• İstanbullu olan, bu şehirde yetişen, çocukluk ve gençlik senelerinde Ermeni, Rum yahut Yahudi olan ekalliyet mensuplarıyla aynı mahallede yaşayan, onların anadilleri ile günlük konuşmalarına âşinalık kesbeden, gayrımüslim yaşıtları ile ilk ve ortaokul senelerinde sınıftan da öte sıra arkadaşlığı yapmış olanlar bir ayırımı bilmezler ve anlamazlar! Zira öyle görmüş, öyle yetişmişlerdir. • Dikkat ederseniz, Türkiye´de son senelerde dinî azınlık kimliğini yafta hâline getirenlerin neredeyse tamamının, hayatları boyunca tek bir gayrımüslimle tanışmamış olduklarını görürsünüz. Ya tanışmamışlardır yahut ilk gayrımüslim vatandaşımızı kendileri belli ideolojilere angaje olduktan sonra ileri yaşlarında görmüşlerdir ve hepsi "Men cehile şey´en a´dâhu" yani "İnsan bilmediğinin düşmanıdır" sözünü doğrulamaktadır! MURAT BARDAKÇI - HABERTÜRK
A Ğ A T A K I L A N L A R
Bir dinin üyeleri çok yüksek IQ'ya sahiptir: Onlar da Yahudilerdir. ABD'de, Yahudiler nüfusun sadece % 2'sini oluşturmalarına rağmen Nobel Ödülü kazanan ABD'lilerin % 27'si Yahudi'dir.
"Ivy League" diye bilinen "En iyi 10 ABD üniversitesi"nin profesörlerinin % 15'i Yahudi'dir. En iyi 10 ABD üniversitesinde öğrencilerin % 10'u Yahudi'dir.
Özellikle Avrupa kökenli Yahudilerin (Aşkenaz) IQ puanının, genel ABD nüfusunun ortalamasından 7 IQ puanı daha yüksek olduğunu göstermektedir.
Bu durumun tek bir olası açıklaması olabilir: Orta çağlarda Avrupa Yahudilerinin çiftçi ve toprak sahibi olmalarına izin verilmemiştir. Bunun yerinde Yahudiler, genellikle ticaret ve finans alanlarında çalışmıştır. Bu alanlardaki başarı, tarım alanına kıyasla daha çok zekâ gerektirmekteydi. Bu nedenle yüzyıllar boyunca doğal seleksiyon, Yahudi nüfusu içinde daha yüksek IQ getirmiştir.
Fatih Altaylı
http://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli/915743-zeki-cevik-ahlakli
Ariel Şaron'un ölümü, İsrail'de İbranice adıyla Dor Ba'aretz (İsrail Topraklarında Doğanlar/Born in the Land of Israel) kuşağı olarak bilinen bir neslin sona erişini simgeliyor. Merhum mevkidaşı İzak Rabin gibi Şaron da İsrail devletinin kurulması öncesi Filistin topraklarında doğup büyümüş, 1948 "İsrail Bağımsızlık Savaşı"na katılmış bir isim. Söz konusu nesil, kendisinden bir önceki kuşakla yani Doğu Avrupa'da doğup Filistin'e göç eden İsrail'in ilk Başbakanı David Ben-Gurion'un da aralarında bulunduğu ülkenin kurucuları ile tam bir tezat teşkil ediyor. Şaron, ikonik Eretz Yisrael (İsrail Toprakları/Land of Israel) nesline ait bir isimdi; 'zayıf ve savunmasız Yahudi' imajını barındıran Yahudi Diasporası Galut'un marazlarından azade, Siyonist projenin meyvesi olan 'yeni ve güçlü Yahudi'yi temsil ediyordu.
