Tarihte Bu Hafta: Dreyfus Skandalı – 05 Ocak 1895

5 Ocak 1895 tarihinde, Fransız ordusunda bir yüzbaşı olan Alfred Dreyfus, casusluktan suçlu bulundu ve rütbeleri binlerce askerin önünde söküldü.

Metin DELEVİ-Sento ALMALEH Kavram 0 yorum
8 Ocak 2014 Çarşamba

Skandal Kasım 1894’te Yüzbaşı Dreyfus’un, Paris’teki Alman Büyükelçiliği adına casusluk yaptığının iddia edilmesiyle başladı. Dreyfus, mahkeme tarafından sahte delillerle suçlu bulundu ve Fransız Guyana’sında bulunan Şeytan Adası’nda ömür boyu hapis ile cezalandırıldı. Dreyfus’un rütbeleri binlerce askerin Yahudi karşıtı sloganları eşliğinde söküldü. Bu sırada tam bir Fransız milliyetçisi olan Dreyfus ise “Yaşasın Fransa” diye bağırıyordu. Dreyfus 13 Nisan 1895’te ömrünün beş senesini geçireceği Şeytan Adası’na gönderildi.

 

Hikâye buraya kadar klasik bir casusluk olayı iken asıl skandal bir süre sonra istihbarat birimlerinin asıl suçlunun Binbaşı Esterhazy adında bir subay olduğu fark etmesi üzerine patlak verdi. Asıl suçlunun anlaşılmasına rağmen Fransız hükümeti, ordunun rezil olmaması adına bunu açıklamamaya karar verdi. Günümüzde bile bazen şahit olduğumuz bu tip bir hukuk cinayeti ve ardından gelen devletin kendini koruma içgüdüsü adına bazı hayatların karartılması refleksi, zamanın en önemli aydınlarından Emile Zola’nın olayı öğrenmesi üzerine kamuoyuna yansıdı. Zola, Cumhurbaşkanı Felix Faure’a hitaben L’aurore gazetesinde bir yazı yazdı. “J’accuse…!” yani suçluyorum ya da itham ediyorum başlığıyla çıkan yazı o kadar etkili oldu ki Fransız halkı olayın çözüldüğü 1906 senesine kadar tam anlamıyla ikiye bölündü. Yazının çok ses getiren “J’accuse…!” başlığını ise bilinenin aksine Zola değil gazetenin editörü Georges Clemenceau atmıştı. Başarılı editörün bu başlığı yazının çıktığı 13 Ocak 1899’da gazetenin sadece Paris’te 300.000 tiraj yapmasını sağladı.

Bugün yaşayan aydınların bile bazı durumlarda sessiz kalmayı tercih ettikleri düşünüldüğünde Emile Zola’nın bu çıkışı, büyük cesaret isteyen bir davranıştı. Onu da büyük yapan bu cesareti oldu. Fakat her şeyin bir bedeli olduğu gibi bunun da vardı. Zola hakkında dava açıldı. Zola İngiltere’ye kaçmak zorunda kaldı. Dreyfus’un Eylül 1899’da serbest kalmasını görmesine rağmen, 1906’daki onur nişanı aldığını göremeden 1902’de yaşama veda etti.

Alfred Dreyfus olayının, dünya Yahudi tarihine etkisi büyük oldu. O güne kadar Yahudilerin bulundukları ülkelerde, geniş topluma karışarak topluma entegre olmaları gerektiğini savunan Yahudi aydınlar, Dreyfus olayı sonrası Yüzbaşı Dreyfus gibi Fransız milliyetçisi bir subayın bile sırf Yahudi olduğu için sahte belgelerle ve kanıtlarla suçlanabileceğini anladılar. Hatta bir fikre göre, Yahudi milliyetçiliği olarak özetlenebilecek Siyonizm’in babası kabul edilen Theodor Herzl bile, daha önce entegrasyonu savunurken bu olaydan sonra Siyonizm'in tek çıkış yolu olduğuna karar verdi.

Dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise bu olayların yaşandığı, Yahudi düşmanlığının kök salmış olduğu düşünülen ya da bu olaydan sonra anlaşılan, 19. yüzyıl sonlarındaki Fransız toplumunda bile bugünkü bazı toplumların aksine bir Yahudi, askeri okulu bitirip yüzbaşı olabiliyor veya bir aydın çıkıp asılsız yere suçlanan bir Yahudi’yi sonuna kadar yüksek sesle savunabiliyordu. Bugün aslında o standartların çok altında olduğumuzu bilmek üzüntü verici.

Kaynak: @yasarkenyazilantarih

  

1 Yorum