Geçtiğimiz çarşamba akşamı Fransız Kültür Merkezi’nde ‘Bir Yüzleşme Serüveni: Shoah Sonrası Fransa’da Hafıza Politikaları’ başlıklı etkinlikler serisi çerçevesinde, avukat ve Holokost tarihçisi Serge Klarsfeld ‘Bellek Militanları’ adlı bir konferans verdi. Düzenlenen etkinliğin dördüncü ayağı olan konferansta Klarsfeld, eşi Beate Klarsfeld ile eski Nazi savaş suçlularını Fransa ve Almanya siyasetinden silmek için verdikleri mücadeleyi anlattı
Serge Klarsfeld konuşmasına İstanbul’a ilk olarak 60 yıl önce geldiğini ve Türkiye’nin gördüğü ilk zengin ülke olduğunu söyleyerek başladı. Bir Şoa çocuğu olduğunu ve bu trajediyi doğrudan yaşayan biri olarak asla unutmadığını dile getiren Klarsfeld, babasının ailesini bir dolap içinde sakladıktan sonra kendini feda ettiğini dinleyicilerle paylaştı. 1960 yılında babası Alman askeri olan Beate Auguste Künzel ile evlenen ünlü tarihçi, yaşadıklarının dolayı o dönemlerde henüz ismi konmamış olsa Holokost üzerine çalışmaya karar verdiğini ve Holokost’un tüm belleğinin meşgul ettiğini açıkladı.
Eşi Beate’ın her zaman Almanya’ya inandığını dile getiren Klarsfeld, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Fransa’ya gittiklerinde eşinin oldukça olumsuz bir Almanya imajıyla karşılaştığını ve bu durumu düzeltmek için bir şeyler yapmaya karar verdiğini belirtti. Klarsfeld o dönem yaptıklarını şöyle anlattı: “1966 yılının sonunda eski Nazi Partisi üyesi Kurt Georg Kiesinger yeni Alman Şansölyesi olmuştu. Beate, Hitler’in politikasını ve Almanya’yı eleştiren birçok makale yazmakla işe başladı. Fakat ve bu yazılarında eski Nazi Almanya’sından hiç kimsenin yeni Almanya’nın başına gelmemesini önerdiği için işsiz kaldı.”
Alman ve Fransa’nın siyasi sahnesinden Nazilerin kaybolmasını istediklerini ve bunun için eşiyle birlikte bir kampanya yürütmeye karar verdiklerini açıklayan Klarsfeld yaşadıkları ilk zorluğun iki kişi olarak bir dosya hazırlamak olduğunu ancak Yahudi Dokümantasyon Merkezi ve ABD’den topladıkları belgelerle oluşturdukları dosyayı Alman üniversitelerine ve STK’lara tanıttıklarını dile getirdi.
Oluşturdukları dosyanın içinde Kiesinger’in imzaladığı çeşitli kâğıtlarla birlikte Nazi propagandasının nasıl yapıldığını anlatan belgeler yer alıyordu. Ancak bu dosyanın kamuoyunun çok fazla ilgisini çekmediğini dile getiren Klarsfeld, başka sembolik konulara ağırlık vermeleri gerektiğini fark ederek çalışmalarını o yönde ilerletmeye devam ettiklerini belirtti.
1968’de Hıristyan Demokrat Kongresi’ne katıldıklarını kaydeden Klarsfeld yaşanan ünlü tokat olayını şu sözlerle aktardı: “O toplantıda Beate tüm engelleri aşarak Kiesinger’a tokat attı. Bu tokat bir kızın babasına attığı tokat gibiydi ve bir sembol haline geldi. Bu olayın ardından Alman gençliği seferber oldu. Ülkenin dört bir yanından ‘Kissinger istifa et’ sesleri yükseliyordu. Neo-Naziler, onlara karşı olan gençlere şiddet gösterdikleri için seçimlerde oyların sadece yüzde 4,7 alabildi ve Kiesinger seçimleri kaybetti. Onun yerine Willy Brandt şansölye seçildi ve kurduğu sosyal demokrat hükümet II. Dünya Savaşı’nda yapılanları kabul etti.”
Bu olayın ardından ikinci bir kampanya başlatan Klarsfeldler bu sefer Fransa’daki Yahudileri sürgüne yollayan Nazilerin yargılanması için mücadeleye başladı. Listede Herbert Hagen önemli kişilerin bulunduğu savaş suçlularının Almanya ile Fransa arasındaki anlaşmadan dolayı Almanya’ya gitmeleri mümkün değildi. Ayrıca Fransa’daki yasaklardan dolayı da yargılanamıyorlardı.
