TİKLER ile ne yapabiliriz?

Başarı stresi, kaybetme korkusu, yetersizlik duygusu gibi kavramları okul psikologlarından, danışmanlardan ve öğretmenlerden sıkça duymaya başladık. Ne üzücüdür ki bu şekilde hisseden çocukların sayısı gittikçe artıyor. Bu artış ile doğru orantılı olarak sanki tik yapan çocukların sayısı arttığı gibi tiklerin yoğunlukları ve sıklıkları da artıyor. Çok değerli uzman Yrd. Doç. Dr. Neslihan Zabcı, birçok çocukta yaygın olarak görülen ve bir sürü ebevynin ortak sıkıntısı olan ‘tikler’ konusunda sorularımızı yanıtladı

Raquel AŞKANER HABİB Çocuk-Aile
22 Ocak 2014 Çarşamba

Tikin tanımı nedir?

Tik, belli kalıplara uygun biçimde tekrar eden ani, tekrarlı, belli bir kas grubunun hareketi sonucu oluşan hareketler (motor tikleri) ya da seslerdir (ses tikleri).

En sık görülen tikler nelerdir?

Göz kırpmalar, boyun adalelerinde oluşan tikler, öksürme, esneme, nefes alıp verme, gerekmediği halde sık sık burun çekme ve üst dudakla yapılan tikler, yutkunma ve yutar gibi hareket etme, boğaz temizler gibi hıçkırma, omuz silkme, parmak çatlatma, dizini ve ayaklarını sallama, ses çıkarma gibi tikler en yaygın olanlarıdır. Bu tikler tek başlarına görülebileceği gibi bir arada da ortaya çıkabilir.

Tikler neden oluşur?

Tek bir nedeni yoktur. Nedenleri ile ilgili çeşitli görüşler bulunuyor. Öncelikle nörolojik tarama yapılmalı, zira bazı nörolojik bozuklukların tik benzeri hareketlere neden olabildiği biliniyor. Ancak tiklerin nedenini – nörolojik tanı alan bir hastalık olmadıkça – sadece bio-kimyasal etkenlere bağlamak doğru bir yaklaşım değildir;  araştırmalar bu görüşü desteklemez. Tiklerin kökeninde büyük ölçüde psikolojik etkenleri buluruz. Vakaların büyük çoğunluğunda, çocuğun yaşadığı bir sorunsalın ve dışavuran bir içsel çatışmanın sonucu olarak ortaya çıkar.

Sorun psikolojik ise tikin tam olarak anlamı nedir?

İşte bu noktada sorunsal şudur demek, o çocukla karşılaşmadan mümkün değil. Çok çeşitli aile içi ilişkiler, anne-çocuk arasındaki bağın niteliği, çocukta bir içsel gerilime neden olup, bunun sonucu olarak tik ortaya çıkabilir. Uzman, bu sorunsalın kaynağını aile ve çocukla görüşmeler sonucu ortaya çıkaracaktır. Tikin anlamını, bir başka deyişle içsel gerilimi yaratan etkeni tespit etmedikçe tik ortadan kalkmaz. Bazen – maalesef yan etkileri de olabilecek – ilaç müdahaleleri ile kaygı seviyesi azaltılarak bu sorun bertaraf edilse bile, bir süre sonra, belirtiye neden olan köken orada durduğundan ve bir anlam inşa edilmediğinden, çocuğun yaşadığı içsel gerilim bir süre sonra başka bir semptomla (belirtiyle) ortaya çıkacaktır. Tikin anlamı mutlaka söze dökülmeli ve çocuk tarafından işlenebilir hale gelmeli. Aksi takdirde söze dökülmeyen bir içsel çatışmayı beden dile getirecek, tik veya başka bedensel dışavurumlar devam edecektir.

İçsel çatışmanın kaynakları ne olabilir?

Tiklerin, öfkenin yeterince ifade edilememesi, bastırılması ile yakından bağı var. Ruhsal gelişimi sırasında çocuk annesine va babasına hem öfkelenir hem de aşk duyar. Öfkeyi ifade etmek kolay değildir zira çocuk için ebeveynler hem sevgi hem de destek nesneleridir ve çocuk onların sevgisini ve desteğini yitirmekten korkar; işte tam da bu nedenden çocuk ebeveynlerine yönelik öfkesini  bastırmaya eğilimlidir. Bu iki karşıt güç arasında bir iç çatışma yaşandığında yani – öfke duyma ve bunu bastırma zorunluluğu – semptom (tik, kekemelik vb) ortaya çıkar.

Çocuğun öfkesinin artması en çok hangi nedenlerden kaynaklanabilir?

Bağımlılık, anneden ayrışamamak en önemli nedenlerden biridir. Çocuk bireyselleşmeye, özgür olmaya programlıdır. Aslında ayrılamayan çocuk yoktur, ayrılamayan anne vardır. Çeşitli nedenlerle (örn. aşırı korumacılık ve çocuğun dış dünyayı tehditkâr algılaması veya annenin ayrılığa tahammül edememesi vb), anne çocuğu kendisine bağımlı kılarsa, çocuğun hem özgüveni düşük olacak hem de özerkleşemediğinden, onu bağımlı ve aciz kılan anneye bilinçdışı bir öfke duyacaktır. Bağımlı olunan kişiye öfke duymak – aciz hissettirdiğinden – kaçınılmazdır; bu sadece çocuk için değil yetişkin için de geçerlidir. Saldırgan dürtüler her zaman ifade bulmak, dışarı çıkmak ister zira kızgınlık duygusunun yarattığı gerilimi içeride tutmak, buna dayanabilmek yetişkin için bile zordur: bir durum sizde öfke ve gerilim yarattığında güvendiğiniz bir dostunuzu arayıp öfkenizi boşaltmak istersiniz. İşte bu dışarı çıkışa doğru iten güç ile bastırma zorunluluğu arasında bir iç çatışma doğarsa tik, kekemelik veya başka bir semptom oluşabilir. Saldırgan dürtü hem dışarı atılmak, hem geri çekilmek istenir ve bu motor kasların gidiş gelişleriyle simgesel olarak tik şeklinde ifade bulabilir. Yani tiklerin aslında sembolik bir anlamı da vardır.

