86. Oscar ödül töreninde ‘Yerçekimi’ filmi yedi dalda Oscar kazanarak geceye damgasını vurdu. En İyi Film Ödülü ‘12 yıllık Esaret’e giderken, 10 dalda aday gösterilen ‘Düzenbaz’ geceden eli boş döndü. Akademi bu yıl da birçok Yahudi sanatçının performanslarını ödüllendirdi.
Akademi’nin gecede onurlandırdığı Yahudi sanatçılar
Amerika Yahudilerinin hem kamera önünde hem kamera arkasında Hollywood’daki üstün başarıları yadsınamaz. Sadece yapım aşamasında değil senaryolarda da Yahudi karakterler sıkça kullanılıyor. Kuralın bozulmadığı pazar geceki Akademi Ödülleri Töreni’ne damgasını vuran Yahudileri; kazananları, kaybedenleri, ödül takdim edenleri, dolaylı yoldan onurlandırılanları ve törenin olmazsa olmazı olan sunucunun Yahudilerle ilgili yaptığı şakayı bu yazıda toparladık.
Yalnız bir adamın bir bilgisayar yazılımı ile yaşadığı romantik aşkın hikâyesini anlatan ‘Her’, filmin aynı zamanda yapımcısı ve yönetmeni olan yazarı Spike Jonze’a Özgün Dalda Senaryo Ödülü kazandırdı. Baba tarafından Yahudi olan ve adını Adam Spiegel’dan değiştiren ünlü yönetmen aynı zamanda filmde Joaquin Phoenix ve Scarlett Johansson’ın (her ikisi de Yahudi) birlikte seslendirdikleri The Moon Song şarkısının da yazarı olarak bu sene En İyi Şarkı Ödülü’ne adaydı. Jonze bu başarısıyla, son aylarda kızı Dylan Farrow’a cinsel taciz iddialarıyla tartışmaların odağı haline gelen rakibi Woody Allen’ı geride bıraktı. Fakat ‘Blue Jasmine’ filminin yıldızı, asaletin zirvesindeki Cate Blanchett, kişiliğinin aksine nevrotik, sosyetik dul rolündeki başarısıyla En İyi Kadın Oyuncu heykelini kaptıktan sonraki konuşmasında Woody Allen’ı onurlandırdı.
En İyi Şarkı’dan söz etmişken gecenin bu kategorideki kazananı Disney’in ‘Frozen’ animasyon filminin dünya çapında hit olan ve insanın kendiyle barışık olmasını kutlayan şarkısı ‘Let it Go’ya geçelim. Hani varsa küçük (ya da büyük) çocuğunuzun evde bağıra bağıra ezbere söylediği, herkesin kalbinde taht kuran şarkı... Şarkının yaratıcıları Kristen Anderson Lopez ve Robert Lopez Yahudi değil ancak filmin ana karakteri Kraliçe Elsa’yı ve bu şarkıyı törende de seslendiren sanatçı öyle. New Yorklu Idina Menzel kariyerine Bar-miztva’larda şarkı söyleyerek başlamış, ama kendi Bat-miztva’sını yapmamış. Kendisi Broadway’in bilinen Rent ve Wicked müzikallerinin yıldızı ve bir Tony Ödülü var.
Gecenin kazananı, En İyi Yönetmen dâhil yedi ödül kazanan ‘Gravity’nin hanesine yazdığı ve hiç de sürpriz olmayan En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü’nün sahibi, 2012’de ‘Tree of Life’ filmiyle de aynı dalda aday olmuş Meksikalı Yahudi Emmanuel Lubezk. Gravity aynı zamanda En İyi Ses Miksajı dalında İsrailli sanatçı Niv Adiri’nin de içinde bulunduğu dört kişilik ekibe ödül getirdi.
Gravity ile aynı sayıda adaylığı olmasına rağmen -tam olarak on-1970’lerde geçen suç-komedi-dram filmi American Hustle, baba tarafından Rus Yahudi’si olan yönetmen David O. Russell’ı evine eli boş gönderdi. Russell, geçen seneki Silver Lining Playbook filmiyle de en önemli Oscar dalları dâhil sekiz adaylığı olmasına rağmen yalnızca bir ödülle (Jennifer Lawrence- En İyi Kadın Oyuncu Ödülü) törenden ayrılmıştı. American Hustle’ın En İyi Erkek Oyuncu dalındaki adayı Christian Bale filmde bir Yahudi’yi canlandırıyordu. Aynı durum beş adaylığı olmasına rağmen hiç ödül alamayan The Wolf of Wall Street filminde Yahudi bir borsacıyı canlandıran Leonardo Di Caprio için de geçerli. The Wolf of Wall Street filmi ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu rolüyle adaylığa layık görülen fakat bir başka kaybeden olan Jonah Hill ise törene annesini getirmesiyle dünya çapında Yahudi annelerin gönlünde damat adayı mertebesine ulaştı.
