Elliden fazla ülkenin temsilcisinin katılımıyla gerçekleşen 17. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nin bu yıl vurguladığı en önemli konu diyalog oldu. Zirvenin ardından görüştüğümüz Marmara Grubu Vakfı Başkanı Dr. Akkan Suver ile zirvede gündeme gelen İpek Yolu’nu ve tasarımda markalaşmayı konuştuk
Geride bıraktığımız şubat ayında İstanbul önemli bir uluslararası etkinliğe ev sahipliği yaptı. Marmara Grubu Vakfı’nın on yedi yıldır aralıksız sürdürdüğü ve elli ülkenin katılımıyla gerçekleşen Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde bu yıl da önemli konular ele alındı, tartışıldı ve uyarılarda bulunuldu.
17. Avrasya Ekonomi Zirvesi sonrasında Marmara Grubu Vakfı Başkanı Dr. Akkan Suver ile zirveyi değerlendirdik:
Yeni bir zirve! Marmara Grubu Vakfı’nın yıllardır ara vermeden gerçekleştirdiği Avrasya Ekonomi Zirveleri bu yıl on yedinci yılını idrak etti. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Avrasya Ekonomi Zirveleri çalışmalarını bu yıl on yedinci defa başarıyla tamamladı. Takdir edersiniz ki; bir sivil toplum kuruluşunu için on yedi yıl aralıksız uluslararası bir etkinliği yaşatmak ve sürdürebilir kılmak hiç de kolay değildir.
Başarımızın ana gayesini, Avrasya Ekonomi Zirveleri’ni alternatif bir düşünce tarzı olarak değil, coğrafyalar dışına taşan bir felsefe olarak benimseme teşkil etmektedir.
Avrasya’yı bugün sınırlarla değerlendirmenin subjektif olduğu inancındayım. Sahip olduğu değerler ve doğal zenginlikler ile Avrasya bu sene yeniden konunun sahipleri tarafından 17. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde gündeme geldi.
İpek Yolu’nu gündeme getirdiniz. İpek Yolu’nda ayrıca ekonominin ve enerjinin geleceğini tartıştınız. 21. yüzyılın on beşinci yılına girerken İpek Yolu’nda anlatmak istediğiniz nedir?
Ekonomi ve enerji alanında yaşanan gelişmeleri İpek Yolu felsefesi içinde ele almakta yarar görüyoruz. İpek Yolu bir felsefe, bir refahı bölüşme, bir barış projesi olarak Pasifik ile Baltık Denizi’ni yan yana getirecektir. Günümüzde uygulanmakta olan parasal genişleme politikalarının sürekli olamayacağını kabul ettiğimizde, dünya ekonomisinde iyileşme görülmeden yükselen enerji değerlerinin yeni krizlere neden olacağını var sayarsak İpek Yolu’nun önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Dış ekonomik konjonktürlerin ve dış bölgesel gelişmelerin ülkelere etkisi enerjiyle orantılıdır. Gene ülkelerin kendi iç sosyal ve siyasal gelişmeleriyle, içyapısal resimlerinin piyasa beklentilerinin enerjiyle bağlantısı da bir gerçektir.
Enerji ve ekonomiyi İpek Yolu felsefesiyle tartışmaya açtık. Enerjiyi TANAP Projesi’nin yol haritasında, Şah Deniz II projesinin varlık sebebinde konuştuk. Yalnız Kafkaslar’da değil, Avrupa kıtasında da enerji güvenliğinin geleceği, enerji ile ilgili gelecek senaryoları, enerji üreten ülkelerin bunu siyasi güç ve yaptırım aracı olarak kullanması gibi düşünceleri de görüştük. Zira bu iki büyük proje sonrasında Türkiye, Avrupa’da enerji konusunda söz sahibi olacaktır. Denge unsuru olacaktır. Bu da Rusya’nın tekelinde bir kırılma yaratacaktır.
Ekonomi konusunda yarınları güçlenerek garantiye alma stratejisi için, barışçı rol oynama istek ve iradesini de İpek Yolu düşüncesi içinde ortaya koyduk.
Avrupa’da üç yıldır ekonominin yerinden oynattığı köşe taşlarının yeniden dizilmesinin arifesinde AB ile Kafkasya ve Orta Asya arasındaki ekonomik ilişkileri de tartışmaya açtık.
Çin bugün dünyada bir güçtür. 17. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde Çin’i de dinledik. Dünya üretiminin Asya’ya meyil ettiği günümüzde dayanıklı bir ekonomik ve sosyal yapının önemini ortaya koyduk.
