Aralarında Suzy Hug Levy’nin de bulunduğu 15 sanatçının ‘Mutfak Üzerine’ başlıklı çalışmaları, Galeri Apel’de sanatseverleri sımsıcak bir geziye davet ediyor. Sıcak evinizde mutfakta yaşamı düşünün bir… Bazen gündeme tepkisel, bazan kabulde, ama her şekilde içten ve inanarak, yaşanmalı, deneyimlenmeli. Belki koklamalı; dokunmalı mutlaka. Galeri Apel’de mutfak üzerine sergi gezilmeli
Ağaçların da insanlar gibi bir toplum oluşturduklarını, toplum içinde aileleri ile birlikte yaşadıklarını, tek başına ve bağımsız yaşıyor gözükmelerine rağmen toprak altında köklerinin birbirlerine bağlı olduğunu bilir miydiniz? Bir ormanda gezerken, gördüğümüz birçok ağacın aynı büyük dev bir ağacın birer parçası olduğu gelir mi hiç aklımıza? Toprağa düşen bir tohumun ilk ağacı verdikten sonra bir taraftan yukarı doğru büyürken, diğer yandan toprağın altında köklerini saldıkça aynı köklerden yeni ağaçlar doğduğunu? Bir ağaç kesildiğinde tüm ağaç ailesinin eksildiğini?
Ve zeytin ağacı… Binlerce yıla kadar yaşayan zeytin ağaçları... Bir dalı bile kopup toprağa düştüğünde yeniden canlanır orada kök salarlar. Ya da toprak üzerindeki kısmı kesilip atıldığında, inatla, köklerinden yeniden doğarlar. Tevrat’ta sözü geçen ilk bitkilerden biridir zeytin ağacı. Tufanın sona erdiğini ifade etmek üzere güvercinin Nuh’a getirdiği yaprak, hatırlarsınız, zeytin yaprağı idi. O günden beri barışın simgesidir zeytin dalı. Antik Yunan’da insanlığın yaralarını iyi edecek bir merhem, lezzetli ve bol enerjili bir besin maddesi ve karanlıkları aydınlatacak bir alev olduğuna inanılırdı.
Bu günlerde bakır tellere can veren Suzy Hug Levy’nin ellerinde örülmüş kök kök, dal dal büyüyen, kesilen, döküle döküle yaşamda sanatı, sanatta da yaşamı yeniden yaratan, kendinden ışıl ışıl ama aynı zamanda gölgeleri ile beklenmedik noktalarda yeniden büyüyen birer eser olup, Galeri Apel’in ‘Mutfak Üzerine’ karma sergisinde büyülüyor zeytin ağaçları izleyiciyi. Suzy Hug Levy’nin zeytin ağaçlarının yanı sıra, yine onun yönlendirmesi doğrultusunda Alek Sonman’ın hazırladığı animasyon film sayesinde galerinin duvarları siliniyor önümüzde, sınırlar yok oluyor ve bizler mutfaktan limon ağacı ormanına geçiyor, orada tarihin ve kendimizin derinliklerinde kayboluyoruz.
Can Göknil’in yemek tarifleri ve terazisi ile neşeleniyoruz. Raziye Kubat’ın bir taraftan Virginia Woolf’un ‘kendine ait bir oda’sına gönderme yaparken, diğer yandan günümüz modern yaşamında sıklıkla aileyi bir arada toplayan, herkesin aynı anda kendine ait işini yaptığı, evin babasının belki bilgisayardan haberleri izlediği, çocukların ödev yaptığı ya da oyun oynadığı; annenin iş dönüşü hızlıca hazırladığı akşam yemeği kokularının hepsini sarmaladığı, bir anlamda birliktelikleri yoğunlaştıran mutfak tablosu ile galerinin yakın zamanda kaybettiği sanatçı Bayram Candan’a ayrılan köşede sımsıcak, sevgi dolu bir uğurlamaya dâhil oluyoruz.
Zeytin ağacı, kesik de olsa, ölümün bir son olmadığını, tam tersine bu gidişin bir gün, bir yerlerde yeniden bir doğuşa neden olacağını çağrıştırıyor. Hüzün ve neşe, doğum ve ölüm, yeni evli kadının umutları, bazen da işleri bitirip kocasını beklerken yapacak işi olmamasının getirdiği sıkıntı, yaşam coşkusu ve durağanlık, hepsi tek bir anda sıkışmış sanki. Heyecan, oyun ve yaratıcılığın tam da patlamak üzere olduğu bir an yaşıyor insan.
Sergide, Aydan Bakdır’ın merdaneleri, Zeynep Birced’in keskin bakışlı bıçakları, Nermin Kura’nın yumurtaları, Şebnem Arıkan’ın şarap açacağı, Yıldız Şermet’in telden dantel tüpü, Şakir Gökçebağ’ın kevgirleri, Kurucu Koçcanoğlu’nun demlikleri, Özden Erdem’in kalbe giden yola yeni bir bakış veren önlüğü ve tüm diğer eserler, sanatçıların mutfağı ve mutfakta yaşananları yeniden yorumlamasının sonuçlarını seriyor gözlerimizin önüne. Onların yaşama bakışlarını gözlemlemek ve mutfakta şekillenen kendi yaşamlarımız üzerine düşünmek için 25 Şubat’a kadar vaktiniz var.
Bu arada, demedi demeyin, 23 Şubat tarihini not edin. O pazar, bir kere daha Tophane galerileri sanatseverleri ağırlamak üzere kapılarını açık tutacaklar.