Gecenin sürpriz olmayan başka bir kazananı ise En İyi Kısa Belgesel dalında Oscar heykelini kapan The Lady in Number 6: Music Saved My Life’ oldu. İki hafta önce, filminin kazandığını göremeden vefat den 110 yaşındaki piyanist, Holokost Kurtulanı Alice Herz-Sommer’ın hayatını anlatan belgeselin kazandığını açıklayan sunucu Yahudi asıllı Kate Hudson oldu. Annesi Goldie Hawn, Daniel Day Lewis ve Joseph Gordon Levitt de gecede ödül takdim edenler arasındaydı.
En İyi Belgesel dalında en güçlü aday olarak görülen 1965 darbe sonrası Endonezya katliamlarını konu alan Joshua Oppenheimer’ın ‘The Act of Killing’i ve yine aynı dalda aday olan, neo-Nazi ve onun kurbanı homoseksüel iki kişinin 25 yıl sonra bir araya gelmesini anlatan Jason Cohen’in ‘Facing Fear’ı Oscar heykelciğini ‘20 Feet From Stardom’ belgeseline kaptırdılar.
Gecenin şakası
2013 Akademi Ödülleri’nde “Burada çalışmak istiyorsan Yahudi olmalısın” esprisiyle sert kınamalara maruz kalan Seth MacFarlane’den sonra, törenin ev sahipliğini yapan Ellen Degeneres’in sektörün en zengin Yahudi yapımcısını işaret ettiği şaka sempatik kaldı. Degeneres, yıldızlar için ısmarladığı pizzaları dağıttıktan sonra yanında nakit olmadığını söyleyerek ünlülerden yardım istedi. Önce Sandra Bullock’tan para isteyen Degeneres, ondan fazla birşey çıkmayınca “Harvey Weinstein neredesin?” diye salona seslendi. Ardından” Baskı yok, yalnızca 1 milyar insan seyrediyor, gönlünden ne koparsa.” diyerek salonu kahkahaya boğdu.
Weinstein’in Hollywood’daki önemini şu şekilde anlatabiliriz: 20 yıldır törenlerde yapılan teşekkür konuşmalarında (en son En İyi Erkek Oyuncu ödülünü alan Matthew McConaughey ile birlikte) sekiz heykelcik sahibi Tanrı’ya teşekkür ederken, tam otuz Oscar sahibi ise Weinstein’a teşekkür etti.
Weinstein’i En İyi Film Oscar’ına sahip ‘Shakespeare in Love’ ve En İyi Film Dalında Oscar Adaylığı olan ‘Gangs of New York’ filmlerinden tanıyoruz.
Ustaların Anısına
Oscar töreninin yitirilen ustalara saygı bölümünde bol ödüllü Yahudi şarkıcı-oyuncu Bette Middler, ilk kez Oscar sahnesine çıkarak yılların tecrübesiyle ünlü şarkısı ‘The Wind Beneath My Wings’i asil duruşuyla seslendirdi; ta ki misafirlerin alkışlarıyla birlikte gözyaşlarına boğulana kadar... 2013 yılında hayatını kaybeden ve Hollywood’a emeği geçmiş sanatçıların görüntüleri James Gandolfini ile başladı ve Philip Seymour Hoffman ile sonra erdi.
Videoda gösterilen sanatçılar arasında üç Yahudi ustaya yer verildi. Aralarında en efsanevi olanı 60 yıllık kariyeri ve iki Emmy ödülüyle akıllarda kalan, televizyonun ilk komedyenlerinden Sid Caesar’di. Diğer bir usta ise ailesinin Nazi rejiminden kaçmayı başarmasıyla bilinen, iki Oscar ödüllü senarist-yazar Ruth Prawer Jhabvala oldu. Son olarak, 69 yaşında ölen Harold Ramis ise Ghostbusters’da Egon rolüyle akıllara yerleşmişti. Ramis, her sabah aynı güne uyanan bir hava durumu sunucusunun hayatın kısırdöngülerinde hapsoluşunun anlatıldığı Groundhog Day’in senaristi olarak BAFTA ödülü kazanmıştı.
Maximilian Schell ise Nazi dönemini canlandıran pek çok filmde Yahudi rollerinde oynamış fakat Hıristiyan olan, yine de ailesi Nazi rejiminden kaçmış bir aktördü. 84 yaşında hayatını kaybeden Schell, Judgment at Nuremberg filmi ile 1961’de En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını kazanmıştı.