Muharebe meydanında Gurioncu bir yaklaşım benimseyen meşhur "savaş kahramanı" Şaron, düşman karşısında uyguladığı sert kuvvet ve sıfır tolerans ile tanınıyordu. Ancak onun bu demir yumruk politikası sadece İsrail'e küçük ve büyük çaplı zaferler sağlamakla kalmadı, çok fazla ölüm ve yıkıma da sebep oldu. Şaron, ordudaki yıllarının ardından siyasete atılırken, kendisini savaş meydanlarında ün sahibi yapan kural tanımaz tutumundan da vazgeçmedi. Pek çok silah arkadaşının aksine isyan etti ve sol eğilimli İşçi Partisi saflarına katılmadı. Sağ görüşlü Likud'un kurulması ve 1977'de kazandığı dev seçim zaferiyle İşçi Partisi'nin devlet üzerindeki hakimiyetinin sona erdirilmesinde kilit rol oynadı. Devlet kanadındaki pek çokları için Şaron dışlanmış biriydi; o İsrail'in 'üvey çocuğu' idi.
Louis Fishman
http://www.aljazeera.com.tr/gorus/ariel-saron-bir-neslin-sonu-bir-mitin-dogusu
Programa baktım.
-Kadir Has Üniversitesi Başkanı Can Has bir konuşma yapıyor.
-Arkasından İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Umut Uzer konuşuyor.
-Arkasından Uluslararası Holokost Anma İttifakı Türk Heyeti Başkanı Büyükelçi Ertan Tezgör konuşuyor.
(Bu davetiye sayesinde “Uluslararası Holokost Anma İttifakı” adlı uluslararası bir sivil toplum örgütünün bulunduğunu da öğreniyoruz.)
-Onu Türk Musevi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh’in konuşması izliyor.
Ve son konuşmacı Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru oluyor.
Bana göre bunun anlamı şudur:
Davos’ta 29 Ocak 2009’da meydana gelen “One Minute dönemi”, 27 Ocak 2014 günü, yani tam 5 yıl sonra fiilen kapanmış olacaktır.
Bence bu, Türkiye’nin Ortadoğu’da tekrar “reel politikaya” dönüşünün en önemli işaretlerinden biridir.
Ancak geriye çok önemli bir soru kalıyor.
Gelecek yıl Ermeni soykırımı iddialarının 100’üncü yılı.
Holokostu bu yıldan itibaren utangaç da olsa, Yahudi cemaati dışında anmaya başlayan Türkiye’nin 2015 politikası ne olacaktır?
Hrant Dink cinayetini aydınlatamayan Türkiye, bu yılda dünyaya ne diyecektir?
Madem Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun “Alis Hurafeler Diyarında” politikasından vazgeçiyoruz...
2015 için de reel politikanın altyapısını şimdiden hazırlamaya başlamakta yarar var.
Kendi adıma, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu yeni adımını utangaç olsa bile kutluyorum…
Ertuğrul Özkök
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25622032.asp
Filistinlilerin önemli bir talebi vardı: Bu işbirliği, özellikle bilgi alış verişi gizlice yapılamazsa taraflar arasındaki ilişki etkisini kaybederdi. Filistin güvenlik kuvvetleri İsrail ile işbirliği yapanlar – Filistin veya Arap dünyasındaki en ağır suçlama - olarak tanınmak istemiyorlardı. Dolayısıyla ortak harekâtlarda Filistinin rolü her zaman gizli kaldı. Bazen İsrail Filistin tarafına delilleri verir, ve tutuklamayı Filistinliler yapar. “Saatli bomba” tabir edilen şüpheliler olunca Filistin kuvvetleri kenara çekilir İsrail güvenlik kuvvetleri bölgeye girer, ve şüpheliyi tutuklarlar.
Ara sıra Filistin İsrailin şeffaf davranmadığını ileri sürer, ve onlara önemli bilgileri vermeden, tek başına hareket ederek onları şaşırttığını söyleseler de ikinci intifadanın sonundan beri güvenlik işbirliği başarılı. Politik liderlerin “diğer tarafta güveneceğimiz bir barış ortağımız yok” tarzında karşılıklı ağır suçlamalar yapsalar bile güvenlik konusunda her iki tarafın karşısında güvendiği bir ortağı var.
İsrail halkı bu işbirliğinden elde edilen sonuçları bilseydi belki Abbas’ın barış istediği fikrine daha az şüpheyle bakardı. Fakat gerçek şu ki liderler birbirlerine hakaret de etseler, küçümseler de İsrailin yeterli ve gerektiği gibi çalışan bir meslekdaşı var. Batı Şeriyada küresel ciha örgütlerini takip her iki tarafın da çıkarına. Gündelik güvenlik çalışmaları ortak bir amaç, karşı tarafta konuşabileceğin ve güvenebileceğin biri olduğunu gösteriyor. Belki liderlerin diplomaside bundan örnek almaları lazım.
