II. Dünya Savaşı’nın son yılında binlerce Macar Yahudi’sinin hayatını kurtararak savaşın kahramanları arasına adını yazdıran İsveçli diplomat Raoul Wallenberg’in hayatı bir belgesel filme konu oldu.
Raoul Wallenberg’s War/ Raoul Wallenberg’in Savaşı’ filmi için geçtiğimiz günlerde İsveç Konsolosluğu özel bir gösterim düzenledi. Gösterim için İstanbul’a gelen filmin yönetmeni Gregor Nowinski ile bu büyük kahramanı ve filmini konuştuk.
‘Raoul Wallenberg’in Savaşı’ndan önce birçok dokümantasyon film yaptınız. Daha önceki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Avrupa, II. Dünya Savaşı ve özellikle doğu Avrupa Yahudi tarihine büyük merakım var. On beş yıl önce eşimin de üyesi olduğu Saga adlı Rus Yahudi’si bir aile hakkında bir film yaptım. Filmin konusu üç farklı ülkeye yayılmış büyük bir ailenin ve bu aileye mensup, 30’lu yıllarda Stalin tarafından öldürülen bir Yahudi mühendisin trajik hikâyesiydi. Film, Berlin Film Festivali’nde ödül aldı. 1993 yılında yaptığım bir dokümantasyon film var. Bu filmde beş genç lise öğrencisiyle çalıştım. Gençlerden üçü İsveçli, biri Yahudi diğeri ise Arap kökenliydi. Onları ‘Nihai Çözüm’ planının karara bağlandığı Wannsee’den başlatarak, Berlin, Auschwitz ve Varşova’yı kapsayan bir tarih yolculuğuna çıkardım. Auschwitz’de buradan kurtulan biriyle de tanışma ve konuşma fırsatı buldular. Varşova’da ise Varşova Gettosu Ayaklanması’nın liderlerinden Marek Edelman ile tanışma fırsatı yakaladılar. Stockholm’e döndüğümüzde ise işgal altındaki Polonya’nın Genel Valisi, ‘Kasap’ lakaplı Hans Frank’ın oğlu ile görüşüldü ve babasını ‘Polonya Kasabı’ haline getiren ortamın ne olduğu konuşuldu. Yapılan yolculuk, bu gençler için kendilerinden önce yaşanmış tarihi yaşayarak öğrendikleri bir tarih dersi oldu. Film 1993’te Emmy Ödülü kazandı.
Bu filmden sonra Holokost hakkında iki film daha yaptım. Daha sonra ise ilgim Sovyet tarihine kaydı. Sovyet tarihi hakkında 90 dakikalık bir belgesel hazırladıktan sonra İsveç’in köklü aileleri hakkında bir TV belgesel dizisi hazırladım. Dizinin bir bölümü de Raoul Wallenberg ve KGB hakkındaydı. Bir dostumun bu fikri ortaya atması üzerine de ‘Raoul Wallenberg’in Savaşı’ filmini çektim.
Wallenberg hakkında ne düşünüyorsunuz? Onu savaşın ortasında isteyerek insanları kurtarmak için Budapeşte’ye giden bir kahraman olarak mı, yoksa kaderin bir cilvesi sonucu kendini Budapeşte’de bulan ve bütün bunları yapmak zorunda kalan sıradan biri gibi mi görüyorsunuz?
Aslında ikisi de geçerli. Raoul, büyük Wallenberg ailesi tarafından kısmen reddedilen ve yolunu arayan biriydi. Önce ABD’ye gitti ve burada mimar olmak istedi, daha sonra ise ailesi tarafından Filistin’e gönderildi ve orada bir bankada çalıştı. Bu geçmişinden dolayı Yahudilere yakınlık hissediyordu. Ayrıca Tokyo’da büyükelçi olan büyükbabasından çok etkilendi. Raoul ve büyükbabası çok yakındılar ve sürekli mektuplaşıyorlardı. Mektuplarda her şeyden bahsedebiliyorlardı; spordan, politikadan… Dolayısıyla onun diplomat geçmişinden etkilendi. Yaptığından da büyük keyif aldı. Kendini kahraman olarak görmüyordu fakat işleri organize etme ve yanlış giden şeyleri düzeltme konusunda doğal bir yeteneği olduğunun da farkındaydı. Tabii ki bütün bunları insanları kurtarmak için yaptı ama kendi için de yaptı. İnsanları kurtarmayı, insan olmanın bir gereği olarak gördü. Filmi yaparken onu bir çeşit aziz olarak göstermemeye özen gösterdim. Onun insani duygularını ön plana çıkarmaya gayret ettim. Yorulduğu zamanlarda yorgunluğunu, başarısız olduğu durumlarda ise yaşadığı hayal kırıklığını, bu görev için doğru adam olup olmadığını sorgulamasını göstermeye çalıştım. Şu kadarını söyleyebilirim ki araştırmamın hiçbir yerinde onun bu işi zorla yaptığını gösteren bir bulguya rastlamadım. Yaptığı işi gerçekten kendini adayarak yaptı.
Filmde görüştüğünüz kişiler Wallenberg için ne düşünüyor, ne hissediyorlardı?