Nazi subayı Kurt Lischka’yı kaçırarak Fransa İçişleri Bakanlığı’na teslim etmeyi düşündüklerini ancak bu konuda başarısız olduklarını anlatan Klarsfeld, Beate’nin bu olaydan sonra üç hafta daha cezaevinde kaldığını ve bu süre zarfında Lischka’nın iş yerindeki camların gençler tarafından üç kez arka arkaya kırıldığını aktardı.
Dava için Fransa’daki Holokost mağduru 11 binden fazlası çocuk olmak üzere yaklaşık 80 bin kişinin isimlerinin, doğum yer ve tarihlerinin yer aldığı listeleri hazırladıklarını belirten Klarsfeld, “Bu çalışmalar bizi tarih ve bellek üzerinde çalışmaya itti. Fransa’da malların iadesi gibi konular daha önemli görülüyordu. Bellek üzerinde yeterli çalışmalar yapılmamıştı. Etkili olabilmek için tüm belgeleri topladım ve tek tek gözden geçirdim. Sonunda Nazi suçlularının dosyası 500 sayfalık 12 kitap haline geldi ve bu kitapla Almaları ikna ettim,” dedi.
1974’te Şansölye Helmut Schmidt ile görüşmelerinin ardından üç Alman partisinin de onayıyla Klarsfeld Yasası’nı çıkarmayı başardıklarını açıklayan Klarsfeld, bu kararın gençler açısından pedagojik bir yanı olduğuna değindi.
Beş profesör savcı ve halktan iki kişinin jüri üyesi olarak bulunduğu mahkemenin Fransa’daki Yahudileri sürgüne yollayan Nazileri tutukladığını ve belgelerin kullanımı açısından davanın örnek teşkil ettiğine dikkat çeken Klarsfeld dava sırasında istedikleri her belgenin Mémorial de la Shoah’dan ve bakanlıklardan geldiğini sözlerine ekledi.
Konuşmasında bu olayların Almanya’da dokuz, Fransa’da yirmi yıl sürdüğüne (2002 yılına kadar) dikkat çeken Klarsfeld, davalar sayesinde Fransa halkının Holokost konusunda bilgilendiğini kaydetti.
Eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın da Yahudilerin kaderine ilgi gösterdiğine değinen Klarsfeld, “Chirac cumhurbaşkanı olduğu ilk dönemlerde insanlığa karşı suç işleyenlerin yargılanmasına karşı çıkıyordu. Ancak yapılan çalışmalar neticesinde Holokost kurtulanlarına tazminatlarının ödenmesi için bir kampanya başlatıldı ve bu kişilere 500 avrodan fazla para verildi. Ayrıca Mémorial de la Shoah’ya 450 milyon avro bağış yapıldı,” açıklamasında bulundu.
Konuşmasının ardından soruları cevaplayan Klarsfeld, tarihi hükümetlerin ya da devletlerin değil vatandaşların oluşturduğuna değinerek elde ettikleri başarıları onlara inanan herkesin iradesine ve katkısına bağlı olduğunu dile getirdi.
Serge Klarsfeld kimdir?
Fransa’dan sürgün edilen Yahudilerin Çocukları Derneği’nin kurucusu olan avukat ve Holokost tarihçisi Serge Klarsfeld, olayların doğrulanması konusunda mücadele vererek hayatını Yahudi soykırımı belleğinin aktarılmasına ve Nazi savaş suçlularının yargılanmasına adadı. Klarsfeld, Fransa’nın Yahudilerin sürgünündeki sorumluluğunu tanıması konusunda ve Paul Touvier, Maurice Papon ve Klaus Barbie’in suçlanmasında önemli rol oynadı. ‘Fransa’da Yahudiler’in Tehciri Anısı’ gibi çok önemli yapıtlara imza atan Klasferd aynı zamanda Vichy rejiminin Yahudi karşıtı politikalara dâhil olmasını ele alan ‘Vichy-Auschwitz’ başlıklı çarpıcı kitabın da yazarı.
Bir Yüzleşme Serüveni:
Shoah Sonrası Fransa’da Hafıza Politikaları programı web sitesi: www.holokostlayuzlesmek.com