Konu başlıklarıyla ele aldığımızda öncelikle dünyanın başında bulunan en önemli dertlerden birini gündeme getirip, istemsiz göç adıyla tartışmaya açıyorsunuz. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Kadın, erkek, çocuk, illegal işçi, göçmen ve sığınmacılarla birlikte başlayan insan ticareti, bugün uygarlığı tehdit eden bir boyuta ulaşmış bulunmaktadır. Bölgemizde yaklaşık 500.000 kadın ve kız çocuğunun, Uzakdoğu, Ortadoğu ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinden getirilerek satıldığı da, uluslararası verilerle sabittir. Özellikle kadın ve kız çocuklarının ticareti çatışma bölgelerinin yüzde seksen beşinde görülmektedir. İnsan ticaretinden elde edilen yasa dışı para gene uluslararası verilere göre milyarlarca Euro ile değerlendirilmektedir. Uluslararası yasal düzenlemelerin, uluslararası işbirliğinin ve sınırlar arası koordinasyonun yetersizliği; çocuk ve kadınların cinsel istismarını engelleyecek stratejilerin ve önlemlerin eksikliği insan ticaretini tetikleyen nedenlerden birkaçıdır. Cumhurbaşkanları oturumunda bu konuyu enine boyuna konuştuk. Ve bir sonuca vardık. Ne pahasına olursa olsun buna bir son vermek gerekir.
Tasarımı gündeme getirdiniz. Zannediyorum bu yıl ilk defa bu konuyu böylesine çarpıcı ve iddialı bir yaklaşımla ele aldınız. Konunun detaylarını paylaşır mısınız?
Her ne kadar G-20 üyesi bir ülke olarak varlığımızı sürdürmekteysek de, dünyada gelişmekte olan ülkeler arasında kabul edilmekteyiz.
Bana göre Türkiye’nin; ticaret, sanayi ve yatırım gücüne destek verebilmek amacıyla global manada bir tanıtım seferberliğine ihtiyaç vardır. Daha da ileri giderek söylemek isterim ki; Türkiye’yi görmemiş nice batılının aklında Türkiye bir Kuzey Afrika ülkesi veya Ortadoğu devleti gibi değerlendirilmektedir.
Bu algıyı kırabilmek arzusuyla 17. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde İTKİB ve İHKİB’in öncülüğünde ve Sayın Hikmet Tanrıverdi’nin rehberliğinde ‘Tasarım ve Teknoloji: Disiplinler arası Yaklaşım’ adı altında markalaşma konusunu gündeme getirdik.
Kültürel durgunluğa, toplumsal olarak yavaşlayan dinamizme ve rekabetçi düşüncenin yenilenmemesine son vermek gerekmektedir. Bundan dolayı da yaratıcı düşüncenin ürünlerine yerelden küresele duyulan ihtiyaç bir gerçektir. Sürekli yenilenme ve yenilenerek her zaman taze kalmak tasarımda ve inovasyonda hedefin ‘yeni’ değil ‘daha yeni’ olmasıyla mümkündür. Hayatı farklı düşünce ve farklı tasarımların güzelleştireceğine ve anlam katacağına inanarak sıradanlıktan vazgeçip, özgün kalabilerek, yeni değerler üretmeyi başarabilmeliyiz. Bu arada özgün olabilmek ekol veya marka olmakla eş değerlidir. Özgün olmayan, kendi tarzını yaratamayan başkasının tarzının hizmetkârından başka bir şey değildir.
Kimler katıldı?
Zirveye Bosna Hersek Başbakanı Vjekoslav Bevanda, Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı Yüksek Temsilcisi Abdulaziz Nassır Al-Nasser, Bosna Hersek Federasyonu Başkanı Zivko Budimir, Bulgaristan Başbakanı Daniela Bobeva, Moğolistan eski Cumhurbaşkanı Danilo Türk, Estonya eski Cumhurbaşkanı Arnold Rüütel, Bulgaristan eski Cumhurbaşkanı Zhelyu Zhelev, Romanya eski Cumhurbaşkanı Emil Constantinescu, Arnavutluk eski Cumhurbaşkanı Bamir Topi gibi birçok yüksek şahsiyete ek olarak, Türkiye Cumhuriyeti adına Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu katıldı.
Siyaset, iş dünyası, bürokrasi, din, diplomasi, basın ve akademik camiadan sayısız yerli ve yabancı konuğun katılım gösterdiği 17. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nin Açılış Töreni’ne, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün mesajının Şamil Ayrım tarafından okunması ile başlandı.
