Salzburg’da gasp edilmiş bir hazine…

Avusturya’nın Salzburg kentinde tuz madenlerinin yakınındaki Bad Aussee’deki bir evde Naziler tarafından gasp edilmiş 180 sanat eseri ortaya çıkarıldı. Yıllarca gizli kalmış bu hazinenin Nazilerle işbirliği yapan sanat taciri Hildebrand Gurlitt’in sahiplendiği eserlerin bir bölümü olduğu ileri sürülüyor

Nelly BAROKAS Kültür
2 Nisan 2014 Çarşamba

Son olarak Salzburg kentinde tuz madenleri yakınındaki bir evde ortaya çıkan, Nazilerce gasp edilmiş sanat eserlerinin Gurlitt’lerin kuzeni Wolfgang tarafından yıllardır gizlenmiş olduğu ileri sürülmekte.

Sanat eserleri taciri Hildebrand Gurlitt’in oğlu Cornelius yaklaşık dört yıl kadar önce İsviçre’den gelen bir trende Alman polisi tarafından şüpheli görülüp üstü aranınca 9 bin Euro taşıdığı görülmüştü. 2012’nin Şubat ayında vergi kaçırdığı şüphesi ile Cornelius’un Münih’teki evinde yapılan arama sırasında Nazilerce Yahudilerden gasp edilmiş birçok eser ortaya çıkmıştı. Cornelius  bu değerli sanat eserlerinin kendisine Hitler’in emirleri doğrultusunda hareket eden babasından miras kaldığını ileri sürdü. Soruşturma sırasında Cornelius Gurlitt’in Avusturya’nın batısındaki Salzburg kentinde bir evi daha ortaya çıktı. Ancak birkaç gün önce ortaya çıkan 180 eserin gizlendiği yeni bir evin varlığı o dönemde gözden kaçtı.

 

HİLDEBRAND’IN KUZENİ WOLFGANG’IN EVİ

Hildebrand Gurlitt’in Nazilerce gasp edilmiş sanat eserleri ilgilenen Wolfgang adında bir kuzeni olduğu bilinmiyordu. Viyana merkezli bir TV kanalından Caroline Babits adlı muhabir Gurlitt ailesinin sanat eserlerinin depolandığı yine tuz madeni yakınında Styria adlı mevkde üçüncü bir evin varlığını ortaya çıkaran kişi oldu. Caroline Babits bu yıl 28 Şubat’ta Cornelius Gurlitt’in avukatı Dr. Hannes Harting yaptığı görüşmede avukat böyle bir evin varlığını inkar etti ve söyleşinin yayınlanmasını önlemeye çalıştı. Bu görüşmenin gerçekleştiği gün Salzburg’daki evde 180 adet sanat eseri ortaya çıkarıldı.

Daha önce Gurlitt’in Salzburg’daki ikinci evinde ortaya çıkan 238 adet sanat eseri arasında Claude Monet’nin 1903’e ait ‘London’s Tower Bridge’ adlı eseri, Auguste Renoir’ın bronz bir heykeli ile Gauguin, Cezanne ve Picasso’ya ait eserlerin bulunduğu belirlenmişti.

Ortaya çıkan bazı belgeler Wolfgang ile Hildebrand’ın 1930’lardan itibaren Naziler ararına aktif olarak çalıştıkları, İttifak güçleri geldiğinde sanat koleksiyonlarının Nazilerce yok edildiği ve kendilerinin de mağdur olduklarına ilişkin şikayette bulundukları konusunda ışık tutmakta.

Araştırmacılar Yahudi kökenlere sahip Hildebrand ile kuzeni Wolfgang’ın Nazilerle işbirliği yapmış olmasına bir anlam verememekteler.

Her ne kadar Nazi Almanya Dadaizm, Futurizm, Kubizm gibi çağdaş akımların eserlerini “Dejenere Sanat” olarak nitelendirdilerse de Joseph Goebbels gibi üst düzey Naziler bu eserlerin ticaretinden biraz para kazanma fırsatını kaçırmak istemediler. Bunun için Hildebrand Gurlitt gibi aracılara ihtiyaç vardı.

Dejenere sanat eserlerinin ortaya çıkarılması ve tespiti için kurulan dört kişilik komisyona, bu konuda uzman olması, Yahudi toplumu ile yakın ilişkisi ve Almanya dışındaki sanat tacirleri ile tanışıklığı nedeniyle Hildebrand da seçildi.

Sanat eserlerinin satışını sağlamak bu komisyonun göreviydi, sanat eserleri taciri olan Bad Aussee’deki evin sahibi kuzen Wolfgang bu iş için mükemmel bir partnerdi. Ülkeden kaçmayı planlayan ve paraya ihtiyaçları olduğu için sahip oldukları sanat eserlerini ucuza satmak zorunda kalan Yahudilerin sırtından büyük servetler edindiler.

Sanat eserlerini kurtarmak üzere Avrupa’ya giden ABD’li ‘Monuments Men’ (Hazine Avcıları) adlı ekip Hildebrand’a güvendi ve onun ve ailesinin Nazilerin kurbanı olduğuna inandı. Hildebrand Gurlitt savaş yıllarında SS’ler tarafından yakılmaya mahkum edilen sanat eserlerini korumak için çaba gösterdiğini ileri sürerek kendini temize çıkarmaya çalıştı. Aslında bir yerlerde iyice gizlediği kendine ait koleksiyonun Dresden’de yakıldığını söyleyerek açıkça yalan söylemişti Hildebrand.

Gerçekler son birkaç yıldır ortaya çıktığından, savaş sonrasında Nazilerin kurbanı olarak kabul gören Hildebrand Gurlitt, Dusseldorf’da çok saygın bir sanat merkezi olan Kunstverein’ın müdürlüğü görevine getirildi, ancak 1956’da bir araba kazasında yaşamını yitirdi