Kadın bakışını ustalıkla yansıtan, karakterleri iyi işlenmiş senaryosuyla, sağlam rejisiyle, Deniz Akçay sinemadaki bu ilk denemesinden yüzünün akıyla çıkmayı başarıyor.
Babanın kaybının travmasını üstünden atamamış bir ailenin dramını gerçekçi bir üslup ile anlatan film, aile içi gerginlikleri gerilimli bir atmosfer eşliğinde işliyor. Aile içi manzaraları, sevgi, bencillik ve fedakârlık temaları üzerinden değerlendiren filmin sosyolojik bakışı başarılı. Gerginlikten beslenen, huysuz, bezgin, kaygılı, mutsuz bir kadınla fedakâr kızı arasındaki ilişkileri film sevgiyle nefret arasında gidip gelen bir anne-kız çekişmesi üzerinden anlatıyor
İçinde bulunduğumuz sinema sezonunda sinefillerin hayatını renklendiren, ticari sinemalarda vizyon şansını zor bulan filmleri gün ışığına çıkaran ‘BAŞKA SİNEMA’, programına aldığı ‘KÖKSÜZ’ ile bir kez daha hayranlığımızı kazandı.
Tam bir yıl önce gösterildiği İstanbul Film Festivali’nde ‘Seyfi Teoman En İyi Film’ ve Adana Altın Koza’da ‘Yılmaz Güney’ ödüllerini kazanan, seçildiği Venedik’te yarışma bölümünde beğenilmiş ‘Köksüz’ nihayet vizyona girdi.
Kadın bakışını ustalıkla yansıtan, karakterleri iyi işlenmiş senaryosuyla, sağlam rejisiyle, Deniz Akçay Katıksız, sinemadaki bu ilk denemesinden yüzünün akıyla çıkıyor.
Babanın kaybının travmasını üstünden atamamış bir ailenin fertlerinin dramını gerçekçi bir üslupla anlatan ‘KÖKSÜZ’, aile içi gerginlikleri, gerilimli bir atmosfer eşliğinde işliyor.
İlk filmini yapan bir yönetmenden beklenmedik bir olgunlukla, Deniz Akçay önemli tespitleriyle, gerçekçi saptamalarla, etkileyici duru üslubuyla, izleyicisini avucunun içine almayı başarıyor.
Yıllardır TV’de dizi senaryoları yazan 36 yaşındaki yönetmen, ilk filmlerini yapan sinemacıların genelde düştükleri tuzaklara düşmüyor. “Bu şans elime geçmişken filmime birçok konuyu sıkıştırayım, birikimlerimi, heyecanlarımı filmime yansıtayım,” aceleciliğine düşmeyen Akçay, alt-orta sınıftan bir ailede yaşanan gerginliği, yalın ve basit bir sinema diliyle perdeye taşıyor.
Babanın kaybının ardından, anne ve üç çocuğundan oluşan bir çekirdek ailenin, sorunları aşma gayretleri, dozunda seyreden, temposu düşmeyen, etkileyici bir üslupla anlatılıyor.
Karakter analizleri ustalıkla yapılmış, kanlı-canlı, filmi baştan sona sürükleyen kahramanlarıyla, babanın kaybının yarattığı büyük boşluğun tahribatını işlemedeki becerisiyle, ‘Köksüz’ sahiciliği ile öne çıkan bir film.
FEDAKÂRLIK NEREYE KADAR
Zeki Demirkubuz sinemasını anımsatan gerçekçiliği, aile içi manzaralara sosyolojik bakışı ile film, sevgi, bencillik ve fedakârlık temalarını ustalıkla işliyor.
İzmir’in Çamlıbel’inde geçen konusuyla film, kocasının ölümünün travmasını üstünden atmak için hiçbir gayret göstermeyen, bezgin, huysuz, her daim kaygılı, mutsuz bir anne olan Nurcan’ın(Lale Başar) üç çocuğuyla olan ilişkilerini anlatıyor.
Bütün sorunları çözen kocasının ani ölümünden sonra, kendini dış dünyaya kapayan, ev işinden başka bir şeyden anlamayan, kendini çamaşıra, ütüye ve temizliğe veren, önünden ayrılmadığı TV’sini seyrederken çocuklarına emirler veren bencil bir kadındır Nurcan.
Öykünün öne çıkan karakteri, aileyi ayakta tutan, aile reisi sorumluluğunu yüklenen, bir ajansta çalışıp evin maddi gelirini sağlayan, ailesine sahip çıkmaya çalışmaktan evliliği düşünmeye vakit bulamayan, 32 yaşındaki Feride’dir.(Ahu Türkpençe)
Annesi ve ablasıyla iletişimi sıfırlamış, evden para çalan, okulu asan, ergenlik sorunlarıyla boğuşan, 17 yaşındaki İlker (Savaş Alp Başar) evde sürekli kavga çıkardığı için arkadaşının evinde kalmayı tercih eder.