Törende, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar, İHKİB Başkanı Hikmet Tanrıverdi ve İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş gibi isimler de hazır bulundu.
Cumhurbaşkanı Gül mesajında zirvenin her sene gerçekleşen üst düzey katılımla rüştünü ispat ettiğini ve uluslararası görünürlüğünü her geçen yıl pekiştirdiğini belirtti. “Bu vesileyle zirveye katılan cumhurbaşkanlarını, başbakanları, bakanları, milletvekillerini, iş, bilim ve akademi dünyası ile sivil toplum kuruluşlarının değerli temsilcilerini ve tüm seçkin misafirleri en kalbi duygularımla selamlıyorum,” diyen Gül mesajına şöyle devam etti: “Karşı karşıya olduğumuz ve zirvenin değerli katılımcılarının ele alacakları küresel meseleler, tüm katılımcıların bir masa etrafında bir araya gelmelerini ve meseleleri en geniş şekilde ve serbestçe tartışmalarını icap ettirmektedir. Bu bakımdan, zirvede oluşacak verimli müzakere ortamının ve ortak aklın işletilmesiyle ortaya çıkacak görüş ve önerilerin Avrasya bölgesi halklarının ve tüm insanlığın refah ve huzuru için yol gösterici olmasını temenni ederim.”
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in de mesajını, Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı İdaresi Siyasi İşler Dairesi Başkanı Prof. Dr. Ali Hasanov sundu.
UNESCO Genel Sekreteri Büyükelçi İrina Bokova’nın barkovizyon aracılığıyla misafirlere hitap etmesinden sonra çalışmalarına başlayan 17. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde Başkanlık Divanı’nı Dünya Odalar Birliği Onursal Başkanı Rona Yırcalı, Azerbaycan Bilgi ve İletişim Teknolojileri Bakanı Ali Abbasov, Yunanistan Dışişleri E. Bakanı ve Milletvekili Dora Bakoyannis, İtalya E. Başbakanı ve Senatör Lamberto Dini ve Afganistan Ekonomi Bakanı Abdulhadi Arghandiwal’dan oluştu. Marmara Grubu Vakfı Başkanı Dr. Akkan Suver, vakıf olarak on yedi yıldır Türk özel sektörünün desteğiyle Türkiye’yi anlatmaya devam ettiklerini belirterek, on yedi yıl içinde çok sayıda cumhurbaşkanı, başbakan ve parlamenteri dünyanın dört bir yanından Türkiye’ye davet ettiklerini söyledi. Suver, 52 ülkenin zirveye katıldığını kaydetti.
Bu yıl zirvede din adamları da vardı…
Marmara Grubu Vakfı olarak diyaloğa ve diyaloğun barışa olan yüksek katkılarına büyük önem veriyoruz. Bunu da siyaset adamlarıyla, akademisyenlerle ama mutlaka din adamlarının varlığıyla gerçekleştirebileceğimize inanıyorum. Bu alanda ülkemden muhterem Bartholomeos’a, saygıdeğer Rav İsak Haleva’ya, kıymetli Patrik Vekili Yusuf Çetin’e, değerli Monsenyör Yusuf Sağ’a, Sayın Müftü Prof. Dr. Rahmi Yaran’a ve sayın Prof. Dr. Bekir Karlığa’ya minnet ve şükranlarımı sunmak isterim. Bu yıl Birleşmiş Milletler büyük alaka gösterdi. Medeniyetler İttifakı’nın Yüksek Temsilcisi Abdülaziz Al-Nasser de aramızdaydı. Ayrıca Azerbaycan’ın ve Kafkasların en yetkili ve yüksek din adamı ve Kafkas Müslümanları Başkanı Şeyhülislam Allahşükür Paşazade de aramızdaydı.
Kendileri gelirlerken beraberlerinde Azerbaycan Yahudi Cemaati Lideri Milix Yevdayev’i de getirdiler. Yunanistan’ın Dışişleri eski Bakanı, Milletvekili Dora Bakoyannis, Makedonya Devlet Bakanı Hadi Nezir, İsrail’den milletvekili David Tsur, Yunanistan Parlementosu’ndan Maria Yannakaki, Romanya Parlementosu’ndan Ionut Vulpescu, UNESCO Ulusal Komisyonlar ve Sivil Toplum Birimi Direktörü Genç Seiti, Vatikan Büyükelçisi Antonio Lucibello, Sırbistan Müftüsü Muhammed Yusufspahic, Arnavutluk Prensi Prens Leka da yerelden küresele diyaloğun barıştaki önemini tartıştılar.