Kutup dairesinin gölgesinde 100 Yahudi

İzlanda’da sinagog yok, daimi bir haham yok, bir cemaat evi ya da örgütlenmiş bir Yahudi kurumu yok. Aslında Yahudilik, İzlanda devletinin tanımış olduğu dinlerden biri bile değil. Buna rağmen, 100 kadar Yahudi kutup dairesinin hemen altındaki bu adayı yuvaları olarak benimsemiş. Üstelik İzlanda devlet başkanının eşi bir Yahudi…

Kültür
26 Mart 2014 Çarşamba

İzlanda’daki Yahudi tarihinin 1625 yılında adaya gelen tüccarlarla başladığı varsayılır. Bu tüccarların birçoğu Danimarkalıydı ve 18. ve 19. yüzyıllar boyunca iki ülke arasında ticaret yapmaya devam etmişlerdi. O dönemde İzlanda’da toptan ticaret yapan firmaların çoğunun sahibi Danimarkalı Yahudilerdi, ancak İzlanda Hıristiyan olmayan dini inançların hoşgörülmediği bir ülke olduğu için adada yaşayan Yahudi sayısı çok azdı.  1850 yılında Yahudilerin Danimarka’ya yerleşmelerine izin veren bir yasa çıkartan Danimarka kralı, 1853’te İzlanda’nın da aynı yasayı benimsemesini istemişti, ama İzlanda Parlamentosu bu isteği reddetmişti. İki yıl sonra, parlamento ilk kararından vazgeçerek yasayı onaylamıştı. Ancak bu dönemde İzlanda’ya yerleşmiş olabilecek Yahudilerle ilgili hiçbir kayıt yoktur. 

İzlanda kayıtlarına geçen ilk yerleşimci Yahudi, 1906 yılında Kopenhag’dan gelen Fritz Heymann Nathan olmuş. Nathan’ın kurduğu gıda dağıtım şirketi dönemin en büyük ve başarılı şirketlerinden biri haline gelmişti. İşinde gösterdiği başarıya rağmen ülkedeki Yahudi kültürünün yok denebilecek kadar az olması Nathan’ı oldukça rahatsız etmişti ve 1917’de ailesiyle birlikte adadan ayrılarak Danimarka’ya geri dönmüştü.

İzlanda’da 1933’te kurulan Nazi partisi, 1934’te Almanya’daki Nazi partisi ile resmi bağları olan Ulusal Sosyalist Parti’sine dönüştü. Reykjavik’teki Danimarka elçisi Brun’un 1937’de, “İzlanda her zaman için Yahudilerden arınmış, saf bir İskandinav ülkesi olmuştur ve öyle kalmalıdır” dediği biliniyor. İzlandalıların çoğu bu görüşü paylaşıyordu. 1938’de Danimarka’nın kapılarını Avusturya’dan kaçan Yahudilere kapamasının ardından, İzlanda’da bu uygulamaya katıldı ve birçok Yahudi adadan kovuldu. Bu dönemde antisemit eğilimler İzlanda toplumunun genelinde yaygındı ve ülke sınırları içinde yaşayan Yahudilere karşı son derece düşmanca davranılıyordu. 1939’da Naziler’den kaçmak için İzlanda’ya sığınmak imkânsızdı. Reykjavik’teki ilk resmi Yahudi cemaati,  İngiliz kuvvetlerinin 1940’ta adada konuşlanması ve orduda görevli Yahudi askerlerin adaya gelmesiyle kuruldu. 1940 yılında İngiliz, Kanadalı ve İskoçyalı 25 askerin katıldığı Yom Kipur duası ödünç alınan bir Sefer Tora, iki tallet ve tek bir kipa ile yapılmış. Bu dua, 1000 yılında Hıristiyanlığı kabul eden İzlanda’da 940 yıldır yapılan ilk Hıristiyanlık dışı dua olarak kayda geçmiştir. 1941 ve 1942 yıllarında Amerikan kuvvetlerinin ve aralarındaki Yahudi askerlerin de adaya yerleşmesiyle İzlanda’daki Yahudi hayatı canlandı. 1941’in sonlarına doğru Amerikalı bir rabi sürekli kalmak üzere adaya geldi ve 1944 yılının Roş Aşana duası 500 Yahudi’nin katılımıyla gerçekleştirildi. Bu tarihte İzlanda’da yaklaşık 2000 Yahudi asker bulunuyordu ve iki farklı Yahudi cemaati 1950li yılların ortalarına kadar varlıklarını sürdürdü.

II. Dünya Savaşı sonrasında İzlanda’da kalan az sayıdaki Yahudi göze batmamaya dikkat ederek yaşamlarını sürdürmeye çalıştılar. Bu Yahudilerin neredeyse tümü, İzlanda’da yıllarca süregelmiş olan güçlü antisemit ortamdan dolayı asimile olmayı tercih ettiler, İzlandaca isimler edinerek Yahudi kimliklerinden sıyrıldılar.