Shlomi Eldar
http://www.hasturktv.com/yahudilik/6471.htm
İsrail’in neden var olduğunu anlıyorum. Fakat Siyonizm fikri bana hiçbir zaman çekici gelmedi. Çünkü tek bir halka, tek bir dine, tek bir etnisiteye dayanan bir ülke kurulabilir mi bilmiyorum. Başlangıçta çok küçük bir grup insan geçmişle alakası olmayan, geleceğe odaklı bir yüksek toplum ve sosyalist ülke fikri taşıyordu. 1967’den sonra her şey yavaş yavaş değişmeye başladı. Aynı zamanda Filistinliler’e korkunç davranıldı. Eğer Arafat, Mahatma Ghandi olsaydı ve diğer Arap ülkeleri Filistinlilere gerçekten şiddet karşıtı bir hareket olmaları konusunda yardım etmiş olsaydı; ki biliyorsunuz Filistinlilere Ortadoğu’nun zencileri diyorlar; Filistinliler 30 yıl önce kendi ülkelerini kurmuş olurlardı. Ve en ufak bir şüphe olmadan bütün dünya onlarla olurdu. Ama şiddet şiddeti besliyor, nefretler, daha derine iniyor. Geldiğimiz bu noktada herhangi bir çözüm için artık kötümserim. İzak Rabin öldürülene kadar hâlâ umudum vardı. Ama o olaydan sonra her iki tarafta da çözüm için bir arzu kalmadığını gözlemliyorum.
Paul Auster
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/25653218.asp
Ben, İstanbul'da doğdum ve burada büyüdüm. İstanbullu olan, bu şehirde yetişen, çocukluk ve gençlik senelerinde Ermeni, Rum yahut Yahudi olan ekalliyet mensuplarıyla aynı mahallede yaşayan, onların anadilleri ile günlük konuşmalarına âşinalık kesbeden, gayrımüslim yaşıtları ile ilk ve ortaokul senelerinde sınıftan da öte sıra arkadaşlığı yapmış olanlar bir ayırımı bilmezler ve anlamazlar! Zira öyle görmüş, öyle yetişmişlerdir.
Bu işi bu şekilde görüp yetişenlerden biri de benim! Dolayısı ile diğer dinleri küçümseme ve karalama maksadı ile kullanmak, gayrımüslimleri hakir görmek yahut bir Müslüman'a hakaret maksadı ile gayrımüslimlik izafe etmek, böyle yapmayı bilmemem bir yana hatırıma bile gelmez.
Dikkat ederseniz, Türkiye'de son senelerde dinî azınlık kimliğini yafta hâline getirenlerin neredeyse tamamının, hayatları boyunca tek bir gayrımüslimle tanışmamış olduklarını görürsünüz. Ya tanışmamışlardır, yahut ilk gayrımüslim vatandaşımızı kendileri belli ideolojilere angaje olduktan sonra ileri yaşlarında görmüşlerdir ve hepsi "Men cehile şey'en a'dâhu" yani "İnsan bilmediğinin düşmanıdır" sözünü doğrulamaktadır!
Murat Bardakçı
http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/916001-twitle-twitle-ipe-diz
http://bianet.org/biamag/siyaset/153048-turkiye-yahudiler-ve-holokost-un-yazari-anlatiyor
http://aliunal55.wordpress.com/2014/01/14/mavi-marmaranin-mahiyeti-gercekte-neydi-mavi-marmara/
http://www.hurriyet.com.tr/cumartesi/25544995.asp
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/tanil_bora/en_hapoel_en_milliyetciye_karsi-1171942#
http://www.hasturktv.com/arsiv/6479.htm
http://turkey.setimes.com/tr/articles/ses/articles/reportage/2014/01/21/reportage-01
http://www.bianet.org/bianet/insan-haklari/153084-filmlerle-holokost
http://www.youtube.com/watch?v=l8igdb5wsLk
http://www.youtube.com/watch?v=fZXMfTqwY4s
http://www.youtube.com/watch?v=NFoAO8QZi3g