Tiklerin baskıyla, sert disiplinle ve kontrolle bir ilişkisi de var mıdır?

Evet kontrol, müdahale edilmek insanoğlunda en çok öfke yaratan bir durumlardan biridir. Oysa bebek, bakıma muhtaç olduğundan, sürekli müdahalaye tabidir. Yemeğe zorlarız çünkü aç kalacaktır, ders çalışmaya zorlarız çünkü okulda başarısız olacaktır vs. Tüm bunlar çocuğun alanına müdahaledir aslında ve öfke yaratırlar. Bu müdahaler aşırıya kaçtığında çocukta öfke düzeyi de artar. Öfke düzeyinin artışı da içsel bir çatışmayla sonuçlanır: öfkeyi dışavurma itkisi ile baskılama arasında bir iç çatışma doğar.

Tikin daha fazla erkek çocuklarda gözükmesinin altındaki neden ne olabilir?

Evet, bazen de tiklerin altında ödipal kriz yatar. Bunun anlamı kısaca özetleyecek olursam şudur: erkek çocuğun 3-6 yaşları arasında annesine olan tutkusal aşkı artar. Babasını artık bir rakip olarak görür ve ona öfke duyar. Bu temelde bilinçdışıdır ancak bazen bu o denli yoğun yaşanır ki bilince çıkar ve bazı çocuklar bunu dile bile getirir: “ben annemle evleneceğim”. Gelişimsel olarak, altı yaşında çocuk anne-baba çift ilişkisini kabullenir ve bu kriz sonlanır. Normal gelişimde bu olur ancak anne-baba arasındaki çift bağı kopuksa, çocuk annenin duygusal çifti haline gelmişse, onunla birlikte yatıyor ve örneğin baba oturma odasında yatıyorsa (!) o zaman ödipal aşkı ve nefreti bastırmakta, bu sayfayı kapatmakta zorlanır. Babaya öfkesi – onun sert veya yumuşak olmasından bağımsız olarak – artar ancak aynı zamanda onu çok sevdiğinden yine aşk ve öfke duyguları arasında bir iç çatışma çıkacak, çocuk agresyonunu bastırmakta zorlanacaktır. Erkek çocuğun tiklerinin kökeninde çok sıklıkla ödipal kriz yatar.

Tiklerin tedavisi var mıdır?

Sorunun kökeninde yatan etkenin aile tarfından anlaşılması gerekir. Ailelerle çalışma ve çocukla psikoterapi sonucu tikler belli bir zaman sonra zayıflar sonra da ortadan kaybolur.

Son olarak, böyle bir durumla karşılaşan ailelere neler önerirsiniz?

Tikler istem dışıdır, içsel gerilimi azaltan bilinçdışı bir süreçtir. O nedenle çocuktan bunu durdurmasını istemek, baskı yapmak, kaygıyı daha da arttıracağından tiklerin daha da yerleşmesi ve kalıcı olma tehlikesini doğurur. Tikler bazen akut travmalar sonucu da oluşabilirler; kazalar, ameliyat, kayıp gibi. Her durumda ebeveynlerin baskısı, alayları veya yasakları tabloyu daha da ağırlaştırır. Yapılacak olan, çocuğun tiklerine herhangi bir tepki vermemek ve her bir çocuk için farklı olabilecek çatışmalı noktaları aydınlatması için bir klinik psikologa veya sadece ilaç tedavisini önermekten öte psikolojik etkenleri de dikkate alacak bir çocuk psikiyatrına başvurmaktır. Bu uzman, aileyi dinledikten sonra, gerekirse bir nörolojik muayene önerebilir. Tiklerin büyük bir bölümü – eğer doğru bir yol izlenirse – geçicidir, ebeveynlerin bu konuda kaygılarından arınmaları çocuğun bu sorunu aşmasına yardımcı bir etkendirb

 

Hep anneden bahsettiniz, tiklerin baba ile ilişkilerle bir ilgisi yok mudur?

Tabii ki olabilir, daha önce de belirttiğim gibi, her çocuk için sorunsal farklı bir noktada şekillenebilir. Bunu bir uzmanın yardımıyla tespit etmek gerekir. Sizin sorunuz çerçevesinde, örneğin babanın çocuğa aşırı baskı ve disiplin uygulaması şüphesiz çocukta da bir öfke yaratacak ancak ceza korkusu nedeniyle bunu bastıracaktır. Babadan korku etrafında şekillenen bu içsel çatışma tiklerin kökeninde yatan etken olabilir. Bunun yanı sıra şunu söylemek gerekir ki, her ruhsal çatışma her bir çocukta semptoma neden olmayabilir; eğer öfke başka yollarla ifade bulabiliyorsa, çocuk tarafından başka simgesel yollarla işlenebiliyorsa – örneğin savaş oyunları oynayarak veya sözel olarak öfkenin ifade bulabilmesi – o zaman bedensel bir semptoma (örn. kabızlık, alta kaçırma, tik, kekemelik, hiperaktivite vb) gerek kalmaz.