Dünyaca ünlü İspanyol şarkıcı Luz Casal, son albümü ‘Almas Gemelas’ı İstanbullu müzikseverlerle buluşturmak üzere 21 Nisan akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda olacak. Casal, Almodovar’ın ‘Yüksek Topuklar’ filmindeki unutulmaz ‘Piensa En Mi’ yorumuyla girdiği unutulmazlar arasındaki yerini koruyor
Müzik dünyasının ünlü EastWest (Los Angeles) stüdyolarında kaydedilen albümde Luz Casal Portekizce, Fransızca ve İtalyanca şarkılar da söylüyor. Albümün prodüksiyonunu Fransız yapımcı Renaud Letang ve Javier Monforte’nin üstlenmiş. Son albümünün Türkiye’deki ilk röportajını gerçekleştirirken, hem yeni şarkılarını, hem Luz Casal’ın kendi favorilerini hem de İspanya’ya çok yakın hissettiği ve kahve keyfini de çok sevdiği İstanbul’u konuştuk.
Altı yıllık bir aradan sonra ‘Almas Gemelas’ gerçekleştirdiniz; nasıl bir albümle geri dönüyorsunuz?
Albüm duyguları, fikirleri, arzu ve amaçlarıyla benim için bu dönemin özel bir günlüğü gibi. Aynı zamanda da bende hayranlık uyandıran müzikleri yansıtıyor.
Eleştirmenler son çalışmanızın şimdiye kadar yaptıklarınız içinde uluslararası markete en çok hitap eden albüm olduğunu söylüyorlar. Siz ‘Alma’ albümünüzü öncekilerle nasıl kıyaslarsınız?
Dört dilde şarkı söylemek şüphesiz bu albümü uluslararası bir hale getiriyor. Aynı zamanda daha önceki 13 albümümde kullanılmamış olan orijinal ritimler, sesler de böyle bir çeşitlilik ve etki yaratıyor.
Fransızca, İtalyanca ve Portekizce şarkılar söylediğinize göre aslında tam bir Akdeniz albümü olmuyor mu?
Kesinlikle. Üç tane bossa- nova kaydetmiş olmama rağmen bir akdeniz havası ve kıvraklığı olduğuna inanıyorum. Özellikle İtalyanca ve Fransızca şarkılarla “Alma” tam da bir Akdeniz albümü.
Albümde efsanevi Brezilyalı caz piyanistlerinden ve besteci Eumir Deodato dört düzenleme birden yapmış, sizce Deodato ‘nun şarkılarınıza dokunuşu nasıl bir fark yaratıyor?
Daha önce boleroya bir övgü albümü olarak hazırladığım ‘La Pasion’da da çalışmıştık. Hem düzenlemelerin zenginliği hem de albümün gördüğü ilgi açısından inanılmaz bir tecrübe olmuştu.
Eumir Frank Sinatra, Björk, Antonio Carlos Jobim’le gibi ünlü isimlerle gerçekleştirdiği çalışmalarından da öyle doğallıkla bahsediyor ki… Tam bir usta!
Sizce yeni albümünüzde hâlâ o çok sevilen meşhur ‘Piensa En Mi’ gibi öne çıkacak yorumunuz hangi şarkıyla olur?
Bana kalırsa kendi şarkılarımdan en çok ‘Si Pudiera’yı öne çıkarırım. Ödünç aldığım şarkılar arasında da ‘Mi Sono Innamorata di te’ parçasını dinlemeniz lazım, açıkçası söylerken de müthiş bir zaafım var.
İstanbul’a daha önce de gelmiştiniz ve yeni şarkılarınızı ilk kez 21 Nisan’da Cemal Reşit Rey‘de söylüyor olacaksınız; İstanbul’un en çok nesini sevmiştiniz?
İstanbul’da hoşuma giden öyle çok şey var ki! Yemek hoşuma gidiyor, tatlılarınız ve mutfağınızın lezzetleri, özellikle kahve… Şehrin, günlük hayatın susmayan sesi… Birçok eski binanın mimarisi de çok güzel. Aslında İstanbul’da tüm bu güzel duygularla evden uzakta olmanın verdiği duygular ve İstanbul’a çok yakın hissetmenin verdiği keyif de birbirine karışıyor…