Buğulu ama güçlü ve dokunaklı bir sesi vardır dünya yıldızı Buika’nın… Birçoğunu kendi yazdığı şarkıları en çok çaresizlik, yalnızlık, aşk ve özgürlüğü anlatır. O sadece yüreğinizi titreten bir ses değil, bir ozandır da aynı zamanda. Ünlü sanatçı 1 Şubat’ta, son albümü ‘La Noche Mas Larga’nın dünya turnesi kapsamında, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda en yeni şarkılarını seslendirecek. Buika ile aşk, müzik ve İstanbul’u konuştuk
Buika, bir flamenko ve Latin caz yıldızı olarak Türkiye’de ilk konserini verdiği 2009 yılından beri, gerek albümleri gerekse konser biletleriyle en çok satanlar arasında. Bizdeki dinleyicinin ‘No Habre Nadie en el Mundo’ şarkısıyla keşfettiği ve peşini bırakmadığı sanatçıya olan ilgi sadece ülkemizde değil tüm dünyada da büyümeye devam ediyor…
56.Grammy Ödülleri’nde ‘En İyi Latin Caz Albümü’ dalında aday olan ve prodüktörlüğünü de üstlendiği son albümü ‘La Noche Mas Larga/ En Uzun Gece’, 12 şarkıdan oluşuyor. Beş şarkının sözleri kendisine ait. Latin caz tarzıyla seslendirdiği ve içlerinde Billie Holiday’in ‘Don’t Explain’ şarkısı ve meşhur Jacques Brel şansonu ‘Ne Me Quitte Pas’nın yer aldığı yedi cover da, sahip olduğu geniş müzik kültürünün adeta sesli bir kanıtını oluşturuyor.
Uzun bir süredir Miami’de yaşayan Buika, 1 Şubat’taki konserinin ardından yine uzun süre Türkiye’den ayrı kalmayacak; 31 Mayıs’ta 13. Uluslararası Mersin Müzik Festivali’nde bu kez Akdenizli hayranlarıyla buluşacak.
Prodüktörlüğünü de yaptığınız son albümünüz ‘La Noche Mas Larga’ ile daha çok özgürleştiğinizi söyleyebilir miyiz?
Aslında pek öyle değil; müzikleriniz için her zaman iyi prodüktörler seçme özgürlüğünüz vardır. Ben de iyi prodüktörlerle ve gerçekten iyi müzik yapmak isteyen isimlerle çalışmayı seviyorum ama kendi başıma çalışmak da hoşuma gidiyor.
Albümünüzdeki şarkıların, cover’lar dâhil, birçoğu aşkla dolu; peki ya siz?
Ben de öyleyim, benim hayatım da aşk dolu ve belki bu yüzden yaptığım çalışmalar da aşka dair oluyor. Aşk, sanırım kişiliğimin de bir parçası, beni en çok o hayata bağlıyor. Müzikle iç içeyken şarkılarda aşk nasıl olmasın ki…
“Albüm satışları pek umurumda değil” diyorsunuz ama daha çok kişiye ulaşmak için biraz da gerekli değil mi?
Hiç umurumda değil demek istemiyorum, sadece odaklandığım nokta satışlar değil. Albümü kaydediyorum ama albümü satacak olan ben değilim. Ben albümlerde müziğe, şiirselliğe ve her şarkıda saklı olan gizlere değer veriyorum.
Bu arada Türkiye’de en çok satanlardansınız; buna ne diyeceksiniz?
Türkiye’de de en çok güzelliklere ve yaşadığımız deneyimlerdeki gizemlere odaklandım. En başından beri beni bu ülke ile tanıştıran Pasion Turca ekibiyle çok da güzel bir bağ kurduk. Ayrıca her sahnede olduğumda ve oradan görebildiğim kadarıyla izleyiciyi anlamaya, onunla iletişim kurmaya çalıştım.
14 yaşındaki oğlunuz tam da ergenlik döneminde; bu kadar yoğun çalışırken bu özel süreçte onunla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Açıkçası sevgi ve sabırla yaklaşmaya çalışıyorum. Oğlum teknolojiyi çok iyi biliyor, özellikle stüdyoda bir anne olarak benim de ondan öğrendiklerim oluyor. Kendini yeni yeni keşfettiği bir dönem ama aslında ben de hâlâ kendimi keşfetmeye devam ediyorum.
Yıllardır yaşadığınız İspanya’yı geride bırakarak birkaç yıl önce Miami’ye yerleştiniz; Miami’nin nesi sizi çekti?
Işık, hava, insanlar, renkler ve daha bir sürü çekici tarafı var bu şehrin. Miami’de çok keyifliyim. Özellikle ışığını ve havasını çok seviyorum. Oğlumun da çok farklı uluslardan insanlarla iç içe, rengârenk bir şehirde büyümesini istiyorum.
Geçtiğimiz yaz, ikinci şiir kitabınızdaki bir hikâyeden yola çıkarak bir film çekmeye başladınız; film ne zaman gösterime girecek?
Çok sıkı bir film olacağına inanıyorum çünkü bir türlü bitiremiyoruz. Geçen yazdan beri sonu gelmeyen bir hikâyeye dönüşmeye başladı ve işler böyle uzayınca iyi bir film çıkaracağımıza daha çok inanmaya başladım. Ne zaman gösterileceğini bilemiyorum ama çok yakında bitirmeyi umuyorum.
İstanbul’u artık çok iyi biliyorsunuz ve 1 Şubat’ta İstanbul’da Cemal Reşit Rey’de sahne alacaksınız; sizce İstanbul, şarkılarınızdan biri olsaydı hangisi olurdu?
Her zaman söyleyeceğim bir şarkı olmazdı; çok özel anlara, çok özel gecelere sakladığım bir şarkı olurdu. İstanbul’da büyüleyici bir gizem var ve şarkısının da aynı gizemi korumasını çok özel zamanlara kalmasını isterdim.