Günümüzün İzlanda Yahudi Cemaati oldukça küçük bir cemaat ve dikkat çekmekten hoşlanmıyorlar. Yahudi nüfusun hemen hemen tümünün başkent Reykjavik’te yaşadığı sanılıyor. Cemaat üyelerinin büyük çoğunluğunu İzlandalılarla evlenmiş olan İsrailli, Amerikalı veya Avrupalı göçmenler oluşturuyor. Karı-koca Yahudi olan ailelerin sayısı ancak bir elin parmakları kadar.

Yahudi cemaati Roş Aşana, Yom Kipur ve Pesah bayramlarında Reykjavik’te bir araya gelmeye çalışsa da geleneklerin uygulanması konusunda son derece liberal davranıyolar. Kullandıkları Sefer Tora el yazması değil, matbaa baskısı. Güçlü bir Yahudi kimliğine sahip değiller, hatta bazıları Yahudi olduklarını çocuklarından bile saklamışlar.

2011 yılında Habad temsilcisi olarak adaya gelen Rabi Berel Pewzner, 50 kadar Yahudi’nin katılımıyla İzlanda’daki ilk kaşer seder yemeğini gerçekleştirmiş.  Katılımın yüksek olmasından cesaret alan Pewzner,  Eylül 2011’de Roş Aşana ve Yom Kipur bayramları için yeniden adaya dönmüş. “Bize katılanlardan çoğu belki de hayatlarında ilk kez şofar sesi duydular,” diyor Pewzner. Bayram duasından sonra, gökyüzünde tüm haşmetleriyle danseden kuzey ışıkları altında, geleneksel Aşkenaz yemeklerinin süslediği bir sofrada hep beraber yemek yenmiş. Rabi Pewzner bayram dönemlerinde mutlaka İzlanda’yı ziyaret ediyor.

CAFE BABALU

Erkek arkadaşının ABD’de oturma izni alamamasından dolayı Rejkyavik’e yerleşen Glenn Barkan’ın işlettiği Cafe Babalu, aynı zamanda bir cemaat merkezi olarak hizmet veriyor. Glenn’in büyükannesinin New York’tan yolladığı Hanukiya cafenin ortasındaki bir rafta oldukça göze çarpacak bir şekilde sergileniyor ve Glenn, Hanuka bayramlarını cafesini süsleyerek kutluyor.

İzlanda’nın en ünlü Yahudisi, 2003 yılında Devlet Başkanı Olafur Ragnar Grimsson ile evlenen ve dünyanın İsrail dışındaki ilk Yahudi devlet başkanı eşi olan Dorrit Moussaieff. Moussaieff, Kudüs’te eski Buhara Mahallesi’nde, mahallenin tanınmış kurucularından Shlomo Moussaieff’in büyük-büyük torunu olarak dünyaya gelmiş. 13 yaşından beri Londra’da yaşayan Moussaieff laik bir Yahudi olduğu halde, İzlandalılar arasında ülkelerinde Yahudiliğe yeni ve olumlu bir bakış açısı getirmesiyle tanınıyor. Ancak adadaki Yahudi Cemaati üyeleri, Dorrit’in kendilerine el uzatmadığını, iletişime geçmediğini, bayram kutlamaları için kendisine yapılan davetiyelere cevap vermediğini ve sebebi her neyse aralarındaki resmiyeti korumayı tercih ettiğini söylüyorlar.

Bugün İzlanda’da Yahudilik resmi olarak tanınmış bir din değil.  İzlanda vatandaşlarının yüzde 80’i Luteriyen Kilisesi’ne bağlılar. Kilise ve devlet nezdinde tanınmak için başvurmuş olan tüm dini topluluklar devlet fonlarından yararlanıyorlar. Yahudi Cemaati ise resmi olarak tanınmaları durumunda devletin sağlayacağı fonlardan yararlanarak ilk sinagoglarını kurabilecekleri,  bir Sefer Tora satın alabilecekleri ve bayramlarda koşer yemek yemek imkânına sahip olabilecekleri halde bunu yapmamayı seçmişler. İzlandalıların çoğunluğu ülkelerinde Yahudilerin yaşadığından halen habersizler ve antisemit ortamdan dolayı Yahudiler bu algının değişmesini istemiyorlar. Kendisini New York’lu bir radikal olarak tanımlayan Hope Knotsson İzlanda’da en uzun süre yaşamış olan Yahudi ve İzlanda Yahudi Cemaati’nin “Ana”sı sayılıyor. Knotsson benimsemiş olduğu vatanıyla gurur duysa da, İzlanda’daki antisemitizmi hafife almıyor ve göz ardı etmiyor. “İzlanda’da antisemitizmi kesinlikle var. Yabancı düşmanlığı burada yaşayanlar için çok doğal”  diyor.