Onlar için Wallenberg bir kurtarıcıydı. Yorulmak bilmeden 24 saat çalışan bir organizasyon ustasıydı. Bence Budapeşte’de bulunduğu süre içerisinde Wallenberg kendini en çok organizasyon alanında geliştirdi. Oradaki kötü koşullara rağmen kurtardığı insanlara kalacak yerler ayarlıyor, tıbbi malzeme, gıda temin ediyor, bütün bunlar için gerekli parayı buluyordu. Çünkü evler kiraydı ve paraları bulup konsoloslukta saklaması gerekiyordu. Dolayısıyla Wallenberg’in yüzlerce insan çalıştırması, büyük bir organizasyon yürütmesi gerekmekteydi. Çalıştırdığı insanlar da Yahudi’ydi. Wallenberg savaştan önce iyi eğitim almış doktor, mühendis, müzisyen gibi birçok Yahudi’nin bulunduğunun farkındaydı ve bu insanlar organizasyonun yürümesi için Wallenberg’e yardım ediyordu.
Wallenberg’in savaştan sonra başına gelenler ve akıbeti hakkında ne düşünüyorsunuz? ABD ile ilişkisi neydi? Gerçekten bir Amerikan casusu muydu?
Tabii ki casustu. Bu görev ona Başkan Roosevelt tarafından OSSA vasıtasıyla verilmişti. OSSA, ABD’nin savaş zamanındaki istihbarat örgütüydü ve verilen görev kurtarılabildiği kadar çok insanın kurtarılmasıydı. Operasyon için gerekli paralar ABD tarafından sağlanıyordu. Paralar İsviçre bankalarına aktarılıyor, Budapeşte’deki İsviçre Konsolosluğu aracılığıyla da Wallenberg’e ulaştırılıyordu.
Savaş zamanında süregelen bu ilişkiler Sovyetler’i neden bu kadar rahatsız etti? Onu birkaç gün alıkoyup, sorularına cevap aldıktan sonra İsveç’e geri gönderebilirlerdi. Ama bunu yapmadılar.
Hayır yapmadılar. Nedenini bilmiyoruz. Tabii ki onunla birlikte başka diplomatları da gözaltına aldılar. Bazılarını bıraktılar, bazılarını ise başkalarıyla değiş tokuş yapma yoluna gittiler. Tam olarak bilemiyoruz ama Sovyet yetkililerin onu ilk başta geri almak istedikleri başka Sovyet ajanlarıyla değiştirmek için tuttukları düşünülüyor. Fakat İsveç hükümeti savaş sonrasında Wallenberg’in durumuyla çok ilgilenemedi. İlgilenenler de sadece yalanlarla karşılaştı.
Ya Wallenberg ailesi?
Aile ilgilendi mi bilemiyorum; elimizde bu konuyla ilgili kesin bilgiler yok. Tabii baldızı Nina Lagergren ömrünü Raoul Wallenberg’in başına gelenleri bulmaya adadı. Hâlâ da elinden geleni yapıyor. Ne yazık ki bu soruya cevap verebilecek kişi olan Wallenberg ailesinin savaş dönemindeki lideri Marcus Wallenberg, artık hayatta değil. İsveç’teki kamuoyunun genel kanısı ise ailenin bu konuda çok daha fazla çaba göstermiş olması gerektiğidir. Çaba gösterdiler mi? Gösterdilerse nelerle karşılaştılar bilemiyoruz. Unutmayalım ki Soğuk Savaş dönemiydi, ortalık karışıktı ve İsveç Sovyetlerle bir çatışmaya girmemek için çaba gösteriyordu. Çok daha fazlası yapılabilirdi. Şahsen inanıyorum ki ilk zamanlar Sovyetler değiş-tokuş yapmak istiyordu, ilk aylarda bu ihtimal çok kuvvetliydi. Ancak görüştüğüm o zamanın bir Sovyet yetkilisi, 1947’den sonra artık böyle bir şeyin yapılamayacağını, iki senesini Sovyet hapishanelerinde geçirmiş birini geri gönderip orada yaşadıklarını bütün dünyaya anlatmasına asla izin verilemeyeceğini söyledi.
Filme ailenin tepkisi ne oldu?
Çok olumlu yaklaştılar. Gösterime geldiler, tebrik ettiler ve mükemmel bir film olduğunu belirttiler. Raoul’u çok dengeli bir şekilde tasvir ettiğimi ve gerçekten olduğu gibi gösterdiğimi söylediler.
RAOUL WALLENBERG KİMDİR?
İsveçli bir işadamı olan Raoul Wallenberg, II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Nazi işgali altındaki Budapeşte’de İsveç Özel Elçiliği görevini sürdürürken, binlerce Yahudi’nin hayatını kurtardı. Wallenberg, pasaportlar verip, İsveç sınırı sayılan, resmi olarak dokunulmaz binalarda binlerce Yahudi’nin saklanmasını ve hayatta kalmasını sağladı. Ocak 1945’te Budapeşte’nin Kızıl Ordu tarafından işgali esnasında Sovyetler tarafından, casus olduğu şüphesiyle gözaltına alındı ve sonrasında ortadan kayboldu. 1947’de Sovyet hapishanesinde öldüğü iddia ediliyor ancak bu bilgi henüz doğrulanamadı.
1981’de, Wallenberg tarafından hayatı kurtarılanlardan biri olan ABD meclis üyesi Tom Lantos, Wallenberg’e fahri vatandaşlık verilmesi için kanun tasarladı. Wallenberg ayrıca, Kanada, Macaristan ve İsrail fahri vatandaşlığına layık görüldü. Uluslararası Dürüstler’den olan Wallenberg’in adına insani ideallerini ölümsüzleştirmeyi amaçlayan Birleşik Devletler Wallenberg Komitesi kuruldu. Komite her yıl, bu amaç uğruna çabalayan kişilere Raoul Wallenberg Ödülü veriyor.