Pardes Öğrencileri ile Yahudilik eğitimi ve liderliğe farklı bir bakış
Yahudilik eğitimi ve liderlik üzerine odaklanan Kudüs’deki Pardes Enstitüsü’nden, içlerinde Columbia, Brandeis, George Washington Üniversitesi mezunlarının da bulunduğu; 10 genç master öğrencisi, başlarında R. Dr. Levi Cooper ile geçtiğimiz hafta cemaat kurumları ve gençlerine yönelik bir dizi eğitim gerçekleştirdi
Cemaat bireylerinin evlerinde konaklayan Pardes grubu sabah dualarını ise Ortaköy Sinagogu’nda gerçekleştirdiler. 70 Pencere ekibi tarafından düzenlenen etkinliklerle Rav Levi Cooper ve öğrencileri alışılmışın dışında dini metinler üstünden giderek günümüz Yahudiliği ve liderlik vasıflarına ışık tuttular. Eğitimler süresince, Rav Cooper’ın ‘Havruta’ ismini verdiği, tartışarak öğrenme metodu sayesinde önceden hazırlanan bir konu metinler halinde eğitimin başında katılımcılara sunuldu. Ardından Pardes öğrencilerinin liderliğinde katılımcılar üçerli ufak gruplara ayrıldılar. Yaklaşık yarım saat kadar süren eğitimde katılımcılar öğrencilerle aktif bir şekilde metinlerdeki anlamı ve günümüze uyarlamalarını tartıştılar. Grup bu süre sonunda ise tekrardan birleşti. Rav Cooper tüm gruplara yaptığı son açıklamalar ile metinlerin değerlendirmelerini katılımcılarla paylaştı. Her yaş aralığından katılımcıların keyif alarak dinlediği etkinlikler Ulus Özel Musevi Lisesi öğrencileri, Alef öğrencileri, gençlik grupları ve son olarak da cemaat kurum temsilcilerine düzenlendi.
Pardes ekibi Türkiye’de bulundukları süre içerisinde İstanbul sinagogları, Matsa fırını, 500.Yıl Vakfı Müzesi ve Bursa Cemaati’ne de gezi düzenlediler. Yapılan geziler içerisinde ise en anlamlı olan pazar öğlen Barınyurt pansiyonerleri ile yaptıkları etkinlikti. Gitar dinletisi, Ladino şarkılar eşliğinde verdikleri mini konser ve ardından pansiyonerlerle yaptıkları danslar pansiyonerlere iç huzur verirken, Pardes ekibi de turistik bir ziyaretten öte ‘bikur holim’ (hasta ziyareti) görevini yapmanın mutluluğunu yaşadılar.
Rav Cooper’ın özellikle liderlik eğitiminde altını çizdiği nokta bir yandan inovasyona ihtiyaç duyarken çoğumuzun kararsız kalabildiği “neyi koruyup, hangi konuda yenilikler yapacağız” sorusuydu. Rav bu konuyu bir ağacın büyümesi örneği ile katılımcılara açıkladı. Rav Cooper’a göre, cemaat liderleri de herhangi bir konuda karar alırken ağaç örneğini unutmamalılar. Nasıl ki bir ağacın büyümesi, hem kök salması hem de dallanması ile iki ayrı yönde devam eder, bizim de kendimizi yenilerken aslımızı unutmadan çağın modern şartlarına da kendimizi adapte etmemiz gerekir. Bu ancak gelenekleri koruyarak, bir inovasyon yapabilmekle mümkün olur. Tıpkı bir ağaç gibi en ufak bir rüzgârda dağılmamamız için köklerimizin sağlam olması kuvvetliliğimizi sağlar.
Rav Cooper ve ekibi ile pazar günü yaptığım Yahudi Kültürü gezisinde ise Rav cemaatimizi yakından ilgilendirecek bir dizi gözlemlerini de bizimle paylaştı. Özellikle Galata bölgesinde tur yaparken, şu an bir kafe olarak kiralanan eski Matsa fırınının içinde görme şansını bulduğumuz “Matsa Fırını” özellikleri açısından hem Rav Cooper’ı hem de öğrencilerini derinden etkiledi. Rav Cooper, öğrencileri ile birlikte şu an bakımsız bir halde paslanmaya yüz tutmuş fırınını ve matsa yapımını yaklaşık kırk beş dakika anlatırken, bizlere de bu fırını tarihsel önemi açısından mutlaka iyi bir şekilde korumamızı tavsiye etti. Şu an dünyada matsa fırınlarının ya yeni düzen full otomatik ya da elde yapmaya uygun olduğunu ve mevcut fırının ise türü bakımından ender rastlanan bir matsa fırını olduğunun altını çizen Rav, cemaat yetkililerinin bu fırını mutlaka müze veya olduğu yerde bakımını yaparak saklamalarını temenni etti. Bu kapsamda fırının etrafına açıklama levhaları yerleştirilerek, özellikle Ulus Özel Musevi Lisesi öğrencilerine her yıl Pesah öncesinde bir eğitim gezisi düzenlenmesi geleneklerimizi koruma adına iyi bir faaliyet olabilir. Şu an sanat galerisi olarak hizmet veren Schneidertemple binası ve eski Zülfaris Sinagogu olan 500. Yıl Vakfı Müzesi ise, yine Rav Cooper’ın dikkatini çeken mekânlar arasındaydı. Rav artık cemaatin sayıca azalması ile sinagog olarak işlev sunamayan binaların da bu çeşit müze, sanat galerisi gibi amaçlarda kullanılmasının dini yönünü öğrencileri ile irdeledi. Özellikle Scneidertemple’ın dış kapısı üzerindeki On Emir levhasının kitap şeklindeki bulunması “Yahudiler kitap insanlarıdır” tasvirlerine uygun ve Avrupa’da da örneği az rastlanan bir tarz olduğu için grubun oldukça ilgisini çekti. Aşkenaz Sinagogu da hem mimari yapısı hem de antika sayılabilecek Toraları ile grubun hayran kaldığı mekânlar arasındaydı. Grup ayrıca Neve Şalom Kültür Merkezi’nde sergilenen ve bazıları Rashi dilinde yazılmış Ketubalar ile de tek tek ilgilendiler.
Geleneğe kayıtsız şartsız sadık mı kalmalıyız yoksa çağa uygun yenilikler mi getirmeliyiz? Öncelik hangisinde, geleneği muhafazada mı, çağa ayak uydurmada mı? Bu ikisi arasında bir denge kurabilmek mümkün mü? Yahudilik eğitiminde bakış açılarımızı değiştirmeye imkân veren Pardes ekibi ve onları bizlerle buluşturan 70 Pencere’ye teşekkürlerimizle.