Bir seçim daha bitti ve piyasalar kısa vadeli olması gereken denge seviyelerine doğru hareketlendi.
Önce dövizle başlayalım. “İstanbul Ekolü’nden Kahin Roubini Çıkar Mı ?” başlıklı son yazımızda Euro / Dolar paritesindeki dengesizliğe Amerika, Avrupa Birliği ekonomik büyüklüğü (GSYİH), enflasyon, parite üzerinden dikkat çekmiş ve Avrupa’nın ya parasal genişlemeye gitmesi ya da paritenin aradaki eksik farkı yukarı yönlü dengelemesi gerektiğini özetle belirtmiştik. Nitekim, FED’in varlık (tahvil) alımlarını yavaşlatmaya devam ediyor olmasına rağmen, Dolar’ın değer kazanması gerekirken, parite halen 1,38’in üzerinde kalmış durumda. Bunu terse çevirecek durum, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) parasal genişlemeye gitme kararı olacaktır. Nitekim son on yıllık teknik grafiğe bakıldığında, 1,38 seviyesi destek ve direnç noktası olarak görünüyor. Eğer, karar çıkmazsa, daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz üzere 1,50 civarındaki pariteyi görmek sürpriz olmaz, parasal genişleme veya faiz indirme kararı durumunda ise, Dolar’da dünyada % 3 – 5 civarında bir değer kazanımı ile bir sonraki seviye 1,30’a doğru hareketlenme söz konusu olabilir. Tabii bunlar olasılıklar. Ukrayna’daki gelişmeler, Amerika’daki enflasyonun Yellen’in belirttiği gibi hala düşük seyrediyor olması gibi makro unsurlar temel belirleyiciler. Bizde ise TL’nin fazla miktarda değersiz kaldığını, Big Mac Endeksi kıyaslamasına göre, belirtmiştik. Nitekim Dolar 2,10 ve Euro 3 TL’nin altına gelerek yeni denge aralıklarını aramaya başladı. Cari açık, ihracat gibi unsurlar nedeni ile TL’nin daha fazla değer kazanmaması veya faiz indirimi beklentileri ile dövize oluşabilecek talep arasında bir yön ve denge beklemek daha doğru olacak. Kurun bugünkü aralık ve seviyelerini, TCMB brüt döviz rezervinin Mayıs 2013 seviyesine gelmesi de teyit ediyor demek mümkün. Bankacılık sektöründeki yabancı para tevdiat tutarı 378 milyar TL’ye ulaşırken, Mayıs 2013’e göre 100 milyar TL artmış olmasına rağmen, Merkez Bankası rezervinin azalmadan aynı miktarda kalmasının kur ve faiz üzerindeki beklentilere ışık tutması mümkün. Yine TCMB, kısa vadeli dış borç stoğu verilerine bakıldığında, bankaların sendikasyon ve döviz kredilerinde Mayıs 2013’e göre 7 milyar Dolar civarı artış varken, ticari krediler ve ithalat borçlarında 6 milyar Dolar azalma ve toplam dış borç stokunun Mayıs 2013 ile aynı seviyede olması da bir başka teyit göstergesi.
TL tarafına bakılırsa, her ne kadar sıkı para politikası uygulansa da, TL emisyon ve para arzı kalemlerinde dünya merkez bankalarına paralel bir büyüme söz konusu. Bu parasal genişleme doğal olarak Merkez Bankası’nın artan döviz rezervleri ve varlıklarına bağlı. Hazine tarafından bakıldığında, Mayıs ayında 14,7 milyar TL’lik iç borç ödemesine karşılık toplam 12,2 milyar TL’lik, Haziran ayında 16,9 milyar TL’lik iç borç ödemesine karşılık toplam 13,7 milyar TL’lik iç borçlanma yapılması programlanmakta. Ödemelerin yüklü olduğu itfa tarihleri 21 Mayıs, 4 ve 11 Haziran. Hazine’nin finansman ihtiyacındaki azalma geçmişe paralel devam ediyor. Bono faizlerinde 10 yıllıklar % 10’un altına inmiş durumda, Amerika’da ise tersine % 2,72 ile yükselme niyetinde. Dow Jones endeksinde 2008 Lehman Brothers öncesinden daha yüksek bir endeks var ve kırılma devam ederse yaklaşık 2.000 puanlık bir düzeltme oluşma ihtimali olabilir. Bunun dünya borsalarına ve Dolar’a olan etkisini değerlendirmekte fayda bulunuyor. Bizde ise seçim sonrasında, yukarıdaki genel bilgiler ışığında olması gereken rahatlama kendini BİST 100 endeksinde gösterdi. Endeks yukarı yönlü kırılırsa 76.000 üzerinde 80.000, aşağı yönlü kırılırsa 65.000 seviyelerine kadar piyasalardaki gelişimlere paralel salınım yapabilir.
Altında ise, onsun destek ve direnç noktası 1.300 Dolar altına doğru hareketlenmesi var. Teknik grafiklerde 1.330 – 1.270 aralığında gezmesi beklenebilir. Eğer aşağı yönlü devam ederse 1.250 Dolar civarlarında destek var. Brent petrol 109, ham petrol 104 Dolar seviyelerinde.
Not: Bu yazıda yer alan bilgi ve yorumlar herhangi bir şekilde yatırım danışmanlığı ve önerisi kapsamına girmemektedir. Yer alan bilgiler ve bunların kapsamında alınan karar ve uygulamalardan, doğabilecek sonuçlarından, Şalom ve yazarın herhangi bir yükümlülüğü ve sorumluluğu bulunmamaktadır.