Üzerinde yaşadığımız toprakların savunması söz konusu olduğunda kan veya din bağı olmaksızın tüm yurttaşların nasıl bir araya geldiklerini, vatan uğuruna nasıl canlarını feda ettiklerini belgelemek ve gelecek nesillere aktarmak düşüncesiyle bu yıl da 18 Mart Salı günü Yahudi şehitlerinin aziz hatıraları Kadıköy Hemdat İsrael Sinagogu Vakfı’nca düzenlenen dini törenle anıldı
Harun Niyego
Kadıköy Hemdat İsrael Sinagogu Vakfı Acıbadem Mezarlığı’nda “Bu şiiri okuyun acıma ağlayın. Moshe Shalom oğlu Yitshak Shalom vatani görevini yaparken 37 yasımda dort evladımı bırakarak toprağa gittim Aralık 1916” (Melda esta poeziya. Yorad por manziya Yitshak Şalom ijo de Moşe Şalom. A la edad de 37 mal anyos fui malogrado azyendo el servisyo militaryo. Fui eçado a los kanyos deşando a mis kuatro ninyos yorando Şevat 5677) gibi ağıtların yazılı olduğu 18 Osmanlı Yahudi askerinin mezar taşı mevcuttur.
Hemdat İsrael Sinagogu Vakfı bu mezar taşlarının bazılarını bir araya getirerek Türkiye’nin ilk ve tek Yahudi Şehitleri anıtını inşa etti. Dedelerinin bu vatan için bilinmedik bir yerde toprağa düşüp kaldığını ve unutulduğunu düşünüp üzülen dindaşların kederlerini bir nebze azaltmak için her yıl 18 Mart günü Acıbadem Mezarlığı’ndaki Şehitler Anıtı’nda şehitler anılmakta.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı uyruğunda olan diğer azınlıklar gibi Yahudi erkekleri de askere alınmış, çoğu Türk hemşerilerinin yanı sıra savaş şartlarında çeşitli cephelerde can vermişlerdi.
Savaş bitimini görecek kadar yaşayabilenler memleketlerine dönerek ailelerine kavuştular. Ancak dönmeyenlerin ailelerinin gözü yollarda kaldı.
Savaşa gidip sonrasında geri dönmeyen Yahudi askerlerin ortada kalan eşleri gözleri yaşlı bir şekilde bir süre erkeklerini beklediler. Ne var ki ölenler orada kalmıştı, dönmelerine imkân yoktu. Çoğunun çoluk çocuğu da vardı. Ortada kalan eşler, aile yaşamlarını sürdürebilmek için yeniden bir düzen kurmak, yeniden evlenmek ve ebediyete intikal etmiş eşlerinin maneviyatlarını yaşatmak için de mezar taşlarını dikme arzusundaydılar.
Bu kadınların yeniden bir aile düzeni kurabilmeleri ancak onların ilk eşlerinden dini kurallara uygun biçimde boşanmaları sonrasında mümkün olabilirdi. ‘Get almak’ diye bilinen bu kuralın yerine getirilmesi zorunluydu. Ne var ki ortada get verecek bir eş yoktu. Askerlerin akibetleri bilinmediği gibi gömüleri de bilinmiyordu.
Yasaya göre ‘’savaşta yolculukta veya bilinmeyen bir yerde ölen veya öldürülen, cesedi bulunamayan veya öldüğünü gören iki güvenilir şahit bulunamayan kişilerin hatırasına hürmetle sembolik kabir yapılamayacağı gibi onların maneviyatı için dua bile okunamaz.
Yeniden evlenebilmek için, boşanma isteğiyle o yılların Hahambaşılık makamına başvuran kadınların sayılarının günden güne artması İstanbul Hahambaşısını görüş almak masadıyla Kudüs Başhahamlık makamına 8 Ekim 1923 tarihli bir mektup yazmağa zorlamıştı. Küdüs Hahambaşılığının bu mektuba ne yanıt verdiği bilinmiyor. Ancak başvuru sahibi kadınların bazılarının eşleri hakkında dini yasa gereği gereken araştırma yapılmış ve olumlu netice alınmış olmalı ki dul kabul edilmişler ve Kadıköy Acıbadem Uzunçayır Yahudi Mezarlığı’nda I. Dünya Savaşı’nda Osmanlının çeşitli cephelerinde kaybettikleri eşlerinin adına birer sembolik mezar taşını dikebilmeleri için cemaatin iznini alabilmişlerdi.