Arkadaşının okulda olduğu bir gün, İlker göz koyduğu annesi ile sevişir, cinsel deneyimlerini renklendirir. Evin küçük kızı Özge (Melis Ebeler) annesinin sevgisini kazanabilmek için çırpınıp durur.
Kıskanç ve tahammülsüz annesinin takdirini bir türlü kazanamayan Feride, radikal bir karar vererek işyerindeki arkadaşı Gülağa’nın(Sevkan Serinkaya) evlilik teklifini kabul eder. Kızının evlenip yuvayı terk etmesiyle yalnızlığının daha da derinleşeceğini gören Nurcan, damat adayının ailelerine layık olmadığını ileri sürerek tavır koyar.
RADİKAL KARAR
Fedakârlıklarının hep karşılıksız kalacağının bilincinde, Feride hastalıklı bir aile ortamından kaçabilmek için sevmediği bir adamla evlenmeyi tercih eder.
Gerginliklerden beslenen, annesinin (Mihriban Er) öğütlerine uymamakta direnen bencil bir kadın olan Nurcan son sözünü düğün gününe saklar.
Yolunu arayan acılı bir ailenin çıkışsızlığı üzerine kurulu ‘Köksüz’de Deniz Akçay, sevgiyle nefret arasında gidip gelen bir anne-kız çekişmesini hayatta kendine bir rol biçmemiş dört karakterinin üzerinden anlatıyor.
Annesinin kendisine kocasının görevlerini abartılı bir şekilde yüklemeye çalışmasına, hayatının bir hiç uğruna elinden kayıp gitmesine isyan eden Feride’nin, içinde biriken öfke ile elindeki tabakları bıraktığı anahtar sekans, filmin akılda kalacak sahnesi.
Bu iyi oynanmış filmde, yeteneğiyle öne çıkan Ahu Türkpençe, gerçek hayatta da ana-oğul olan Lale ve Savaş Alp Başar, yönetmen Akçay’ın başarısına ortak oluyorlar.
‘KÖKSÜZ’
Yön. Ve Sen. : Deniz Akçay Katıksız
Kurgu: Ruşen Dağhan
Gör: Ahmet Bayer
Oyn: Ahu Türkpençe-Lale Başar-Savaş Alp Başar-Melis Ebeler-Sevkan Serinkaya- Mihriban Er
ÖZPETEK İRTİFA KAYBEDİYOR
Ferzan Özpetek’in uçağı sürekli irtifa kaybediyor. Son filmindeki ‘KEMERLERİNİZİ BAĞLAYINIZ’ uyarısı yerinde.
Zira kariyerinin içinde bulunduğu iniş sürerse, uçağın yere çakılma ihtimali de var.
Sanat hayatını İtalya’da sürdüren Türk yönetmen Ferzan Özpetek, çok karakterli, karmaşık ilişkiler yumağı ile örülü, muhakkak eşcinsel ilişkiler sergileyen, entimist filmleriyle tanındı.
‘Hamam’(1997) ve ‘Harem Suare’(1999) gibi iki vasat filmle adını duyuran senarist-yönetmen Özpetek, ‘Cahil Periler’ (2001) ile yakaladığı çıkışı, başyapıtı olan ‘Karşı Pencere’(2003) ile sürdürdü.
‘Kutsal Yürek’ (2007), ‘Mükemmel Bir Gün’ (2008) ve Serseri Mayınlar (2010) ile bir duraklama dönemine giren yönetmen, ‘Şahane Misafir’(2012) ile düşüşe geçti.
55 yaşındaki Özpetek’in onuncu filmi ‘Kemerlerinizi Bağlayın’ bu düşüşün devam ettiğini gösteriyor.
Yasak bir aşkla başlayan, kültürel ve sosyal yönden uyumsuz bir evlilik olarak devam eden bir ilişkinin travmalarını anlatan filmin yumuşak karnı senaryosu. Özpetek artık yazdıklarıyla ikna edici olamıyor. Karakter tahlilleri yetersiz, olay örgüsü inandırıcı değil, ustası olduğu kalabalık yemek masaları bu filmde yok.
Her filminde alışık olduğumuz Sezen Aksu şarkıları yok. Final bölümünde, kanser hastalığına sığınıp etkileyici olmaya çalışan çaresiz bir Özpetek var.
İtalya’nın en gözde sinemacılarından biri olduğunu sürekli tekrarlayan Ferzan Özpetek’in Hollywood’a sıçrama yapan İtalyan yönetmenlerin arasına giremediğini de hatırlatalım.