2 Mart 1950: Geçmişleri MÖ 6.yüzyıldaki Babillere kadar uzanan Irak Yahudileri, Osmanlı dönemindeki güzel günlerinin ardından, Irak’ın bağımsızlığına kavuşup İngiliz sömürgesinin sona ermesinde büyük katkı yaptılar. Ancak Irak Yahudilerinin kara günleri II.Dünya Savaşı sırasındaki Nazi propagandası ve ardından başlayan 1948 Arap-İsrail savaşıyla birlikte başladı.
Babil, Kudüs şehrinin yıkılışı ve Yahudilerin sürgüne gönderilmesinin ardından yaklaşık 1000 yıl Yahudiliğin merkezi haline geldi. Moğol saldırıları ve hakimiyetiyle sarsılan Irak’taki Yahudi hayatı, Osmanlı hakimiyetiyle birlikte tekrar yükselişe geçti. Hatta Osmanlıların Irak’ı 1638 yılında Perslerden tekrar geri aldığı tarih, ‘Yom Nes / Mucize Günü’ adıyla bayram günü olarak kutlandı. Zaman içerisinde Osmanlı merkezi yönetiminin güç kaybetmesinden dolayı Yahudiler birtakım zorluklar yaşasa da, nüfus olarak artmaya devam ettiler. 1900 yılına gelindiğinde Bağdat’ta 50.000 Yahudi yaşamaktaydı ve bu sayı şehrin nüfusunun yüzde 25’ine denk geliyordu.
1930’lar ve 1940’larda dünyada esen Yahudi karşıtı propagandadan Irak Yahudileri de nasibini aldı. Bu tarihlerden önce Irak’ta herhangi bir Yahudi karşıtlığı bulunmuyordu. Yahudiler ise kendilerini Yahudi dinine mensup Iraklılar olarak kabul ediyorlar, tamamen Irak toplumunun bir parçası görüyorlardı. Hatta bu yüzden Avrupa’da esen Siyonizm rüzgârı bu topraklarda pek rağbet görmedi. 1932’deki Irak’ın bağımsızlığında da Yahudiler önemli rol üstlendiler. Hukuk ve posta sisteminin oluşturulmasının yanı sıra finans ve ticaretin de geliştirilmesinde önemli katkılarda bulundular. Irak’ın ilk maliye bakanı Sassoon Eskell oldu. Araplar tarafından, ilk başlarda Yahudi dinine bağlı Araplar olarak görülen Irak Yahudileri, Nazi propagandaları ve Filistin’deki Arap-İsrail çatışmaları sonrası düşman olarak görülmeye başlandı. 1941’de Bağdat’ta gerçekleşen pogromda 200 Yahudi öldürüldü, 2.000 kadar Yahudi ise yaralandı.
Irak Başbakanı Nuri Said bir konuşmasında Yahudileri ‘kötülüklerin kaynağı’ ve ‘casuslar’ olarak nitelendirdi ve konuşmasına şöyle devam etti, “Hayır hayır arkadaşım, imkânımız varken onlardan kurtulmalıyız.” Irak, 1948 yılında çıkardığı kanunlarla Yahudilerin hayatını zorlaştırırken diğer Arap ülkeleri gibi İsrail’in güçlenmesini engellemek için Yahudi göçünü yasakladı. Eylül ayında her türlü Siyonist faaliyeti yasaklarken, yaz aylarında ülkenin birçok zengin Yahudi işadamı tutuklanarak, malvarlıklarına elkoyuldu. Bunlar arasında Siyonizm karşıtlığıyla tanınan Şefik Ades de bulunuyordu. Ades’in İsrail’e mal sattığı için tutuklanarak idam edilmesi Yahudi toplumunda şok etkisi yarattı. 1948 yılında, Irak Yahudilerinin, bankacılık ve döviz işleriyle ilgilenmeleri, demiryolları, postane, finans sektörü ve kamuda çalışmaları yasaklandı. Tutuklamalar sonunda Yahudilere ait 80 milyon dolar değerindeki malvarlığına el koyuldu. Yaşananlar sanki 30’larda Almanya’da yaşananların bir tekrarı olamaya başladı.
1949 yılında iyi örgütlenen Irak Yahudileri büyün yasaklamalara ve tutuklamalara rağmen ayda 1.000 kişiyi Irak dışına kaçırabilme kapasitesine ulaştılar. Bunu gören Irak hükümeti hem Yahudilerden kurtulma hem de malvarlıklarını yurtdışına kaçırmalarını engellemek için bir senelik geçici bir kanun çıkardı. Irak vatandaşlığından çıkma ve malvarlıklarını bırakma karşılığında Mart 1950 ile Mart 1951 arasında Yahudi göçüne izin verdiler. Bu kadar büyük bir göçü kabul etmek için ilk başta isteksiz davranan İsrail Mart 1951’de yaptığı Ezra ve Nehemiah Operasyonu ile bir hava köprüsü oluşturdu.
Bu operasyon neticesinde 1948-51 yılları arasında 121.633 Yahudi ülkeyi terk etti. 15.000 kişi ise Irak’ta kalmayı tercih etti. Yahudiler arkalarında muazzam bir servet ve kültürel miras bıraktılar. 1952’de tekrar göç yasağı getiren Irak hükümeti kalan Yahudiler giderek artan bir baskı uyguladı. 1970’lerde uluslar arası baskılara dayanamayan Irak hükümeti kalan Yahudilerin de göçüne izin verdi. Böylece Dünyadaki en eski ve en zengin Yahudi tarihine ve kültürüne sahip Irak toprakları Yahudilerden ‘temizlenmiş’ oldu.