriyle çok zor. Yahudilere karşı olan bu kalıp yargıların öğrenilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye’de Holokost eğitimiyle ilgili herhangi bir hazırlık var mı?
Dünyada 31 ülkenin üye olduğu IHRA’nın var olma nedeni Holokost farkındalığını arttırmak ve üye ülkelerde eğitim, araştırma ve anma günlerini desteklemek. Türkiye IHRA’ya üye olmak istiyor. Devlet düzeyinde birkaç yıldır süregelen ciddi bir girişim var. Şu anda gözlemci üye kategorisinden bir üst seviyeye geçti ve 4-5 yıl içerisinde de tam üye olmak istiyor. Bunun gerçekleşebilmesi için Türkiye’de bu eğitimin başlaması ve Dışişleri Bakanlığı’nın kapalı olan II. Dünya Savaşı arşivlerini açması gerek. Bununla ilgili Türkiye Devleti’nin bir takım çalışmaları olabilir ancak ben o topluluğun içinde olmadığım için birebir ne yapıldığını bilmiyorum.
Diplomatik bir takım girişimlerin olduğunu ve akademisyenler için bir programın başlatılacağını biliyorum ki ben de o grubun içindeyim. Kudüs Yad Vaşem Müzesi ile ortak yapılan bir çalışma. Önce internet üzerinde bir eğitim aldıktan sonra, haziranda Yad Vaşem’e gideceğiz ve sonrasında okullarımıza dönüp bir takım projelerde yer alacağız. Bu eğitimin amacı akademik ortamda bilinci ve ilgiyi arttırmak. Türkiye’de Holokost’la ilgili doktora tezi yapmış bir kişi tanıyorum. Fransa’da yapılmış bir doktora tezi. Belki bilmediğim birkaç çalışma daha vardır, ama aradığınızda bulabildiğiniz bir çalışma yok.
Bir başka projede eğitimci olarak görev alıyordunuz, bu projeye nasıl dâhil oldunuz?
Bilgi Üniversitesi SEÇBİR, Amsterdam’daki Anne Frank House ve ABD Holokost Anma Müzesi’nin (United States Holocaust Memorial Museum) İstanbul’da gerçekleştirdikleri İnsan Hakları ve Holokost başlıklı iki seminere katıldım. Bu kişiler eğitimcilere eğitim verdiler. Orada Holokost üstüne aldığım bir eğitimi üniversitede geçen yıl öğrencilerimle uyguladım. Aslında lise öğrencilerine uygulanacak eğitimler ama bizde hiçbir eğitim olmadığı için herkes bir şeyler öğrenmiş oldu. Geçtiğimiz yaz Washington’da ABD Holokost Anma Müzesi’nin bir haftalık Uluslararası Holokost Eğitmen Semineri’ne katıldım ve şimdi diğer şehirlerde yapılacak eğitimlerde, öğrendiğim aktivitelerden birini yapmam için davet ettiler. Bu sefer eğitimci olarak katılıyorum, ilk durak Ankara.
Öğrencilerinizin tepkisi nasıldı?
Öğrenciler ilk başta “Bizim bu konuyla ne ilgimiz var?” dediler. Ancak üç saat sonunda hepsi inanılmaz mutlu oldu. Holokost’un içinde insanların susarak, yorumsuz kalarak da olanlara izin verildiği gibi ahlaki boyutta çok önemli derslerin var olduğunu gördüler. İnteraktif bir ders olduğu için ayrıca çok hoşlarına gitti.
Aşırı umutlu olmak istemiyorum tabii. Bu eğitim Avrupa’da yıllardır veriliyor, antisemitizm hâlâ bir problem ve her zaman da olmaya devam edecek. Çünkü bu hastalıklı bir düşünce tarzı. Önemli olan konuya tarafsız yaklaşan insanlara doğru yolu göstermek.
Holokost en eğitimli ve kültürlü olarak bilinen Alman toplumu tarafından gerçekleştirildi. Şimdi işe öğretmenleri eğiterek başlıyorsunuz. Öğretmenlerin arasında da önyargılı olanlar olabilir.
Ankara’da yapılan seminer için kamuoyuna açık çağrı sonrasında başvuran kişiler arasından seçimle yapıldı. Yüzün üzerinde başvuru arasından 30 kişi seçildi. Amacımız konuya negatif yaklaşan ya da Yahudi düşmanı olan birinin düşüncelerini değiştirmek değil, öğrenmeye istekli öğretmenlerle iş birliği yapmak. Önyargılarla savaşmanın en doğru yolu donanımlı olmak. Öğrenilmiş kalıp yargılarla savaşmanın en iyi yolu da bunların nasıl oluştuğunu bilmektir. Henüz kendimi o kadar donanımlı hissetmiyorum ama yıllardır bu işi yapan eğitimcilerin en iyi cevabı vereceklerine inanıyorum.
Yarın öbür gün bir öğretmen sınıfında bunları anlatırken de aynı şeyle karşılaşabilir. Aileden, çevreden öğrenilmiş kalıp yargılarla donanmış öğrenciler gelecektir. Öğretmenin cevap verebilmesi çok önemli. Antisemitizmle ilgili ders programlarında öğretmenler ne gibi sorularla karşılaşabilecekleri konusunda hazırlanırlar. Biz daha yolun çok başındayız. Şimdilik sadece Holokost ve insan hakları konusunda çalışıyoruz. İleride bu konular üzerinde de çalışmaya başlayacağımızı ümit ediyorum.
ANTİSEMİTİZMLE MÜCADELEDE YETMEZ AMA EVET
Bu eğitimle hedeflenen nedir?
İlk hedef antisemitizm ve Holokost’un inkârıyla mücadele. İkinci etapta birlikte yaşamayı, farklı grupların bir arada yaşamasının bir zenginlik olarak algılanmasının sağlanması. Osmanlı’dan gelmiş bir toplum olarak farklı etnik, dini gruplar hep birlikte yaşıyoruz ancak azınlıkların ders kitaplarında gerektiği gibi var olmadıklarını biliyoruz.
Lisede iki saat ayrılsa bile bu konuya, bir saatinde egzersiz yapılıp sadece tarihi bilgi değil, Holokost’tan ahlaki boyutta alınacak dersler üzerinde de durulması gerekiyor.
Kendimle ilgili hedefim de Holokost eğitiminin nasıl verileceğini en iyi şekilde öğrenmek, bu konuda her gün kendimi geliştirmek ve bir gün ihtiyaç olursa yardımcı olabilmek. Ancak eğitimle ilgili hedefleri belirleyecek olanlar siyasetçiler ve devlet kadroları.
Bizde tarih hep savaşlar ve anlaşmalar üzerine. Tarih birleştirici olmak yerine birbirini öldüren, ayıran bir unsur olarak önümüze çıkıyor.
Böyle bir şey var. Ayrıca hep başarıların yüceltildiği ve yenilgilerden çok az bahsedilen bir tarih anlayışımız var. Her toplumun olduğu gibi bizim de tarihimizde savaşlar, yenilgiler, kıyımlar var ama bunların hiç biri ders kitaplarımızda değil. Maalesef tarihiyle yüzleşmiş ve barışmış bir toplum değiliz. Sivil toplum düzeyinde bunu yapıyoruz ama bu henüz ders kitaplarımıza yansımadı. Holokost, Avrupa için tamamıyla bir tarihle yüzleşme. Türkiye’nin bu konuda daha çok yol kat etmesi gerekiyor.
Bu konuda herhangi bir direnç var mı?
Özellikle aydınlar nezdinde Holokost eğitimine karşı ciddi bir direnç var. Kendi tarihimizi kabul etmediğimiz gibi eden insanlar da, aydınlar da şunu söylüyor: “Önce bizim kendi tarihimizle yüzleşmemiz lazım. Sonra Holokost’u öğretebiliriz.” Bir de Holokost’un bir şekilde 1915 olaylarının inkâr edilmek amacıyla kullanılmasından korkuyorlar. Tabi ki her ülkenin kendi tarihiyle yüzleşmesi gerekir ama iyi olan bir şeyi baltalamak da yanlış. Bir soykırımla yüzleşmek size bir takım kapılar açar. Kendi sorunlarınızla yüzleşmenizi kolaylaştırabilir.
Bu eğitimin antisemitizmle mücadeleye ne kadar katkısı olur?
Öğrenciler antisemitizmin nasıl bir sonucu olduğunu görür. Tabi ki her antisemit yaklaşım bir soykırımla sonuçlanmayacaktır ama ırkçılığın her türlüsüyle savaşmak gerektiğini öğrenebilirler. Biraz daha bilinçli olup basında çıkan olumsuz yazılara tepki gösterebilir, eleştirel okuyabilirler.
Türkiye’de bu konuyla ilgili yürütülen başka projeler var mı?
Demin bahsettiğim, benim katıldığım Ankara’da akademisyenlerle olan projenin dışında yok. Olsa duyardım diye düşünüyorum. Belki devletin kendi kanallarıyla yaptığı çalışmalar vardır.
Türkiye dinamiklerini düşünerek bu eğitimi müfredata koymamız gerekiyor. Türkiye’de sadece Holokost’u öğreterek antisemitizmle baş edemeyiz tabii. Türkiye’de çok kültürlülük kavramı olmadığı için öğrenci daha Yahudi’nin ne olduğunu bilmiyor. Öncelikle öğrencilere sadece Yahudi değil, bu topraklarda yaşayan herkesin kim olduğu öğretilmedi. Kürt, Alevi, Ermeni, Rum vs. kimdir onlar öğretilmeli ilk önce. Holokost söz konusu olduğunda da bu toplumda ve dünyanın farklı yerlerinde Yahudilerin yaşadığı, bu insanların başına II. Dünya Savaşı’nda böyle bir şey geldiği, niye geldiği gibi temel bir eğitim verilmeli. Ayrıca öğrencilerden gelecek İsrail- Filistin meselesi gibi güncel sorulara öğretmenlerin hazırlık olması gerekir diye düşünüyorum.
Yukarda bahsettiğimiz toplumların ya da onlarla yaşadığımız sorunlu tarihin ders kitaplarında objektif bir şekilde yer alması için ayrı kadrolar mı oluşturulmalı?
Bu ülkede bunları yapacak çok değerli konusunda uzman tarihçilerle yeterli kaynaklar var. MEB’in bu insanlardan yardım istemesi ve değişime hazır olması gerekir.